Haftanın vitrini – 16
Yeni çıkan, yeni baskısı yapılan, yayınevlerince bize gönderilen, dikkatimizi çeken; okumak ve üzerine yazmak için ayırdığımız bazı kitaplar: Arkada Yaylılar Çalıyor / Aziz İnsanlık / Baron Bagge / Defneler Kesildi / Devrim / Empusyon / Erkeksiz Kadınlar / Feminizm ve Polisiye / Gök-Türk Çağında İklim Krizi / Metafor


Arkada Yaylılar Çalıyor
Holden Kitap
Nisan 2024
152 s.
“Arkamda yaylılar çalıyor. Biri bir filmde ya da dizide gururla yürüdüğünde çaldığı gibi. Hep hüzünlü şeyler çaldığını bildiğim yaylılar, ben gülümserken bambaşka duyuluyor. Sonunda hüzünlü şeyler çalmadıkları için mi gülümsüyorum, yoksa gülümseyebildiğim için mi hüzünlü şeyler çalmıyorlar?”
Melikşah Altuntaş ilk kitabı Arkada Yaylılar Çalıyor’da kayıpların yasını tutmaya, kördüğüm ilişkilere, günlükler üzerinden iletişim kuran anne ve çocuklara, sorunlu baba-oğul ilişkilerine dair öyküleri bir araya getiriyor. Yer yer özkurmaca ile flört eden hikâyeler, yaşamın tüm karanlığının içine gizlenmiş olan hayatta kalma arzusuna doğru yol alıyor.
Bütün ölümlere, terk edişlere, kayıplara ise zamanı sımsıkı tutmak isteyen alelade fotoğraflar eşlik ediyor. Sayfalar elimizin altından akıp giderken Altuntaş, hüzünlü vedaların arkasında usul usul çalan yaylılara işaret ediyor.

Aziz İnsanlık
İletişim Yayınları
Nisan 2024
272 s.
“Herkes hayat dediğimiz, sonraları tarih olan bir süzgeçten geçiyor. Kuşaklar arasında süzgeç farkı var. Acaba yazarın metinleri, tarihsel akışın neresine denk düşüyor, nasıl etkileniyor, düşünüş ve ifade biçimi nerelerden süzülüyor?”
Aziz İnsanlık'ta İlhami Algör'ün kitaplardan yola çıkıp bir metnin diğer metinlerle, yazarlarla ve okurlarla kurduğu ilişki üzerine düşünen yazıları bir araya geliyor. Bu yazılar, politikadan gündelik hayata, sinemadan tarihe geniş bir alana da uzanıyor sıklıkla. Kitapların temas ettiği her şeyle bir ilişki kuruyor. Böylece, düşünceyle gündelik hayat arasındaki alışverişin sanılanın aksine daha kuvvetli olduğunu gösteriyor: Üstelik sıkıcı olmadan, hayatın dışına, teoriye taşmadan, bir ayağını hep sokağın içinde tutarak...

Baron Bagge
çev. Regaip Minareci
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Nisan 2024
112 s.
Alexander Lernet-Holenia, modern Avusturya edebiyatının en önemli yazarlarından biridir. Ölüm ve yaşam, gerçeklik ve fantezi arasındaki çizgide ustalıkla gezindiği, gerçekdışı deneyimlerin gerçekliğe müdahale ettiği yapıtlarında yarattığı büyülü “öbür dünya” atmosferi, ona edebiyatın “büyücüsü” olarak haklı bir ün kazandırmıştır. Jorge Luis Borges ve Stefan Zweig gibi yazarların da hayranlığını kazanan Lernet-Holenia, 1936 yılında yayımlanan Baron Bagge adlı novellasında, Birinci Dünya Savaşı’nda orduda süvari subayı olarak görev yapan Avusturyalı genç bir aristokratın akıl sır ermez deneyimini anlatır. Baron Bagge’nin de mensubu olduğu bölük, ruhsal dengesi bozuk komutanından bir köprüye saldırma talimatı alır. Bu saldırının onları Ruslarla burun buruna getireceğine dair hiçbir kuşku yoktur. Ancak sonrasında her şey esrarengiz bir havaya bürünür. Bu kitapta Lernet-Holenia ile Stefan Zweig’ın birbirlerine yazdıkları mektupların yanı sıra yazarın yaşamını ve aile geçmişini kendi sözcükleriyle anlattığı kısa otobiyografisini de bulacaksınız.

Defneler Kesildi
çev. Gözde Koca
İthaki Yayınları
Mart 2024
104 s.
İnsanın bir içdünyasının olduğunu ve bu dünyayı dolduran gürültülerin neler olduğunu 20. yüzyılın modernist edebiyat yapıtlarıyla öğrendik, ama öncüler 19. yüzyıldaydı; Daguerréotype fotoğraf için neydiyse James Joyce için de Édouard Dujardin öyleydi. Sembolist edebiyatın bu önemli ismi, 1887’de küçük bir dergide 25 yaşındayken yayımlattığı Defneler Kesildi metninde sessiz sedasız bu gürültüyü yakalamıştı, James Joyce ve çağdaşlarına kalan ise bu tekniğin etkisini kuvvetlendirip okura gümbür gümbür modern insanın aklını açması olacaktı.
Bir yıldıza tutulan genç bir adamın kafasının içinde altı saat boyunca olagelenlerin titiz bir anlatımı gözler önüne seriliyor Defneler Kesildi’de. Bir opera sanatçısının şarkısının sözleri eşliğinde başlayan bu aşkın insana yaşattıklarının, düşündürttüklerinin, hayattaki her şeyi nasıl bastırdığının ve kaptırıp nerelere kadar yönelttiğinin öyküsü ortaya çıkıyor. Aşkla sanatın kesiştiği bir minör mucize…

Devrim: Bir Entelektüel Tarih
çev. Osman S. Binatlı
Ayrıntı Yayınları
Nisan 2024
304 s.
Bu kitap on dokuzuncu ve yirminci yüzyıl devrimlerinin tarihini, başka birçoğunun yanı sıra Marx’ın “tarihin lokomotiflerini”, Aleksandra Kollontay’ın cinsel açıdan özgürleşmiş bedenlerini, Lenin’in mumyalanmış bedenini, Auguste Blanqui’nin barikatlarını ve kızıl bayraklarını, Paris Komününün Vendôme Sütununu yıkışını da içeren bir “diyalektik imgeler” takımyıldızı oluşturarak yeniden yorumluyor. Marx ve Bakunin’den Luxemburg ve Bolşeviklere, Mao ve Ho Şi Minh’ten José Carlos Mariátegui, C.L.R. James ve Güney’in diğer isyankâr ruhlarına, dışlanmışlar ve paryalar olarak çeşitli devrimci entelektüel profilleri çizerek teorileri, onları ayrıntılandıran düşünürlerin varoluşsal güzergâhlarıyla bağlantılandırıyor. Ve son olarak, devrim ile komünizmin yirminci yüzyılın tarihini bu denli derinden biçimlendirmiş olan iç içe geçişini çözümlüyor.
“Parlak ve güzel. Artık bu kitap var, onsuz nasıl yapabilmişiz bilmek zor.”
–China Miéville
“Anıtsal bir başarı ve günümüz solu için bir mihenk taşı olmalı. Karşısına çıkan zorlu tarihle yüzleşmeden kapitalizmin ötesinde bir gelecek inşa edemeyiz.”
–Neil Vallelly, Jacobin
“Capcanlı bir üslupla yazılmış, çarpıcı ayrıntılarla ve keskin teorik içgörülerle dolu…”
–Hannah Proctor, Radical Philosophy
“Yazar ile konunun mükemmel bir ortaklığı! Enzo Traverso siyasi tahayyülde devrimlerin kavramlarının ve imgelerinin zihin bulandıran varlığının ustalıkla ifade edilmiş bir değerlendirmesini bize sunmakla en yetenekli Marksist akademisyendir. Şaşırtıcı akademik uzmanlığı, çok sayıda son derece ilginç aktörün ve düşünürün yanı sıra on dokuzuncu ve yirminci yüzyıldan zengin bir malzeme dokusunu açığa çıkarmak üzere çarpıcı bir zarafetle sergileniyor. Devrim sofistike ve esnek yorumlarıyla anıtsal bir ilerlemedir; kitap aynı zamanda bir romancının anlatım gücü ve dramatik coşku konusundaki yeteneğiyle tamamlanan, ferahlatıcı derecede kesin, titizce derli toplu bir anlatım sanatında ustaca bir performanstır.” Alan Wald, H. Chandler Davis Collegiate Professor Emeritus, University of Michigan “Devrimlerin imgeleri üzerine bu parlak deneme, bu konudaki geniş tarihyazımsal yazında eşdeğeri olmayan biricik bir deneydir. Marx’tan, Troçki’den ve Walter Benjamin’den esinlenerek, geçmişi aydınlatan lambalar işlevi gören bir diyalektik imgeler montajı olarak inşa edilmiştir. Kendi kuşağının muhtemelen en yetenekli tarihçisi olan Enzo Traverso “evrensel meta şeyleşmesi ahtapotu” olarak adlandırdığı şeye karşı düşmanlığını gizlemiyor; geçmiş devrimleri idealize etmeden, bu büyüleyici ve heterodoks araştırma eserinde tarihsel deneyimin belleğini muhafaza etmek istiyor. Benjamin’i alıntılayarak: Geçmişin üzerimizde sahip olduğu iddiayı görmezden gelemeyiz…”
–Michael Löwy

Empusyon
çev. Neşe Taluy Yüce
Timaş Yayınları
Nisan 2024
352 s.
Eylül 1913. Birinci Dünya Savaşı arifesinde tüberkülozdan mustarip Mieczysław Wojnicz tedavi amaçlı Görbersdorf kasabasındaki bir sağlık merkezine, Avrupa’nın dört bir yanından hastaları ağırlayan Beyler Konukevi’ne gelir. Her gün hastalarla yemek salonunda toplanıp dönemin büyük meselelerini tartışırlar: Savaş çıkacak mıdır? Monarşi mi yoksa demokrasi mi daha iyidir? Şeytanlar var mıdır? Kadınlar doğuştan aşağı varlıklar mıdır? Bu sırada konukevinde ve çevresinde tuhaf şeyler ardı ardına yaşanmaktadır. Birileri ―ya da bir şey― onları izliyor, bu kapalı dünyaya sızmaya çalışıyordur. Erkekler konukevinin çevresinde yaşanmış tuhaf olayları dinledikçe günbegün korkularına yenik düşerler. Wojnicz hem kendi gerçeklerini hem de dört yanını kuşatan uğursuz güçlerin gizemini çözmeye çalışırken onların bir sonraki hedeflerini çoktan seçtiklerini fark etmez.Olga Tokarczuk okurunu ilk sayfasından itibaren yükselen ritmi ve gerilimiyle merak uyandırıcı, büyülü ―yer yer rüya gibi― bir yolculuğa çıkarırken insan varoluşunun temel sorunlarını ve toplumsal cinsiyet rollerini masaya yatırıyor. Büyülü Dağ’ın yayımlanmasından bir asır sonra Olga Tokarczuk, Thomas Mann’ın topraklarını yeniden ziyaret ediyor ve doğa-insan, yaşam-ölüm gibi izlekleri felsefesiyle harmanlayarak bu topraklara sahip çıkıyor.
Empusyon, Olga Tokarczuk’un Nobel Ödülü’nden sonra merakla beklenen ilk romanı…
“Muhteşem bir yazar.” ―Svetlana Alexievich
“Tokarczuk ile birlikte, Nobel sadece bir kadın yazarı seçmedi, yüzyılının sesini seçti. Olga Tokarczuk, şiirsel üslubu ve akılda kalan hikâyeciliğiyle dönemine iz bırakan bir yazar.”
―Didier Jacob, L’Obs
“Empusyon, sadece kadın şovenizminin bir eleştirisi olarak değil, aynı zamanda modern toplumlarda dayatılan toplumsal cinsiyet rolleri aracılığıyla insanları hâlâ damgalayan baskı biçimlerinin bir eleştirisi olarak da okunabilir. Bu roman, okuru kendini güvende hissetmeye alışkın olduğu alanların çok ötesine taşıyan bir hayal dünyasına davettir.”
―Onet Kultura

Erkeksiz Kadınlar
çev. Yıldız Uysal
Can yayınları
Tahran’ın eteklerindeki yemyeşil bir bahçede birlikte yaşamak için farklı hayatlardan gelen; aralarında orta yaşlı varlıklı bir ev kadını, bir fahişe ve bir öğretmenin de bulunduğu beş kadın ve iç içe geçen kaderleri…
Kadın özgürlüğünü tasvir ettiği için İran’da yayımlandıktan kısa bir süre sonra yasaklanan Erkeksiz Kadınlar, çağdaş İran’daki yaşamın güçlü bir alegorisi. Yakın İran tarihinden izler taşıyan bu unutulmaz roman okurları toplumsal cinsiyet, ahlak, ölümlülük, şiddet ve ilişkiler üzerine düşünmeye davet ederek aile ve toplumun dar sınırlarından kaçan kadınları betimliyor ve erkeklerin olmadığı bir dünyada yaşayacakları bir gelecek hayal ediyor.
“Parsipur cesur, yetenekli bir kadın ve hepsinden önemlisi büyük bir yazar.”
–Marjane Satrapi
“Parsipur, bu büyüleyici, güçlü kısa romanda hem fabl hem de tartışma tekniklerini kullanarak geleneksel İran cinsiyet ilişkilerine karşı protestosunu sürdürüyor.”
–Publishers Weekly

Hazırlayanlar: Ahmet Ümit, Seval Şahin, Didem A. Büyükarman
Katkılar:
Bülent Çağlakpınar, Didem A. Büyükarman
Hacire Aktaş, Elçin Poyrazlar, Feryal Saygılıgil,
Abdullah Ezik, Nedret Öztokat Kılıçeri, Selin Gürses Şanbay, Sinem Şahin , Suat Duman, Tuna Kiremitçi
Yaprak Öz
Sanat Kritik
Nisan 2024
238 s.
Ahmet Ümit, Seval Şahin ve Didem A. Büyükarman tarafından yayına hazırlanan Feminizm ve Polisiye, Türkçe yazılan polisiye edebiyatı farklı bakış açılarıyla ele almak üzere 16-17 Eylül 2022 tarihlerinde Aynalıgeçit’te gerçekleştirilen “Cinai
Muhabbetler” başlıklı konuşma dizisinin yayını olarak gün yüzüne çıktı.
Türkçe polisiyenin kadın kahramanlarını, kadın yazarlarını ve bu edebiyattaki kadınlığı ele alan kitapta Bülent Çağlakpınar, Didem A. Büyükarman, Hacire Aktaş, Sinem Şahin, Nedret Öztokat Kılıçeri, Selin Gürses Şanbay, Feryal Saygılıgil ve Abdullah Ezik’in makaleleri bulunuyor. Ahmet Ümit moderatörlüğünde, günümüzün önde gelen polisiye
yazarları Elçin Poyrazlar, Suat Duman, Tuna Kiremitçi ve Yaprak Öz’ün “Polisiyede Kadın Kahramanları Yazmak” başlıklı panel çerçevesinde yaptıkları konuşmalar da kitapta yer alıyor.

Klimatoloji ve Çin Kaynaklarında
Gök-Türk Çağında İklim Krizi
Kabalcı Yayınları
Nisan 2024
184 s.
Gerek buz çekirdekleri gerekse ağaç halkaları üzerinde yapılan çalışmalar, VI. ve VII. yüzyıllarda beş ayrı büyük volkan patlaması yaşandığı ve dünyanın kül bulutuyla kaplandığını göstermiştir. Bunların Çin kaynaklarında tespit edilebilen yaz mevsiminde kar yağışı, kuraklık ve kıtlık gibi sonuçları Gök-Türk tarihinde yaşanmış siyasi krizlerle senkronizedir.
Yaklaşık 536-700 yılları arasında yaşanan bu küresel soğuma dönemine iklim tarihi literatüründe “Geç Antik Küçük Buzul Çağı” adı veriliyor. Elinizdeki çalışma, bu süreçte gerçekleşen iklim krizlerinin dönemin hâkim bozkır imparatorluğu olan Gök-Türk Kağanlığı’nı kuruluşundan yıkılışına dek ne ölçüde etkilediğini inceliyor.

Metafor
çev. Serkan Doğan
Vakıfbank Kültür Yayınları
Şubat 2024
428 s.
Metafor dediğimiz şey nedir? Bu kitapta sunmaya çalıştığım iddialar ve verdiğim örnekler, “metafor”un tek, evrensel, tarihdışı bir tanımının olmayacağı gerçeğine işaret eder. Metafor, çeşitli zamanlarda ve çeşitli kültürlerde metaforun ne şekilde algılanmış olduğudur sadece. Bununla beraber, herhalde bu kavramı bu denli kifayetsiz bir vaziyette de bırakacak değiliz. “Metafor” ifadesinin, genellikle dilin bir hususiyetini veya belki de doğasında olan bir niteliğini simgelemek için kullanılmış olduğunu söyleyebiliriz. Bu, sürekli olarak kendisini aşan veya yayılıp serpilen bir niteliktir. En basit kelimeler bile (“kafa”, “ev”, “hayvan” gibi) bir ölçüde bağlama göre seçilebilecek olan ve kolay kolay reddedilemeyen veya kaçınılamayan alt anlamlara sahiptirler. Metafor, belki de kelimelerin bir başlarına bırakılamayacaklarını gösteren başlıca işarettir…
David Punter’ın Metafor kitabı, metafor kavramının edebiyat, dil, kültür ve düşünce üzerindeki etkisini derinlemesine inceliyor. Kitap, metaforun tarihsel kökenlerini ve farklı kültürlerdeki rolünü ele alırken; edebî teori, felsefe, psikanaliz ve postkolonyal çalışmalarla olan ilişkisini inceliyor ve bu incelemelerini hem Batı hem de Doğu edebiyatından örneklerle zenginleştiriyor. Eserde, metaforun sadece dilbilimsel bir öge olmakla kalmayıp, aynı zamanda kültürel ve siyasi anlatıları şekillendirmedeki rolüne de dikkat çekiliyor. Akademik derinliği ve kapsamlı analizi ile Metafor; dil, edebiyat ve kültürel çalışmalar alanında önemli bir başvuru kaynağıdır. Bu çalışma, metaforun dilimizdeki ve düşünce yapımızdaki yerini yeniden değerlendirirken, okuyucuya zengin teorik perspektifler sunuyor.
Önceki Yazı

Okumayı sevdiren kitaplar – 2
Henüz okuma yaşına gelmemiş çocuklara da okumayı sevdirebilen, ilkokul çağındaki çocukları mesteden kitaplardan küçük bir derleme: Kitapları Seven Çocuklar / Yalınayak Bernd / Müzede Çok Komik Şeyler Oldu / Kaybolunca Nereye Gideriz / O Kaşık / Bizim Evin Halleri / Ninesinin Şifacısı / Birileri / Veda / Kahraman Postacının Gizli Planı
Sonraki Yazı

Haftanın vitrini – 15
Yeni çıkan, yeni baskısı yapılan, yayınevlerince bize gönderilen, dikkatimizi çeken; okumak ve üzerine yazmak için ayırdığımız bazı kitaplar: Amida’nın Ruhu / Çığlık / Dil ve Kültür / Dirlik Düzenlik Apartmanı / Homo Imperfectus / Hukuk ve Marksizm Rehberi / Kazkafanın Kitabı / Otelde Bulunmuş Kitap / Pek Kronolojik Olmayan Hayatımız / Yunan Vampir Şarka Gidiyor