• HAKKINDA
  • YAZARLAR
  • YAZILAR
  • İLETİŞİM
  • DENEME
  • DOSYALAR
  • EDİTÖRDEN
  • ENGLISH
  • GASTRONOMİ
  • EVVEL ZAMAN
  • HABERLER
  • HER ŞEY
  • KİTAPLAR
  • KRİTİK
  • PORTRE
  • SANAT
  • SİNEMA-TİYATRO-TV
  • SÖYLEŞİ
  • SORUŞTURMA
  • SPOR
  • TADIMLIK
  • TARTIŞMA
  • VİDEOLAR
  • VİTRİNDEKİLER

Oraya Kendimi Koydum:

2023’te bir köşe taşı

“2000’lerde yalnızgezenlerin dışında kendini ortaya koyan iki yenilikten söz edegeldik: Birincisi kadın şairlerde 1990’lı yıllardan itibaren görülen yükseliş, ikincisi ise deneysel şiirin ya da şiirde deneyselliğin kendine yer açışı. Oraya Kendimi Koydum’un özgünlüğü, bu iki eğilimi bir araya getirmesinden kaynaklanıyor.” 

Kolaj. Kaynak: bizimhikayemiz.org

NECMİYE ALPAY

@e-posta

KRİTİK

4 Ocak 2024

PAYLAŞ

2023’te kitabı çıkanlar arasında anılmayı hak eden epey yazar var: Orhan Koçak, Nurdan Gürbilek, Enis Akın, Yücel Kayıran, Murathan Mungan... diye başlayacak bütün bir liste yapılabilir. Ama tek kitap seçmenin magazinelliğini bağışlatabilecek bir kitap ararsak yolumuz Asuman Susam’ın derlediği, on bir kadın şairin işlerini içeren bir köşe taşına çıkacaktır: Oraya Kendimi Koydum: Belgesel Şiirler.[1]

Oraya Kendimi Koydum: Belgesel Şiirler
Hazırlayan: Asuman Susam
Katkılar: Anita Sezgener, Asuman Susam, E. İrem Az, Ece Eldek, Mihrap Aydın, Miray Çakıroğlu, Monica Papi, Nur Alan, Selcan Peksan, Sevinç Çalhanoğlu, Petek Sinem Dulun
Everest Yayınları
Haziran 2023
184 s.

Şiirde hemen her dönem bir yandan belirli bir akım ya da eğilim ortaya çıkarken, bir yandan da az çok akımlar dışı, ‘yalnızgezen yıldızlar’ olur. 2000’ler dönemeci için de böyle oldu ve yalnızgezenlerin dışında kendini ortaya koyan iki yenilikten söz edegeldik: Birincisi kadın şairlerde 1990’lı yıllardan itibaren görülen yükseliş, ikincisi ise deneysel şiirin ya da şiirde deneyselliğin kendine yer açışı. Oraya Kendimi Koydum’un özgünlüğü, bu iki eğilimi bir araya getirmesinden kaynaklanıyor. Moda deyimle söyleyecek olursak bir kesişimselliğin somutlanışı bu kitap. Çifte sentez de diyebiliriz.

İlgilenmiş olanlar bilecektir, burada söz konusu olan belgeselliğin kaynağı bizimhikayemiz.org adlı internet sitesi olmuş. Oradaki röportajlarda, sözlü tarih ürünlerinde ve günlüklerde kadınlar kendi sözleriyle ve bazen yanıtlarıyla yer alıyor. Oraya Kendimi Koydum’daki şair kadınlar işte o sitedeki şiir dışı ürünlerden seçtikleri malzemeyi yeniden düzenleyip bize şiirsöz olarak sunmuşlar. Özgül seçişler, özgül bir sunma tekniği.

Bu teknik bizde de, başta Almanca olmak üzere diğer dillerde de daha önce kullanılmamış değil.

“Belgesel” sıfatı 19. yüzyıl Avrupa'sında önceleri düpedüz “gerçekliğe uygun” anlamında kullanılmış, tıpkı “gerçekçi” sıfatı gibi. Ancak sonradan aynı amaçla, yani yine gerçekliğe uygun olmak amacıyla reel malzeme kullanımı anlamını kazanmış ve roman, öykü, film vb. derken 20. yüzyılın ikinci yarısında tiyatro alanına kadar yayılmış. Herhalde hepimize en çok tanıdık geleni “belgesel film”dir, hani Çiğdem Mater’in henüz yapılmamış bir ürünü için hapse atıldığı tür. Oraya Kendimi Koydum’un kapağında alt başlık olarak yer alan “belgesel şiir” teriminin bende uyandırdığı ilk çağrışım Heimrad Bäcker’in Türkçeye Tutanak[2] adıyla çevrilen çalışması oldu. İlk karşılaştığımda hayli çarpıcı gelen bu yapıt zaman içinde bende “reel söz” adını verdiğim bir kavram uyandırmıştı. “Reel söz”, belirli bir zaman ve mekânda gerçekten söylenmiş ya da yazılmış söz demek; tıpkı Nazi Almanyası’nın “gerçek hayat”ında sarfedilmiş olup Tutanak’a alınmış sözler gibi: Sıkça ve panik içinde ağızdan çıkmış “Yıldızımı unuttum” sözü ve aynı atmosfere ait, resmîsi ve gayriresmîsiyle pek çok söz...

Tutanak’ı özellikle bir şiir kitabı olarak “hazmetmek” kolay değildi. Belirli bir konuda gazete haberlerinden ya da daha başka ortamlardan alınma parçaların yeniden düzenlenmiş halini şiir sıfatıyla sunanlara daha önce de rastlamıştık. Ancak Tutanak, bir seferliğine, çeşit olsun diye başvurulmuş bir deneysel yordam değil, adından itibaren her şeyiyle benzersiz, sonuçta inandırıcı ve tarihsel, büyük bir köşe taşı şiirdi.

Bu noktada yepyeni bir belgesel şiire de dikkat çekmeden geçemem:

Günümüz deneysel şiirinin başlıca odaklarından Buzdokuz şiir dergisinin 20. (Kasım-Aralık 2023) sayısının içindekiler sayfasına göz atarken en tepede “Tutanak” sözcüğünü görünce tamam dedim kendi kendime, bu dergi bugünlerde Tutanak’a uğramadan edemezdi. Çok da yanılmamışım. İlk sayfada açık bir biçimde Heimrad Bäcker’in yolundan gidiliyor ve bir reelsöze “Tutanak” başlığı veriliyordu. Mükemmel seçim: Gazze’de İsrail’in 2023 Ekim ayındaki hava saldırılarında ölen “reşit olmayan bir kız”ın, soyadı bilinmeyen Haya’nın, kendi el yazısı ve küçük desenleriyle kaydettiği dört madde-tek sayfalık “vasiyeti” vardı sayfada. Yakınlarının hepsi aynı saldırıda ölmüş, bu küçücük vasiyet enkazdan Haya’nın bedeniyle birlikte çıkmış. Buzdokuz’un verdiği başlıkla bu reelsöz bir belgesel şiir artık...

Oraya Kendimi Koydum’da bir fotoğraf ve bazı başka küçük görsel öğeler de görüyoruz. Belki deneysel şiirlere alışan gözler onlara şaşırmamıştır. Her şiirin girişine eklenmiş kısa kılavuz simgeler, kitabın arkasındaki notlarla birlikte bizi şairine ve o şairin seçtiği sözün ilk bağlamına götürüyor. Az bir dikkatle bu sistematiğe alışılıyor. Her durumda reelsöz yoluyla gerçek dünyanın kadınlarıyla karşı karşıyayız.

Bu kitaptaki belgesel şiirler biraz psikanalizin “gerileme” adını verdiği teknik gibi, bizi dil yolundan geçmişin yaşam sahnelerine, ânlarına götürüyor. Reelsöz ne kadar dolaysız olabiliyorsa bu şiirler de o kadar dolaysızlar. Bu nedenle olmalı, Oraya Kendimi Koydum’u okurken bazen “gerçekçi” bir roman ya da öykü okuyor duygusuna kapılıyoruz. Ancak çok sürmüyor bu duygu. Sanatın diğer “belgesel” sıfatlı olanaklarını –film, roman, öykü, tiyatro oyunu– akla getirmekle yetiniyor.

Asuman Susam

“Belgesel şiir” fikri biraz toplumcu gerçekçi anlayışa benzer ön koşul ya da dileklerle mi hareket ediyor?

2020’de çıkan Sosyal Poetika adlı kitabın yazarı şair Mark Nowak’a bakılırsa öyle.[3] Deniz Gündoğan İbrişim’in Asuman Susam’la yaptığı konuşmada Susam’ın şu sözleri de benzer bir soru uyandırıyor:

“Arkadaşlarımla buluşmadan önce tür üzerine çok düşündüm. Şiirden bir şey yapılacaksa bu lirik öznenin ses ve temsil ağırlığının/baskınlığının dışında bir yöntemi içermeliydi. Hiyerarşi kurmayan, kendi sesinin kesinlik içeren aracılığından konuşmayan, coşkulu bir kendinden geçişe, sözde kurtulmuş özneliğimizin rehavetine kapılmaya olanak vermeyen bir dil ve yöntem.”[4]

Bu yöntem ilk bakışta benim şiir konusundaki sonsalcı anlayışımın zıddını oluşturuyor gibi. Ama eğer sonsalcılık her tür ön reçeteyi reddetmek anlamına geliyorsa, önselci bir arayıştan doğmuş şiire de sonsal bir gözle bakmayı başarmalı değil midir? Neyse, spekülasyona dalmayı bırakıp, Belma Fırat’ın kitapta yer alan şairlerle Punctum Dergi’de yaptığı ayrıntılı bir söyleşinin adresini vereyim ve kitabın telif gelirinin Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı’na bağışlanmış olduğunu ekleyerek bitireyim.

 

NOTLAR:

[1] Oraya Kendimi Koydum, haz. Asuman Susam, Everest Yayınları, 2023. Kitaptaki şairler: Anita Sezgener, Asuman Susam, Ece Eldek, E. İrem Az, Mihrap Aydın, Miray Çakıroğlu, Monica Papi, Nur Alan, Petek Sinem Dulun, Selcan Peksan, Sevinç Çalhanoğlu.

[2] Heimrad Bäcker, Tutanak, çev. Erhan Altan ve Selda Saka, Ayrıntı Yayınları, 2020. (İlk basımı, Dünya Kitapları, 2004.)

[3] Mark Nowak, "Documentary Poetics", Poetryfoundation.org 

[4] Deniz Gündoğan İbrişim, "Başka Bir Gerçeklik Alanı", K24 

Yazarın Tüm Yazıları
  • anita sezgener
  • asuman susam
  • E. İrem Az
  • Ece Eldek
  • Mihrap Aydın
  • Miray Çakıroğlu
  • Monica Papi
  • Nur Alan
  • Oraya Kendimi Koydum
  • Oraya Kendimi Koydum: Belgesel Şiirler
  • Petek Sinem Dulun
  • Selcan Peksan
  • sevinç çalhanoğlu

Önceki Yazı

VİTRİNDEKİLER

Haftanın vitrini – 2

K24'te haftanın vitrini... Yeni çıkan, yeni baskısı yapılan, yayınevleri tarafından bize gönderilen, dikkatimizi çeken; okumak ve üzerine yazmak için ayırdığımız bazı kitaplar: Akışkan Modern Dünyada Yönetim / Bay Pond’un Paradoksları / Bilinmeyen Boyut / Şiddet ve Eşitsizliğin Tarihi / Caligari! / Curcunabazlar / Gölgeli Muhabbetler / Jilet / Kayayı Delen İncir / Lenz

K24

Sonraki Yazı

KRİTİK

Orhan Veli’nin Ankara’daki İzleri

“Tolga Aydoğan’ın bu yıl yayımlanan kitabının çarpıcı yönlerinden biri, Orhan Veli’yi bir Ankara sanatçısı olarak bize tanıtırken, Cumhuriyet’in ilk yıllarında Ankara’nın kendisinin de ne kadar plastik, değişken bir şehirleşme laboratuvarı olduğunu göstermek. Benim için 'Su Perileri'nin adı 'Su Perileri' değildi, Tandoğan meydanındaki havuzun heykeliydi; asıl yeri, hep olması gereken yer Tandoğan meydanıydı; oysa...”

ARMAĞAN EKİCİ
  • P24 Logo
  • Hakkında
  • İletişim
  • Facebook
  • Twitter
  • Instagram

© Tüm hakları saklıdır.
Designed by Katalist