• HAKKINDA
  • YAZARLAR
  • YAZILAR
  • İLETİŞİM
  • DENEME
  • DOSYALAR
  • EDİTÖRDEN
  • ENGLISH
  • GASTRONOMİ
  • EVVEL ZAMAN
  • HABERLER
  • HER ŞEY
  • KİTAPLAR
  • KRİTİK
  • PORTRE
  • SANAT
  • SİNEMA-TİYATRO-TV
  • SÖYLEŞİ
  • SORUŞTURMA
  • SPOR
  • TADIMLIK
  • TARTIŞMA
  • VİDEOLAR
  • VİTRİNDEKİLER

Netflix’imden gönderldi

“Baby Reindeer her şey gibi tüketilen, izlenip gülünecek ya da hüzünlenilecek ya da takip edilecek, Friends gibi ya da Breaking Bad gibi bir televizyon şovu değil. Hayır, Donny rolünü oynayan Richard’ın da, oralarda bir yerde yaşamaya devam eden Martha’nın da hikâyesi devam ediyor. Bu bizi tuhaf, 'metafiction' bir evrene sürüklüyor ve asıl heyecan verici –ve ürkütücü– kısım bu.”

Baby Reindeer, Richard Gadd (Donny).

CEM TUNÇER

@e-posta

SİNEMA-TİYATRO-TV

9 Mayıs 2024

PAYLAŞ

“Yayınevi skandal kitabı piyasadan çekme kararı aldı.”

1980 sonrasında gelişen feminist hareketin öncülerinden ve Pazartesi dergisinin kurucularından Ayşe Düzkan’ın da aralarında bulunduğu bir grup feminist, ___ Yayınları Editörü ve ___ Dergisi Yayın Yönetmeni H.Ö. (kısaltma, bu eleştirinin yazarına aittir) yazdığı ‘____’ kitabı dolayısıyla ___ Yayınları’nı protesto etti. Öğle saatlerinde ___ Yayınları tarafından geçtiğimiz aylarda açılan kitabevine gelen feministler, ‘Bu yayınevi kadın mahremiyeti satıyor’ yazılı bir pankartı kapıya astılar ve vitrinde bulunan ‘____’ kitabıyla ilgili duyurunun üzerine de sprey boyayla çarpı çektiler.

Haber 4 Mart 2003’ten. Yazar H.Ö., bir başka kadınla yaşadığı ilişkinin detaylarına bir kitapta yer verdiği için protesto ediliyor. Protestonun sonucunda yayınevi kitabı piyasadan çekmeye karar veriyor.

Yirmi yıl önce böyleydi.

 
 
 


Netflix’te bir dizi yayınlandı, Baby Reindeer.

Bilmeyenler için hikâyenin iki-üç cümlelik bir özetini ortaya koymakta fayda var. Donny başarısız bir stand-up’çı, muhtaç olduğu ilgiyi stalker’ı Martha’da bulur. Martha onun esprilerine gülmekte, ona mesajlar göndermektedir. Bu ilgi Donny’nin hoşuna gider; iş tehlikeli bir hal alana kadar.

Dizi Richard Gadd’ın kendi yaşamöyküsü; yazan o, kendisini oynuyor. “This is a true story.” Bu cümleyle açılıyor dizi.

Gerçek olaydan esinlenme dizilerde ya da kitaplarda, muhakkak ki birebir gerçeklik aramayız. Hikâyenin gidişatı adına akışta değişikler yapılabilir. Nitekim internet insanlarının dizideki Donny’nin duygusal patlama yaşadığı stand-up’ı arayıp boşa düşmelerinin bir sebebi de bu. Bu bir ‘kurmaca’ eser. Ne kadarı gerçekliğin içinde, ne kadarı dışında, bilmiyoruz. Fakat bildiğimiz bir şey var: Hikâye iki kişi arasında geçiyor, hikâyenin tek sahibi Richard değil. Hatta anlatıcısı olmasının dışında Richard’ın hikâyesi ilgi çekici bile değil. Sıradan. Hikâyeyi hikâye hüviyetine büründüren, aracın hareket etmesi için marşa basan, hikâyeyi alıp götüren, dahası hikâyenin anlatılmasına, anlatılacak bir değere kavuşmasındaki en büyük sebep Martha.

Martha, Robinson’un düştüğü ada; Martha, Moby Dick; Martha, Lolita.

Biz onun hikâyesini Donny’den, yani Richard Gadd’tan dinleyeceğiz. Anlatılanların tarafsızlığına en başta bir şerh düşmeli. Bir internet meme’inin de dediği gibi: “The brain is the most important organ you have, according to brain.”

Önce biraz Donny’den konuşalım.

Bir stalker var peşinde Donny’nin: Martha. Dizinin yazarı Richard Gadd dürüst görünüyor; kendi zayıflıklarını da göstermekten çekinmiyor. Martha’nın ilgisine muhtaç. Başarısız çünkü; evi yok, esprilerine gülünmüyor, bir barda çalışan sefil bir komedyen ve bu ilgi açlığının sebepleri ortada. Nihayetinde ona Netflix’te bir dizi kazandıracak Martha’nın hayranlığından etkilenmesinin sebeplerini anlayabiliyoruz. Burada, Richard Gadd’a –kendi anlatımına güvenerek– dürüstlüğünün bedelini ödetip yazıya başka şekilde devam edip etmemek konusunda emin değilim; bilhassa dördüncü bölümde yaşananları bu denli açıkça anlatmanın zor olduğunun bilincinde, farkındayım. Fakat söyledik ya, hikâyenin tek sahibi o değil.

Baby Reindeer, Richard Gadd (Donny) ve Jessica Gunning (Martha).

Martha ise belli ki akli yetisi pek yerinde biri değil. Dizide görüyoruz; sonrasında, kimliğinin ifşasından sonra bilhassa, önceki ‘vakalarının’ gerçek olduğunu da gördük.

Bunu söylemek, bu basit ilkenin ıska geçildiği onca yorumdan sonra mecburi; barizliği göz önüne alındığında da hayli utanç verici, fakat söylemeli: Martha’nın akıl sağlığının ‘normal’ insanlar kadar yerinde olmaması, onun hayatını bizim hayatımızdan değersiz kılmaz. Onun özel hayatını başarılı, akıl sağlığı yerinde x bir kadının özel hayatından daha genel, daha ifşa edilebilir bir yere oturtmaz. Martha, –utanç verici, fakat eleştirilerin seviyesi düşünüldüğü üstüne basarak dillendirilmesi şart hakikati dillendirmeye devam ederek– evet, bir insandır; herkes kadar biricik ve değerlidir. Tüm otoriter rejimler kendilerini bu türden (hatta tam da bu) dikotomiler üzerine inşa etmezler mi? Ama hayır, bu ilke diziyle ilgili yapılan her yorumda ıska geçiliyor, görmezden geliniyor. Martha trene zorla bindirilen bir Yahudi olmadığı için olacak, başına gelenler bir türlü anlaşılamıyor. Normallerin anormaller üzerinde kurdukları bilinçli ya da bilinçdışı iktidarın nasıl kitlelerce benimsendiğine de şahit oluyoruz günlerdir. “Yayınevi skandal kitabı piyasadan çekme kararı aldı” haberinin üzerinden yirmi yıl geçti, ama biz de bu günlere bir günde gelmedik:

Ülkenin kültür-sanat camiamızın insanları tarafından muteber görülen gazetelerinden birinde, bir psikoloğun “Bir erkek ‘Borderline’ bir kadınla ilişki yaşamamışsa çok şey kaybetmiş demektir” sözüyle anormali araçsallaştırılmasının üzerinden on; Depp tarafından ölüm tehdidi alan Amber Heard’ün şeytanlaştırılmasının üzerinden iki yıl geçti.

Kaldı ki, hikâyenin tek bir ağızdan, taraflı anlatıldığı da göz önüne alınırsa; dizinin yazarı Richard’ın kendi hikâyesini anlatırken ne kadar objektif olduğunu bilmiyoruz. Haliyle bir belirsizlik de var: Donny, stalker’ından haber almadığında onu özlüyor, onu arzuluyor; ondan haber almamak, o ilgisizlik, onu neredeyse bunalıma sürüklüyor. Polisler Martha’nın sorun çıkarmadığını, bir daha Donny’yi rahatsız etmeyeceğini söylediğini bildirdiklerinde bu onu hayal kırıklığına uğratıyor. Girift bir ilişki; bağımlı, sorunlu bir yapılanma var ortada. Tek suçlu Martha değil; hatta iki taraflıysa bu ilişki, iki tarafa da tuhaf şekilde iyi gelen bir ilişkiyse, yapılanların hukuki karşılığından bağımsız, ortada etik bir anlaşma dahi olduğu varsayılabilir: “Sen sınırını bildiğin ölçüde bana gül ve ben de senle flört edeyim.”

Fakat o kadar basit değil. Çünkü hikâye artık yayınlanmış bir hikâye. Yayınlanması her şeyi başka bir zemine oturtuyor. Şöyle:

Baby Reindeer her şey gibi tüketilen, izlenip gülünecek ya da hüzünlenilecek ya da takip edilecek, Friends gibi ya da Breaking Bad gibi bir televizyon şovu değil. Hayır, Donny rolünü oynayan Richard’ın da, oralarda bir yerde yaşamaya devam eden Martha’nın da hikâyesi devam ediyor. Nefes alan karakterlerden söz ediyoruz. Bu bizi tuhaf, “metafiction” bir evrene sürüklüyor ve asıl heyecanlandıran –ve ürküten– kısım bu.

Öyle bir hikâye ki bu, hikâye olarak bir bilgisayarın klasöründe, Final Draft dosyası olarak var olduğu haliyle anlatıldığı/yayınlandığı hali asla aynı olmayacak. Dosya o klasörden çıktığı, yapımcıya götürüldüğü, diziye çekildiği an bambaşka bir hüviyete bürünüyor ve tamamlanıyor: Kendi içine kapanan, kendine dönüşen, tüm ikiliklerin, karakterlerin yer değiştirdiği bir anlatı. Richard Gadd’ın bunu bilinçli değil bilinçdışı bir yerden yaptığının farkında olarak yazıyorum bu yazıyı. Eğer bilinçli bir tercihse, bu sadece diziyi metafiction bir yere taşımaz; Richard Gadd’a sosyopat, fakat yine de “genius” kimliği de kazandırır – bence adil bir yargılanma da hak eder tabii, Martha gibi.

Dosya bilgisayarındaki klasörde durduğu âna kadar mağdur olan Richard Gadd, dizinin çekilmesinden itibaren, yani akıl sağlığı şüpheli, yalnız bir kadının cümlelerini kullandığı, o kadının kimliğini milyonların önüne attığı andan itibaren, dizideki Martha’nın çok daha korkutucu bir versiyonuna dönüşüyor. İnsanların hikâyenin yola çıktığı Martha’nın kimliğini nasıl bulduklarını biliyorsunuz, değil mi? Tek yapmaları gereken, Richard’ın Twitter hesabına girip “curtains” yazmaktı: Çünkü Martha’nın dizideki meşhur repliği buydu: “Perdelerimi ne zaman asacaksın?” Böylece Martha’nın kim olduğu ortaya çıktı. Fotoğrafları internette dolaşmaya, hakkında her türlü detay ortalığa saçılmaya başlandı. Kadın uzun bir açıklama yapmak zorunda dahi kaldı.

Öyle ya, dizideki Martha, Donny’nin hayatına müdahil olan korkutucu bir karakterdir. Donny’nin hayatına musallat olur ve onu gittiği yerde izler, e-mail’ler atar. Peki, diziyi yazan Richard Gadd, içtiği koladan kurduğu cümlelere birebir alıp detaylıca anlattığı ve kimliğini herkese ifşa ettiği, hayatına sızdığı Martha için bir o kadar, hatta daha korkutucu bir karakter değil midir? Donny’ye gelen onlarca mail, tek bir kişi tarafından yazılmış olması sebebiyle bile, sınırlıdır. Martha’nın elinde bir medya gücü olmadığı varsayıldığında, Donny’ye ulaşması kitleler vesilesiyle olmamıştır: Bireysel, anarşist bir stalk eylemi. Martha aynı anda birkaç yerde var olamaz; Donny istediğinde Martha’dan kız arkadaşının evine saklanarak gizlenebilir örneğin. Martha sadece tek mekânın, örneğin bir otobüs durağın hâkimidir. Fakat Richard Gadd, diziyi yazan değil, kamuya sunan Richard Gadd, Martha’yı yüzlerce, binlerce, on binlerce insanın önüne attığında işlerin rengi değişir. Çünkü şimdi gerçek Martha’nın baş etmesi gereken güruh mekânlara sığmayan, hâkimiyeti sınırsız bir güruhtur. Martha internet tarafından esir alınmıştır.

Şu anda bir yerlerde belki iyi-kötü bir işe girmiş, belki birinden hoşlanan, evinde kendi halinde televizyon izleyen ya da makarna yiyen gerçek Martha’ya atılan milyonlarca mesajın yanında, paylaşılan fotoğraflarının, hakkında yapılan meme’lerin, yapay zekâyla oluşturulan fotoğraflarının yanında Donny’nin çektiği nedir ki? Martha, Donny’nin ailesini aramış ve polis işin içine girince durmuştu. Şimdi Richard yüzünden kimliği ortaya saçılan, milyonlarca kişiden polis tarafından korunması da imkânsız Martha’yı bu ürkünç internet güruhundan kim koruyacak?

Dahası, dizideki Donny, Martha’nın kim olduğundan haberdardı. Bir yerde gördüğü zaman ondan kaçma, kendini korumaya alma, saklanma imkânı vardı. Evinin penceresinden baktığında, Martha’yı durakta gördüğünde dışarı çıkmayabilir, yolunu değiştirebilirdi. Şimdi Martha, kimliği, yüzü belirsiz binlerce kişiyle baş etmek zorunda. Matrix Reloaded’ta sistemden kopmuş ve bir virüs halini almış Ajan Smith’in herkesin kılığına girip sistemi nasıl ele geçirdiğini hatırlayanlar olacaktır. Kimi zaman bir tır şoförünün benliğini ele geçirir Ajan Smith, kimi zaman yaşlı bir adamın. Artık Martha bindiği otobüste, yürüyüş yaptığı bir parkta ya da restoranda, dünyanın herhangi bir yerinde, Türkiye’den Amerika’ya, kendisini kimin tanıyıp tanımayacağından hiçbir zaman emin olmadan hayatına devam etmek zorunda.

Donny de Martha’nın evini gözetlemişti.

İkinci konu ise hayli can sıkıcı, yine de her şeyin yerli yerine oturması için bir kapanış gerekli. Dizide Donny’yi istismar ederken gördüğümüz yazarı hatırlayalım. Herkes Martha’nın gerçek kimliğini ararken ve bulmuşken ve o olduğundan eminken, kimsenin bulamadığı, bulduğunda bizzat Richard tarafından inkâr edilen o istismarcıdan bahsediyorum.

Martha’nın kim olduğu belli; ne olursa olsun, onun hikâyesi daha az can acıtıcı olduğu için dahi daha ilgi çekici. İstismarcıdan az kişi söz ederken, Martha’yı herkes konuşuyor: Çünkü Martha tuhaf, akıl sağlığı yerinde olmayan, üstelik şişman da bir kadın. “Özel hayatımın üzerinde tepinmek serbesttir” yazılı bir tişört giyse daha az kişi ilgilenirdi.

Dizi sonrası izleyiciler istismarcının kim olduğunu da bulmaya çalıştılar ve o adama çok benzeyen birine ulaştılar. Fakat o kişinin “o olmadığı” ortaya çıktı. Richard Gadd konuyla ilgili bir açıklama yaptı ve iddiaları reddetti: “Hayır,” dedi, “o dahil, kimse hakkında spekülasyon yapmayın.” Açıklamayı yaparken, “admire” kelimesini de kullandı: Hayranlık duyduğum/takdir ettiğim.

Richard Osman

Herkes istismarcının o kişi olduğundan eminken Richard Osman bir söyleşide olayı bambaşka bir yere taşıdı. Ortalıkta istismarcı olduğu varsayımı dolaşan kişiyle ilgili şunu söyledi: “… bu rolü verdikleri kişi diğer adama benziyor, haksız yere suçlanan adama. Ve bu çok garip, tuhaf bir şey, çünkü zavallı adam ölüm tehditleri aldı ve ben değilim demek için bir açıklama yapmak zorunda kaldı.” Ve ekliyor: “Richard Gadd’ın TV yazarı tacizcisinin kim olduğunu herkes biliyor.”

Bu söyleşi ve Gadd’ın Instagram açıklaması bizi dizinin ilk sahnesine, Donny’nin Martha’yı polise şikâyet ettiği fakat istismarcıyı etmediğini de hatırladığı o sahneye götürüyor. Richard ya da yapımcısının milyonlara şikâyet ettikleri kişi istismarcı değil. Onun “reytingi” yok – reytingi olan, akıl sağlığı şüpheli, destek alması, yardım eli uzatılması gereken bir kadın.

Richard’ın niyetini okuyamıyoruz, gerçek Martha’yı sevip sevmediğini bilmiyoruz. Ona şefkat duyuyor mu, emin değiliz. “Martha’nın kimliğini araştırmayın” diyor – ne tür saiklerle; hiçbir fikrimiz yok. Bizi sonuç ilgilendiriyor ve o sonuç bize şunu söylüyor: Martha’ya gelen e-mail’ler daha fazla. Martha, Donny’nin anne babasını aramıştı, Richard Gadd milyonları aradı; artık geri dönüşü yok. Martha’nın hayatı milyonların önüne Gadd tarafından sunulmuş durumda. Evinde otururken mesajlar alabilir, gittiği her yerde insanlar onu işaret edip üzerine konuşabilir, fotoğrafını gizlice çekip paylaşabilirler. İşte hikâye böyle kapanıyor. Donny nasıl bir akşam Martha’yı takip edip evini bulduysa, onu perdenin arasından gizlice izlediyse, şimdi de ona e-mail’ler gönderiyor.

Donny dizinin final sahnesinde Martha gibi barın diğer tarafında oturuyor. Önünde de bir kola, parası yok. Martha kendisi, Martha, Richard. İşte dizi böyle kapanıyor, anlatıyı hayata taşıyor, onu kendisine dahil ediyor, gittikçe büyüyor ve büyüyor – Richard bir stalker; Martha’ya mesajlar göndermeye henüz başladı.

Netflix’imden gönderldi.

 
Yazarın Tüm Yazıları
  • Baby Reindeer
  • netflix
  • televizyon dizileri

Önceki Yazı

SİNEMA-TİYATRO-TV

Baby Reindeer. Sahicilik. Özgürlük.

“Bende uyandırdığı sahicilik duygusu üzerine düşünürken, dizinin beni en çok etkileyen yanının kendine karşı sahici kalmak için ısrarla bu kadar zorlu bir yolu seçebilen genç bir adamın hikâyesi olduğunu fark ettim. İzleyiciye anlattığı, yaşadıklarının sahiciliğini yitirmeden yeniden yaratılması bilhassa zor bir hikâye.”

LEBRİZ İSVAN

Sonraki Yazı

SİNEMA-TİYATRO-TV

Mazbut bir hayat, sağlam bir ahlak ve bol bol sevginin sakin hıncı: Gibi

“Gibi'nin dünyası, büyük meselelerle alakadar olmayı bırakmış, kendi dünyalarında bir şeyleri kontrol ederek kendini inşa etmeye çalışan karakterlerle dolu... Küçük meselelere bunca bağlanış sanki elden sadece bunun gelmesinin hıncı. Bir çeşit eğlenceli delilik hali.”

KERİM BURAK AYDIN
  • P24 Logo
  • Hakkında
  • İletişim
  • Facebook
  • Twitter
  • Instagram

© Tüm hakları saklıdır.
Designed by Katalist