Bir yayıncılık otobiyografisi
“Azınlık, çeviri editörü Edi’nin otobiyografisi olarak kurgulanmış olmakla birlikte, aynı zamanda Türkiye’deki yayıncılığın 1980’lerden 2015’e kadar yaklaşık 35 yıllık tarihini de sunuyor. Bu yüzden yalnızca Edi’nin değil, Türkiye yayıncılığının da otobiyografisi.”
İshak Reyna
2023’ün beklenmedik edebiyat olaylarından biri, tanınmış editör İshak Reyna’nın şubat ayında Azınlık adıyla bir roman yayımlanmasıydı. Daha şaşırtıcı olan ise daha ilk denemede bu denli iyi kurgulanmış, özellikle anlatının kronolojik zamanının büyük bir özenle işlendiği bir romanla karşılaşmaktı. Pek şaşırtıcı olmayan da, birkaç açıdan okurun dikkatini çekmesi beklenebilecek bu romanın yeterince fark edilmemesiydi.
Azınlık, çeviri editörü Edi’nin otobiyografisi olarak kurgulanmış olmakla birlikte, aynı zamanda Türkiye’deki yayıncılığın 1980’lerden 2015’e kadar yaklaşık 35 yıllık tarihini de sunuyor. Bu yüzden yalnızca Edi’nin değil, Türkiye yayıncılığının da otobiyografisi. Prostat kanseri olduğunu öğrendiği zaman yazmaya başlayan Edi niyetini daha başlangıçta açık biçimde dile getiriyor:
Niyetim giderayak bir tür hayat ve belki biraz da meslek muhasebesine girişmek […] Diyeceği olan bir yaşamöyküsü, anlatı, hatta bir roman (zamanımız düşünüldüğünde en yaygın yafta bu elbette) diyebilir bu kitaba… Açıkçası, benden sonra kitabıma ne gibi boncuk takılacağı pek umurumda değil (olsa da elden bir şey gelmeyeceğine göre). (s. 12)
Azınlık – Bir Hal Tercümesi
Doğan Kitap
Şubat 2023
312 s.
Edi’nin hayat ve meslek muhasebesini çıkarma girişimi özel hayattan Türkiye tarihine doğru genişliyor. Yayıncılık alanındaki gelişmeler merkeze alınarak Türkiye’nin ve zaman zaman dünyanın içinden geçtiği dönem ve Yahudi bir ailenin “tükeniş” hikâyesi de anlatılıyor.
Edi aslında türüne karar veremediği metni yazmak değil, bir editörlük kılavuzu hazırlamak istiyor. Ama çok az ömrü kaldığını öğrenince kılavuz yerine, “giderayak”, bu türsel belirsizlikte sallandığını düşündüğü metni yazmaya başlıyor. İşin doğrusu Edi’nin yazdıklarının türsel belirsizlik taşıdığı söylenemez; açık biçimde bir romanla karşı karşıyayız, üstelik iyi kurgulanmış bir romanla. Belli ki Edi son nefesinde bile içinde kurgu işini çok iyi “çözmüş” bir romancı olduğunun farkında değil.
Roman, bir otobiyografi ya da Edi’nin kendi deyişiyle “bir hal tercümesi” olarak kurgulandığı için metindeki zaman kullanımı, yani bir hayatın hangi sırayla anlatılacağı en önemli mesele olarak beliriyor. Türkiye’de genelde otobiyografiler fragmanter biçimde kurgulanır ve kronolojik sırayla yazılmaz. Benzer biçimde Türkçe romanlarda “zamansallık”, özellikle metnin art alanında bırakılan olayların kronolojiye yerleştirilmesi konusunda hayli özensizdir. “Kurmaca otobiyografi” (ben bu boncuğu taktım) olarak kurgulanmış Azınlık ise bu genel eğilimden ayrılıyor. Azınlık’ta zamansallık birkaç koldan ilerletiliyor ve olaylar yıl yıl, bazen ay ay anlatılıyor. Çok spesifik tarihler verilerek metinde eksiksiz bir kronoloji sunuluyor. Hem metinde anlatılan yayıncılık alanındaki gelişmeler hem Türkiye tarihindeki olaylar hem de romanın kahramanı Edi’nin hayatındaki dönemeçler “anlatılan zamanı” birkaç açıdan kronolojiye yerleştirmeye imkân veriyor.
Reyna
Edi’nin çevirilerinin tek tek anlatılmasıyla ilerleyen metinde, çeviri sayısı arttıkça yeknesak bir yapıya doğru evrilme tehlikesi beliriyor. İshak Reyna bu yeknesaklığı kırmak için Edi’nin çevirmenliğinin yanına akademik bir hikâyeyi eklemiş. Edi’nin bir üniversitede çeviri dersleri vermeye başlamasıyla çeviri edebiyatının yayıncılık alanı dışındaki başka bir boyutu da metne dahil ediliyor. Edi çevirdiği ya da editör olarak çevirmek için seçtiği metinlerin hikâyesinin yanına iş arkadaşı akademisyenlerin, öğrencilerin ve derslerin hikâyesini de eklemeye başlıyor. Böylece, dediğim gibi metnin hem yeknesaklığa düşme tehlikesi savuşturuluyor hem de yayıncılık tarihinin bir ayrıntısı daha anlatıya dahil ediliyor. Yayıncılık, akademi ve nihayet sonda bir vakfın kuruluşu hikâyesiyle metne yeni bir kanal daha açılmış ama bu vakıf kanalını genişletmeye Edi’nin ömrü yetmediği için metinde ayrıntılandırılamadan kalmış.
İshak Reyna’nın (yetişkinler için) ilk olmasına rağmen hiç de acemilik taşımayan romanı sırf anlatı zamanındaki ustalık açısından bile eleştirmenlerin/akademisyenlerin ilgisini çekebilirdi. Ancak Azınlık, belli ki çoğu İshak Reyna’ya yakın dar bir “azınlık” dışında dikkat çekmemiş gibi görünüyor. Dahası, tekniğindeki başarısı bir yana, sırf içeriği açısından bile daha yoğun bir ilgiye mazhar olabilirdi. Türkiye’de artık hiçbir dönemde olmadığı kadar çok çevirmen ve editör var. Günümüzde her geçen gün artarak peş peşe pek çok editörlük ve çeviri atölyesi açılıyor. Belli ki editör olmak isteyenlerin sayısında hızlı bir yükseliş var. Ancak bu yükselişin meslek edinmekle ilgili olduğunu, bu işin tarihine meraklı olunmadığını Azınlık’ın yeterince dikkat çekmemesine bakarak söylemek mümkün. Ayrıca son yıllarda editörlük alanına ilgiye benzer biçimde yayıncılık tarihine yönelen araştırmacı sayısında da önemli bir artış oldu. Yayıncılık tarihiyle uğraşanlar, editörler ya da çevirmenler açısından hayli önemli bir metin Azınlık. Son kırk yılın yayıncılık alanındaki değişimlerini “içerden” anlatmasıyla mutlaka daha yoğun bir ilgiyi hak ediyor. Zaten romanın kahramanı, deneyimli editör Edi de yazmaya başlarken en azından meslektaşlarının bu kitaba ilgi göstereceğini umut etmiş:
Şüphesiz önde gelen bir yayınevinde bunca yıl editörlük yapmış ve en azından ketumluğuyla tanınan birinin ‘giderayak’ neler yazdığı, meslekî çevreyle sınırlı olsa da bir ilgi uyandırmaya adaydır. (s. 12)
Azınlık adaylığa devam ediyor, hâlâ.
Önceki Yazı
Kapitalizmin enkazları ve matsutake’nin yolculuğu
“Antropolog Tsing'e göre matsutake mantarının hikâyesi küresel kapitalizmdeki çatlakları aydınlatabilir ve ekolojik yok oluş olasılığına dair farklı bir bakış açısına ulaşmamızı sağlayabilir. Kitap akademik bir nitelik taşımakla beraber, antropoloji, ekonomi politik, ekoloji, biyopolitika ve tabii ki mikoloji arasında salınıyor, edebi açıdan da gayet etkileyici.”