• HAKKINDA
  • YAZARLAR
  • YAZILAR
  • İLETİŞİM
  • DENEME
  • DOSYALAR
  • EDİTÖRDEN
  • ENGLISH
  • GASTRONOMİ
  • EVVEL ZAMAN
  • HABERLER
  • HER ŞEY
  • KİTAPLAR
  • KRİTİK
  • PORTRE
  • SANAT
  • SİNEMA-TİYATRO-TV
  • SÖYLEŞİ
  • SORUŞTURMA
  • SPOR
  • TADIMLIK
  • TARTIŞMA
  • VİDEOLAR
  • VİTRİNDEKİLER

Düz bakışın teknik terzisi

“Bir anlatı şairidir Ahmet Güntan, ‘teknik terzi’ olduğu kadar hem de. Zaten edebi türler arasında gidip gelmek onun en sevdiği işlerdendir.”

Ahmet Güntan

SİNAN ÖZDEMİR

@e-posta

PORTRE

21 Mayıs 2025

PAYLAŞ

Türk şiirinin köşe taşlarından Ahmet Güntan 21 Mayıs günü 70. yaşına girmiş olacak. 50 yaşındayken ‘Parçalı Ham.’ gibi şiirimizin en uç örneklerinden, belki de en uç şiirini, yazmaya başlamış biri olarak kim bilir aslında değerli şairimizin çok daha erken bir yaşını kutluyoruz. Bu noktada onun atılımının, aşırılığının birçok genç şaire yakıt olduğunu hatırlatmakta fayda var. Şiir arkadaşlarının, ne mutlu ki ben de onlardan biriyim, kendisinden sayısal olarak çok daha genç oluşu bu dediğimi kanıtlıyor bence.

Geçtiğimiz günlerde Güntan’ın 70. yaşına girecek oluşunu vesile sayarak güzel bir etkinlik düzenlendi. Güntan’ın yol arkadaşı, 160. Kilometre Yayınları’nın kurucularından Ömer Şişman bu geceyi tertipleyip hepimizi bir araya getirdi. Gecenin moderatörlüğünü yine kendisi üstlendi.

Katılımcılar okumak istedikleri birer Ahmet Güntan şiiriyle çıktı dinleyicilerin karşısına. Böylece farkında olmadan şairin çeşitli dönemleri, kitapları bir seçkinin içinden hayat bulmuş gibi oldu zihinlerimizde, şairin şiir serüveninde retrospektif bir yolculuk yaptık. Sadece şiir değil aradan geçen onca yılı okuyorduk hep beraber; hem yaşamsal hem şiirsel anlamda. Yumuşak dönüşleri sert virajları birlikte kat ediyorduk. 

Ahmet
Güntan.
Fotoğraf:
Hülya Atik Özpolat

27 Nisan akşamı gerçekleştirilen etkinlikte şiirler Ahmet Güntan’ın şair, sanatçı dostlarının ağırlıkta olduğu kalabalık bir grup tarafından seslendirildi. Yeldeğirmeni’nde bulunan Devridaim Enstitüsü’ndeki etkinliğe Ahmet Güntan’ın da katılması günün en güzel sürpriziydi. Etkinliğin nasıl geçtiğine değineceğim ama Güntan şiirinin temel uçlarını kısacık da olsa burada anmakta fayda görüyorum. 

Şiirsel-düşünsel sıçrayışları, edebiyatın konforlu mekânlarında gezinmek yerine bilginin (dinamik bilginin), aşırılıkların, çelişkilerin, gerçekçi-dolaysız bakışın, hamlığın alanında durmadan arayışın şiirini yazdı Ahmet Güntan. Yıllar içerisinde sürekli değişen bir şair kimliği sergiledi. ‘Kimliksiz’ demeyeceğim, çünkü bu değişkenlik biz okurlara her seferinde düşünce, inanç, gerçeklik ekseninde bir kendi-olanı işaret etmiştir. Şair şeyler’e, olan’a saf haliyle yaklaşıp bunların kendi ‘beyin kimyası’ ve kalbiyle temasından sızdırdıklarını sundu bizlere. O şeyler’in içinde radyoyu da görebilirsiniz, dübeli de, iPod’u da, boku da… Aşk, aile, inanç, Allah, savaş, dil, dil yetmediğinde ‘drülütt’, halk, Maykıl’lar, Maykıl’lara rahat nefes aldırmayan heteroseksüeller… Sayıp dökmeye çalışmıyorum çünkü iş buraya varırsa ciddi bir dizin çalışmasıyla işin içinden ancak çıkılabilir ki bundan teknik, estetik bir ansiklopedi doğmuş olur sanırım. Fena fikir gibi de gelmiyor düşününce; belki de İlker Şaguj bir Ahmet Güntan Sözlüğü hazırlamalı (!)

70’li yıllardan günümüze şiirlerini okuduğumuz şairin yarım asırlık serüveninde sadece özgün bir ses olmayıp kişiliğiyle de neredeyse her dönem kanonun dışında, özel bir yerde duruşu, onun okurlarının gözünde de önemli bir yer edinmesini sağlamıştır. Aslında bu ‘dışarıda durma’ hali bir geçişe imkân olarak eksik bırakılmaması gereken bir yerde duruyor, çünkü Güntan daha da ötede avangard bir şairdir. Bu tespit doğruysa ki doğru, şairin umurunda mı bilmiyorum ama öncü bir şair Ahmet Güntan. Başından beri değil ama Parçalı Ham.’la (‘Taşıyıcı Monolog’la, ‘Parçalı Ham Manifesto.’ ile de) bu böyle. Her avangard, belirli koşulların isyan noktasından bir imkân kopararak var olur. Avangard çoğu zaman savaşların, krizlerin, soykırımların, isyanların, pogromların sonucudur. Tabii bu kadar olgusal olmayıp süreçlerin içinden ve hatta daha bireysel saiklerle de ortaya çıkabilir. Kapitalizme, burjuvaya, popüler kültüre karşı da gelişebilir bu tepki ve sonucu, Dünya Savaşları’na karşı da, anti-demokratik siyasi yönetimlere karşı da… Örnekse Dada’nın Birinci Dünya Savaşı’nın yarattığı yıkıma karşı gelişmesi burada anılabilir. Beckett’in absürd anlatısı İkinci Dünya Savaşı’nın bireyde yarattığı tahribatla ilişkilendirilebilir. Bu bağlamda Avusturya-Alman deneysel şiiri söz konusu edilebilir. Parçalı ham. ise, hangi tespitte bulunsam iddialı ve eksik kalacak gibi ama, postmodernizm sonrası İnternet çağına ve onun yarattığı toplumsal çözülmeye, dağılmaya bir karşı duruşun içinden var edilmiş gibi görünüyor. Tabii buna İkinci Yeni şiirin ardından şiirimiz adına uykuda geçen ‘yılışık’ ortamın baymışlığını da eklemeliyiz. 

Etkinliğe gelecek olursak, bir kere salonda bulunan tüm sandalyelerin her yaştan insan ile dolduğunu söylemeliyim. Yine epey bir kişi de etkinliği ayakta takip etti ki kimse durumundan şikâyetçi görünmüyordu. Okumalar öncesi toplanan kalabalık bir yandan birbirileriyle sohbet ederken birçok kimsenin Güntan’la fotoğraf çektirmesi sıcak bir görüntü oluşturuyordu. Okunacak şiirler kitapların yayım tarihlerine göre sıralanmıştı ve Ömer Şişman’ın seçip yan yana getirdiği okuyucular ne okuyacaklarına kendileri karar vermişti. 

Benim seçtiğim “Bağdat’ın Savunması.” şiiri Mahkeme Kitap.’tan seçilen tek şiirdi ve bu durum benim için sürprizdi. Sürprizdi çünkü bana sorarsanız buradaki harika şiirler, ‘savunmalar’ çok kuvvetli bir şekilde şairin başyapıtı sayılan Parçalı Ham.’ı müjdeliyordu. Güntan’ın hafıza havuzu belki hep parçalardan oluşuyordu ama duvarlar örülmüş bir kopukluğa asla varmayan bir açık havuzdur bu. Bunu destekler şekilde,

“Bis­mil­la­hirrahmanirrahim. 

Zor savunma. Parçalanmışı ben

toparlamam. Bom ba.”

demektedir bahsi geçen şiirde. Şiir parçayı, bilgiyi, gerçekçiliği, zihinsel karmaşayı, gündelik hayatı, düşünce ürünlerini; şiire, dünyaya, politikaya bakışı; adaleti gününde ve tarihte arama çabasıyla zamansal salınımı, hasılı Parçalı Ham.’ı güçlü bir şekilde haber vermektedir. Bütün bunları bu kitaba, bu şiire olan sevgimi belirtmek için anlatıyorum aslında. Yine de seçilenler bakımından Mahkeme Kitap.’ın ortada kalmış olmasını bir kez daha ilginç bulduğumu belirtmek istiyorum. Bilmiyorum belki de kişisel bir nazar boncuğu arıyorum geceye.

Kendimi öne aldım ama okumalar değerli çevirmen Ebru Erbaş’ın İlk Kan.’ın artık bir parola haline gelmiş introsunu (Gençken, güzelken, karnımız aşağıya dümdüz inerken...) ve meşhur “Beyaz Peugeot.” şiirini seslendirmesiyle başlamıştı. ‘Güneşin altında radyo dinleyen çocuk’un düşleri barış içindeki bir toplum hayaliyle birbirine karışırken yarı gerçek yarı düş atmosferinde yumuşak bir başlangıç yapmış olduk geceye Erbaş’ın dingin sesi eşliğinde. 

Diyar Atak, şairin 3. tekil şahısla konuştuğu “Çay Saatleri.” şiirini seslendirdi. Ağaç ve orman Güntan şiirinde hep vardır. Yine de buradaki orman ve kaplan imgeleri ve şiirin genel atmosferi karanlık-mistik yanıyla ayrıksı bir Ahmet Güntan şiiri olarak çınladı kulaklarımızda. Yine Elvin Eroğlu ve Henar Jara bizi burada kalmaya ikna ettiler “Ormanlardan Aşağıya.” ve “Ormanların Gümbürtüsü.” adlı şiirlerle. Bu iki şiir adı kulaklarınızda malum türküyü çınlattı mı? Güntan’ın öncü etkisi tarihsel birikimden hiçbir zaman kopuk bir seyir izlememiştir. Geleneği ve yerelliği hiçbir zaman elden bırakmamıştır, o köprünün üzerinde yürümüştür varacağı yere. İzmir, Battal Gazi, Mehmet Âkif, Nâzım, Süleymaniye hep yanındadır. Bunlarla birlikte Ezra Pound da bu yolculukta onunladır, tıpkı Nezval’in, Blanchot’nun olduğu gibi. Gerektiği yerde yanına alacağını parça parça almaktan geri durmamıştır şair. 

Fatih Özgüven

Bir anlatı şairidir Ahmet Güntan, ‘teknik terzi’ olduğu kadar hem de. Zaten edebi türler arasında gidip gelmek onun en sevdiği işlerdendir. Bu bağlamda statik bir yazar değildir. Anlatacak çok hikâye vardır. Buna gece özelinde değinecek olursak Ömer Şişman’ın okuduğu “Anladığımız Dört Beş Şey.” ve Burak Fidan’ın (Fidan’ın sesinin bir metin okurkenki karakteristik rengini ve birazdan değineceğim Fatih Özgüven’in harika yumuşak sesini daha önce duymadıysanız şanssızsınız demektir.) seslendirdiği “Bir Şeyler… Bir Şeyler…” adlı şiirler Whitman’ı andıran uzun-kırık dize yapılarıyla içerisinde çıplak-serbest dolaştığımız gizemli bir atmosfer oluşturuyordu. Sanki “Savaş devam ediyordu ama artık biz katılmıyorduk/Konuştuk, öpüştük ve seviştik”. Veya ellerimizde birer Maraş bıçağı Topal’la birlikte bir minarenin gölgesinde geziniyorduk. Biraz sonra Sylvain Cavaillès Romeo Romeo.’dan “Uyku Saati.”nin Fransızcasını (kendi çevirisinden) okudu. Bu arada bildiğim kadarıyla Cavaillès Ahmet Güntan şiirlerini Fransızcaya çevirmeye devam edecek.

Verilen bir kısa aranın ardından bu sefer sıra meşhur ‘Parçalı Ham.’ şiirlere geldi. Şiirlerini bu kitaptan seçen Fatma Nur Türk, Zafer Zorlu ve Emrah Altınok’u tebrik etmek gerekiyor. Bilindiği gibi bu şiirler klasik olmayan sayfa düzenleriyle sesli okumalardan çok gözle okunmaya uygunlar. Kaldı ki şairin poetikası görmeyi önceleyen, bilgiyi yaşamak ve görmek üzerine yapılandıran, içselleştiren bir fikre dayanıyor. Bu noktada Türk’ün okuduğu “Artık Bilmeyeceğim.”in (Parçalı Ham 13.) ‘Felsefe Üzümü’ adlı tipografileri, anekdot ve özet parçalarını, işaret sembollerini, elbette ki köşeli ayraçları barındırdığını belirtelim. Zafer Zorlu somut-gerçekçi şiirimizin en güzel örneklerinden “O Belde.”yi (Parçalı Ham 33.) büyük bir keyifle okudu; o keyif aldıkça yüzünün aldığı hâl, kendine özgü seslendirme biçimiyle herkeste tatlı bir tebessüm bıraktı. Zorlu şiiri okurken metni bir mekân yapıp kendini içine koymuş gibiydi. Konuşmadan bir duvar yapmış, sürtünerek geçiyordu sözcüklerin yanlarından ve anlaşılan bu ona büyük keyif veriyordu. Bazen içinde durup geziniyordu metnin. Gezindiğini mimiklerinden anlıyordunuz. Tıpkı doğaçlama bir caz performansının içindeydik hepimiz. Enstrümanlar değişiyor, icracı kendi içinde bölünüyordu her satırda. Gecede en zor işi belki de Emrah Altınok üstlenmişti. “Seksin Allah Belasını Versin.” (Parçalı Ham 34.) okunması çok zor bir şiir. Şiir, tiyatro sahnelerine yerleştirilmiş çoğu İngilizce metinlerden oluşuyor. Söz konusu metinlerin çöp e-postaların başlıklarından bir araya getirilmiş kör metinler olduğunu Parçalı Ham.’ın sonunda yer alan ‘Notlar’ kısmından anlıyoruz. 

Günün en eğlenceli okuması şüphesiz İlker Şaguj’un “Maykıl’ın hamam macerası.”nı seslendirmesiydi. Hem şiirdeki aşırılık-ironi-komiklik hem de Şaguj’un enerjik okuması yüzlerin gülmesine, hatta kimimizin kahkahalara boğulmasına neden oldu: 

“Taşaklar dolunca

Beyin boşalır derler

Hamama gittim ben de

Hamama giren terler

Kalmaz sosyal değerler

Hamamda bir amca gördüm

Dedim: Amca, sikin tabanca (…)”

Gülümsemelere yol açan diğer şiirler ise Mehmet Davut Özdal’ın okuduğu “Maykıl’dan Mektup Var.” ile Liman Mehmetcihat’ın okuduğu “Nasreddin Hoca’ya Hitap.” şiirleriydi. Hitaplar., Parçalı Ham.’dan devraldığı teknik araştırmaları özellikle kavram üretimine indirgeyerek tarihî ve özel kimselere seslenen, dramatik örgünün ön planda yer aldığı şiirlerden oluşuyor. Gecenin diğer hitaplarıysa Fırat Polat’ın okuduğu “Allah’a Hitap.” ve Mahir Taşyurt’un okuduğu “Anne Evine Hitap.” şiirleri idi. Anlatımcı şiirin en özgün örneklerinden Hitaplar.’ın sonunda meraklısı için bir tamlamalar dizini de yer alıyor.

Gecede mikrofon tutanlar arasında Mehmet Fatih Öz (“Mektup.”), Buğra Giritlioğlu (“Yol Çiçekleri.”), Cengiz Bulut (“Çingenenin Aşkı.”), Özsu Riv (“Çöl Hattı.”) ve Burak Acar da (“Güzel Gelecek.”) vardı. Bir sürpriz yapıp “Ben de bir tane okuyacağım” diye sahneye çıkıp “Dük L. Visconti” şiirini seslendiren Fatih Özgüven’i görmek de Thomas Bernhard hayranı olan beni pek mutlu etti. 

Son okuma ise genç şair Doğukan Türköz’e aitti ki Ahmet Güntan gibi dizge dışı bir şairin dostlarının genellikle ondan çok daha gençlerden oluştuğunu düşününce bu durum daha bir anlamlı tesadüfü işaret ediyordu. Türköz gecede şairin henüz kitaplaşmamış “Köpekleri Öldürelim.” adlı şiirini okudu. Böylece yaklaşık iki saat süren gece başka bir mekânda uzatılmak üzere sonlandırıldı; kulağımızda, gözümüzde ve kalbimizde Güntan şiirleri…

“KURTUL( -MUŞ OLDUM )

HAYVANLARI UYUŞTURUP GÖSTERİYE

ÇIKARAN BU ( ÖRGÜLÜ ) TEKNİK

KAFESTEN.

Allah’ım.

[ o kadar sıkıştım ki ararken seni ilk ben buldum,

( hep olmuş ) olandan daha fazlasını arıyordum,

( hep olmuş olanı ) ancak o zaman anladım ]

Yok( -muş ) hep orada durandan fazla olan,

elle tutulandan, burunla koklanandan,

sen ona yaklaştıkça sana yaklaşandan,

gerçekçilik de bir savaşmış,

insan kardeşini kapıya koyar mı?

 

ALLAH’IM KALBİMDE KAMERANI DEĞİL,

SENİ İSTİYORUM.

Bak, burası. Zaten her şey sana

tanıdık, saklımız yok, kal lütfen,

soğumasın bu kalp denen iki

adımlık hücre.

 

İNSAN TERKEDER Mİ ANLA(T)MAK İSTEĞİNİ, EDER.

[ Yok hayır, ben anlamayı anlatmaya tercih ediyorum.

Anlatırken yalana başvurduğumu farkettim. ]

Hani bir şeyi anlarsın, sonra biraz daha anlarsın,

ama sonra birden-                            Aristoteles yumurtanın kabuğunu

kesip içindeki tohumu gördüğünde bence başını kaldırıp

Kalloni lagününe bakmıştır        bir an vazgeçerek

anla(t)maktan,     çünkü insan birazdan anlayacağını

anladığı zaman başını boyun kaslarıyla uzağa sabitler,

bir durur bakar öyle. [ Kaslarımız, bağdokularımız ]”

Ahmet Güntan, Allah’a Hitap.’tan…,

Hitaplar. 1.Cilt, 160.Kilometre Yayınları, 2021

 
Yazarın Tüm Yazıları
  • ahmet güntan

Önceki Yazı

SANAT

Bir serginin ardından:

Farz Et ki Sen Yoksun

– ben yoksam kim var?

“Deliğinden baktığımız post-modern peep show’un içindeki temaşanın konusu, insanların şeylerin anlamını biriktirdikleri bir dünya değil artık; anlamı ötelenmiş şeylerin insanı esir aldığı bambaşka bir dünya!”

DUYGU GÜLES KÖKEK

Sonraki Yazı

PORTRE

Ahmet Güntan Şiir Akşamı:

Absolute Beginners için güzelleme

“Ahmet abi tıpkı Ahmet Güntan şiiri gibidir. Şüreka istemez, dost arar, kendini hep acemi sayar. O akşam şiirleri dinleyen birçok kişi kendi Ahmet abisini duymuştur elbet.” 

ESRA ÖZDOĞAN
  • P24 Logo
  • Hakkında
  • İletişim
  • Facebook
  • Twitter
  • Instagram

© Tüm hakları saklıdır.
Designed by Katalist