• HAKKINDA
  • YAZARLAR
  • YAZILAR
  • İLETİŞİM
  • DENEME
  • DOSYALAR
  • EDİTÖRDEN
  • ENGLISH
  • GASTRONOMİ
  • EVVEL ZAMAN
  • HABERLER
  • HER ŞEY
  • KİTAPLAR
  • KRİTİK
  • PORTRE
  • SANAT
  • SİNEMA-TİYATRO-TV
  • SÖYLEŞİ
  • SORUŞTURMA
  • SPOR
  • TADIMLIK
  • TARTIŞMA
  • VİDEOLAR
  • VİTRİNDEKİLER

Bir güzel insan, Ahmet Mekin:

“Kenan Pars’ın ve Todorilerin kapısında nöbet tuttum…”

“Sinemanın hep 'iyi adamı' olan Ahmet Mekin çok istediği halde hiç komik ya da kötü bir karakteri canlandıramamış, hep “iyi adam” rollerinde oynamak zorunda kalmıştır.”

Ahmet Mekin

GÖRKEM ÖRENTEPE

@e-posta

PORTRE

7 Ağustos 2025

PAYLAŞ

İlk yerli filmin çekildiği 1914’in ardından gelen savaşlar, yıkımlar arasında yavaş yavaş gelişebilen Türk sineması, 1950’li ve 1960’lı yıllardaki artan seyirci ilgisiyle büyük bir ivme kazanır. 1970’li yıllarda Yeşilçam erotik filmler nedeniyle sarsıntı geçirse de, nitelikli işlerin de üretildiği yıllar olur.

Bugünün hayatında kaybolan duygularımızı aramak için bir sığınak gibidir Yeşilçam. Kaybettiğimiz duyguları aramak için kaybettiğimiz yerlerden başlamalı diyerek Yeşilçam filmlerine dönmeli, eski kitapları dönüp dönüp yeniden okur gibi bazı filmleri yeniden izlemeli...

Yeşilçam’ı olanaksızlıklar içinde sırtlayanların görünen yüzü olan oyunculardan biri de Ahmet Mekin’dir. Dönüp dolaşıp yeniden izlediğimiz filmlerin kahramanı. Bugün sahne sahne aklımızda tuttuğumuz, 1977’de çekilen Selvi Boylum Al Yazmalım’ın Cemşit’i de, 2012’de çekilen Kayıp Şehir’in İsmail Dede’si de usta oyunculuğuyla aklımızda. Sinemanın hep “iyi adamı” olan Ahmet Mekin çok istediği halde hiç komik ya da kötü bir karakteri canlandıramamış, hep “iyi adam” rollerinde oynamak zorunda kalmıştır. Sanırım Mekin’i tanıyan, kişiliğini bilen yapımcılar, Mekin’e “kötü adam” rolü verip riske girmek istememiş.

Mekin’in hayatını araştırdıkça kararlı, inançlı, dostluğun her daim hakkını veren bir güzel adamın portresiyle karşılaşıyoruz. İşte, bir Mekin biyografisinden ziyade Mekin’in hayatı ve kimi filmleri arasında bir gezinti…

Filiz Ahmet

Arnavut asıllı babası ziraat mühendisi Süleyman Asaf ile Macar göçmeni annesi Emine Meziyet’in ikinci çocuğu olan Ahmet Mekin Kurteli, 17 Ağustos 1932’de Bakırköy’de doğar. Adı Mekin, göbek adı ise Ahmet’tir. Babasının memuriyeti nedeniyle çocukluğunun ilk yılları Aydın ve Samsun’da geçer. Babasının istifasının ardından yeniden Bakırköy’de yaşamaya başlarlar. Mekin uzun boyu, atletik yapısı nedeniyle ilkokul yıllarından başlayarak “Filiz Ahmet” olarak anılır.

Ahmet Mekin

Ahmet Mekin çocukluğunu Cengiz Özkarabekir’in hazırladığı 3 İnsan 3 Öykü belgeselinde şu sözlerle anlatır:

Çocukluğum çok iyi geçti. Babam devlet memuruydu, uzmandı. Ve bize okuma zevkini, keyfini ve şevkini verdiler. İyi yaşamasını öğrettiler. İnsanlarla iyi ilişki kurmamızı öğrettiler. İyi bir çocukluğum geçti, Atatürk dönemi. Türkiye de iyi idi, onurlu bir ülkeydi. O dönemlerde yetiştik.

Mekin ortaokul yıllarında o yaşlardaki pek çok çocuk gibi futbol heveslisidir, ancak ayağının kırılması nedeniyle çok sevdiği futboldan ayrılmak zorunda kalır. 1948 yılında Mekin ve ailesi unutulmayacak bir acı yaşarlar. Mekin’in 11 yaşındaki kardeşi Mehmet Cumhur, İncirli Caddesi’nde askerî aracın altında kalarak vefat eder. Bu olay tüm aileyi derinden etkileyecek, büyük bir yıkıma neden olacaktır. Bakırköy İstiklal Lisesi ikinci sınıf öğrencisi olan Mekin bu olaydan sonra okulu bırakır.

Bakırköy Halkevi yılları

O yıllarda Bakırköy’de yaşayan birçok genç gibi o da Bakırköy Halkevi’ni keşfeder.

Hayatı boyunca halkevlerini ve köy enstitülerini çok önemseyecektir. Bunda şüphesiz halkevlerinden etkin olarak yararlanmasının da payı büyüktür. Halkevinde basketbol, voleybol, aletli jimnastik ve güreşle ilgilenen Ahmet Mekin, tüm bu sporların yanı sıra oyuncu Kenan Pars ile “Bakırköy Futa” takımında yer almış, lisanslı bir yelkencidir. Her alanda gençlere imkân sunan halkevlerinde sporun yanı sıra tiyatro çalışmaları da yapılmaktadır. Spordan arta kalan zamanlarında arkadaşlarıyla beraber halkevlerindeki tiyatro çalışmalarını izlemektedirler. Yine oyun izledikleri bir gün, Şehir Tiyatrosu oyuncusunun gelmemesi üzerine, zaten daha önce defalarca izlerken ezberlemiş olduğu rolü sahneye çıkıp oynar. Bu oyunla Marmara turnesi gerçekleştirirler.

Yazar Ali Can Sekmeç’in titizlikle hazırladığı Türk Sinemasının Cumhuriyet Çocuğu Ahmet Mekin adlı kitabında Mekin, büyük kıymet verdiği halkevlerinin kapanışını şöyle aktarır:

1951 yılı yazında bir gün arkadaşlarla her zamanki gibi halkevine gittik. Bir de ne görelim; halkevinin o görkemli, büyük demir kapısına zincir vurulmuş. Hepimiz donduk kaldık. Hepimiz çok sinirlendik. Bizim olan, bize ait olan bir yere giremeyecektik bir daha. Bunun üzerine tepki göstermek için arkadaşlarımı topladım. Onlara gidip Cumhuriyet Halk Partisi’ne üye olacağımı söyledim. (…) Arkadaşlarımdan bir kısmı bana katıldı. Doğruca Cumhuriyet Halk Partisi Bakırköy İlçe Teşkilatı’na kaydoldum. Beni direkt gençlik kollarına aldılar. Henüz 19 yaşındaydım. Hükümete tepkimiz normaldi. İlk icraatlarından biri halkevlerini kapatmak oldu.

1955 yılında askerliğini bitirdikten sonra Bakırköy’de bir tuhafiyeci dükkânı açacak, ancak bir yılın sonunda ortağıyla yaşadığı sorunlar nedeniyle de dükkânı kapatacaktır. O yıl, tarihimizin utanç sayfalarına geçen 6-7 Eylül Pogromu yaşanır. Mekin komünist bir babanın toplumsal sorunlara kafasını çevirmeyen bir çocuğu olarak yetişmiştir. Halkevlerinin kapatılışına tepki verdiği gibi, 6 Eylül 1955 gecesi yaşananlara da tepkisiz kalmaz. Türk Sinemasının Cumhuriyet Çocuğu Ahmet Mekin kitabında o günü ve geceyi Mekin’in ağzından aktaralım:

O akşam arkadaşlarla Sakızağacı’ndaki Ömer’in Gazinosu’nda oturuyorduk. Burası yemekli, içkili bir kır gazinosuydu. Kendi aramızda neşe içinde sohbet ederken, gazinoya ulaşan ‘Bakırköy’e kamyonlar dolusu kim oldukları bilinmeyen insanların geldiği, bunların dağılarak Rum ve Ermenilerin evlerine saldırdıkları’ haberi bir bomba gibi düştü. Ortalık birden karıştı. Herkeste bir telaş vardı. Biz arkadaşlarla hemen gazinodan dışarı fırladık ve dağıldık. Amacımız Rum ve Ermeni arkadaşlarımızın kapılarını tutmak ve bu azgın saldırganları durdurmaktı. Ben hemen Kenan Pars’ın ve Todorilerin evine gittim. Kapılarında nöbet tuttum resmen.

İlk film: Mahşere Kadar

Sinemaya girmesi ise kürek takımından beri dostu olan Kenan Pars’ın Bakırköy’deki dükkânına ziyarete gelen sinemacıların Ahmet Mekin’i sıklıkla burada görmesiyle olur. Bir gün yapımcı Enver Burçkin’den, başrollerinde Belgin Doruk ve Yılmaz Duru’nun yer aldığı, İzmir’de çekilecek olan ve 1957’de gösterime giren Mahşere Kadar filminde Pars’ın kardeşi rolünde oynaması için teklif alır. Zaten Kenan Pars ve yönetmen Sırrı Gültekin de epey zamandır sinemaya girmesi konusunda ısrarcı olmaktadırlar. Bu filmi o ara var olan para sıkıntısını aşmak için kabul eder. Mekin’in aklından geçen sadece bir filmde oynamaktır. Ancak aynı yıl içinde çekilecek Yosmanın Kızı filmi için bir teklif gelir. Yönetmenliğini Nişan Hançer’in yaptığı filmde Nevin Aypar ile Ahmet Mekin başrolde oynayacaktır. Oyunculuğa devam etmemekte kararlı olan Mekin, bu filmde neredeyse kaçırılıp, götürülerek oynamak zorunda kalır. Kabul etmek istemediği oyunculuk kariyeri çok hızlı başlamıştır. 1957’de arkadaşı Sırrı Gültekin’in yönetmenliğini yaptığı Kara Günlerim filminde Göksel Arsoy ve Gönül Bayhan’la başrolleri paylaşır.

Funda filminde Ahmet Mekin, Muhterem Nur ve Kenan Pars (Nişan Hançeryan, 1958).

1958 yılı hayatında bir dönüm noktası olur. O yıl Bir Yudum Su, Dertli Ana, Dikenli Yol, Bu Vatan Bizimdir, Funda, Karanlık Günler, Kır Çiçeği Zeynep ve Sevmek Günah mı? filmleriyle sinema kariyerine devam eder. Bu filmlerden Funda seyirciden büyük ilgi görür. Pek çok sinema eleştirmeni Funda’yı Ahmet Mekin’in çıkış filmi olarak nitelendirir. Funda’nın yarattığı ilgiden sonra Mekin dönemin büyük yapım şirketi olan Kemal Film’den, Osman Seden’den teklif alacaktır. O yıl sinemadaki başarısının yanı sıra Mekin bir ömür sürecek olan aşkını bulur, kendisi gibi oyuncu olan Şükran Sabuncu ile evlenir. Bu evlilik 2020 yılında Şükran Hanım’ın vefatına kadar sürecektir. Oldukça sade bir törenle evlenen çift, evliliklerini yapımcıların tavsiyesine uyarak 1961 yılına dek saklarlar. Sinemadan kopan Şükran Sabuncu evliliklerinin ardından sadece birkaç filmde yer alacaktır.

Kemal Film ile yaptığı ilk film 1959’da Nuri Ergün’ün yönetip Osman Seden’le senaryosunu yazdığı İzmir Ateşler İçinde olur. Mekin, “İngiliz Kemal”i canlandırmaktadır. Film, sinemacıların üzerinde baskı oluşturan Sansür Kurulu’na gönderilir, ancak Yunanistan’la oluşan barış ikliminin “zarar görmemesi” için yasaklanır! Filmin başına gelen tek talihsizlik bu da değildir. O yıllarda filmler, uygunsuz koşullarda zarar görmemeleri için İstanbul Belediyesi’nin Aynalıkavak’taki deposunda saklanmaktadır. İzmir Ateşler İçinde filmi de sansür kurulunun yasak kararının ardından bu depoya kaldırılır. Ancak bir gece çıkan yangında yanıp kül olan yüzlerce film arasında bu film de bulunmaktadır. 27 Mayıs 1960’tan sonra, daha önce kullanılmayan ve yeniden çekilen sahnelerle yapılan kurguyla film gösterime girer. 1960 yılında Mekin, Aşktan da Üstün filminde Ayhan Işık ve Peri Han’la birlikte rol alır. 1961 yılında ise Altın Kalpler filmiyle yapımcılığa soyunur. Muhterem Nur ile Bitmeyen Mücadele’de başrolü paylaşır. Sokaktan Gelen Adam, Vatan Fedaileri ve Yedi Günlük Aşk yine o yıl gösterime giren filmlerdir.

Karakter oyuncusu

Kelebekler Çift Uçar filminde Ayla Kaya ve Ahmet Mekin. (Tarık Dursun K., 1964)

Kemal Film’de senaryo yazarıyken tanıştığı ve ölümüne kadar dost kalacağı Tarık Dursun K. ile 1962’de Aramıza Kan Girdi filmini çekerler. Tarık Dursun K.’nın yönetmenlik yapmak istemesi üzerine Mekin yanına Erman Film’i alarak filmin yapımcısı olur. Böylece Tarık Dursun K. ilk sinema filmini yönetir. Bir sonraki yıl yine Tarık Dursun K.’nın yönettiği, Orhan Hançerlioğlu’nun senaryosunu yazdığı Kelebekler Çift Uçar’da tütün işçisi Ahmet’i canlandıracak ve bu film de beğenilecektir. 1963’te kendisini sinemaya başlatan Kenan Pars’ın kurduğu Mask Film’in yapımcılığını üstlendiği ve Pars’ın yönettiği Ölüm Allah’ın Emri  filminde oynar. 1964’te Sevda Ferdağ ile başrolü paylaştığı Halime’den Mektup Var filminde Yılmaz Güney de rol almaktadır.

29 Ekim 1964 tarihinde gösterime girmek üzere Halide Edip Adıvar’ın kitabından uyarlanan Vurun Kahpeye filminin çekimleri Bursa’nın Mustafakemalpaşa ilçesinde başlar. Hülya Koçyiğit ile Ahmet Mekin’in yanı sıra Vahi Öz, Reha Yurdakul gibi değerli oyuncuların rol aldığı film, gerek ilçe halkının gerek basının yakın ilgisiyle karşılaşır. Bu yıllarda Ahmet Mekin ve Şükran Sabuncu’nun hayatlarına 1963’te Zeynep Serra, 1966’da Kezban Berna katılmıştır.

1967 yılı babasının rahatsızlığı ve sonunda vefatıyla geçen bir yılda sinemaya ara veren Mekin, 1968 yılında Hülya Koçyiğit, Ediz Hun ve Selma Güneri’nin rol aldığı Kadın Asla Unutmaz filmiyle yeniden sinemaya döner. Kadın Asla Unutmaz, Mekin’in oynadığı ilk renkli filmdir. Sinemaya ara vermek durumunda kaldığı bu bir senede oyunculuk kariyeriyle de ilgili kararlar almıştır. Yaşı ilerlemektedir ve artık “jön” olmak yerine “karakter” oyuncusu olmaya karar verir. Yıllar sonra, 23 Şubat 1986 tarihli Nokta dergisinde yayınlanan bir röportajda bu kararına ilişkin düşünceleri şu satırlarla aktarılır:

35 yıldır ekmeğini sinemadan kazandığını, ölene kadar da yalnızca sinema yapacağını belirten Ahmet Mekin, geçmişte de jönlük kavramına karşı çıktığını, bugün de kafasında ne başrol ne de yardımcı rol gibi kavramların olmadığını, sinemanın kolektif bir sanat olduğunu söylüyor. Kendisine ters gelmeyen her rolde oynayacağını da sözlerine ilave ediyor.

1959’da Kemal Film’den sorunlu bir şekilde ayrılan Mekin, 1969’ta Osman Seden’in Urfa İstanbul filminde yer alarak yeniden birlikte çalışmaya başlar. Bu film Osman Seden’le barışmalarına ve Seden’in vefatına kadar ilişkilerinin devam etmesine vesile olacaktır.

Ahmet Mekin tiyatro sahnesinde

1969 yılında Mekin’in sanat yaşamında önemli bir gelişme daha yaşanır. Gülriz Sururi-Engin Cezzar büyük bir prodüksiyonla İttihat ve Terakki oyununu sahneye koymak istemektedirler. Ancak oyun için yeterli imkânı tek başına sağlayamadıklarından, Haldun Dormen’le ortak olarak sahneye koymaya karar verirler. Basının ilgisi büyüktür. Oyunun provaları 18 Mart 1969 tarihli Cumhuriyet gazetesine haber olur:

59 sanatçının bir anda sahnede görüleceği oyunun hazırlıkları uzun zamandan beri devam etmektedir. Dünya Sineması’nın sahnesi önden dört sıra kapatılarak, ‘İttihat ve Terakki’ oyunu için İstanbul’un en büyük sahnesi haline getirilecektir. (…)
On kişilik bir folklor ekibinin de rol alacağı eserin 1 Nisan’da yapılacak galasını ‘Çocuk Dostları Derneği’ satın almıştır. Oyunda Ege Ernat, Turgut Boralı, Erol Keskin, Engin Cezzar, Cahit Irgat, Zafer Önen, Mehmet Akan, Metin Serezli, Arif Erkin ile oynayacak olan Mekin, Cemal Paşa rolüne hayat verecektir.

Bir sene sinemaya ara verip sinemanın durgunluk yaşadığı bir dönemde hem sinema filmi hem de tiyatro oyunuyla geri dönen Mekin tekrar basının ilgisini çekmiştir. 9 Ağustos 1969’ta Ses dergisinde İttihat ve Terakki oyunu ve art arda çektiği filmler üzerine bir röportaj yayınlanır. Mekin’in verdiği aradan sonra oyunculuğa hızlı dönüşünün konu edildiği yazı şu satırlarla biter: “Ahmet Mekin tekrar ‘aranan oyuncu’ oluşunun sebebini açıklamıyordu veya açıklamak istemiyordu. Dönerken bunu uzun uzun düşündük ve şu neticeye vardık. Fransızlar, ‘Eski askerler ölmez’ derler, biz bu sözü biraz değiştirdik, ‘Güçlü oyuncular ölmezler’ yapıp, Ahmet Mekin’e bağladık.”

1969’da da pek çok filmde yer alan Mekin, Halit Refiğ’in senaryosunu gerçek bir hikâyeden uyarlayarak yazıp yönettiği, Kayseri ve Göreme’de çekilen Bir Türk’e Gönül Verdim filmindeki rolüyle öne çıkar. 4 Ekim 1969 tarihli Ses dergisi haberi “İşi davetliler açısından düşünecek olursak, Türk sinemasının en kaliteli galalarından biri geçen hafta Beyoğlu’ndaki Lâle Sineması’nda yapıldı” diye vermekte ve filmin uyandırdığı ilgiyi anlatmaktadır. 1970’li yıllarda da kariyerini hızla devam ettiren Ahmet Mekin, Gelin Kızı Maviş, Bilge Olgaç’ın yönetmenliğini yaptığı Kara Gün gibi köy filmlerinde de, Çeko gibi western denemelerinde de yer alır.

Dostlar Tiyatrosu’nda 1973’te sahnelenen Abdülcanbaz oyununda Macit Koper, Ulvi Alacakaptan, Zihni Küçümen, Ahmet Mekin, Süleyman Tınaz, Erdoğan Tuncel.
Fotoğraf: Dostlar Tiyatrosu Arşivi

İttihat ve Terakki oyunundaki başarısından sonra 1972-73 tiyatro sezonu için Dostlar Tiyatrosu’ndan teklif alır. 1957’den itibaren Turhan Selçuk’un Milliyet gazetesi için çizdiği Abdülcanbaz, Mehmet Akan, Engin Ardıç, Genco Erkal, Macit Koper tarafından oyunlaştırılıp Genco Erkal tarafından sahneye konacaktır. Gazetelerin yazdığına göre, o sezon oyunu tam 123.733 kişi izler. Türk Sinemasının Cumhuriyet Çocuğu Ahmet Mekin adlı kitapta o günlerde Genco Erkal’la arasında geçen konuşmayı Mekin şöyle aktarmakta:

“Benim iki aylık mukavelem vardı. Dostlar Tiyatrosu’ndan kırk para almadan iki ay boyunca oynadım. Genco çok şaşırdı.
– Ben para almayacağım, ben solcu bir adamım, işimi yaparım. Bunu hizmet için yaparım.
– Ahmet abi, nasıl olur bu? Sana ödeme yapmalıyız.
– Beş kuruş istemem Genco. Sola hizmetse ben böyle yaparım.”

Tiyatrodan sonra 1973 yılında yine pek çok filmde yer alır; bunların içinde öne çıkan ise Lütfi Akad’ın yönettiği Düğün filmi olur. Filmde Mekin’le beraber Hülya Koçyiğit, Kamuran Usluer, Erol Günaydın oynamaktadır. Gelin, Düğün ve Diyet göç sorunlarını ele alan üçleme olarak tasarlanmıştır. Düğün, Urfa’dan İstanbul’a göç edip İstanbul’da tutunmaya çalışan kardeşlerin hikâyesidir. O yılların yakıcı sorunu olan göç ve büyük kentte ayakta kalma mücadelesi kardeşlik teması üzerinden anlatılmaktadır. Evin en küçük kardeşinin adı da zaten kıssaya göndermeli bir şekilde Yusuf’tur ve kardeşlerin birbirini nasıl kuyulara atabildiği etkileyici bir şekilde aktarılır. Kimi kardeş en büyük aşkından kardeşleri için vazgeçebilirken, kimi kardeş bir diğerini kuyuya atmaktan çekinmez.

5 Kasım 1977. Sinemacılar yürüyüşünde.

Filmde iyiyi ve doğruyu dillendiren Ferhat’ı canlandıran Mekin’in akıllarda kalan repliği, “Ağaların Cemile’yi yemiştir. Kim ki başkasının sırtından geçinmiş, insan eti yemiştir” olur.

Halkevlerinin kapatılışının ardından CHP’ye üye olan ve aktif olarak çalışan Mekin, 1977 yılında Küçükçekmece Belediye Meclis üyeliğine seçilir. 5 Kasım 1977’de sinemada sansürü protesto etmek ve sinema emekçilerinin sömürülmelerine son vermek için düzenlenen, İstanbul’dan Ankara’ya büyük sinemacılar yürüyüşünde yer alır.

Ve o film...

Ahmet Mekin’in o filminde sıra: Selvi Boylum Al Yazmalım... O dönemin insanı sevme biçimlerini, aşkın hallerini, hayat karşısında duruşlarını filmlerden örneklemekteydi. Belki bugün de hâlâ böyle.

Selvi Boylum Al Yazmalım’a kadar sinemada çoğunlukla kadın kahramanlar her ne yaşarsa yaşasın aşkının peşinde koşarken, Türkan Şoray’ın oynadığı Asya’da bu durum değişerek, sevdiği adamı, Kadir İnanır’ın oynadığı İlyas’ı bırakıp çocuğuyla bilinmez bir yola çıkar. Erkekliğin “zehirli” yanlarını “aşk” diye pazarlamaya çalışan anlayış kalıbının dışında, Ahmet Mekin’in oynadığı Cemşit karakteri hem aşk ilişkisinde hem de bir çocukla kurduğu ilişkide bize dayatılanın dışında başka bir sevme biçiminin mümkün olduğunu gösterir. Bir kadını ve kan bağı olmadan bir çocuğu sevmenin en temiz ve saf halidir bu.

Selvi Boylum Al Yazmalım filminin başarısında oyuncuların inandırıcı oyunculuklarının yanı sıra elbette Cengiz Aytmatov’un eserinin, Ali Özgentürk’ün senaryosunun, Atıf Yılmaz’ın yönetiminin, Cahit Berkay’ın müziğinin payı büyüktür.

Atilla Dorsay, Türkan Şoray’ı anlattığı Sümbül Sokağın Tutsak Kadını adlı kitabında Selvi Boylum Al Yazmalım hakkında şunları yazar:

Filme tüm katkılar olumlu: Cahit Berkay’ın müziği, tüm oyuncuların oyunları ve Türk sinemasında alışılmadık ölçüde başarılı bir dublaj. Ama aralarından biri sıyrılıyor yine de: Son derece zor, inandırıcı olmayan bir rolde Ahmet Mekin’in verdiği oyun, çizdiği kişilik, yıllarca unutulacak gibi değil...

Selvi Boylum Al Yazmalım filminde Türkan Şoray (Asya), Elif İnci (Samet) ve Ahmet Mekin (Cemşit). Atıf Yılmaz, 1977.

Dorsay’ın tespiti doğrudur. Sevginin emek olduğu, Mekin’in gözleriyle konuştuğu, konuşmadığında yutkunmasıyla hayat verdiği Cemşit sayesinde hafızalara kazınmıştır. Ahmet Mekin’in Cemşit rolü unutulmaz; unutulmayacaktır da. Mekin, 30 Ekim 2019’da Cumhuriyet gazetesinden Emrah Kolukısa ile yaptığı röportajda Selvi Boylum Al Yazmalım için, “Ben böyle şeyleri abartılmasını da sevmem ama benim de, Türkan’ın da, Kadir’in de, yani bizim devamımızı sağlayan film oldu bu. Üçümüzü de hâlâ ayakta tutan bir film…” der.

Cumhuriyet, 30 Ekim 2019.

Selvi Boylum Al Yazmalım’ın ardından Zonguldak Kozlu’da bir madenci ailesinin hikâyesinin anlatıldığı Yaşam Kavgası filminde, Fatma Girik ve Can Gürzap’la oynar.

Siyasi yasaklı yıllar

Küçükçekmece Belediyesi’ndeki görevi nedeniyle sağcı militanlar tarafından hedef alınan, üç kez silahlı saldırıya uğrayıp yara almadan kurtulan Mekin, Selvi Boylum Al Yazmalım ve Yaşam Kavgası gibi filmlerin çekimi nedeniyle İstanbul’dan uzaklaşır. İstanbul’a döndüğünde tehditler giderek artmaktadır. 12 Eylül 1980’de yaşadıklarını Ali Can Sekmeç’in kitabında şöyle anlatır:

Sonra Mete Tunçalp ile birlikte sıkıyönetim mahkemesine çıkarıldık. Bizi tutukladılar. Suçumuz: ‘Komünizm propagandası yapmak ve Küçükçekmece Belediyesi’nde militan saklamak.’ Evim basılıyordu ikide bir. Kapımı kırdılar kaç kere. Ben bunların hiçbirini kimseye anlatmadım. Bunları bile isteye yaşadım. Bizi cezaevinde yatırmadılar. Florya’daki Polis Eğitim Merkezi’nde bir ay hapis tuttular. Sonra da siyasi yasak getirdiler.

Ahmet Mekin, Yaşar Kemal’in aynı adlı romanından uyarlanan, 1981 yılında gösterime giren Yılanı Öldürseler filminde oynar. Bu filmde Türkan Şoray hem başrolde hem yönetmen koltuğunda yer alır. 1985’te Tarık Dursun’un eserinden uyarlanan sınır kaçakçılığının anlatıldığı Kurşun Ata Ata Biter filminde Hakan Balamir, Meral Orhonsay ve Zuhal Olcay da rol alır. Yine 1985’te gösterime giren Sabahattin Ali’nin romanından uyarlanan, taşra yaşamını, taşra ileri gelenlerinin yozlaşmışlıklarını başarılı bir şekilde gözler önüne seren Kuyucaklı Yusuf’ta Mekin, Talat Bulut, Derya Arbaş, Sema Çeyrekbaşı ile başrolde yer alır.

1989’da siyasi yasağının kalkmasının ardından Sosyaldemokrat Halkçı Parti’den (SHP) İstanbul Anakent Belediyesi belediye meclis üyeliği ve Belediye Başkanı Nurettin Sözen’in sanat danışmanlığı görevlerinde bulunur. Bu görevini 1994 yılına kadar sürdürür.

Küçük Ağa televizyon dizisinde Ahmet Mekin ve Erol Taş, 1984.

Televizyonun tek kanallı olduğu dönemde, Bir Adam Yaratmak, Bağrıyanık Ömer ve Güzel Zeynep, Küçük Ağa, Üç İstanbul, Bugünün Saraylısı, Kavanozdaki Adam ve Kuruluş gibi seyircinin beğenisini kazanan dizilerde rol alır.

Ahmet ve Şükran Mekin çifti 1998’de çok sevdikleri İstanbul’un hızla değişimine, dönüşümüne tanık olmamak için 1980’li yıllardan itibaren gidip gelmeye başladıkları Erdek Ocaklar’a tümüyle yerleşirler. Ahmet Mekin, Erdek Ocaklar’a yerleştikten sonra film ve dizi çekimlerinde daha az rol alsa da sinemadan kopmaz. 2011’de Ali Özgentürk’ün yönettiği Görünmeyen ve 2013’te Tunç Okan’ın yönettiği Umut Üzümleri filmlerinde rol alır. 2012’de rol aldığı Kayıp Şehirdizisiyle adından yine çokça bahsettirir.

Eşe veda

3 Şubat 2020’de, çok sevdiği, 63 yıllık hayat arkadaşı Şükran Sabuncu’yu kaybeder. Eşiyle sevgi dolu geçirdiği 63 yıl ve kaybıyla duyduğu acı Cemşit’in tertemiz aşkını andırır.

Hâlâ ayrılmamıştır onrdan, evinin yanı başındaki mezarlıkta yatmaktadır eşi.

Ahmet Mekin eşi Şükran Sabuncu ile...

Elbette belli sayıda film ve diziye değinmiş olsak da, Mekin sinema kariyeri boyunca 200’e yakın filmde rol almıştır. 1961 İzmir Fuarı Festivali En İyi Erkek Oyuncu Ödülü, 1992 Ankara Film Festivali Yaşam Boyu Onur Ödülü, 2011 30. Uluslararası İstanbul Film Festivali En İyi Erkek Oyuncu Ödülü, 2013 32. Uluslararası İstanbul Film Festivali Sinema Onur Ödülü, 2018 Adana Film Festivali Onur Ödülü, 2019 Antalya Altın Portakal Film Festivali Yaşam Boyu Onur Ödülü, aldığı ödüllerin sadece bazılarıdır.

Oyunculuk kariyerinde çok hızlı bir şekilde ilerleyen Mekin, İST dergisinin Kasım 2021 sayısında Mezin Dedeyi’nin yaptığı röportajda ömrünü adadığı Yeşilçam için, “Topluma filmlerimizin her anlamda faydası oldu. Biz Milli Eğitim Bakanlığı’ndan fazla çalıştık. İnsanlara oturup kalkmasını, Türkçe konuşmasını öğrettik. Bilerek yapmadık ama insan hayatına, ilişkilerine bir yön verdik” demektedir.

Yeşilçam’ı var eden kişilere dair anılarını, gözlemlerini anlatan ve hemen herkesi kötüleyen Öztürk Serengil, kitabında Mekin’den, “Eşref Kolçak’ı kumar oynarken hiç görmedim, Ahmet Mekin’i de. Bu Ahmet Mekin çok esrarengiz bir adam, hiç ayıbını yakalayamadım. Artist dediğin biraz bir şeyler yapar. Bunda hiçbiri yok. Görüyorsunuz ya zihniyetimi, adam normal diye bok atıyoruz bu sefer de!” diye söz eder.

Ahmet Mekin, 2013 yılında 32. İstanbul Film Festivali Sinema Onur Ödülü’ne layık görüldüğünde Türkan Şoray, Mekin’le ilgili duygularını şöyle aktaracaktır:

Ahmet Mekin etkileyici fiziği, derin ifadeli çakır gözleriyle, yaşattığı karakterleri ölümsüz kılmıştır. Son derece yakışıklı olduğu için, sinemaya başladığında baş erkek oyuncu olarak filmlerde oynadı. Ama karakter oyuncusu olarak, daha zor ve etki bırakan rollerde oynamayı tercih etti. Oyunculuğunda kendinden emin, son derece rahat oluşu, kamera önü hâkimiyetini sağladı.

Filmleri güçlü karakterler bir yere taşır. Ahmet Mekin rol aldığı her filmde etkileyici performansıyla seyirciyi hemen etkisi altına alır. Bunun en güzel örneği Selvi Boylum Al Yazmalım filmindeki Cemşit karakteridir. Yol ustası, sağlam karakterli Cemşit o kadar sahicidir ki, filmin sevilmesinde çok önemli bir etkendir. Mekin, özel yaşamındaki duruşu, kültürü ve sinemaya verdiği emeğiyle saygınlık kazanmış ve giderek daha çok ifade kazanan karakteristik yüzüyle daha birçok filme imza atacak bir aktördür. En sevdiğim meslektaşlarımdan biridir. Maalesef sadece birkaç filmde birlikte çalıştık. Kişiliklidir, dürüsttür, dosttur. Gayet mütevazı bir yaşam tarzı sürdürmektedir. Meslektaşım olduğu için gurur duyuyorum.”

Ahmet Mekin, usta oyunculuğuyla sinemaya ve tiyatroya kattıklarının yanı sıra halkevleri kapatılınca tepki gösteren, 6-7 Eylül 1955’te olanları izlemek yerine ne yapabilirim diye kendini ortaya atan, telif hakları için mücadele eden, Dostlar Tiyatrosu’nda telifsiz oynayan, 12 Eylül’de siyasi yasak getirilen, 2017 Anayasa Referandumu’nda “Hayır Kampanyası”na katılan, siyasetin her alanında yer almış ve hâlâ memleket meseleleriyle yaşayan, dertlenen ve yaptıklarını bağırmadan, sessiz sedasız yapan bir güzel insan. Kendine, ideallerine, inandıklarına ihanet etmeden yaşayan insanların güzelliği sinmiş Mekin’e.

 

KAYNAKLAR

  • 3 İnsan 3 Öykü belgeseli, 26. Bölüm, Cengiz Özkarabekir, 2010.
  • Ali Can Sekmeç, Türk Sinemasının Cumhuriyet Çocuğu Ahmet Mekin, Küçükçekmece Belediyesi Yayınları, 2024.
  • “Ekranda İkinci Bahar”, Nokta, 23 Şubat 1986.
  • Cumhuriyet, 18 Mart 1969.
  • “Ahmet Mekin’in Adı Yine Afişlerin Başköşesinde”, Ses, 9 Ağustos 1969.
  • “Bir Türk’e Gönül Verdim”, Ses, 4 Ekim 1969.
  • Atilla Dorsay, Sümbül Sokağın Tutsak Kadını, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1997.
  • “Cumhuriyet Bana Babamdan Miras”, Cumhuriyet, 30 Ekim 2019.
  • “Bir Şehri Sevmek de Emek İster!”, İST, Sayı: 7, Eylül-Ekim-Kasım 2021.
  • Öztürk Serengil, Yeşilçamı Benden Sorun, Milliyet Yayınları, İstanbul, 1985.
Yazarın Tüm Yazıları
  • Ahmet Mekin
  • Selvi Boylum Al Yazmalım
  • Şükran Sabuncu
  • türkan şoray

Önceki Yazı

ENGLISH

From Persona to Mulholland Drive:

Self-destructive desire

“Within each of us lives a Betty, and beside her, a Diane – emerging at different moments, in different places, and with their own shifting intensities.”

CANAN ARSLANTUNALI

Sonraki Yazı

SÖYLEŞİ

Mine Söğüt ile söyleşi:

Ormandaki Kalpsiz Ceylan

“Bir çocuğa tecavüz edildiği zaman gösterdiğimiz hassasiyetle, bir çocuk dilendirildiği zaman gösterdiğimiz hassasiyet arasında neden dağlar kadar fark oluyor?”

GAYE KESKİN
  • P24 Logo
  • Hakkında
  • İletişim
  • Facebook
  • Twitter
  • Instagram

© Tüm hakları saklıdır.
Designed by Katalist