Haftanın kitapları – 52
K24'te yılın son vitrini... Yeni çıkan, yeni baskısı yapılan, yayınevleri tarafından bize gönderilen, dikkatimizi çeken; okumak ve üzerine yazmak için ayırdığımız bazı kitaplar: Bergama Vapuru / Cumhuriyet Fikri / Gelecek Tarihtir / Hayatı Yeniden Kurmak / İstanbul Hikâyeleri / Kitap Tekerleği / Sessizlik Çağı / Sınırları Aşan Dilbilim / Sürgün Sanatı / Violeta
“İşte ben böyleyken aradı ve nasılsın diye sordu. İyiyim, dedim. İyi olduğuna çok sevindim, dedi.
Oysa iyi değildim. Özlüyordum. Onu ve kendimi.
Ayak başparmağı diğer parmağından kısaydı ve ayaklarını beğenmezdi. Kapalı ayakkabılar giyerdi sürekli. Beğenmediği yerinden öperdim. Hayır, öyle kendini iyi hissetsin filan diye değil. Her şeyin bu kadar basmakalıp olduğu bir dünyada onun güzel nişanıydı ayakları. Gerçekten severdim.
İstedim ki o da beni böyle sevsin. Kamburumdan öpsün beni. Biraz dik dursana hayatım demesin. Şu gözlüklerden kurtulalım, lazer yaptıralım sana demesin. İstedim.”
Genç kuşak öykücüleri arasında kendine yer edinen yazarlardan Onur Çalı. Denemeleriyle olduğu kadar öyküleriyle, öykülerindeki abartısız, yalın dille, kurduğu minimalist atmosferle dikkat çekiyor. Yarattığı küçük evrenlerdeki kişiler içimizden birileri oluyor hep; sıradan kişiler, duygularıyla, tepkileriyle, tuhaflıklarıyla… Bazen yapamadıklarımızı yapıyor, hissettiklerimizi eyleme dönüştürüyorlar, gerçekten ya da iç dünyalarında.
Bu kitaptaki seçme öykülerin bazıları daha önceki kitaplarında yer almış, bazıları ise henüz kitaplara girmemiştir. Onur Çalı’nın öykü dünyasının penceresinin hep açık kalmasını diliyoruz.
Düşüncenin özgürlüğüyle birlikte o düşüncenin canlılığı ve sürekliliği esastır. Özgürlük, eşitlik ve adaletin önce düşüncede soyut olarak ortaya koyulması, sonrasında dayanışma, kardeşlik ve ortaklıkta somut bir belirlenim alması, devrim fikrinde ve bunun bir tezahürü olan cumhuriyette yankısını bulmuş, geri döndürülemez bir fikrin tarih-üstülüğü, tarihsel belirlenimler kazanmasıyla kendi bedenini oluşturmuştur. Cumhuriyet’in 100. yıl dönümünde farklı veçheleriyle ve eleştirel anlamda bu sürekliliğe ve kopuşa tanıklık etmek istiyor, düşünceyi bir adım ileriye götürmek suretiyle gerçekliği şekillendir-meye çabalıyoruz.
“Gerçek cumhuriyetin özgürlüğünün ne olması gerektiği, sermaye egemenliğinin özgürlüğü yıkıcı, yanılsatıcı, yabancılaştırıcı gücünü alt etmek gerektiği bilinciyle zihinlerde yaşıyor ve kavga konusu olmayı sürdürüyor.”
–Arif Çağlar
Vladimir Putin’in çoksatan biyografisinin yazarı, usta gazeteci Masha Gessen, Rusya’nın bir nesil içinde nasıl daha sert ve karşı konulmaz yeni bir otokrasi türüne teslim olduğunu gözler önüne seriyor.
Ödüllü gazeteci Gessen, son zamanlarda Rusya’yı sarsan olayları ve dinamikleri benzersiz bir bakış açısıyla ele alarak bu kitapta demokrasinin şafağı olması beklenen dönemde doğan dört kişinin hayatlarını konu ediyor. Bazıları yeni Rusya’nın mimarlarının çocukları ve torunları olan bu kişilerin her biri girişimci, aktivist, düşünür ve yazar olarak yepyeni umutlarla yetişkinliğe adım atıyor.
Dahası Gessen, onları perişan edecek olan rejimin entrikalarına ve eski Sovyet düzeninin günümüzün mafya devleti biçiminde yeniden ortaya çıkmasını sağlayan anlayışa karşı bir yol çiziyor. Güçlü ve güncel bir kitap olan Gelecek Tarihtir, günümüz ve tüm zamanlar için uyarı niteliğinde bir çalışma.
Hayatı Yeniden Kurmak, kimi anaakımla bağını koruyarak kimi ondan koparak kendi patikasını açmış yazarların anlatı üzerine düşünmelerinin izini sürüyor. Anlatının hem yaşamla ilişkisinin süreklilik içindeki değişimlerini hem kendi içindeki dönüşümlerini tartışmaya açıyor.
Karşılaşmalar alanı olarak anlatının sınır boylarında gezinen yazarların dünyayı, yaşamı yeniden anlamlandırma olanaklarını, olasılıklarını düşündürürken edebiyatın-yazının kendimizi ve birbirimizi duyabilmenin mekânı olduğunu hatırlatıyor.
Edebiyatın var olanın, verili olanın çemberinden yaşamı çıkarıp yok sayılan, görmezden gelinen ve unutulanların hafıza mekanına dönüşebilme gücünü yazarların yazma tecrübeleri ile yansıtıyor.
“Bunlar, tarihten çıkarılmış küçük küçük sahneler, portrelerdir. Modeller hakikidir, şahıslar uydurma değildir. Hadiseler, yazdığım gibi cereyan etmiştir. Fakat bunlar, bir fotoğrafla çekilmiş değil, fırça ve boya veyahut kalemle yapılmış resimlerdir. Öyle zannediyorum ki, bu resimler, gençler ve halk için faydalı olabileceği gibi ‘cemiyet ilmi’nin de işine yarayabilecektir.”
Reşad Ekrem Koçu’dan birbirinden renkli insan hikâyeleri: sultanlar, şehzadeler, tulumbacılar, dalkavuklar, cadılar, köçekler, cellatlar; mekânları saraylar, batakhaneler, kahveler, meyhaneler ve hiç eksik olmayan aşklar, kavgalar, yasaklar…
Bu bir kitap değildir!
Enis Batur’un kaleminden kitaplara, kütüphanelere, yazı tarihine dair metinler okumaktan zevk alan okurlar için "o soydan" yeni bir halka Kitap Tekerleği...
Bu bir kitap değilse, nedir? Kalemini kitaplarla bileyen bir yazar icin feleğin çemberi mi? Ömrü yayıncılıkla geçen bir yazar için hayatın çarkı mı? Bir gözünde yazı ve kitap tarihi için "Minyatür Kitap Ansiklopedisi", bir gözünde Enis Batur'un "Asal Kitaplık"ı, bir gözünde "Arkakapak Yazilari" antologyası, bir gözünde "Kütüphane Söyleşileri", bir gözünde Kitap Evinin "arka hikâyesi"...
Mümkün olsaydi, tekerlek halinde basılabilseydi; o zaman formunu bulabilecek bir calışma-k-lar-kitabı. Enis Batur, Kitap Tekerleğini okurlar için söyle bir çeviriveriyor...
"_birden kör edici bir ışık kaplıyor içerisini."
“Arkadan bağladığın başörtün kayıp gitmiş, örgülü saçın savruluyordu rüzgârda... Hele gözden yitip gittiğin dağın yamacından dörtnala gelip duruşun, şaha kalkan atın yularını çekip yanımızdan tekrar uzaklaşışın, beni görmeyişin... Yüzün başka bir yüzdü, üzenginin üzerinden doğrulup öne eğilişin, ışık vurmuştu çizmelerinin üzerine, hele ki kahkahan... Sonra bir tur daha atıp inişin, duruşun... Seni anlamak için çıktığım anılar yolculuğundaki ilk durak hep bu oldu.
Anne, kimsin sen?”
Orta Asya’dan başlayan, Türkiye’ye uzanan, dünyanın farklı coğrafyalarına yayılan, sonu gelmeyen bir kaçış... Gidişlerin ardından başlayan sessizlik çağları... Geçmişi hayatları boyunca taşıyan, çocuklarını “dünyanın nerelisi” yapacağını, nereye ait olduklarını bilemeyen, arayış içindeki insanlar...
Sofya Kurban, Sessizlik Çağı’nda, sürgünlüğü, Türkî dünyayı, bitmeyen kaçışı tüm sarsıcılığına rağmen, umuda her daim yer açarak usulca anlatıyor. Yaşanmışlıklarını içtenlikle öyküleştiriyor.
Bilim dünyasında yenilik ve değişimleri paylaşabilmek, izleyebilmek ve tartışabilmek için anadilinde üretilmiş bilimsel yazılardaki bilgilerin yine anadili konuşucularınca kavranması ve bu yolla başka bir üretim sürecinin başlatılması gerekmektedir. Bunun ilk basamağı da derinlikli anlamakla ilerlemesi beklenen bilimsel düşünme sistematiğinin kendi kendinelik değeri çerçevesinde aracısız olarak gerçekleşmesidir. Bu doğrultuda, elinizdeki kitapta ayrı bir alan olarak ortaya çıkmasından bu yana yalnızca kendi sınırlarını değil, ilişkili olduğu diğer disiplinlerin de sınırlarını aşan ve birçok alanın ortak paydasında konumlanan Dilbilim, geniş oylumlu alt alanlarıyla ele alınmaktadır. Tüm bölümler ilgili alanın ne olduğu, tarihçesi, temel terim ve kavramları, amaçları, neden böyle bir alanın bulunduğu, alandaki başat ve güncel araştırmalar, kuramsal/genel dilbilime katkısı/alana yönelik bulguların dil kuramları açısından nasıl yorumlanabileceği, alanın -varsa- türleri ve/ya alt ulamlarının neler oldukları gibi pek çok bilgiyi içinde barındırmaktadır. Deyim yerindeyse çölde vaha niteliği taşıyan bu kitap yalnızca dilbilim araştırmacılarına değil, verili olanla verili olmayanı anlama serüvenine eşlik etmek isteyen tüm okurların zihinsel kavrayışlarına yol gösterecek bir kaynaktır.
“İyi işlenmiş bir bilim, iyi kurulmuş bir dilden ibarettir.” –Condillac
Henüz bir çocukken dünyanın altını üstüne getirmeye ve savaştan döndükten sonra Penelope’siyle birlikte bu hayalini gerçekleştirmeye karar veren John Freely’nin o destansı hikâyesini okuyoruz bu kitapta. Homeros’un Odysseia’sı ile kendi gönüllü sürgünlüğü arasında bir köprü kuran yazar bizi Brooklyn, İstanbul, Atina, Venedik, Londra ve nice şehirde bir yolculuğa çıkarıyor. Sürgün Sanatı, bir hayaller, hayatlar ve yitip giden güller kitabı.
“Ziyadesiyle ilgi çekici ve pek iyi kaleme alınmış bir otobiyografi.”
–Robert Carver
“Kendi deyimiyle her daim ‘rüzgâra karşı yelken açan’ John Freely, İstanbul ve Atina’nın yorgun şehirlere dönüşmeden önceki altın çağlarına dair muhteşem bir portre sunuyor.”
–Philip Mansel
“Bu kitabı okumanın tek tehlikesi, böylesine büyüleyici bir hayata gıpta etmek olacaktır.”
–Stephen Kinzer
Violeta, 1920 yılının fırtınalı bir gününde, beş oğlu olan bir ailenin ilk kızı olarak dünyaya gelir. Daha doğduğu andan itibaren olağanüstü olaylar hayatına damga vurur: Birinci Dünya Savaşı’nın etkileri hâlâ hissedilmektedir, İspanyol gribi Güney Amerika kıyılarına çoktan ulaşmıştır.
Violeta, sadece Violeta'nın yıkıcı kalp kırıklıkları ve tutkulu ilişkilerle, yoksulluk ve zenginlikle, korkunç kayıplar ve muazzam mutluluklarla dolu yüz yıllık yaşamının değil; aynı zamanda asırlık bir tarihe tanıklık eden kadın hakları mücadelesi, zorbaların yükselişiyle düşüşü ve sonuçta bir değil iki pandeminin şekillendirdiği hayatının öyküsüdür.
Unutulmaz tutkusu, kararlılığı ve mizah anlayışı nedeniyle ömür boyu büyük değişimler yaşayan bir kadını anlatan Allende, okurlarını bir kez daha hem büyüleyici hem de dokunaklı bir destanla baş başa bırakıyor.
Önceki Yazı
“Dünyada Türkler ve Ermeniler yok; dünyada iyiler ve kötüler var.”
“Hasretin gerçekliğiyle savrulurken dilinden, dili bellediği Türkçeden hiç uzaklaşmıyor Ozinian. Kökler ve Kanatlar’ı okuyanların öğreneceği şeylerden biri de 'Türkçe Sadece Türklerin mi?' başlıklı birkaç sayfalık yazıda, yeni başlayanlar için Ermeniler ile Türkçenin ilişkisi tarihi olacak.”
Sonraki Yazı
Nurdan Gürbilek’in son kitabı üzerine:
Örme ve gülme biçimleri
“Bir Gürbilek denemesinin ilk göze çarpan vasfı sükûnetidir. Her şeyden önce sakin metinlerdir bunlar. İlmek ilmek örülmüş, göz nuruyla nakşedilmiş dokuları hemen hissedilir. Bu sebeple onuncu kitabının ana başlığı epeyce manidardır... Örme Biçimleri evcilleştirilmiş, teskin edilip sakinleştirilmiş fragmanlardan müteşekkildir.”