• HAKKINDA
  • YAZARLAR
  • YAZILAR
  • İLETİŞİM
  • DENEME
  • DOSYALAR
  • EDİTÖRDEN
  • ELEŞTİRİ
  • ENGLISH
  • HABERLER
  • HER ŞEY
  • İNCELEME
  • KİTAPLAR
  • PORTRE
  • SANAT
  • SİNEMA-TİYATRO-TV
  • SÖYLEŞİ
  • SORUŞTURMA
  • SPOR
  • TADIMLIK
  • TARTIŞMA
  • VİDEOLAR
  • EVVEL ZAMAN
  • VİTRİNDEKİLER

Toplumsal cinsiyet ideolojisi:

Genderqueer

“Kuir teorinin kurucusu olan Judith Butler, bu kitabıyla cinsiyet ve toplumsal cinsiyet kavramlarının bilindik anlamlarını alaşağı ederek cinsiyet ile toplumsal cinsiyet arasındaki ilişkiyi koparmaya, 'surda gedikler açmaya' girişmiştir.”

Judith Butler

KORHAN ALTUNYAY

@e-posta

ELEŞTİRİ

24 Temmuz 2025

PAYLAŞ

İkinci dalga feminizmle birlikte kullanılmaya başlanan “toplumsal cinsiyet” kavramına yeni bir boyut katan Judith Butler’ın, Türkçeye Ezgi Sarıtaş tarafından çevrilen ve Nisan 2025’te yayımlanan Kim Korkar Toplumsal Cinsiyetten? isimli kitabı, konuyla ilgili çalışmalar yapan araştırmacıların en fazla başvuracağı kaynaklardan biri olacak. Bu kitapta sözü edilen ve tüm eleştirilerin üzerine kurulduğu “toplumsal cinsiyet ideolojisi, toplumsal cinsiyet fantazması ve genderqueer” gibi kavramlara geçmeden önce, Judith Butler’ın daha önce yayımlanan kitaplarında “toplumsal cinsiyet” kavramına nasıl yaklaştığını anlatalım…

Judith Butler
Kim Korkar Toplumsal Cinsiyetten?
çev. Ezgi Sarıtaş
Metis Yayınları
Nisan 2025
320 s.

Toplumsal cinsiyete “heterenorm, performatif, cinsel kimlik” gibi kavramları merkeze alarak yaklaşan Butler için “eril” ve “dişil” kavramları –klasik toplumsal cinsiyet eleştirisinde olduğu gibi– jeopolitik ve kültürel kısıtlamalara göre belirlenmektedir (Butler, 2020:27) ve zaman içerisinde üretilerek tüm erkek ve kadınların kabul ettiği bir norm haline gelmektedir (Butler, 2020:62). Hiç de haksız değil aslında. Ataerkil bir düzenleme aracı olan toplumsal cinsiyet, anatomik cinsiyeti bireylerin cinsiyetini ve toplumsal rollerini belirlemeye yarayan bir araç olarak kullanılmaktadır. Doğumla birlikte atanan cinsiyete (biyolojik/atanmış cinsiyet) göre belirlenen bir yaşam biçimi bireylere dikte edilmekte, hayatları boyunca buna göre yaşamaları istenmektedir. Gender yani toplumsal cinsiyet, nasıl kadın ya da erkek olunacağını belirlemekte, bireylerin bu “Nasıl?” sorusunun cevabını düşünmeden yaşaması istenmektedir. Dolayısıyla seks yani cinsiyet bireysel bir inşa olmaktan çıkmakta, toplum tarafından kurulmakta ve kabullere göre dikte edilmektedir. Grosz’un da (2011:17) ifade ettiği gibi, toplumsal cinsiyetin performanslarla oluştuğunu düşünen Butler, denenerek, doğallaştırılarak ve bu sayede normalleştirilerek üretilen bir cinsiyet rejiminin ortaya çıktığını, bunun adının da “toplumsal cinsiyet” olduğunu ifade etmektedir. Performatifler, icra eden dünyaya gelmeden önce yaratılmıştır ve ortaya norm koymaktadır; bireyin performatifliklerle ilgili bir seçim lüksü yoktur.

Birey, bilinçdışına işlenmiş bir erkeklik ya da kadınlık anlayışına göre cinsiyetinin (!) gereklerini yerine getirmektedir (Butler, 2014a:330). Performatif olan her şey arz-ı endam etme biçimidir; toplumsal cinsiyet de arz-ı endam edildikçe sıradanlaşmakta, doğallaşmakta (!) ve norm haline gelmektedir (Butler, 2018:35). Heteronormatif yani heteroseksüel cinsel rejimin (toplumsal cinsiyet rejiminin) ortaya attığı ve uygulanmasını istediği normlar zaman içerisinde üretilmekte, üretildikçe kullanıma sokulmakta, kullanıma sokuldukça kabul edilip uygulanmaktadır. İşte bu, Butler’a göre toplumsal cinsiyetin performatifler yoluyla oluştuğunun en somut kanıtıdır. Bu anlamda toplumsal cinsiyet, performatifler ve koyduğu normlar yoluyla sadece kadınlık ve erkeklik rollerini belirlememekte, cinsel yaşama da müdahale etmekte, cinselliğin nasıl ve hangi suretle yaşanacağına dair kurallar koymaktadır (Butler, 2020:69).

Dolayısıyla, bireyler ataerkil düzende kendi bedenleri üzerinde tasarruf yetkisine sahip olamamaktadır (Butler, 2020:39). Butler’a göre fallogosantrik (penis merkezli) sistem tüm bunların merkezinde yer almaktadır (Butler, 2014b:60-61). Toplumsal cinsiyet erkek egemen kültürün toplumu oluşturan bireylerle ilgili her şeyi düzenleme merakının sonucudur.

Judith Butler, Kim Korkar Toplumsal Cinsiyetten? isimli kitabıyla bir ölçüde daha önce söylediklerini hem kabul etmiş hem de eleştirerek toplumsal cinsiyet kuramına yeni kavramlar eklemiştir. Yakın zamanda literatürde kullanılmaya başlanacağını tahmin ettiğim bu kavramlar etrafında Butler toplumsal cinsiyeti ideolojileştirerek olumlamış, toplumsal cinsiyet ideolojisinin karşısına da toplumsal cinsiyet fantazmasını koymuştur. Toplumsal cinsiyet fantazmasını, toplumsal cinsiyet ideolojisine karşı çıkan sağcı, muhafazakâr ve kimi zaman seküler feministleri eleştirmek için geliştirmiştir. Buna göre toplumsal cinsiyet fantazmasının, “mevcut iktidarların, yani devletlerin, kiliselerin, siyasal hareketlerin halkı hizaya sokma, sansürü kabul ettirme, korkunun da nefretin de dışsallaştırılıp kırılgan topluluklara yansıtılmasını sağlama amacıyla halkı sindirme yolu” (Butler, 2025:14) olduğunu söylerken, aslında ataerkil ve fallogosantrik toplumsal cinsiyet rejiminden söz etmektedir. Butler, Laplanche’a atıfla “fantazma” kavramını açıklamıştır:

(…) fantezi hayal gücünün ürününden, yani tümüyle öznel bir gerçeklikten ibaret değildir; temelinin ruhsal yaşamdaki öğelerin sözdizimine dayandığının anlaşılması gerekir. O halde fantezi, zihnin uydurması veya eşik-altı içerikte bir hayal ürününden ibaret değildir; hem bilinçdışı hem de bilinçli malzemeden beslenerek belli bir yapı ve düzene uyan arzu ve kaygıların düzenlenip oluşturulmasıdır. (2025:19)

Jean Laplanche

Görüldüğü gibi, fantazma bilinçdışı ve gerçeğin kesişim noktasında yer almakta, bilinçdışındaki fikir ve imajların gerçeğe dönüştürülmesini sağlamaktadır. Dolayısıyla ataerkil düzenin savunucuları toplumsal cinsiyeti bir hayal olarak kurgulayıp realize etmiş, ancak mütekamil bir düzenleme olarak kabul ettirememiştir. Bunu “toplumsal cinsiyet ideolojisi” kavramını açıklarken ortaya koyan Butler’a göre toplumsal cinsiyet karşıtı söylemler, “toplumsal teamüller” ve “ruhsal rahatsızlıklar” ile biçimlenmiştir (2025:17) ve bireylerin “gündelik tahayyülde bile” bedenleriyle ilgili söz söyleme imkânını elinden almıştır (2025:16). “Yeni oluşan toplumsal cinsiyet biçimleri” (2025:26) ifadesini kullanarak, ataerkil toplumsal cinsiyet rejiminde “eril” ve “dişil” olarak kategorize edilen cinsiyet normlarında gedik açarak trans, travesti, eşcinsel, biseksüel ve aseksüel gibi cinsiyet kategorilerinin de toplumsal cinsiyet ideolojisinde yer bulabileceğini söylemek istemiştir. Hiyerarşi karşıtı, hatta hiyerarşiyi yıkmaya yönelik bir girişim olarak değerlendirebileceğimiz bu tavır bir ölçüde yıkıcıdır, ancak post-yapısalcı bir bakışla konuya yaklaştığımızda, yıkıp yeniden kuran bir cephesinin de bulunduğunu söyleyebiliriz. Toplumsal cinsiyet ideolojisi “alışıldık o ikiliği aşan bir kimlik veya kendi kimliğini tayin etme (self-identification) yoluyla kurulan bir şey” (Butler, 2025:40) olarak görülmelidir ki, zaten kuir mücadele de bunu öngörmektedir. Butler toplumsal cinsiyet ideolojisini detaylandırırken “kuir (genderqueer)” kavramını da kullanarak, aslında meramını tam olarak aktarmıştır. Çevirmenin notuna göre genderqueer’i şu şekilde anlamak mümkündür: “İkili cinsiyet sınıflandırması dışında kalan toplumsal cinsiyet kimliklerini kapsayan spektrumu tanımlamakta kullanılan genel tabirlerden biri.” (2025:40)

Bireylerin kendi bedenlerine sahip olabilmesinin ne kadar önemli olduğunu belirten Butler, toplumsal cinsiyete tersinden yani kavramı kuirleştirerek yaklaşmış, bu kavramı yeniden kurmuştur. Bedenin bireyin mülkiyeti olduğunu, dolayısıyla bu mülkiyeti bireyin istediği gibi tasarruf edebileceğini, kendi belirledikleri bedenleriyle toplumda var olmak isteyen bireylere bir alan açılması gerektiğini, bu alanın cinsiyetlendirilmiş bedenlerden değil, cinsiyetini “eril, dişil, eşcinsel, travesti, trans, vs.” gibi kendisi belirleyen insanlardan oluşması gerektiğini anlatmak isteyen Butler, toplumsal cinsiyet ideolojisinin daha huzurlu ve herkesin kendini rahat ve güvenli hissedebileceği bir toplumsal alan oluşturabileceğini anlatmak istemektedir. Bu çerçevede Kim Korkar Toplumsal Cinsiyetten? kitabını yazmaktaki muradını şu sözlerle açıklamaktadır:

Bedenleri ikibiçimci ideallere uymaya zorlamaya çalışan cinsellik bilimi projelerine karşı çıkıyorum. Buna karşılık, çeşitli bilimsel paradigmaların toplumsal cinsiyeti spektrum veya mozaik olarak, onaylanmaya layık kanlı canlı bir karmaşıklık olarak düşünmemizi sağlayacak yolu nasıl sunduğunu da göstermeyi umuyorum. (2025:47)

Kuir teorinin kurucusu olan Judith Butler, bu kitabıyla cinsiyet ve toplumsal cinsiyet kavramlarının bilindik anlamlarını alaşağı ederek cinsiyet ile toplumsal cinsiyet arasındaki ilişkiyi koparmaya, “surda gedikler açmaya” girişmiştir.

Toplumsal cinsiyetin, fark edilsin ya da edilmesin tüm insanları kuşattığını, sadece kadınlık ve erkekliği değil, toplumun tamamını dizayn ettiğini ve günümüzde faşizmin araçlarından biri olduğunu gözden uzak tutmamak gerekmektedir. Kadın ya da erkek oluşu düzenleyen toplumsal cinsiyet fantazması kültürel, sosyal, bireysel ve cinsel alana müdahale etmekte, bireyleri belirli bir sınır içerisinde özgür bırakarak, onlara yaşam hakkını bu sınır içerisinde vermektedir. Oysa toplumsal cinsiyet ideolojisi ya da genderqueer, bedenlerin iktidarın mülkiyeti olmadığını, bedenleri ancak o bedenin sahibinin tanımlayabileceğini, aksinin açık bir hak gaspı olduğunu ortaya koymaktadır.

 

KAYNAKÇA

Judith Butler, Bela Bedenler, çev. Cüneyt Çakırlar, Zeynep Talay, Pinhan Yayıncılık, İstanbul, 2014.

Judith Butler, Cinsiyet Belası-Feminizm ve Kimliğin Altüst Edilmesi, çev. Başak Ertür, Metis Yayınları, İstanbul, 2014.

Judith Butler, Biziz, Halk! Toplanma Özgürlüğü Üzerine Düşünceler, çev. Ferit Burak Aydar, Koç Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2018.

Judith Butler, Çöz(ül)en Cinsiyet, çev. Barış Engin Aksoy, Monokl Yayınları, İstanbul, 2020.

Judith Butler, Kim Korkar Toplumsal Cinsiyetten?, çev. Ezgi Sarıtaş, Metis Yayınları, İstanbul, 2025.

Elizabeth Grosz,  “Deneysel Arzu: Queer Öznelliğini Yeniden Düşünmek”, çev. Erkan Ünal, Cogito-Cinsel Yönelimler ve Queer Kuram, 2011, S. 65-66, s. 7-37.

Yazarın Tüm Yazıları
  • gender
  • Judith Butler
  • Kim Korkar Toplumsal Cinsiyetten?
  • queer
  • toplumsal cinsiyet

Önceki Yazı

DENEME

Annem, Sarah Kane ve Carol Ann Duffy

Paramparça'da tarihsel perspektifle erkeklerin kendilerini yok etme dürtüsünü ele alan Sarah Kane ve Âlem’in Karısı'nda tarihsel yükü trajediyle değil, alayla, serbest nazımla, gündelik dille, doğal bir akış içinde işleyen Carol Ann Duffy...

MİLÂT ÖZÇELİK

Sonraki Yazı

TARTIŞMA

Önyargı olarak muhayyile

“İnsanın özü yoktur, tarihi vardır. İnsanı insan kılan şey, onu var eden, yaşatan tarihidir. Yani bir şeylerin benimsenmesi demek, o şeylerin duyarlığını, o duyarlığı meydana getiren unsurları da bütünüyle yüklenmek demektir.”

MUSTAFA GAZİ
  • P24 Logo
  • Hakkında
  • İletişim
  • Facebook
  • Twitter
  • Instagram

© Tüm hakları saklıdır.
Designed by Katalist