Haftanın vitrini – 41
Yeni çıkan, yeni baskısı yapılan, yayınevlerince bize gönderilen, okumak ve üzerine yazmak için ayırdığımız bazı kitaplar: Ailenin İlgası / Aksak Çizgi / Ben Ölünce Yaz / Gözler Gazze’de / Hayranlık / İlk Felsefe Son Felsefe / Katil Kadınlar / Sen Diye Biri / Tavşan Huzura Erdi / Varlık’ta Orhan Veli


Ailenin İlgası:
Bakım ve Özgürleşme için Bir Manifesto
çev. Bilge Beyza Çiftçi
Ayrıntı Yayınları
Ekim 2025
128 s.
Sadece zenginliğin değil, bakımın, sevginin ve aidiyetin de komünizmini hayal etmek nasıl olurdu? İnsan ihtiyaçlarının tümünün, çekirdek ailenin kırılgan balonuna bel bağlamadan karşılandığı bir dünya… Hani herkesin bize her zaman destek olacağına inanmamız gerektiği söylenen kurum. Oysaki sayısız kitap ve film, bunun nasıl başarısız olduğunu ayrıntılarıyla anlatıyor. İşte Sophie Lewis tam da bu zor ama hayati alana adım atıyor. Ailenin İlgası, iyi bir yaşam ve ona nasıl ulaşacağımız konusundaki kabullerimize kısa, keskin bir darbe indiriyor.
–McKenzie Wark
Aile hakkında konuşmamız gerekiyor. Şanslı doğanlar için aile, sevgi ve şefkat dolu olabilir ama birçok kişi için terk edilme, ihmal, istismar ve şiddet anlamına gelen acının mekânıdır. Sizi incitme olasılığı en yüksek olan kişiler aile üyelerinizdir.
Sözde mutlu ailelerde bile çocuk yetiştirmek ve birbirine bakmak için yapılan karşılıksız, takdir edilmeyen işler sonsuz ve yıpratıcıdır. Oysa her şey daha farklı olabilir! Sophie Lewis de bu kitapla acil ve keskin bir polemik başlatarak aileyi ilga etmenin gerekliliğini savunuyor.
Ailenin İlgası kitabı, aileyi ilga etme taleplerinin tarihini ele alıyor; kitap on dokuzuncu yüzyıl ütopyacı sosyalisti Charles Fourier, Komünist Manifesto ve Aleksandra Kollontay ile başlıyor. Sophie Lewis, dikkatini 1960’lara çevirerek, Shulamith Firestone gibi radikal feministlerin ve gey kurtuluş hareketinin aile karşıtı politikalarını hatırlatıyor, bu geleneği yirmi birinci yüzyıla taşıyan queer Marksistlere kadar takip ediyor. Bu heyecan verici deneme, tarih boyunca Siyah aileleri hedef alan sağcı panikleri ve yerli topluluklara aileyi zorla dayatmayı inceliyor ve vurguluyor: Yalnızca aileyi aşmayı düşünürsek, ardından nelerin gelebileceğini hayal etmeye başlayabiliriz.

Aksak Çizgi: Yeni Söyleşiler
Hazırlayan: Yalçın Armağan
YKY
Eylül 2025
416 s.
Aksak Çizgi’de İlhan Berk’in dergi ve gazetelerde kalmış onlarca söyleşisi ve soruşturma yanıtı Yalçın Armağan tarafından derlenip hazırlandı. 65 yıla yayılan söyleşilerde şiirimizin tarihsel sorunları ve bitmeyen tartışmaları Berk’in ifadeleriyle somutlaşıyor. Şairin yalnızlığı, varlığını duyurma çabası ve yazınsal savunmaları dikkat çekiyor. İlk kez kitaplaşan söyleşiler okunduğunda sadece onun benimsediği öncü ve yenilikçi tutum değil, günümüz şiirinin dalları ve kökleri de ortaya çıkıyor. İlhan Berk şiiri için yepyeni bir kaynak Aksak Çizgi.

Ben Ölünce Yaz
Everest Yayınları
Eylül 2025
240 s.
“Bazı insanlar var ki hayatıma girmiş, hikâyelerini bana emanet etmiş ve gitmiş olabilirler.”
Yıl 1942, Varlık Vergisi’nin yeni duyurulduğu günler. Önce mal varlığını, kısa süre sonra hayatını kaybeden Bay Dimitri ile ailesinin hikâyesi, bambaşka yerlerde, benzer şeyler yitiren Emin Bey ile ailesinin hikâyesine karışır. Biri Türk, diğeri Rum iki ailenin kesişen yazgıları, gün yüzüne nasıl çıkacak, kim¬lere dokunacaktır? Anlatıcı ipin ucunu, “Sana bir hikâye anlatayım ama ben ölünce yaz,” diyen anneannesinden alır; mavi bisküvi kutusunun içindekilerle yola çıkar. Neyi araştırdığını bile bilmezken diğer uçlar fotoğraflar, mektuplar ve çeşitli objelerde karşısına çıkar. Siyasetin, kıskançlık, aldatma, intikam ve cesaretin gölgesinde yaşananlar, eski bir dolmakalemden kalan mürekkep lekesinde birleşecektir.
Öyküleri, eleştiri yazıları ve gençlik romanlarıyla tanıdığımız Fatma Burçak’ın kaleminden âdeta bir zaman yolculuğu: Ben Ölünce Yaz.
“Kadınlar sırlarını böyle bisküvi kutularına, reçel kavanozlarına, çiçek saksılarına, çeyiz sandıklarına koyup kaldırıyor, sonra da arkalarından gelen bir başka kadına emanet ediyorlardı.”

Gözler Gazze'de: Yok Edilmeye Tanıklık
çev. Osman Gönül
Timaş Yayınları
Ekim 2025
192 s.
7 Ekim'den sonra Gazze'de gerçekten neler olduğunu tam idrak edebilmiş değiliz. İşte bu kitap, bu süreçte Gazze'nin nasıl bir ablukaya alındığını ve dünyanın gözü önünde nasıl bir etnik temizlik sahasına çevrildiğini ortaya koyuyor.
Gazze'de başlayan kıyım, hayatını kaybedenlerin sayısıyla değil, insanlık hafızasına kazınan derin yaralarla ölçülebilir. Gözler Gazze'de, bombaların gölgesinde yaşamaya mahkum edilen bir halkın; her gün biraz daha kararan dünyanın gözleri önünde yok edilişine tanıklık ediyor.
Khaled A. Beydoun, soykırımın dijital çağda nasıl belgelendiğini, medyanın nasıl büyük bir ikiyüzlülük sergilediğini, Müslümanların katledilmesindeki pervasızlığın nasıl bir bilinçaltıyla şekillendiğini ve Filistin halkının yok edilişine karşı dünyanın hangi sınavlarla yüzleştiğini anlatıyor.
Bu kitap, bir çağrı! Emperyal tarihe karşı sessiz kalmamaya, tanık olduğumuz dehşeti inkâr etmemeye, hafızamızı diri tutmaya bir çağrı...

Hayranlık
çev. Kıvanç Güney
İthaki Yayınları
Eylül 2025
344 s.
Her Şeyin Hikâyesi ile Pulitzer Ödülü’nü kazanan, ekolojik bilinci her yapıtına özel biçimlerde nakşeden Richard Powers’ın bir sonraki büyük adımı: Hayranlık. 2021 Booker kısa listesinde, Ulusal Kitap uzun listesinde boy gösteren roman, küresel ve bireysel felaketlerle başa çıkmanın zor olduğu dünyada, dokunaklı bir baba oğul ilişkisini anlatıyor.
Robin, özel yetenekleri tıpkı yabani bir hayvan gibi, ehlileştirilmesi çok güç, an geliyor saatlerce doğanın en ufak detayını inceleyebiliyor, an geliyor sınıf arkadaşının yüzüne yumruğunu geçirebiliyor. Astrobiyolog babası Theo, çevre aktivisti eşi Alyssa’yı, Robin’in özel annesini kaybettikten sonra, oğlunu tek başına yetiştirirken karşılaştığı sayısız ikilemi, eşinin hayalinden aldığı güçle aşmaya çalışıyor. Ama kritik bir dönüm noktasında, oğlunun okula devam edebilmesi için ilaç tedavisi mi alacağı yoksa bir yolunu bulup aklını temiz mi tutacağı ikileminde gerçekten annenin aklına başvuruyor: Nörolojik yöntemlerle kayda geçen Alyssa’nın beyin sinyalleriyle kendi beyin sinyalleri eşleşen Robin, dünyamızın hayranlık uyandıran akıllarından biri olsa da, bu hayranlık uyandıran dünyayı nasıl yok etme eğiliminde olduğumuzu gördüğünde yetenekleri mucizevi boyutlara ulaşıyor.
Paul Auster’ın anlatı yeteneklerini ve Carl Sagan’ın bilimsel merakını birleştiren bir ustadan, özel bir hassasiyet romanı: Çocuklara nasıl bir dünya, dünyaya nasıl bir çocuk bırakacağımıza dair.
“Kitabı ‘İçimizin Hikâyesi’ diye düşünebilirsiniz: İçinde yaşadığımız dünyayı nasıl gördüğümüz, görüp görmediğimiz hakkında… Büyüleyici ve tahrip edici.” –Ezra Klein
“Hayranlık neyin en önemli olduğuna dair büyük bir kitap… harikulade, zihni kurcalayan ve nihayetinde sarsıcı bir kitap.” –Seattle Times
“Richard Powers ülkemizin yaşayan en iyi yazarlarından biri. Okuduğum en güzel cümlelerden bazılarını yazdı. Yeteneğine hayranım.” –Oprah Winfrey

İlk Felsefe Son Felsefe:
"Metafizik" ve "Bilim" Arasındaki Batı Düşüncesi
çev. Alp Poyraz
Ketebe Yayınları
Ekim 2025
120 s.
Batı düşüncesinde “ilk felsefe” adıyla yüceltilen metafizik, gerçekten kurucu bir bilgi biçimi midir; yoksa modern bilim ve teolojinin gölgesinde işlevini çoktan yitirmiş bir kavramsal miras mı? Giorgio Agamben, bu kısa ama yoğun çalışmasında “ilk felsefe” olarak anılan metafiziğin Batı düşünce geleneğindeki konumunu yeniden ele alıyor. Aristo’dan Kant’a, Descartes’tan Heidegger’e uzanan düşünürlerin eserleri üzerinden metafizik ile bilim arasındaki gerilimi, geçişleri ve kırılma noktalarını mercek altına alıyor. Metafiziğin hem kurucu hem de problemli rolünü sorguluyor. Aynı zamanda felsefenin tarih boyunca üstlendiği temellendirme işlevini de tartışmaya açıyor. İlk Felsefe Son Felsefe, felsefe, bilim ve bilgi arasındaki karmaşık ilişkiyi anlamak isteyen tüm okurlar için ufuk açıcı bir okuma sunuyor.

Katil Kadınlar
çev. Dilara Anıl Özgen
Sel Yayıncılık
Ekim 2025
200 s.
Aynı zamanda bir hukukçu da olan Şilili edebiyatçı Alia Trabucco Zerán, ses getiren ödüllü çalışması Katil Kadınlar'da, dört farklı dönemde, işledikleri cinayetlerle toplumda infiale yol açan dört farklı kadının hikâyesini, gerek eylemlerini gerekse yargılama süreçlerini titizlikle irdeleyerek aktarıyor. Deli, kıskanç, âşık kadın stereotiplerine sıkıştırılmış bu hikâyelerle, kayda geçirilen hâkim anlatıyı yapısöküme uğratarak, eril tahakkümün işleyişini bir kez daha görmemizi ve toplumsal cinsiyet yasalarına eleştirel bir gözle bakmamızı sağlıyor.
Zerán, dünya üzerindeki pek çok ülke ve ulus gibi, "sessizlik yemini" üzerine kurulmuş Şili'nin diktatörlük ve katliamlarla, sınıfsal şiddetle ve delilik boyutuna varmış kadın kırımıyla örülü tarihinin en kuytularında gezinerek her türden suskunluk sözleşmesini ihlal ediyor. Basının tam da kadın hareketinin önemli kazanımlar elde ettiği dönemlerde işlenen bu cinayetler üzerinden köpürttüğü ahlaki paniği, af şeklinde tecelli eden patriyarkal yargı mantığını ve verili rolleri sürekli yeniden tanzim çabalarını ustalıkla çözümlüyor. Kitabın adını her dile getirişinde "Katledilen kadınlar mı?" sorusunun işaret ettiği, zihinde zımnen meşrulaştırılan şiddetin ve kültürel sağırlığın kodlarını faş ediyor. Yargılanma süreçlerinden basının haberleştirme diline varıncaya tanık olduğumuz aşinalık ise can yakıyor.
Öldüren erkek olduğunda, erkekliğinin sorgulanmadığına, suçun bireyselliğine, failin kimi nasıl neden öldürdüğünün, kullandığı silahın ya da içinde bulunduğu şartların dahi önemsizleştiğine dikkat çekiyor Zerán. Ancak katil bir kadın olduğunda, yargılanan her dönemde bütün bir kadınlık oluyor. Çünkü kadın dediğin katil değil delişmen bir sevgili, sonra itaatkâr bir eş, sonra da fedakâr bir anne, sadık bir hizmetçi ve korunmaya muhtaç bir varlık olmalıdır. Aksi yalnızca yasaları değil, bütün bir düzeni tehdit eder.
İşte tam da bu nedenle, "kötü kadınları hatırlamak da feminizme düşen bir görevdir."

Sen Diye Biri
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Ekim 2025
424 s.
Cüneyt Arkın ünlü bir sinema oyuncusu, Selim İleri düşlerinin peşinde, genç bir öykücü. Atıf Yılmaz’ın filminde çarpışırlar. “Neden yalnız oturuyorsunuz?” Serüvenli bir arkadaşlık başlar, sonra araya uzun “yaşam sarartısı” girer.
Elli yıl sonra Cüneyt Arkın televizyondan seslenir: “Selim’i arıyorum.” Bu çağrı Selim İleri’ye ulaşır ulaşmaz uzun yıllar küskünlüğe ve unutuşa bırakılmış bir arkadaşlığın kıvılcımı ikinci kez ateşlenir.
Selim İleri, Sen Diye Biri’ne roman yerine “sayıklamalar” demek istedi. Keskin, acımsı, acımasız içe bakışlar ve yinelemelerle gelen sayıklamalar, Selim’i ve Cüneyt’i buluşturan Günahsızlar filminin çekimlerine, 1971’e uzanıyor. Parlayan iki yıldızın giderek birbirlerine yakınlaşmaları, bu yakınlaşmaya harç olan edebiyat, sinema ve İstanbul mekânları ustalıkla yerlerini alıyor Sen Diye Biri’nde.
Selim İleri bu eseriyle okurlarına veda ederken son bir kez daha hatırlıyor/hatırlatıyor insanlarını.
Öleceğini pek düşünmemiştim. Hele yeniden konuşmaya başladıktan sonra… Sonra akşam haberlerinde birçok kanalda birinci haberdi: Cüneyt Arkın… Öyle baktım, donuk, kaskatı. Yarın sökün edecekti anılar.
Artık her gün anılar. Bir süre böyle sürer, sonra geçer diyordum. Yazmak falan aklımın ucundan geçmiyordu.
Yazılacak ne vardı zaten? 12 Mart’ın insanları astığı gece! Camdan çıkışımız? Daha dingin şeyler; çiçekçi çocuğun sergisini yıkıp geçişimiz… Sabaha karşı tezgâhtan yeşil erik çalışımız… O hep dargın ama bağışlayıcı bakışın!
Birden oraya, ayrılığa, sonsuz ayrılığa…

Tavşan Huzura Erdi
çev. Meram Arvas
Alef Yayınevi
Ekim 2025
504 s.
Modern Amerikan edebiyatının unutulmaz kahramanı “Tavşan” lakaplı Harry Angstrom’un son romanı. Birinci romanda lise basketbol takımının yıldızı Harry ile 1960’lar Amerika’sının küçük bir kasabasında sıkışmış, bunalmış bir halde kaçış yolu ararken tanışırız. İkinci romanda onun, 1970’li yıllar ilerlerken etrafı hippi karakterlerle çevrili bir vaziyette, evliliği, oğlu ve o özendiği bohem hayat arasında bocalarken, dibe vuruşunu izler; üçüncüsündeyse zengin olup sınıf atlayışına tanık oluruz. Son romanda artık Tavşan’ın emeklilik vakti gelmiştir.
1991 tarihli roman, kahramanlarının yaşadığı 1988–89 yıllarını anlatır. Harry, oğlu Nelson’un tuhaf davranışları, gelini Pru’nun anlaşılmaz edası, 33 yıllık eşi Janice’in orta yaşlarında iş hayatına atılma kararı arasında emekli olup kışlarını güneşli Florida’da geçirmeye başlamıştır. Hafiften kiloludur, ciddi bunalımdadır ve hayata devam etmek için bir itici güç arayışındadır.
Tavşan Zengin Oldu ile 1982 Pulitzer, National Book ve National Book Critics Circle ödüllerine layık görülerek çok büyük bir başarıya imza atan John Updike Tavşan Huzura Erdi ile 1991’de ikinci defa Pulitzer ve National Book Critics Circle ödüllerini almıştır.

–Yazıları, Şiirleri, Çevirileri
Hazırlayan: İnci Aydın
Varlık Yayınları
Eylül 2025
232 s.
“Yeni şiir dendiği zaman ilk akla gelen onun adıydı. Çünkü bayatlamış sanat ananelerini yıkmak azmiyle, kendini en acı alaylara maruz bırakarak en ileri giden, en şaşırtıcı ‘garip’liklere başvuran o olmuştu.” (Yaşar Nabi Nayır)
Orhan Veli, şiirleriyle, estetiği, geleneği tartıştığı denemeleriyle yeni bir çağ başlattı, edebiyat zevkini değiştirdi. Varlık, Garip akımının doğduğu yer olmakla kalmadı, Orhan Veli’nin düşüncelerini aşkla savunduğu, polemiklere girdiği en önemli mecralardan biri de oldu hep. Onun Varlık’ta yayımladığı tüm yazıları, şiirleri, çevirileri –ilk hallerine sadık kalarak– İnci Aydın’ın yoğun emeğiyle elinizdeki kitapta toplandı.
Orhan Veli’nin günümüzde basılan kitaplarındaki şiirleriyle Varlık arşivindeki şiirler karşılaştırıldığında ciddi farklar göze çarpıyor. Bazı bölümler yer değiştirmiş, bazı sözcükler başka biçimde yazılmış ya da atılmış. M. Şeref Özsoy, Orhan Veli’nin Varlık’ta yayımlanan şiirlerini sağlığında yayımladığı kitaplardaki halleriyle, ölümünden sonra Memet Fuat ve Asım Bezirci’nin hazırladığı edisyonlarla karşılaştırdı, farkları dipnotlarda belirtti.
Yazılarda böyle bir karşılaştırmaya gitmek ise çalışmamızın kapsamını aşacaktı; sadece çok önemli gördüğümüz farkları, eskimiş ve yabancı dildeki sözcüklerin anlamlarını dipnotlarla verdik. Orhan Veli’nin şiir ve sanat üzerine manifesto niteliğindeki yazıları dönemin genel atmosferi hakkında da bilgi sunuyor. Kitabın sayfalarını çevirdikçe bir şairin şiirleriyle, düşünceleriyle nasıl hâlâ genç kalabildiğine şaşıyoruz.
Varlık’ta Orhan Veli, yalnızca bu büyük şairimizin edebiyat tarihimizdeki yerini yeniden değerlendirmek için değil, aynı zamanda Varlık dergisinin modern şiirimizdeki kurucu rolünü anlamak açısından da özgün bir katkı sunuyor.
Önceki Yazı

İstanbul’da bir İranlı kitapçı:
Rıza Nasrullah
Alman araştırmacılara Türkçe, Arapça ve Farsça kitap temin eden Rıza Nasrullah'ın dükkânı edebiyat ve tarih meraklılarının toplanma yeridir, burada el yazmaları ve edebi konular üzerine tartışılır, Ali Emiri Efendi gibi hafız-ı kütübler, âlimler dükkândan eksik olmazlar...
Sonraki Yazı

Bir ahizenin ucunda Gazze
“Devam etmekte olan büyük bir uluslararası suça, bir soykırıma, muazzam bir ekokırım ve kentkırımın eşlik ettiği bir imha siyasetine karşı ne yapılabilir? 2024'te bir grup Gazzeli sanatçı, her an yok oluşla yüz yüze oldukları Gazze’den, direnişin, kararlılığın ve hayatın sesini, resmini, görüntülerini paylaşmak üzere bir araya geliyor ve Gazze Bienalini başlatıyorlar...”