Düşünce tembelliği mi demeli, ırkçılık mı?
“İsrail’in bir buçuk senedir soykırım uyguladığı, Avrupa’nın ve hattâ Türkiye dahil birçok Müslüman ülkesinin buna suç ortaklığı yaptığı açık. Ama her Yahudi’nin bu insanlık suçunun sorumluluğunu taşımadığı da bir o kadar açık.”

İllüstrasyon: İrvin Cemil Schick
İslamofobi ne kadar sinsi, ne kadar habis bir zihniyettir. Birkaç yıl önce, Ortadoğu’da terör yelleri estiği esnada bir Amerikalı yazarın Mevlânâ Celâleddin Rûmî hakkında güzel bir makalesi çıkmıştı. Mesnevî hakkında ilginç yorumların yapıldığı ve genel tavrı gayet olumlu olan bu makalenin sonunda şöyle bir paragrafla karşılaştığımda çok şaşırmış, çok da öfkelenmiştim:
Bugün Irak’ta DAEŞ’in Yezîdî’lere uyguladığı soykırımın karşısında bu Müslüman bilgenin tavrı ne olurdu acaba? Aklın doğrultusunda iman ettiği kutsal metnin emrettiğini savunduğu adalet, saygı, haysiyet gibi kavramların ayaklar altına alınması sanırım onu da derinden yaralardı.
Ne alâkası var diye düşünmüş, küplere binmiştim. Yani Mevlânâ ile DAEŞ arasındaki tek bağlantı her ikisinin de Müslüman olması olduğuna göre, Mevlânâ derken yazarın aklına DAEŞ gelmesi, bütün Müslümanların aynı kefeye konduğu, dar kafalı, önyargılı, İslamofobik bir zihniyet sahibi olmasını gerektirmiyor mu?
Buraya kadar yazdıklarımın hepsi yalan, affınızı diliyorum. Böyle bir makale çıkmadı bildiğim kadariyle. Ama dün okuduğum benzer bir makale çok öfkelendirdi beni. Burak Kumpasoğlu’nun “Aklı Karışıklar İçin Rehber’in Akla İnanan Yazarı: Manguel’in Gözünden Maimonides” adlı, bu sitede çıkan makalesinin sonunda şöyle bir paragraf var:
Bugün İsrail’de Filistin halkına karşı uygulanan soykırımın karşısında bu Yahudi bilgenin tavrı ne olurdu acaba? Aklın doğrultusunda iman ettiği kutsal metnin emrettiğini savunduğu adalet, saygı, haysiyet gibi kavramların ayaklar altına alınması sanırım onu da derinden yaralardı.
Yani 1138–1204 yılları arasında Endülüs’te doğup Fas’ta yaşayıp Mısır’da ölen, Arapça ve İbranice çeşitli eserler kaleme almış olan, Moşe ben Maimon ha-Sfardi/ Ebû İmrân Mûsâ bin Meymûn el-Kurtubî/ Maimonides adlarıyla bilinen bu büyük filozof, din adamı ve tabipten söz eden, fena da olmayan bir makalenin yazarının aklına gele gele “Acaba İsrail’in uyguladığı soykırım hakkında ne derdi?” sorusu gelmiş. Gülmeli mi, ağlamalı mi, bilmiyorum.
Vaktiyle Amerika’da sık karşılaşılırdı: Bir siyah kötü bir şey yaptığında, örneğin Louis Farrakhan’ın lağım gibi ağzından Yahudi düşmanı cümleler döküldüğünde, gazeteciler Jesse Jackson gibi bir başka siyah liderin başına üşüşür, fikrini sorarlardı. Liderler de bunun ne kadar ırkçı bir davranış olduğunu, her siyahın aynı kefeye konulamayacağını yüzlerine vurmadan sorularını cevaplandırırdı, ta ki bir gün sabırları taşıp “Yeter artık, bana ne soruyorsunuz, gidin bir beyaza sorun!” diye tepki gösterene kadar.
Burak Kumpasoğlu’nu tanımıyorum, kendisine Yahudi düşmanlığı isnad etmek istemem. Fakat en azından bu yazdıklarının sığ bir düşünme tarzına sahip olduğunu ele verdiğini üzülerek söylemeliyim. Polemik sevmiyorum, bu yazıyı yazmazdım bana kalsaydı, ama gayri-Yahudi bir dostum rica etti, ben de yazdım.
İsrail’in bir buçuk senedir soykırım uyguladığı, Avrupa’nın ve hattâ Türkiye dahil birçok Müslüman ülkesinin buna suç ortaklığı yaptığı açık. Ama her Yahudi’nin bu insanlık suçunun sorumluluğunu taşımadığı bir o kadar açık olduğu gibi, İsrail’in kurulmasından 744 sene önce ölmüş olan birinin sırf Yahudi olduğu için Gazze’de olanlarla karşı karşıya getirilmesi eğer habis bir ırkçılıktan kaynaklanmıyorsa, düşünce tembelliğine yorulabilir ancak.
Ne zaman bir Yahudi söz konusu edilse aklınıza hemen İsrail’in Gazze’deki soykırımı geliyorsa eğer, değerli arkadaşlar, siz de ondan farklı değilsiniz.
Biraz aklıselim, biraz izan bekliyoruz K24 yazarlarından.
Önceki Yazı

Haydar Ünal ile Yürüyen Zaman
“Haydar Ünal’ın edebi deneyimi de doğrudan ya da dolaylı bir yüzleşmedir. Yazdığı her dizede yangından sağ çıkmış olmanın uzak ya da yakın izleri vardır. Çünkü şair katliamdan kıl payı kurtulabilmiş birkaç kişiden biridir. Ona sorulsa buna 'kurtuluş' demez, başka bir eza ve ceza türü diyecektir, demiştir.”