Zeynep Sarhan’ı neden keşfetmeliyiz?
“Zeynep Sarhan; neşesi, bozguna uğrattığı kendine has kelimeleri ve şaşırtıcı naifliğiyle ilk kez tanıştığı insanları sarsar ve alışılmamış karakteriyle büyülerdi.”
Zeynep Sarhan
Yalıtılmış bir varlık değilsin,
Unutma ki kozmosun biricik, yeri doldurulamaz bir parçasısın.
Sen insanlık bulmacasında köklü bir parçasın.
Epiktetos, Yaşam Sanatı
Bir süredir İstanbul semalarında kimliği belirsiz bulutlar dolaşıyor. Sordum, soruşturdum; “Zeynep Sarhan’ın sinema, edebiyat ve şiire olan tutkusunun, merakının bulutları bunlar.”, dediler. Bu bulutların nereden geldiklerini, nasıl oluştuklarını öğrenmek için öncelikle Zeynep Sarhan’ı keşfetmeliyiz diye düşünüyorum.
I.
Zeynep Sarhan güncel edebiyat ve sinema söyleşilerini, şiir dinletilerini, konserleri ve festival filmlerini kaçırmazdı. Yeni çıkan roman, öykü ve şiir kitapları hep onun göz hapsinde olurdu. Sinema ve edebiyat dergilerinde, fanzinlerde denemeler ve eleştiri yazıları yazdı. Deneysel bir film bile çekti.
Bu tutku ve merak onun yaşamıyla bütünleşikti. Nazenindi; iyi bir şiir, iyi bir roman okuduğunda ya da iyi bir film izlediğinde “Aaa, sanat!” derdi. Gündelik yaşamın önemini varlığıyla hatırlatmaya çalışırdı. Özel anlara, anılara dair küçük küçük notlar alırdı.
II.
Zeynep Sarhan yürümez, salınırdı. ATP harcamayı severdi fakat yörüngesinden de pek çıkmazdı. Oyun alanına sadıktı. Neptün gezegeni 1846 yılında keşfedildi belki ama 1989 yılında Kireçburnu’nda doğan Zeynep Sarhan kadar kimse tarafından sevilmedi. Süpermen nasıl Kripton’dan gelip dünyamızı kurtarmayı görev edindiyse Zeynep Sarhan da Neptün’den getirdiği yıldız tozlarını dünyaya serpiştirdi ve gezegenimize neşe saçmayı görev edindi. Clark Kent’liğe ihtiyaç duymadı. İstese çok sevdiği Reykjavík’te yaşayabilirdi fakat o süper güçlerini bir kenara bırakıp Kireçburnu’ndan dünyaya doğru giden 29C’ye binmeyi tercih etti.
Zeynep Sarhan; neşesi, bozguna uğrattığı kendine has kelimeleriyle, şaşırtıcı naifliğiyle ilk kez tanıştığı insanları sarsar ve alışılmamış karakteriyle büyülerdi. Nitekim Sarhan’ın şiire, öyküye, romana, sinemaya, müziğe ve çiçeklere olan sevgisinin ve özgün yaşam tutkusunun etkisinde kalan bir grup yazar, şair arkadaşı 2016 yılında “bir doğum günü hediyesi” olarak “Reyjkavík’te Hangi Gün” isimli bir fanzin çıkarmıştı.
III.
Sesi tizdi. Hüzünlü olduğunda “Kireçburnu Blues” yapar, Ferdi Özbeğen dinler, ağlayarak dans ederdi. Zeynep Sarhan kötülüğü anlamaz, bilmezdi ve fark edemezdi belki ama yenilginin ne demek olduğunu bilirdi. Neşeli olduğunda ne mi yapardı? O hep neşeliydi. Uyanır uyanmaz sevincini pekiştirirdi. Kireçburnu’nda bir çatıdan gün ışığı saçardı. Bu yüzden sadece hüzünlü olduğu anları haber değeri taşırdı.
Hayatın griliğine aldırış etmezdi, netti. Fotoğraflarda bile flu çıksa sinirlenirdi, kaşının üstündeki beniyle birlikte mimiklerini kontrol edemezdi. Çok canı sıkılırsa da abisini arar, “Beyoğlu’ndayım gel beni al” derdi.
Aşkı, In The Mood For Love’dan kaçırıp sokaklarda renklerini arardı. Leyla Erbil’le vapurlara binmek, keşfedilmemiş kafelerde oturmak isterdi. Reha Erdem, Zeynep’le karşılaşsa şaşırmazdı, belki en fazla “Meğer Kosmos’daki Neptün sizmişsiniz” derdi. W. Goethe, onu tanısa “Mutlu bir hayat yaşadım mı? Evet. Fakat tek mutlu bir hafta hatırlamıyorum” sözü üzerine tekrar düşünebilirdi. Z. Bauman, Yaşam Sanatı kitabı için editöründen yeni bir edisyon isteyebilirdi. Sami Baydar, Artistler’e ya da Urban’a uğrayıp Zeynep’le muhabbet etse, kalkarken “sanırım bir süre dünyadan çıkış yolları aramayacağım”, diyebilirdi.
IV.
Yıllarca atanmak için çalıştı, çabaladı. 2023 yılında atandı. Haberi alır almaz mutluluğunu ailesi ve arkadaşlarıyla paylaştı. Kelimenin tam anlamıyla çiçeği burnunda bir edebiyat öğretmeniydi. Öğrencilerini çok sevdi, çok sevildi. Kısacık öğretmenlik hayatına ödüller sığdırmayı başardı.
Marmara’da Türk Dili ve Edebiyatı, Beykent’te Sinema ve Televizyon Bölümü olmak üzere iki lisans bitirdi. Yüksek lisans tezinde sinema ve edebiyata dair özgün fikirlerini eğitimcilik anlayışıyla bütünleştirdi. Sıradaki hedefi doktoraydı.
V.
Kimseye benzemez, benzemek de istemezdi. Her ne kadar anların, anıların kaydını tutsa da onun yaşamı, o küçük notlara sığmazdı. O sadece Zeynep Sarhan’dı. Dostlarına ve ailesine biricikliğini hatırlatmanın keyfini yaşardı.
En sevdiği çiçek lobelyaydı. Tıpkı lobelya çiçeği gibi kimseye zorluk çıkarmaz, içi serinlikle dolu ve yaz mevsiminde çiçek açardı.
Zeynep Sarhan birçok insan tarafından yıllar içerisinde sürekli keşfedildi. Henüz yaşarken adına öyküler, yazılar ve şiirler yazıldı. Ardında bıraktıklarıyla yaşama sanatına dair ilham verdi.
Vefat haberi bulutsuz bir gökyüzünden ansızın düşen şimşek etkisi yarattı. Arkadaşlarına Zeynep Sarhan’lığı miras bıraktı ve 2024 Temmuz sonunda bir pazar günü bahar serinliğinde Zeynep’in gidişiyle gezegenimiz de ruhunu kaybetti.
...
Filler üzgün, çiçekler yasta…
Elveda canım benim.
Önceki Yazı
Neden Çekçe değil de Almanca yazdı Kafka?
“Milena’ya Mektuplar dışında Çekçeye zerre yüz vermeyen Kafka meğerse o devirde Çek entelektüellerinin önemli bir kısmına egemen olan ‘Almanlaşarak Avrupa’nın itibarlı ulusları arasına girme’ projesine kendiliğinden destek vermiş besbelli.”