• HAKKINDA
  • YAZARLAR
  • YAZILAR
  • İLETİŞİM
  • DENEME
  • DOSYALAR
  • EDİTÖRDEN
  • ENGLISH
  • GASTRONOMİ
  • EVVEL ZAMAN
  • HABERLER
  • HER ŞEY
  • KİTAPLAR
  • KRİTİK
  • PORTRE
  • SANAT
  • SİNEMA-TİYATRO-TV
  • SÖYLEŞİ
  • SORUŞTURMA
  • SPOR
  • TADIMLIK
  • TARTIŞMA
  • VİDEOLAR
  • VİTRİNDEKİLER

Haftanın vitrini – 35

Yeni çıkan, yeni baskısı yapılan, yayınevlerince bize gönderilen, okumak ve üzerine yazmak için ayırdığımız bazı kitaplar: Anne Ağaç / Hatırlayış / Memoria / MRKSN / Odesa Ana / Rüya Üzerine / Sosyalliğin Evrimi / Şahsi Bir Mesele / Terra Alta / Yıkıcı Yetmişler

K24

@e-posta

VİTRİNDEKİLER

29 Ağustos 2024

PAYLAŞ

Suzanne Simard
Anne Ağaç: Ormanın Bilgeliğinin Keşfi
çev. Barış Gönülşen
Tellekt
Ağustos 2024
424 s.

“Ömrüm boyunca yaptığım orman dedektifliğinin ardından ağaçlara dair algım tamamen değişti. Yaşadığım her yeni aydınlanmayla beraber ormanla daha derinden bütünleştim. Bilimsel kanıtlara gözleri kapatmak olanaksız: Orman bilge, duyarlı, şifalı bir doğaya sahip.

Bu kitap ağaçları nasıl kurtarabileceğimizi anlatmıyor.

Bu kitap ağaçların bizi nasıl kurtarabileceğini anlatıyor.”

Suzanne Simard, Anne Ağaç’ta okurları ağaçların samimi dünyasına götürüyor. Ağaçların sadece kereste ya da kâğıt hamuru kaynağı değil; karmaşık, birbirine bağlı bir yaşam döngüsüne sahip; bizimkinden çok da farklı olmayan ortak yaşamlarla birbirine sosyal anlamda bağlı, işbirlikçi canlılar olduğunu ortaya koyuyor. Simard, ayrıca yüzlerce yıldır bir arada yaşayan ağaçların nasıl evrimleştiğini, davranışlarını, birbirlerini nasıl tanıdıklarını, birbirleriyle nasıl rekabet ettiklerini ya da işbirliği yaptıklarını ve aslında insan zekâsına atfedilen özelliklere sahip olduklarını yalın bir dille ele alıyor.

Ormandaki ağaçları kataloglayarak geçirdiği günleri, onları nasıl sevip saygı duymaya başladığını, bilimsel arayışıyla beraber nasıl kendi yolculuğunun da peşine düştüğünü anlatan yazar, hayatından aktardığı kesitlerle insanın bilimsel araştırmasının ne kadar derin ve kişisel olabileceğini de gösteriyor.

“Anne Ağaç: Ormanın Bilgeliğinin Keşfi dünyanın bizi birbirimize bağlayan bir hikâyeler ağı olduğunu hatırlatıyor. Ağaçların, mantarların, toprağın, ayıların ve bu konuşmaları dinleyen bir insanın hikâyelerini aktarıyor. Kişisel anlatıların, bilimsel içgörülerin ve ormanın yaşamına dair şaşırtıcı keşiflerin etkileşimi ilgi çekici bir hikâye ortaya çıkarıyor.” –Robin Wall Kimmerer

Hugh Conway
Hatırlayış
çev. Leyla Esen
İthaki Yayınları
Ağustos 2024
192 s.

19. yüzyıl polisiye edebiyatının önemli isimlerinden ve sıklıkla Wilkie Collins’le karşılaştırılan Hugh Conway’in en ünlü eseri Hatırlayış, 1883’te yayımlandığında 350 bin kopyadan fazla satarak büyük bir başarı elde etti ve ertesi yıl tiyatroya uyarlandı. Tecrübeli dedektifler yerine sıradan insanların cinayeti açıklığa kavuşturdukları eserlerin ilk örneklerinden olan Hatırlayış aynı zamanda romantik bir polisiye.

Gilbert Vaughan kör bir adamdır ve bir akşam arkadaşının evi yerine yanlış bir eve girer. Evin içinden gelen çığlıklar ve gürültülerden sonra evden kaçmak isterken kıskıvrak yakalanır ama kör olduğunu anlayan katiller adamın gitmesine izin verirler. Yıllar sonra görme yetisini kazandığında bir kadınla tanışıp ona âşık olan Gilbert, kadının o melun geceyle çok acı bir bağlantısı olduğunu öğrenecek ve cinayetin ardındaki sırrı açığa çıkarmak için kolları sıvayacaktır...

“Heyecan verici bir gizem romanı. Kahramanın kör olması fikri çok zekice. Başından sonuna kadar insanın ilgisini canlı tutuyor.” –Oscar Wilde

Şebnem İşigüzel
Memoria
Everest Yayınları
Ağustos 2024
936 s.

“Herkes hikâyesini en başından anlatmalı, yoksa anlaşılmaz.”

Beş yaşında bir çocuk günün birinde Karılar Tekkesi’ne emanet edilir. Sorun şu ki çocuk erkektir. Ancak hikâye bununla başlamaz. Öncesi vardır: bitik bir imparatorluk, işgal, savaş, gezginler, erotik maceralar, kabadayılar, mezarlık, ölüler, diriler, tekke karıları, eli kulağında Cumhuriyet... Tekkeleri kapatılmasın da evsiz kalmasınlar diye Mustafa Kemal Paşa’yı ikna etmeye çalışan tekke karılarının mücadelesiyle devam eder hikâye. Ancak böyle bitmez. Devamı vardır: Cumhuriyet, Ankara, Florya, Savarona, Dolmabahçe, sürgüne gönderilen halife, Nişantaşı, Teneke Mahallesi, Arnavutların konağı ve yine Mustafa Kemal Paşa.

Yüzyılın sonu gelmez hikâyesini hatıraların gizemli mihmandarından “şimdi” dinlediğimizde bir çırpıda bitecek. Ne de olsa geçmiş bizi gelecekte bekliyor.

Şebnem İşigüzel’in kaleminden dünün, bugünün, yüzyılın romanı Memoria.

Fatih Balkış
MRKSN
Epona Kitap
Ağustos 2024
104 s.

Fatih Balkış, Markson Günlükleri ile alışık olduğumuz edebi türlere bir meydan okumayla, adeta deneyin deneyini -yapıyor demeyeceğim, çünkü bu işi hem yazarken hem okurken hem kurgularken mütemadiyen yapan çetrefilli zihninden samimi bir yüzleşmeyle çıkarıp- ortaya atıyor. Günlükler bir yandan metni özdeşleşerek, zihinselleştirerek, metne olan eleştirisini özeleştiriye dönüştürerek okuyan bir okurun, okurluk kimliğinin bir dönemine dair kroniği. Öte yandan okuduklarıyla konuşan, dertleşen, onlara ve bilahare o metnin içinde ve dışında var olan haline kızan, okuduklarımızla var olduğumuzu, okuduklarımızda evrimleştiğimizi, okuduklarımızla ben, sen, o olduğumuzu derinden idrak etmekle kalmamış, bu gerçekliği her nefesinde soluyan bir okur-yazarın ve de öz benliğimizin bu evrimleşmede türeyen, çeşitlenen benlerimizle ortaklaşacı çaresizliğine ve susmanın asli, hakiki ve meşru doğasını kendinden bilen bir yazarın, bu evrimsel çeşitliliğin bir orta yolunu bulma karmaşası da bir yandan kendini dayatırken, kendi sözünü -cevval ve acımasız bir dürüstlükle deşip çıkarıp- etme temel dürtüsünün kaypaklığına dahi bir meydan okuması. Kısacası bütün cepheleriyle yazına, okura, yazara, edebiyatın bizi tekrar tekrar tadil ve inşa etmesine dair, ama olabildiğince keskin, acımasız bir iç dökme. “Pasif okurun bir sayfa bile dayanamayacağı” bu metin, tam da Baht Dönüşü, Fars ve Karaçam Ormanında ile bağ kurduğu okurun direncinin dişine göre.

Maxim Biller
Odesa Ana
çev. Levent Tayla
Livera Yayınevi
Temmuz 2024
176 s.

Daha önce iki kitabını yayımladığımız Maxim Biller, son romanı Odesa Ana’da okurlarını tarihin, aşkın ve insanlığın derinliklerine sürükleyen büyüleyici bir yolculuğa çıkarıyor. Bir ailenin nesiller boyu süren mücadeleleri üzerinden geçmişin gölgelerinden kurtulamayan insanların yaşamlarıyla savaşın, yıkımın ve değişimin ortasında kalan bir dünyayı gözler önüne seriyor.

Roman, Odesa'nın karmaşık ve canlı sokaklarında başlıyor. Kitabın merkezinde, kendisi de bir yazar olan anlatıcı Mişa ile Anna Ahmetova’ya hayranlık duyan ve yazar olmak isteyen annesi Alyona yer alıyor. Alyona, en az şehrin sokakları kadar renkli ve karmaşık bir yaşam süren olağanüstü bir kadın. Geçmişin acıları ve gelecek umutları arasında sıkışıp kalmış olan yaşamı boyunca çocuklarıyla olan ilişkisi, onların hayatlarına dokunuşları ve her birinin kendi yollarında ilerlerken yaşadıkları içsel çatışmalar, romanın dokusunu oluşturuyor. Alyona’nın yazdığı metinler de roman boyunca anlatıya eklemlenerek kitaba farklı bir boyut kazandırıyor. Biller'ın ustalıkla ördüğü bu hikâye, aile bağlarının gücünü ve bireylerin kendi kimliklerini bulma çabasını merkezine alıyor.

Odesa'nın tarihî ve kültürel zenginliği romana etkileyici bir arka plan oluşturuyor. Şehrin sokakları, pazarları ve deniz kıyıları, Biller'ın detaylı anlatımıyla adeta kâğıt üzerinde yeniden hayat buluyor. Salt bir aile destanı olmanın ötesine geçen roman boyunca Biller, karakterlerin iç dünyalarını, aşklarını, hayal kırıklıklarını ve umutlarını büyük bir ustalıkla resmediyor.

Yazarın 2019 yılında kaybettiği kendi annesine de bir veda mektubu gibi okunabilecek olan Odesa Ana, insan ruhunun dayanıklılığını, sevginin gücünü ve geçmişle yüzleşmenin zorluğunu anlatan unutulmaz bir eser olarak okurlarını bekliyor.

Henri Bergson
Rüya Üzerine
çev. Canberk Şeref
Pinhan
Haziran 2024
104 s.

"Uyanıklıkta da rüyada da aynı yetiler iş başındadır ama birinde gerilim altında, diğerinde gevşektirler. Rüya tüm zihinsel yaşamı barındırır, sadece odaklanma eksiktir. Yine algılarız, yine hatırlarız, yine akıl yürütürüz: Algılar, anılar ve uslamlamalar rüya gören kişide bolca görülebilir ama zihin sahasında bu bolluk hiçbir anlam ifade etmez. Çaba gerektiren şey, söz konusu düzenlemenin kesinliğidir."

Rüya Üzerine'nin bu edisyonunda Bergson'un Londra Psikoloji Enstitüsü'nde verdiği rüya üzerine dersi ve Stevenson'ın rüyalar üzerine denemesini bir arada veriyoruz. Bergson için rüya hali ve uyanıklık halinde zihnin işleyiş mekanizması prensipte aynıdır. Aralarındaki asıl fark uykuda kayıtsızlık, uyanıklıkta gerginlik halinin hâkim olmasıdır. Rüyaların malzemelerinin nihai kaynağı (çağrışımların ilişki kurduğu temel) bellektir ve bellekten hangi içeriğin yüzeye çıkacağını belirleyen şeyse ister iç dünyada yaşanan ister dış dünyadan duyular aracılığıyla algılanan çağrışımlardır.

Düalite temasının en ünlü örneklerinden birini vermiş olan R. L. Stevenson'ın, yani Dr. Jekyll ile Bay Hyde'ın yazarının rüyalar üzerine yorumu ya da daha doğrusu rüyalara biçtiği değer nispeten farklıdır. Zira burada bir filozofun ve roman yazarının aynı konuya yaklaşımındaki farklılıklar kendini gösteriyor, rüyaların işlevsel değerinin ne olduğunu anlamak yerine yaratıcılık bakımından ne rol taşıdıklarını anlama kaygısı ediniliyor. Stevenson için rüya hali, "perilerinin" iş başında olduğu, kendisine hikâyelerinin neredeyse tümünün sağlandığı haldir. Hikâyelerinin başlangıç sahnelerini sağlayan rüyalardır, yazarsa sadece ayrıntıları dolduran kişidir.

Tamer Kaya
Sosyalliğin Evrimi: İçimizdeki Kabile
Alfa Yayınları
Ağustos 2024
408 s.

İnsanın kendisinden olarak gördüklerine karşı fazla iyi ve fedakârca, öteki olarak gördüklerine karşı ise acımasızca davranışlarının temelinde, insan doğasında kabile içgüdüsünün şekillenmesine neden olan evrimsel süreçlerin rolü var. Kabile içgüdüsü, grup seçilimiyle şekilleniyor. Doğal seçilim ile evrim kuramını sadece bireysel seçilim olarak yorumladığımızda açıklayamadığımız fedakârlık gibi davranışları ancak bu bakış açısıyla anlayabiliyoruz. Sosyal içgüdülerin etkisiyle ortaya çıkan sevgi, aşk, ahlak, fedakârlık, bağlanma, inanma ve ötekileştirme gibi davranış şekillerini açıklamak için gittikçe artan bir şekilde fen bilimlerinden yararlanıyoruz. Bu konuda biyokimya ve genetik gibi alanların yanı sıra ileri fonksiyonel beyin görüntüleme yöntemleriyle yapılan araştırmalar da bize ışık tutuyor.

Bu kitap, canlılar dünyasındaki sosyalleşme örneklerini de göz önünde tutarak insanın sosyal evrimini anlatıyor. Evrimsel bakış açısının sadece biyolojik bilimlerin değil, sosyal bilimlerin temelinde de önemli bir yeri olduğunu unutmayarak evrimsel perspektiften bakıldığında, insan davranışını açıklama ve anlamlandırabilmenin mümkün olduğunu gösteriyor.

Beppe Fenoglio
Şahsi Bir Mesele
çev. Adam Sinan Akçay
Önsöz: Bülent Ayyıldız
İletişim Yayınları
Ağustos 2024
164 s.

20. yüzyıl İtalyan edebiyatının güçlü isimlerinden Beppe Fenoglio Şahsi Bir Mesele’de faşizme direnişin insani yüzünü gerçekçi bir bakışla aktarıyor.

Söze dökülmemiş bir aşk, kıskançlık ve intikam hikâyesi etrafında insanın en derin çelişkilerini, tutkularını anlatan Fenoglio’nun edebiyat evreninde sıradan insanlar ve büyük bir savaşın içinde yarattıkları küçük dünyalar gözler önüne seriliyor. Şahsi Bir Mesele, çağını çok iyi tanıyan, toplumunu her yönüyle anlayan bir yazarın ilham verici bir eseri.

“İçiyle ve dışıyla, hiç yazılmadığı kadar gerçek, ne ise o haliyle, yazarın yıllarca şaşmaz belleğinde net olarak koruduğu direniş hakkında üstelik, örtük olduğu ölçüde güçlü bütün ahlâki değerleri, duygusu ve öfkesiyle…” –Italo Calvino

Javier Cercas
Terra Alta
çev. Gökhan Aksay
Everest Yayınları
Ağustos 2024
344 s.

İspanya’da, Katalonya’nın güneyinde yer alan huzurlu Terra Alta bölgesi, günün birinde korkunç bir cinayetle sarsılır: Yörenin en büyük şirketlerinin sahipleri olan Adell çifti, çiftliklerinde korkunç işkencelere maruz kaldıktan sonra öldürülmüş olarak bulunmuştur.

Bu sarsıcı davanın soruşturulmasında Terra Alta’ya dört yıl önce Barselona’dan gelen genç polis memuru Melchor Marín’e de görev düşer. Doymak bilmez bir okur olan Marín, bu olay meydana geldiği sırada evlenmiştir ve çift, Cosette adını verdikleri kızlarıyla sakin bir hayat sürmektedir. Ancak soruşturma süreci, Marín’in geride kaldığını zannettiği karanlık bir geçmişe kapı aralar. Onun için, çok sevdiği Victor Hugo’nun Sefiller’indeki Jean Valjean’ın ikilemine düşmek demektir bu: “Ya cennette kalıp iblis ol ya da cehenneme geri dön ve melek ol!”

Salamina Askerleri, Sahtekâr, Kiracı, Saplantı gibi eserleriyle dünya çapında günümüzün en önde gelen yazarlarından sayılan Javier Cercas, Terra Alta ile unutulmaz karakterler ve son derece ustalıklı bir kurguyla örülü bir üçlemenin ilk kitabına imza attı. Yayımlandığı her yerde büyük övgüler alan ve şimdiden bir klasik sayılan Terra Alta, 2019’da İspanya’nın en prestijli ödüllerinden Planeta Ödülü’ne layık görüldü.

Michael Hardt
Yıkıcı Yetmişler
çev. Münevver Çelik
Otonom Yayıncılık
Ağustos 2024
352 s.


Hardt, yetmişlerdeki devrimci hareketleri alışılagelenden bambaşka bir bakış açısıyla yorumluyor. Ona göre bu hareketler altmışlarda doruk noktasına ulaşan sol hareketin bitişini ve yenilgisini ifade etmez. Aksine, bir yandan devrimci hareketlere yönelik şiddet ve baskının arttığı, öte yandan merkezcil ve hiyerarşik sol söylemin artık işe yaramadığı bir dönemde, yetmişlerdeki hareketler, ırkçı, sınıfsal, patriyarkal, cinsiyetçi ve doğa tahribatına dayalı çoklu tahakküm yapılarına karşı çıkmakla kalmayıp, alternatif toplumsal ve politik örgütlenmeler yaratma arayışına girmişlerdir. Kimileri gibi başarı ve başarısızlık açısından bakıldığında bu hareketler yenilmiş olabilir. Fakat mücadelenin içinde geliştirdikleri politik stratejiler ve icat ettikleri otonomi, çokluk, doğrudan demokrasi, özgürlük, özsavunma kavramları, günümüzün politik problematikleri üzerine düşünürken bize muazzam zenginlikte bir alan açar. Yetmişler bu nedenle bir son değil başlangıçtır. Ama başlangıç olduğunu görmek, günümüzde özgürlükçü hareketlerin otonom ve çoklu örgütlenme, eklemlenme ve alternatif politik toplumsallıklar inşa etme kudretinin soybilimini yapmayı gerektirir. Bu kitapta tam da bunu yapan Hardt, bizi yetmişlerdeki hareketlerin icatçı ve özgürlükçü gücünü yeniden keşfetmeye davet ediyor. Hem de bu hareketleri yüceltmeden ya da mahkûm etmeden, onların ruhunu hissederek, yıkıcılıklarındaki kuruculuğu çekip çıkararak ve attıkları özgürlük çığlıklarını birbirimizde yankılayarak…

Siyaset felsefesi ve edebiyat kuramı üzerine çalışmalar yapan Michael Hardt, halen Duke Üniversitesi’nde edebiyat profesörüdür. Bugün içinde yaşadığımız dünyada karşımıza çıkan yeni tahakküm biçimlerinin yanı sıra bunlara direnen özgürlükçü toplumsal hareketleri de inceleyen Hardt, daha demokratik bir topluma yol açabilecek alternatif politik ve ekonomik örgütlenmeler üzerine kafa yorar. Yazarın Türkçede yayımlanmış kitapları arasında Gilles Deleuze: Felsefede Bir Çıraklık (2016); Antonio Negri ile birlikte kaleme aldıkları İmparatorluk (2001), Çokluk (2004), Dionysos’un Emeği (2007), Ortak Zenginlik (2011), Meclis (2019), ve Duyuru (2012) yer alır.

 

Yazarın Tüm Yazıları
  • Anne Ağaç
  • Hatırlayış
  • Memoria
  • MRKSN
  • Odesa Ana
  • Rüya Üzerine
  • Şahsi Bir Mesele
  • Sosyalliğin Evrimi
  • Terra Alta
  • Yıkıcı Yetmişler

Önceki Yazı

PORTRE

Büyülü Çukurova’nın merhametli devi

“Onun tüm romanları eskinin güzel günlerine bir tür ağıttır hep. Biz sadece onun romanlarının yazıldığı zamana değil, o romanların ana konusu olan dönüşüm sancılarının yaşanmaya başladığı anlatı zamanlarına da yabancıyızdır. Ancak bu yabancılık sadece katedilmesi gereken mesafeyi uzatmaz, aynı zamanda bu metinlere aşılması kolay olmayan bir hüzün de katar.”

UMUT DAĞISTAN

Sonraki Yazı

KRİTİK

Fethiye Çetin’in Mamak anıları:

“Güneş altında tutsaklar,

geçen sonbahara bakıyorlar”

“Kitabı okurken beni özellikle etkileyen noktalardan biri, Fethiye Çetin’in kullandığı bir kavram. Cezasızlık hafızası. Fethiye Çetin’in anı kitabının ve benzer metinlerin bize sağladığıysa şöyle tanımlanabilir belki: Cezasız kaldığınızı unutmadık hafızası.”

BEHÇET ÇELİK
  • P24 Logo
  • Hakkında
  • İletişim
  • Facebook
  • Twitter
  • Instagram

© Tüm hakları saklıdır.