Sivil toplum Haydarpaşa gar olarak kalmalı diyor; ya kültür ve sanat aktörleri?
“Bakanlık tarafından Haydarpaşa’ya kültür ve sanat getirilmeden önce, kültür dünyasının aktörlerinin 'Haydarpaşa gar olarak kalmalı' diyen sivil toplumun taleplerini duyması, garın merdivenlerinde devam eden kamusal sorgulama ve düşünme faaliyetlerini bugünden itibaren genişletmek, yaygınlaştırmak için uğraşması beklenir.”

Haydarpaşa Garı, 1917.
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy geçtiğimiz 31 Ekim’de uzun zamandır kapalı olan Haydarpaşa ve kısıtlı bir şekilde kullanılan Sirkeci tren garlarıyla ilgili Bakanlığın düşündüklerini İstanbul AKM’de açıkladı. Bu açıklama “2024 Yılı 3. Çeyrek Turizm Verileri Değerlendirme Toplantısı” başlığıyla yapılan basın toplantısında yer aldı. Bakan Ersoy 2024 yılında Haydarpaşa ve Sirkeci gar bölgelerinin ‘geçici süreyle’ Kültür ve Turizm Bakanlığı’na devredildiğini ve bu iki garın kültür ve sanat odaklı kullanılacağını söyledi. “Öncelikle Haydarpaşa Garı kompleksinde bulunan âtıl durumdaki tescilli eski eser yapılar[ın] aslına uygun restore edilece[ğini]” belirten Bakan Ersoy, “[p]roje dahilinde demiryolu ve tren taşımacılığı[nın] devam edeceğini” ve “[b]inaların restorasyon sonrasında arkeopark, arkeoloji müzesi, performans sanatları merkezi, kütüphane, tematik müze, sergi salonları, sanat ve tasarım atölyeleri olarak değerlendirilece[ğini]” anlattı. Sirkeci Garı’nda ise “âtıl durumda olan tescilli yapılar Göç Müzesi, Tematik Müze, resim galerisi gibi kültür sanat alanlarında kullanılacak”.[1]

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un Atatürk Kültür Merkezi'nde (AKM) düzenlediği basın toplantısı, 31 Ekim 2024.
2004 yılından itibaren dönemin ulaşım politikası neticesinde tren garı olma işlevi elinden alınan İstanbul’un en önemli tarihî miras varlıklarından bu iki garın, Haydarpaşa ve Sirkeci garlarının kullanımı yirmi yıl sonra İstanbul’un küresel cazibesini kültürel imaj ve turistik yatırımlar üzerinden şekillendirmeye çalışan kültür ve turizm politikaları tarafından tasarlanacak. 1908’de açılan Haydarpaşa ve 1890’da hizmete giren Sirkeci Garı 2024’ten itibaren, Birleşik Taşımacılık Çalışanları Sendikası (BTS) Genel Başkanı Tonguç Özkan’ın basın açıklamasında anlattığı gibi, “sembolik olarak birkaç trenin geleceği” istasyonlara dönüşecek.[2] Bakan Ersoy’un dolayısıyla üstüne basarak söylediği “demiryolu taşımacılık faaliyetleri Haydarpaşa’da devam edecek” sözü durumu tam yansıtmıyor, zira garların kimliğinin merkezinde tren ulaşımı artık olmayacak. BTS yetkililerinin altını çizdiği gibi, bu iki gar da artık sınırlı bir tren ulaşımı hizmeti için kullanılacak. “Bu protokolle birlikte,” diyor BTS Genel Sekreteri Murat Oral, “Sirkeci ve Haydarpaşa garlarının demiryolu işlevi ‘gar’ statüsünden ‘istasyon’ statüsüne çevriliyor. Ancak demiryolu işletmeciliğinde merkez tren garı olmadan işletmecilik olmaz. 20 milyonluk bir kent olan İstanbul’un merkez tren garı olmayacak. Bu kabul edilemez!”
Garı işleten ve idare eden emekçiler, işçiler de yerinden edilecek. “1924 yılında TCDD’nin ilk Genel Müdürlük binası olarak kullanılan ve halen TCDD 1. Bölge Müdürlüğü binası olarak kullanılan Haydarpaşa Garı,” diyor Murat Oral, boşaltılacak; “[i]mzalanan kira protokolü ile binada görev yapan demiryolcular önce konteynerlere, daha sonra da nereye kovulacakları belli olmayan bir yere sürülecekler. Buradaki işçiler kendi garlarında göçmen oldular. Sirkeci Garı için de aynı şeyi söyleyebiliriz.”[3]

1900’lerin başından bir kartpostalda Sirkeci Garı…
Kültür ve Turizm Bakanı, AKM’deki basın toplantısında TCDD ile yapılan devir protokolündeki detaylara ilişkin bilgi vermedi. Bu tür detay bilgilere Haydarpaşa Garı’nın ulaşım odağı olarak kalması için 20 yıldır mücadele veren Haydarpaşa Dayanışması ve paydaşları Birleşik Taşımacılık Çalışanları Sendikası gibi STK’ların yaptığı açıklamalarla ulaşabiliyoruz. Söz konusu ‘geçici’ olarak addedilen bu devir işlemi Ulaştırma Altyapı Bakanlığı TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü ile Kültür ve Turizm Bakanlığı (KTB) arasında yapılan protokolle belirlenmiş. Bu protokole göre Haydarpaşa ve Sirkeci garlarında TCDD tarafından işletmecilik harici olarak tespit edilen bina ve alanlar Kültür ve Turizm Bakanlığı faaliyetleri kapsamında kullanılmak üzere 29 yıllığına Bakanlığa kiralanacak.[4] BTS Genel Sekreteri Murat Oral, 24 Ekim 2024’te Gazete Kadıköy’e verdiği demeçte protokolle nerelerin KTB’ye kiralandığına açıklık getiriyordu. Haydarpaşa ve Sirkeci ana gar binaları ve çeşitli hizmet binaları boşaltılacak, garlarda çalışan TCDD personeli için KTB tarafından alanda inşa edilecek, 550 kişilik geçici hizmet binası da TCDD’ye ayrılan parseldeki hizmet binası inşası tamamlandıktan sonra KTB’ye devredilecek.[5] Kısacası, tren taşımacılığı ve ilgili gar hizmetleri için tren ray alanları ve birkaç bina dışında bir yerin bırakılmadığı görülüyor.
“Asla AVM ve otel olmayacak”

1970’li yıllardan Haydarpaşa-Ankara Özel Ekspres tren bileti
Bakan Ersoy devraldıkları Haydarpaşa ve Sirkeci garı ve alanıyla ne yapacaklarını anlatırken, “Tren olacak, kültür ve sanat olacak, millet bahçesi olacak ama burada asla AVM ve otel olmayacak” vurgusu yaptı. Bu vurgunun anlamı için bundan yirmi beş sene öncesine gitmek gerekiyor. 2000’li yıllardan itibaren Haydarpaşa gar binası ve liman alanı otel, alışveriş, ticaret ve turizm odaklı dönüşüm projelerine konu edilmekte. 2005 yılında Cannes Dünya Gayrimenkul Fuarı’nda (MIPIM) Haydarpaşa Garı ve liman alanı “Haydarpaşa Port” adıyla dönemin İBB yönetimi tarafından yatırımcılara sunulmuştu.[6] Peşi sıra Haydarpaşa Garı’nı bir “fuar şehri” olarak tasarlayanlardan Olimpiyat Oyunları yerleşkesine çevirenlere, çok sayıda özelleştirme ve ticarileştirme odaklı dönüşüm projeleri gündeme getirilmişti. Nitekim bu projelere karşı yükselen kamuoyu tepkisi neticesinde, 2005 yılında BTS İstanbul Şubesi, TMMOB Mimarlar Odası Büyükkent Şubesi öncülüğünde, bünyesinde çok sayıda sivil toplum bileşeni ile Toplum, Kent ve Çevre için Haydarpaşa Dayanışması kurulmuştu.[7] “Haydarpaşa Garı ve liman sahasındaki bir milyon metrekarelik kamusal alanda iktidarın gerçekleştirmek istediği dönüşüm planına karşıyız” diyen Haydarpaşa Dayanışması o günden beri mücadelesini devam ettiriyor.[8] Dayanışma’nın açtığı davalar sonucu Haydarpaşa Garı ve liman sahası “Kentsel ve Tarihî Sit Alanı” olarak belirlendi ve “Haydarpaşa Manhattan” gibi rant projeleri düştü.
Buna karşın Haydarpaşa Garı ile ilgili yeniden işlevlendirme senaryolarının yıllar boyunca hız kesmeden devam ettiğini görüyoruz. 2010 yılında garın çatısında çıkan yangının akabinde, 2011 yılında gar ve çevresinin kültürel tesis, turizm ve konaklama alanına dönüşmesinin önünü açan imar planı İBB Meclisi’nde kabul edilmiş, ancak yine itiraz kampanyaları sonucu planın garın tarihî kimliğini koruyacak ve “hızlı trenin ilk istasyonu” olacak şekilde revize edilmesi kararlaştırılmıştı.[9] 2012’den sonra yüksek hızlı trenin Haydarpaşa’yı pas geçmesi, ana tren seferlerinin kaldırılması ve banliyö trenlerinin Marmaray nedeniyle durdurulmasıyla trensiz bırakılan gara ilişkin resmî söylemde sanki akıbetinin karar verilmesi gereken işlevsiz ve âtıl bırakılmış bir yermiş algısı işlenmeye başlamıştı. Bu konuda Gül Köksal’ın Haydarpaşa Kitabı’nda[10] yer alan kapsamlı analizine bakılmalı. Nitekim Kültür ve Turizm Bakanı’nın geçtiğimiz ay yaptığı açıklamaları basın “Haydarpaşa Garı’nın akıbeti belli oldu” şeklinde geçti.[11] Haydarpaşa Garı, bu kısa tarihçeden de görüldüğü gibi, uzun zamandır İstanbul’un kentsel dönüşüm sermayesini kendisine mıknatıs gibi çeken bir ilgi odağı. Aynı şekilde kentsel muhalefet hareketlerinin ve yerel yönetimin de dikkatle takip ettiği ve ulaşım fonksiyonundan taviz verilmemesi gerektiği yolunda her defasında dava konusu edilen bir odak. Bakan Ersoy garın son yirmi beş yılına damgasını vuran ve kamuoyunda eleştiri ve tepki konusu olan özelleştirme, gayrimenkulleştirme ve ticarileştirme odaklı dönüşüm projelerinde anahtar işlevi görmüş AVM ve otel kelimelerini bakanlık senaryosundan çıkartıp yerine kültür ve sanatı koymak suretiyle Haydarpaşa’yı bu sermaye birikimi odaklı dönüşüm ihtimalinden kurtarıyormuş intibası yaratıyor; AVM ve otel asla olmayacak vurgusunun anlamını böyle yorumlayabiliriz. Zira AVM ve otele bırakılması demek kamusal kullanım alanlarının özel kullanıma açılması anlamını taşıyor. Öyle mi olacak; bu sorunun cevabını yaşayarak göreceğiz. Önümüzde kamuya ait olan tarihî Haliç Tersaneleri’nden Taşkızak ve Camialtı tersanelerinin 49 yıllığına denerek nasıl büyük sermaye gruplarına açılıp Tersane İstanbul adıyla ticari bir alana döndürüldüğünün örneği var. Orada da müzeler olacak, sanat etkinlik alanları, sergiler olacak deniyor. Benzeri şekilde GalataPort var. Şu var ki, Haydarpaşa ve de Sirkeci garlarının ‘âtıl’ durumdan kurtarılıp AVM ve otel yapılmayıp kültür ve sanat odaklı işlevlendirilecekleri haberi kamuoyunda bu garların kamusal ulaşım odağı olarak önemine dair savunuculuk isteğini zayıflatabilir. Nasıl olsa tren de olacakmış denip geçilebilir; kültür ve sanat bu bağlamda garların gar olmaktan çıkıp başka bir şeye dönüşümünde yumuşak ve kabul edilebilir bir iletken rolü oynayabilir.

Haydarpaşa Dayanışması, 9 Kasım 2024.
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın garlarla ilgili kültür ve sanat vizyonu nedir sorusunu ele almadan önce dönüp TCDD ve Ulaştırma Bakanlığı’na Haydarpaşa ve Sirkeci garlarına ulaşım işlevini kaybettiren politikalarında neden ısrar ettiklerini sormamız gerekiyor. İstanbul’un bugün sürdürülemez ve yaşanamaz bir mega kent haline gelmiş olmasında bu politikaların mutlaka rolü var. İstanbul’un kuzey ormanlarından başlayarak Marmara’nın ekolojik sistemlerini tahrip eden dört tekerlekli ulaşım sistemlerine bağımlı hale gelmemizde de. 2005 yılından beri Haydarpaşa Garı’nın gar olarak korunması ve çalıştırılması için verilen kapsamlı toplumsal mücadelenin öne sürdüğü argümanlar, talepler Ulaştırma Bakanlığı ve TCDD tarafından duyulmamakta. Haydarpaşa ve Sirkeci garlarını önemli kılan en önemli özellik İstanbul’un tren garı mirasını her iki kıtada temsil ediyor olmaları. Bu mirasın işçisi emekçisiyle, yolcusu ve uğurlayanıyla yaşatılması, günümüzde tren ulaşımının nasıl kitleselleşebileceği, yaygınlaşabileceğinin önümüze bir soru olarak konması anlamına geliyor. Tren taşımacılığını geliştirmeyi düşünmek demek şehirlerimizi sürdürülebilirlik temelinde yeniden nasıl planlayabileceğimizi sorunsallaştırmak demek. İstanbul belki hep göç alarak büyüyen bir şehir değil, bundan sonra trenle gündelik gelinip dönülen ve böylece küçülen bir şehir olarak düşünülmelidir. Haydarpaşa ve Sirkeci garları meselesinde temel konu bu garların ulaşım odağı olma işlevlerini kaybediyor olmaları; yoksa gar yanına kültür ve sanat emekçilerini alamaz mı, etkinliklere ve müzelere alan açamaz mı; açar tabii.
İstanbul’da kültür-sanata yüklenen yeni rol
2000’li yıllardan beri çeşitli kentsel dönüşüm projelerinin merkezinde yer almış, 2012 yılında bizzat TCDD tarafından Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’na gelir getirici projelerde değerlendirilmesi için başvuruda bulunulmuş Haydarpaşa Garı’nın, işin merkezinde ticari kazanç sağlamak olmayan kültür ve sanat faaliyetlerine devrediliyor olması İstanbul’un kamusal kültürü açısından önemli bir gelişme. Bakan Ersoy nasıl bir kültür ve sanat ile işlevlendirilmiş Haydarpaşa görmek istediğine dair ipuçlarını İstanbul’da AKM’de yaptığı basın toplantısında vermişti. “Atatürk Kültür Merkezi, Rami Kütüphanesi, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Adası Ankara, İzmir Kültür Fabrikası gibi kültür merkezlerine Anadolu yakasının da çok fazla ihtiyacı” olduğunu söyleyen Bakan Ersoy, “Özel sanat kurumları ve vakıfların da bu projede yer almasını çok istiyoruz” diyordu:
“Neden Eskişehir’deki Odunpazarı gibi bir müze olmasın? Neden İstanbul Modern olmasın? Ya da Bayburt’taki Baksı Müzesi ya da Koç Müzesi neden burada yer almasın? Biz İş Sanat’a da, Ak Sanat’a da dosya gönderdik. Ben Eczacıbaşı İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın (İKSV) burada bir İstanbul Modern açmasını çok isterim.”[12]

Louvre Abu Dabi Müzesi, Abu Dabi, Birleşik Arap Emirlikleri.
Bulunduğu konum, cüssesi, ihtişamı ve kültür mirası değerleriyle biricik ve eşsiz olan Haydarpaşa Garı kültür ve sanat dünyası için muhteşem bir gösteriş imkânı sunuyor. Mimar Frank Gehry’nin Bilbao şehri için tasarladığı ve kapılarını 1997’de açan Guggenheim Bilbao Müzesi dünya sanat ve turizm camiası üzerinde nasıl bir çekim gücü yarattıysa, Haydarpaşa’da sanki yaratılmak istenen etki de böyle bir şey. Müzeciliğe ve sanat merkezlerine ‘sancak gemisi’ tabir edilen işlev yüklenmesi kentsel dönüşüm gündemiyle uğraşılan 1990’lı yıllardan bildiğimiz bir bakış açısı; büyük ve gösterişli sanat ve kültür müzeleri yoluyla kentsel soylulaştırmada, markalamada ve cazibe merkezi yaratmada mesafe katetmek yerel ve merkezî yönetimlerin favori konularından birisi haline gelmişti. 2017’de Abu Dhabi Saadiyat Adası’nda açılan Jean Nouvel tasarımı Louvre Abu Dhabi ile çıta bir hayli yükseldi; artık müzeler yoluyla yumuşak diplomasi imkânları hedeflenebiliyor. Haydarpaşa Garı da yaratacağı etkiler nedeniyle iştah kabartıyor. Bakan Ersoy da nitekim Haydarpaşa için “Yakın ve Uzak Asya, Ortadoğu ve Avrupa kültürlerini birbirine bağlayacak Venedik Bienali tarzında etkinliklere ev sahipliği yapacak bir kültür vadisi” hedeflediklerini söylüyordu. Tabii 2025 yılında 18.’si yapılacak olan İstanbul Bienali gibi köklü bir kurumsal yapılanma halihazırda dünya çapında ve yerelde etkinken yeni bir bienalin telaffuz edilmesi anlaşılır değil.
Haydarpaşa Garı’nın kültür ve sanat kurumlarına açılması kuşkusuz çok sayıda ziyaretçi çekecektir. Bu da kültür ve turizm atılımı içinde olan bakanlığı memnun edecektir. Buna karşın bu tür kamu bütçeleri tarafından desteklenen büyük sanatsal ve müze odaklı çekim merkezi projelerinin ziyaretçi sayısını ve turizm işletmelerinin gelirlerini artırmanın ötesinde, bulundukları şehrin kamusal kültürü ve sanatsal ve kültürel üretimi üzerinde ne kadar ve ne türlü katkısı olduğu konusunda şüpheler var. Bilbao Guggenheim Müzesi üzerine bu soruya odaklanan araştırmalar yerel kültür aktörleri ve sanatçılarla müze arasındaki ilişkisizlikten bahsediyor. Üstüne üstlük, kamuoyunun Bilbao Guggenheim’ın etkisiyle ‘başarılı sanat kurumları’ kriteri olarak sergilenen işin veya etkinliğin sanatsal önemi ve değerinden ziyade çektiği ilgi ve ziyaretçi sayısını görmeye başladığını anlatıyor araştırmacılar.[13] Büyük ve etkileyici olan, bağımsız ve deneysel sanat girişimlerini, projelerini ezebiliyor.[14]

Guggenheim Bilbao Müzesi. Bilbao, İspanya.
Günümüzde bu tür cazibe merkezi olarak işlemesi beklenen kültür merkezleri ve müzelere ilgi ve yatırımlar arttıkça, bu kurumlar kendilerini birer gösteri sahnesi olarak buluverme durumuyla karşı karşıyalar. Müzelerin ve kültür merkezlerinin küresel akışkanlıklar için bir çekim merkezi olma iddiası büyüdükçe, buralarda yer alan sanat işlerinin, kürasyonların da aynı şekilde ‘şişmesi’ kaçınılmaz oluyor. Şöhret ve etki peşinde bir kültür politikası sonucunda kültür ve sanat denince karşımıza, Gül Köksal’ın belirttiği gibi, Adorno’nun kastettiği anlamda, kültür endüstrisinin ta kendisi çıkıyor.[15] Kültür endüstrisi kavramının güncel yorumu için Vasıf Kortun’un “Kurum Sorunları” başlıklı yazısını hararetle öneririm.[16]
Birçok müze ve sanat kurumunun günümüzde ‘kültür endüstrisi’ girdabında kaybolmamak için çabaladığını izliyoruz. Londra’da eski elektrik santralinden dönüştürülen devasa bir endüstri mirası mekânında yer alan Tate Modern mesela bir dönem bulunduğu mahalledeki işyerleri ve hanelerle birlikte kamusal alanların geliştirilmesi için çalışmalar yaptı. Barselona’da yer alan Çağdaş Sanat Müzesi MACBA kamusal programlarına ve araştırmaya önemli yatırım yapmaktaydı. Birçok müze ve sanat kurumu büyük ilgi ve cazibe karşısına mesafelerini koyup, Vasıf Kortun’dan ödünç alarak ifade edecek olursam, toplumun ve dünyanın içinde olmak için yollar arıyor. Sanatçıların ve kültür aktörlerinin üretimleri ve ifadelerinin çoğulluğunu, özgürlüğünü ve yaratıcılığını destekleyerek esas itibariyle hayatın her konusunun politikaya bir çağrı şeklinde ele alındığı kamusal alanları beslemek, zenginleştirmek, yaymak ve erişilebilir kılmak için uğraşıyor. Kültür ve sanat kurumları ve aktörleri için zor mesele sponsorluk ve teşvikle bağlandıkları otoritelerin büyük hayalleri ve vizyonları karşısında sanatsal ve kültürel sorunsallaştırmaların özgürce yapılabilmesi ve duyulabilmesini sağlamak; bu vizyonların kendisini de sorgulamaya açmak da dahil. Buradan bakıldığında Bakanlık tarafından Haydarpaşa’ya kültür ve sanat getirilmeden önce, kültür dünyasının aktörlerinin “Haydarpaşa gar olarak kalmalı” diyen sivil toplumun taleplerini duyması, garın merdivenlerinde devam eden kamusal sorgulama ve düşünme faaliyetlerini bugünden itibaren genişletmek, yaygınlaştırmak için uğraşması beklenir.
NOTLAR
[1] Kültür ve Turizm Bakanlığı, “Bakan Ersoy: ‘Hedefimizi Yukarı Yönlü Revize Ediyoruz’”, Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği, 31.10.2024 (internet erişimi).
[2] Birleşik Taşımacılık Çalışanları Sendikası, “Haydarpaşa ve Sirkeci Garlarının Gar Olarak Kalması İçin Yürüyoruz!”, BTS, 9 Kasım 2024 (internet erişimi).
[3] Birleşik Taşımacılık Çalışanları Sendikası, “Haydarpaşa ve Sirkeci Garlarının Gar Olarak Kalması İçin Yürüyoruz!”, BTS, 9 Kasım 2024 (internet erişimi).
[4] Erhan Demirtaş, “Haydarpaşa ve Sirkeci Garları 29 Yıllığına Devredildi”, Gazete Kadıköy, 24 Ekim 2024 (internet erişimi).
[5] Erhan Demirtaş, “Haydarpaşa ve Sirkeci Garları 29 Yıllığına Devredildi”, Gazete Kadıköy, 24 Ekim 2024 (internet erişimi).
[6] Ayça Yüksel, “Neo-liberal çitlemelere karşı kentsel mücadelenin ‘Haydarpaşa’ momenti”, Haydarpaşa Kitabı, der. Ayça Yüksel, Kadıköy Belediyesi Yayını, 2021, s. 409.
[7] Ayça Yüksel, “Neo-liberal çitlemelere karşı kentsel mücadelenin ‘Haydarpaşa’ momenti”, Haydarpaşa Kitabı, der. Ayça Yüksel, Kadıköy Belediyesi Yayını, 2021, s. 413-414.
[8] Şeyda Ayan, “Israr, İnat, Sebat”, 1+1Express, 20 Haziran 2020 (internet erişimi).
[9] Fatma Aksu, “Haydarpaşa Gar Olarak Kaldı”, Hürriyet, 13 Şubat 2016, (internet erişimi).
[10] Gül Köksal, “Anadolu Demiryolu Bütünselliği Bağlamında Haydarpaşa Garı, Limanı ve İstasyonlarının Sürekliliği Üzerine Bir Tartışma”, Haydarpaşa Kitabı, der. Ayça Yüksel, Kadıköy Belediyesi Yayını, 2021.
[11] NTV, “Haydarpaşa Garı’nın Akıbeti Belli Oldu”, 31.10.2024 (internet erişimi).
[12] Milliyet, “Haydarpaşa’nın akıbeti belli oldu! Bakan Ersoy net bir şekilde AVM iddiasını yalanladı”, 31.10.2024 (internet erişimi).
[13] J. Pedro Lorente, “Reviewing the ‘Bilbao effect’ inside and beyond the Guggenheim: Its coming of age in sprewling cultural landscape”, Curator: The Museum Journal, 2023 (internet erişimi).
[14] J. Pedro Lorente, “Reviewing the ‘Bilbao effect’ inside and beyond the Guggenheim: Its coming of age in sprewling cultural landscape”, Curator: The Museum Journal, 2023 (internet erişimi).
[15] Tuğba Özer, “Mimar Gül Köksal: Kültür biziz ve burası bize ait”, Gazete Duvar, 3 Kasım 2024, (internet erişimi).
[16] Vasıf Kortun, “Kurum Soruları”, Salt Online, 5 Nisan 2017 (internet erişimi).
Önceki Yazı

Haftanın vitrini – 50
Yeni çıkan, yeni baskısı yapılan, yayınevlerince bize gönderilen, okumak ve üzerine yazmak için ayırdığımız bazı kitaplar: Afrika / Demiryolu ve Kent / İlhamın Kanatlandığı Anlar / Meryem’in Çiçekleri / Misafir Evinde Ölmek / Selçuk Baran-Günlükler / Sisli Gece / Sonsuzluğun Portresi / Su / Yeni Dünya: Sosyal Medya