Vâlâ Nureddin’in Esendal’ı anarken değindikleri:
“Hesapçı, kitapçı değil, geniş mânada bir 'şair'di.”
“Vâlâ Nureddin bu kısacık anma yazısında Memduh Şevket Esendal’la kişisel tanışıklığı vesilesiyle öğrendiklerini de ekleyerek hem ana hatlarıyla onun siyasi çizgisine ve düşüncelerine değiniyor hem de edebiyatçılığının bir eskizini çıkarıyor.”

Solda Memduh Şevket Esendal, 1940'lar. Vâlâ Nureddin ile Nâzım Hikmet, Ankara yolunda, Kastamonu’da, 1921. (Fotoğraf: Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı)
Aşağıda okuyacağınız yazı Memduh Şevket Esendal’ın ölümünden beş gün sonra Akşam gazetesinde Vâlâ Nureddin’in (Vâ-Nû’nun) “Akşamdan Akşama” başlıklı köşesinde yayınlanmış. Vâlâ Nureddin’in ismi, en çok Nâzım Hikmet’in yakın arkadaşı olmasıyla, onunla beraber Moskova’ya üniversite okumaya gitmesiyle ve yıllar boyu sürmüş arkadaşlıklarını anlattığı Bu Dünyadan Nâzım Geçti[1] kitabıyla bilinir. Moskova’dan önce bu iki genç şair Mustafa Kemal’e silah ve cephane kaçıran gizli bir örgütün yardımıyla işgal altındaki İstanbul’dan Ankara’ya da birlikte geçmişlerdir. Memet Fuat, “Ankara’ya vardıklarında kendilerine verilen ilk görev[in] İstanbul gençliğini milli mücadeleye çağıran bir şiir yazmak oldu[ğunu], üç gün içinde yazıp bitirdikleri bu üç sayfadan uzun şiir[in] Matbuat Müdürlüğü’nce, 1921 Martı’nda […] on bin adet bastırılıp dağıtıldı[ğını]” belirtir. Şiirin büyük ilgi görmesi üzerine “Millet Meclisi üyeleri böyle güçlü bir çağrının doğurabileceği sorunların nasıl çözüleceğini tartışmak gereğini duyar” ve dönemin “matbuat müdürü Muhittin Birgen şiiri yayımlayıp dağıttığı için olumsuz eleştiriler al[ınca] Nâzım Hikmet ile Vâlâ Nureddin’i Maarif Vekâleti’ne devretmeye karar ver[ir].”[2] Bolu’ya öğretmen olarak atanan iki genç orada barınamayacaklarını anlayınca, sosyalizme duydukları, giderek derinleşen ilgilerinin de etkisiyle Sovyetler Birliği’ne gitmeye karar verirler.

Vâlâ Nureddin, matbuat müdürü[3] Muhittin Birgen’le Tiflis’te görüştüklerini ve yazdığı bir mektupla kendisini Esendal’a takdim ettiğini belirtiyor. 1920’de Bakü’de Ankara hükümetinin ilk dış temsilciliği açılmış, temsilci olarak da Esendal tayin edilmiştir. Bu tayinin hikâyesini M. Sunullah Arısoy’la söyleşilerinde şöyle anlatır Esendal:
O sıralarda Rusya’da bir Bolşevik Türk hükümeti kurulmuştu; Azerbaycan’da... Bizimle siyasi münasebet tesisi istemişler. Bir sefir gönderin ama şöyle “avam”dan biri olsun demişler. Ben Ankara yakınında bir köyde istirahat ediyordum. Bir telgraf geldi. “Avam”dan birini istiyorlar, seni tâyin ettik diyorlardı. Pek hoşuma gitmişti “avam”dan biri olmam. Yapamam, dedim, yaparsın dediler, kalktık gittik.[4]
Mustafa Şerif Onaran ise, Türk Dili’nin Temmuz 1975 tarihli Türk Öykücülüğü Özel Sayısı’nda yayımlanan yazısında[5] bir telgraftan değil, el yazısı bir mektuptan söz eder.
Mustafa Kemal kendi el yazısıyla şunları yazıyordu: “Ruslar benden avamdan yetişmiş bir temsilci istediler. Aklıma sen geldin. Görüşmek üzere Ankara’ya bekliyorum.”
Aynı yazıda Onaran, Memduh Şevket’in İttihatçılığını da şu şekilde anmıştır.
Esendal, Kara Kemal’in yetiştirdiği bir İttihatçıydı. İttihatçıların sivrilmiş kişilerinden değil de gölge adamlarındandı. Müfettiş olarak İttihat ve Terakki’nin Anadolu örgütünü denetlerken öykülerine konu edineceği çok şey görmüş, yaşamış olabilir.
Vâlâ Nureddin ve Nâzım Hikmet’ten gençleri milli mücadeleye çağırmak için şiir yazmalarını isteyen Muhiddin Birgen de İttihat ve Terakki içerisinde meslekî temsili savunan ekibin önde gelen isimlerindendir. Abidin Nesimi, Seçilmiş Hikâyeler Dergisi’nin M.Ş.E. özel sayısında yayınlanan “Esendal’ın Fikir Cephesi” başlıklı yazısında[6] Kör Ali İhsan Bey’in (İloğlu) öncülüğünü yaptığı meslekî temsil fikrinin “İttihat ve Terakki ileri saflarında” topladığı taraftarlar arasında Kara Kemal Bey’in, Muhittin Birgen’in ve Esendal’ın adlarını anıyor. Bakü’den döndükten sonra Esendal, Muhittin Birgen ve arkadaşlarıyla beraber Meslek ve Halk gazetelerini yayımlayanlar arasında yer almıştır. İsmail Çetişli, Meslek’te birçok öyküsünün yanı sıra karikatür-resim de yayımlayan Esendal’ın Meslek’teki karikatür-resimleri sebebiyle takibata uğra[dığını]” belirtir.[7] Yine Çetişli’nin aktardığına göre İzmir suikastına da adı karışmıştır; bu suikast girişiminin ardından tutuklananların çoğu eski İttihatçılardır ve bu kişiler onun yakın arkadaşıdır. Esendal, suikastla ilgisinin olmadığının anlaşılması üzerine Tahran büyükelçiliğine tayin olmuştur. Çetişli, “onun yurtdışına gönderilişi[nin] memleketten uzaklaştırmak şeklinde yorumlanabileceği gibi, son derece hararetli ortam uzak tutmak ve kurtarmak olarak da yorumlanabil[eceğini]” ekliyor.
Vâlâ Nureddin, Mustafa Kemal’in dış temsilci olarak Bakü’ye gönderdiği Esendal’ın o dönemde “Mustafa Kemal’e meyletmişlerinden” sayıldığını, ancak öbür İttihatçılarla da alakayı kesmediğinden söz ederken, Dr. Nâzım Bey’le aralarında yakınlık olduğunu bizzat bildiğini de vurguluyor. Bu Dünyadan Nâzım Geçti’de Vâ-Nû yıllar sonra Muhittin Birgen’in Esendal’a iletmesi için yazdığı “takdim” mektubunda bu takdimin yanı sıra Enver Paşa’ya ve öbür İttihatçılara dair bilgiler bulunduğunu öğrendiğini de aktarır.[8]
Vâlâ Nureddin bu kısacık anma yazısında Memduh Şevket Esendal’la kişisel tanışıklığı vesilesiyle öğrendiklerini de ekleyerek hem ana hatlarıyla onun siyasi çizgisine ve düşüncelerine değiniyor hem de edebiyatçılığının bir eskizini çıkarıyor. Esendal’ın edebi üslubu lafı dolandırmadan, yalın bir dille anlatmak olarak özetlenebilirse, Vâ-Nû’nun obituar yazısının tam da bu nitelikte bir metin olduğunu söyleyebiliriz.
Vâ-Nû, Bu Dünyadan Nâzım Geçti’deki “Memduh Şevket Esendal’la Dostluğum” başlıklı bölümde de tanışmalarını ve ahbaplıklarını anlatır. Türkçenin bu büyük öykücüsünün az bilinen sefirlik yıllarından ve eski komitacılığından izler taşıdığını tahmin ettiğim tanışma anları hayli ilginçtir; aktarıyorum.
Memduh Şevket, beni yazı masasının arkasında, ayakta kabul etti. Masanın üzerinde koca bir tabanca duruyordu. Duvar köşesine dayalı bir de tüfek vardı. Benim girdiğim kapının karşısındaki başka bir kapı aralıktı. Orada da bir gölge kımıldıyordu. Bizi kim bilir, nasıl birer anarşist diye raporlamışlar ki, Rus tarihindeki Nihilist’leri de çok iyi bilen ve bana daha sonra tatlı tatlı anlatan bu muhayyilesi çok geniş meşhur hikâyeci Memduh Şevket (Esendal) ziyaretimin sebebini kötü nedenlerle yorumlamış olacaktı. […] Taninci Muhiddin’in kırmızı mürekkepli mektubunu kendisine sundum. Beni masasının önündeki geniş koltuklardan birine oturttu. […]
Zile bastı.
Giren hademeye:
– Kaldırın şunları, diyerek silâhları işaret etti. (s. 254)
AKŞAMDAN AKŞAMA
Memduh Şevket Esendal
VÂLÂ NUREDDİN
Cumhuriyet Halk Partisi’nin eski Genel Sekreteri, kıymetli edib Memduh Şevket Esendal’ın vefatı, matbuatımızda küçük haberler arasına yazıldı ki, bu şahsiyete karşı haksızlık yaptığımız kanaatini bende uyandırmıştır.
Esendal’ın, C. H. P. sekreteri olarak muvaffakıyet, yahut ademi muvaffakıyeti hakkında söz söyliyecek mevkide değilim; zira, partilerden birinde kaydım dahi yok, Ancak ben onun mazisinden bir nebzeyle, münevverlik kudretinden de diğer bir nebzeyle temasta bulundum. O hâtıracıkları şuraya kaydediyorum.
1922 senesinde Memduh Şevket, Bakû’da Büyük Millet Meclisi hükûmetini temsil ediyordu. İttihatçıların pek gençlerinden ve Mustafa Kemal’e meyletmişlerinden sayılıyordu. Öbür İttihatçılarla alâkayı kesmemiş, Kafkasya’da bulunan başlıcalariyle köprü vazifesini görüyordu. Bu arada, meselâ Dr. Nâzım Bey’le aralarında yakınlık olduğunu biliyorum. Bana o sıralarda bütün hâtıralarını haftalarca dikte eden, fakat maalesef benim taksirim olmaksızın bu hâtıraları zıyaa uğrıyan Dr. Nâzım Bey, bilindiği gibi Atatürk’ün şiddetle muhalifi idi. Neticede de bilâhara idam edildi.
Yine o devrin genç İttihatçılarından, Taninci Muhiddin diye anılan, 1921’de Ankara’da Matbuat Umum Müdürlüğü yapmış bulunan rahmetli Muhiddin Birgen, Tiflis’ten yazıp elime verdiği bir mektupla beni Memduh Şevket’e takdim etti. Bunun üzerine, muhterem elçi beni defalarca çağrıp görüştü; irfanından faydalandırdı. Hemen hemen siyasete hiç dokunmayıp Memduh Şevket’in pek meraklı olduğu, tavşan kanı çayı, yine onun zevkına uygun şekilde büyük billûr bardaklarda içtik. İçtimaî mevzulardan, edebi mevzulardan dem vurduk. Üstat bana yazdığı hikâyeleri okudu.
Memduh Şevket, dünya edibleri arasında bilhassa Tolstoy’u seviyor ve külliyatını orijinal dilinde inceliyordu. Hikâyeleri, daha sonra, onun ve diğer klâsik ediblerin tesirinden çıkmış, kendine mahsus bir hüviyet almıştır. Öyle sanırım ki, sanat tarihindeki niceleri gibi, Memduh Şevket de, ölümünden sonra müstakbel nesillerde kıymeti daha iyi bilinecek sanatkârlardandır. Doğru: Şöhreti gereği geniş halk tabakalarını kaplıyamadı, ancak mahdut bir kadirşinas edebiyatçı zümrenin hayranlığına nail oldu; fakat önümüzdeki çeyrek asırların, değerleri daha iyi takdir edecek münekkidleri, onda, devrimizin bir mânevi müzesini keşfedeceklerdir.
Memduh Şevket, Garplıların “érudit” dedikleri mütebahhirlerdendi. Çok okuduğu, hâfızası da kuvvetli olduğu için, çok şey biliyordu. Bununla beraber, o, malûmatından ziyade insiyakına uymaktaydı. Hesapçı, kitapçı değil, geniş mânada bir “şair”di. Müstakbel cemiyet şeklimizi, Avrupa mukallidi olarak değil, kendi göreneklerimize dayanarak kurmamızı sezerek istiyordu.
Acaba yanlış mı anlaştılar ki, sonradan, hattâ parti arkadaşları, Memduh Şevket’i Yirminci Asrın büyük sanayici ruhunu kavramamakla, beynelmilel terakki cereyanının tersine gitmekle itham ettiler? Halbuki onun şairane eda ile dediklerinden bizim için pratik neticeler de çıkamaz mıydı, el’an da çıkamaz mı?
Memduh Şevket, bu büyük makineler asrında tezgâhları kıymetinden düşmemiş sayıyordu. İnsafla düşünülsün, tezgâhlar asrımızda tamamen kıymetten düşmüş müdür, ileride de düşmeli midir? Bilhassa bizimki gibi ziraat nüfusu çoğunlukta ve ziraat politikası revaçta olan bir memlekette, hele ölü mevsimlerde küçük tezgâhlara ayıracak çok vakit ve imkânlar vardır. Köy ve kasaba evleri, kış günü bunlar sayesinde millî şahsiyetimize lâyık bizi yükseltici eserler verebilir. Zaten dünyanın hiçbir yerinde “elişi”nin, “küçük tezgâh işi”nin solda sıfır olduğu görülmedi ki... Handarbeit’ın büyük sanayici Almanya’da bile ne demek olduğunu biliyoruz.
Eğer “katî şekilde büyük makine düşmanlığı” tarzında anlamazsak, Memduh Şevket’in tezgâhları övüp bize boyuna sağlık vermesini çok mâkul, çok makbul bulmalıyız, Köy kısmen böyle kalkınabilir, işsizlik böyle önlenebilir, folklor böyle dirilebilir. Ziraî hayat kendine bu yolda bir mütemmim bulabilir. – Lâkin, yine de loncalar devri avdet edemez, o başka mevzu.
Memleketi, milleti çok seven, hakkıyla seven, bu sevgiyi şovenlik derecesinde tereddi ettirmiyen, zihnini idealistçe işletip cemiyet dâvalarını kendine başlıca meşgale edinen kıymetli münevverlerin ön saflarında rahmetli Memduh Şevket’i de tanımıştım. Onun bütün hayatınca çalışıp bulduğu neticeler, yabana atılacak neviden değildir. Hiç değilse birçok unsurları…
Vâ-Nû imzasıyla, Akşam, 21 Mayıs 1952
NOTLAR:
[1] Vâlâ Nureddin, Bu Dünyadan Nâzım Geçti, Remzi Kitabevi, 1969, 479 s.
[2] Memet Fuat, Nâzım Hikmet-Yaşamı, Ruhsal Yapısı, Davaları, Tartışmaları, Dünya Görüşü, Şiirinin Gelişmeleri, YKY, 2015. Vâlâ Nureddin Bu Dünyadan Nâzım Geçti’nin “Mecliste Gürültüye Sebep Olduk” başlıklı bölümde şairlerin ismi olmaksızın bu “manzumeyi Matbuat Müdürlüğü[nün] resmen bastırdı[ğını]” belirtir. “On bin mi, yirmi bin mi bastırmış? O zaman için süper bir rekor olan sayıda bastırıp dağıtmış.” Vâ-Nû bu şiirden ötürü Birgen’in TBMM’de sorgu suale uğradığını da belirtiyor.
[3] Zeki Arıkan, Tarihimiz ve Cumhuriyet/Muhittin Birgen (1885-1951)’de (Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 1997, s: 24) Birgen’in matbuat ve istihbarat umum müdürü olduğunu, umum müdürlüğe 14 Kânunuevvel [Aralık] 1920’de atandığını ve 3 ay sonra, 9 Mart 1921’de bu görevden ayrıldığını belirtir.
[4] M. Sunullah Arısoy, “Memduh Şevket Esendal’la Bir Konuşma”, Varlık, sayı: 383, 1952.
[5] Mustafa Şerif Onaran, “Esendal”, Türk Dili, sayı: 286, Temmuz 1975.
[6] Abidin Nesimi, “Esendal’ın Fikir Cephesi”, Seçilmiş Hikâyeler Dergisi, cilt: 6, sayı: 5.
[7] İsmail Çetişli, Memduh Şevket Esendal, Kültür Bakanlığı Yayınları, 1991, s: 13-14.
[8] Vâlâ Nureddin, Bu Dünyadan Nâzım Geçti, Remzi Kitabevi, 1969, s: 250. “Türk Siyasi Hayatında Memduh Şevket Esendal” başlıklı doktora tezinde Cevdet Teke de, Esendal’ın Enver Paşa ve Cemal Paşa’yla mektuplaştığını ve bu yazışmaları Mustafa Kemal’e rapor ettiğini ayrıntılı olarak aktarıyor. Cevdet Teke, Türk Siyasi Hayatında Memduh Şevket Esendal, Atatürk Araştırmaları Merkezi, 2023, 345 s.
Önceki Yazı

Deniz Özbey ve Tuğrul Akyüz’le söyleşi:
“Beklentimiz sadece müzik yapmaktı, piyasa falan gibi şeyleri hiç dert etmedik.”
“Şiir başka bir şeydir, şarkı sözü başka bir şey. Aynı kulvarda değiller. Müzikal olarak ifade etmek başka bir şey. Öyle bir an geliyor ki, notayla söylenen söz insanın tüylerini diken diken edebiliyor ama notasyon olmadan o sözün bir anlamı olmayabiliyor. Aynı şey şiir için de geçerli. Şiirken çok hoşunuza gidiyor ama şarkı haline gelince tuhaf olabiliyor.”
Sonraki Yazı

Haftanın vitrini – 20
Yeni çıkan, yeni baskısı yapılan, yayınevlerince bize gönderilen, dikkatimizi çeken; okumak ve üzerine yazmak için ayırdığımız bazı kitaplar: Bir Cereyan Hâsıl Oldu / Edebiyat Devrimi / Epifaniler ve Açıklıklar / Kyoto Okulu Felsefesi / Osmanlı’da Bilimin Siyaseti / Öteki Hayvanlar / Sanatçı İmgesinin Oluşumu / Ud Çalan Kadınlar / Uygarlığın Kısa Bir Doğa Tarihi / Yanımda Kal