• HAKKINDA
  • YAZARLAR
  • YAZILAR
  • İLETİŞİM
  • DENEME
  • DOSYALAR
  • EDİTÖRDEN
  • ENGLISH
  • GASTRONOMİ
  • EVVEL ZAMAN
  • HABERLER
  • HER ŞEY
  • KİTAPLAR
  • KRİTİK
  • PORTRE
  • SANAT
  • SİNEMA-TİYATRO-TV
  • SÖYLEŞİ
  • SORUŞTURMA
  • SPOR
  • TADIMLIK
  • TARTIŞMA
  • VİDEOLAR
  • VİTRİNDEKİLER

Avni Lifij, fotoğrafçı, modernist

“Bu sergide birdenbire Lifij’in çok esaslı bir modernist olduğunu fark ettim; fotoğrafçı Avni Lifij gelip bilincimin tam merkezine yerleşti; tektonik tabakaların yer değiştirmesi gibi sarsıcı, uyandırıcı, öğretici bir deneyimdi...”

Hüseyin Avni Lifij, otoportre (solda). Harika Sirel Lifij (sağda)

NİLÜFER KUYAŞ

@e-posta

SANAT

28 Kasım 2024

PAYLAŞ

Necmi Sönmez’in küratörlüğünü yaptığı, Kerim Suner’in tarihsel fotoğraf teknikleriyle baskılarını ürettiği bir fotoğraf sergisindeyim. Karşımda hiç ummadığım bir modernist, tahmin edemeyeceğim kadar usta bir fotoğrafçı, Avni Lifij.

1851.gallery’deyiz.

Ressam olarak bildiğim kişi müthiş bir fotoğraf sanatçısı olarak yeni bir kimliğe bürünüyor. Fotoğrafın bir sanat olduğunu çok erken kavramış. 1920’lerde, Avrupa’da sürrealist akımın doğduğu, Man Ray gibi fotoğrafçıların öne çıktığı bir dönemde, İstanbul’da eş düzeyde bir sanatçı fotoğraf çekiyor. Ve ölümünden bir yıl önce bir gazete yazısında kullandığı cümleyi, Necmi Sönmez bu nedenle serginin başlığı yapmış: “Affedersiniz ama sanat bir Kodak fotoğrafı değildir.”

Kodak fotoğraf makinelerinin yaygınlaşıp çok popülerleştiği bir dönemde bunu söylemesi, Hüseyin Avni Lifij’in sanatçı titizliğini, kendine ve sanatına olan saygısını, en önemlisi de fotoğrafla sanat yaptığının bilincinde olduğunu açıkça gösteriyor.

Nacmi Sönmez, Nilüfer Kuyaş

Bu sergi benim için bir dönüm noktası oldu.

Avni Lifij on yıllardır bilincimin kenarlarında gezinen bir sanatçıydı, yüzyıl önce yaşadığını biliyordum, birkaç eserini görmüştüm ama hakkında fazla bilgim yoktu. Döneminin diğer temsilcilerinden, 1914 Kuşağı denen gruptan çok farklı olduğu belliydi ama nedenini tam çözememiştim.

Bu sergide birdenbire Lifij’in çok esaslı bir modernist olduğunu fark ettim; hem de bunu sanatçının çektiği fotoğraflar sayesinde anladım ve fotoğrafçı Avni Lifij gelip bilincimin tam merkezine yerleşti; tektonik tabakaların yer değiştirmesi gibi sarsıcı, uyandırıcı, öğretici bir deneyimdi. Sanat tarihi anlayışım değişti.

Hüseyin Avni'nin pipolu, kadehli otoportresi 1908-9.

Lifij’in ressamlığıyla fotoğrafçılığının yan yana gelmesi birçok şeyi açığa çıkarttı. Özellikle otoportreleri.

1908 yılında yaptığı bir yağlıboya tabloyu hatırlıyorum. Tuhaf ve şık şapkasıyla, özenli giyiminde hep öne çıkarttığı kravat tipi fularıyla, kendine güvenen ve biraz da dünyaya meydan okuyan bakışıyla, adeta Avrupalı bir “dandy”, yani zarif, yaman, belki biraz züppe duruşuyla yeterince etkileyici bir imge, fakat dahası var: Elinde içilmeye hazır kırmızı şarap kadehi, ağzında piposu.

Ve bir ayrıntı daha. Omuzuna attığı eski, kirli, delik çorapları. Yoksulluğa gururlu bir gönderme, bir bohem duruşu, cüretli bir ironi, bir alaycılık, bir farkındalık.

Bu tabloyu gösterdiği Osman Hamdi Bey onun yeteneğine hayran olur ve Halife Abdülmecit Efendi’nin o yıl Paris’e gönderdiği üç sanatçıdan birisi olmasını sağlar.

Bu şık ve ayrıksı şapkalı, bazen ağzında pipo yerine puro olan otoportreler sonraki yıllarda, özellikle de Paris dönüşünde iyice yoğunlaştığı fotoğraflarında tekrar karşımıza çıkıyor. Siyah-beyaz fotoğrafın tam hakkını veren, puanlı kravat fularıyla çektiği iki otoportre mesela; birinde fesli, birinde başı açık, uzun saçları gene bir bohemlik iddiası taşıyor.

Necmi Sönmez dünyada nasıl bir imgeyle bilinmek istediğine özen gösteren, şıklığından asla ödün vermeyen bu otoportreleri “kendini kurgulamak” diye tanımlıyor. New York, Londra ve Paris’te lüks erkek giyim tasarımında önemli isim olan Sulka’dan alışveriş etmesi de bu kurgunun bir parçası. Kendini bir karakter olarak kurgulamak, ifade aracı olarak seçtiğin dile farklı açılardan yaklaşarak onu irdelemek ve dönüştürmek modernist sanatın en önemli unsurları.

Lifij’de gördüğümüz o biraz mesafe alış ve o mesafeye hafif ironi koyarak kendinin farkında oluş da modernizmin önemli bir boyutu.

Diğer bir boyutu ise fotoğrafı yeni bir bakma ve görme aracı olarak benimsemesi. Ressamlığı ve fotoğrafçılığı ayrılmaz bir yaratıcı bütün oluşturuyor.

Necmi Sönmez genel olarak sanat tarihi yazımında bu ikisinin ayrı tutulduğunu, fotoğrafın ressamlar için sadece teknik bir çalışma aracı olarak gösterildiğini, bunun yanlış olduğunu söylüyor.

“Avni Lifij ikisini ayırmıyor; modernliği burada. Kimsenin gitmediği, başka yollardan ilerlemiş. Ayrıca bir otodidakt. Resmi ve fotoğrafı kendi çabasıyla öğrenmiş. Kendi yağlıboyalarını üretmek için eczacılık fakültesinde misafir öğrenci oluyor. Fotoğrafçılığı da modernliğinin bir parçası.”

Kodak kameraları için verilen filmlere rağbet etmeyip cam negatifler kullanması Lifij’in bir başka özelliği ve farkı. “Fotoğraf onun için sadece bir belgesel değil, yahut resim için teknik ilham kaynağı değil, başlı başına bir bakma aracı” Necmi Sönmez’e göre. Kırsal manzaraları ve kent görüntüleri de çok dikkatle çerçevelenmiş ve kurgulanmış, adeta hikâye anlatır gibi bir atmosfere sahip. Necmi Sönmez’in deyişiyle, “Birer roman gibi”.

Fotoğraflara bakarken içimde yoğun bir gerçeklik duygusu belirdi, o atmosferin içine ben de girmişim gibi hissettim; bakış öylesine etkileyici.

Lifij’in fotoğraflarındaki bu duygu arayışı ve birlikte duyuş çağrısı çok önemli. Adeta sizinle konuşuyor. Bak, ben buradayım. “Bak, yalnızım. Bak, kent görüntülerinde hüzün var. Bak, bir güzellik hissediyorum. Bak, hayatın bir anına dokunuyorum, gel birlikte duyalım bunu” der gibi bir çağrı var imgelerde. Bu çağrı yüzyıl ötesinden ulaşıyor insana. Şu anda duyduğum gerçeklik hissinden neredeyse daha kuvvetli bir gerçeklik hissi aktarıyor bana. Sanatın yaptığı en temel şey de bu değil midir? Bir duygudaşlık arayışı değil midir sanat?

Deklanşöre hangi duyguyla ve hangi amaçla bastığımız, nereden ve nasıl bakarak bastığımız önemli. Bakıştaki arayış nedir, o önemli.

Lifij için belki de Osmanlı-Türkiye sanat tarihinin ilk sanat fotoğrafçısı diyebiliriz. Zamanın ötesinde, zamansızlığı yakalamış.

Necmi Sönmez’in 2022 yılında Avni Lifij / Fotoğraflar kitabını yayımladıktan sonra şimdi bu sergiyi düzenlemesi uzun ve tutkulu bir serüvenin ikinci bölümü.

“Osman Sirel aile koleksiyonunda daha önce gözden kaçmış iki kutu cam negatif buldu. Arkadaşım Kerim Suner’in yeni galerisindeki ilk sergi, bu cam negatiflerden bizzat Kerim’in büyük bir emek vererek hazırladığı platin-paladyum baskılardan oluşuyor.”

Bu gizli hazine bulunduktan sonra Necmi Sönmez 140 adet cam negatiften bir grup imge seçerek sergiyi oluşturmuş. Negatifler temizlenmiş. Ne kadar çoğaltılsa da, bu eski tekniklerle ve elle basılan fotoğrafların her biri ayrı tonlara sahip oluyor, her biri farklı ve biricik. Ben de sevgili Necmi Sönmez’i en sevdiği fotoğrafın önünde fotoğrafladım. Avni Lifij 1927’de, ölümünden bir hafta önce, eşi Harika Hanım alışverişe çıktığı zaman bir otoportre fotoğrafı çekmiş; üzerindeki kazağı güve yemiş, delikler görünüyor. Belki yirmi yıl önceki o delik çoraplı otoportre tabloya bir gönderme, belki hayatın geçiciliğine, kırılganlığına ve güzelliğine gönderme, belki de hepsi. Yatağın altına saklamış bu veda imgesini, eşi sonradan bulsun diye.

Benim en hayran olduğum fotoğraflar da eşinin portreleri; kendisi de ressam olan Harika Sirel. Bir tanesinde şık giyimli, sanki poz vermiş, ama fotoğrafçıyla model arasında sahici bir iletişim cereyan ediyor gibi, yaşayan bir fotoğraf. Diğerinde, kanepeye yarı uzanmış, elleriyle inci kolyesini havaya kaldırmış, bir şakayı paylaşarak gülüyor. Tamamen mizansen, yani sahneleme iradesiyle çekilmiş bir fotoğraf. Sadece bakan gözle sınırlı değil, bakılan model de oyuna katılmış, birlikte yaratılmış, ortak bir imge.

Böylece fotoğrafın giderek sinemaya kadar evrilecek olan sahneleme ve kurgulama boyutunu, performans gücünü Lifij’in daha en baştan kavradığını görüyoruz.

Sanatçılığında sadece gerçekliği göstermenin değil, gerçeklikle biricik bir ilişki kurmanın, dinamik bir etkileşim kurmanın temel rol oynadığını anlıyoruz. Kerim Suner’in bana şakacı tarzda söylediği gibi, yalnızca analog olmalarından kaynaklanmıyor fotoğrafların bu büyük etkisi. Elbette o da önemli ama asıl püf noktası sanatçının her seferinde bakışıyla gerçekliği dönüştürmesi.

Kerim Suner belli ki tarihsel tekniklerle fotoğraf üretmekte büyük bir usta. Sanatın ve sanat tarihinin bilmeceleriyle dolu bir hayatı var. Galeri Lebriz’in kurucusu ve sahibi Nilgün Beller’in oğlu. Annesinin Avni Lifij tutkusu ve koleksiyonculuğu adeta genlerine işlemiş. Bilgisayar mühendisliği yanı sıra fotoğrafın en derin gizlerine dalmış, kendisi de bir antika objektif koleksiyoncusu, 19. yüzyıl teknikleriyle fotoğraf çekiyor ve basıyor. Kâğıdı da kendisi üretiyor. Avni Lifij’in fotoğraflarına bakarken kendimi bazı anlarda baskısı daha kaliteli, yeni, pırıl pırıl Felix Nadar fotoğrafları izliyormuşum gibi hissettim.

“Kullandığım teknikler 1850’lerin. Pencere camı alıp negatif haline getiriyorum, fotoğrafı onun üzerinde ortaya çıkartıyorum. Dijital çağda her şey makine zekâsına bağlandı. Fotoğraf o kadar insandan uzaklaştı ki, insanın katkısı o kadar azaldı ki, elimden geldiği kadar insanı tekrar işin içine katmaya çalışıyorum. Benim tutkum bu.”

Kerim
Suner

Ve Kerim Suner bu tutku sayesinde Lifij’in cam negatiflerini platinum-paladyum tekniğiyle basarak yeniden gün ışığına çıkartmış. Yeni açtığı fotoğraf stüdyosuna ve sergi mekânına da 1851.gallery ismini vermesi fotoğraf tarihine bir saygı ve selam duruşu. Cam negatif tekniğini icat eden ve patent hakkı almadığı için tüm dünyaya karşılıksız mal eden bir kahramanın, Scott Archer’ın anısına verilmiş bir isim. Lifij çalışmasının ona sanatçı olarak ne kattığını sordum. “Çok duygusal bir katkısı oldu, çünkü annemin Lebriz döneminde en çok hayran olduğu, üzerinde en çok çalıştığı, evimizde eserleri olan bir sanatçı Avni Lifij. Onunla büyüdüm diyebilirim.”

Gene sanat tarihinin ve sanat koleksiyonculuğunun labirentlerinde dolaşıyoruz böylece. Duvarda bir dörtlü fotoğraf grubu, önünde Necmi Sönmez ve ben. Portre fotoğraflar. Tabii ki eşi Harika Sirel; sonra heykeltıraş Nijad Sirel, sonra İbrahim Çallı var. Avni Lifij’in fotoğraf portreleri de birer hikâye anlatıyor sanki. Objektifini doğrulttuğu kişinin hayatındaki akışı yakalayabilmiş adeta.

Necmi Sönmez’in Artam Galeri’ye verdiği bir söyleşide Avni Lifij’in 1914 kuşağındaki ayrıcalıklı yerini vurguladığı ve sanat tarihinde bunun henüz yazılmadığına işaret ettiği açıklamada yer alan bir cümle bambaşka bir anlam kazanıyor:

“Zeki Faik İzer, Burhan Doğançay başta olmak üzere bizzat fotoğrafla uğraşan sanatçılar, gerçekliği sorgulayan çok katmanlı bir görselliği savunmuşlardı. 1851.gallery’deki sergi, bu ressam fotoğrafçılar kuşağının ilk üyesi ve modernizmin savunucusu olan Avni Lifij’i geniş odaklı bir sorgulamanın ortasına yerleştiriyor.”

Bu sözlerden yola çıkarak Lifij’in aynı zamanda edebiyata çok ilgi duyduğunu ve yazdığı şiirlerin beğenildiğini hatırlıyorum. O şiirleri bulup okumak arzusu uyanıyor içimde. Sanat tarihi anlayışım katmanlaşıyor, zenginleşiyor. Lifij’in fotoğraflarında insanı hemen etkisine alan poetika da bununla ilgili büyük olasılıkla. Aynı Necmi Sönmez’in söylediği şekilde, fotoğrafların bir anlatımcılığı olması, birer roman ya da öykü havası taşıması, sanatçının ruhunu anlamamızı sağlayabilecek ipuçlarından birisi.

Necmi Sönmez-Kerim Suner ikilisinin bu sergideki işbirliği sanat tarihine ve bugünün sanatına öyle büyük bir katkı yapıyor ki, sanıyorum değeri zamanla çok daha iyi anlaşılacak.

Bu iki sanat insanını kutlarken çok daha büyük, çok daha geniş bir duyguyla ayrılıyorum 1851.gallery’den. İşini iyi yapan, işini güzel yapan, işini tutkuyla yapan insanlara rastladığım zaman ümitleniyorum, yaşadığımız karanlık çağa bir ışık düşüyor. Siyah-beyaz fotoğrafın büyüsü gibi bir ışık.

 

Yazarın Tüm Yazıları
  • Avni Lifij
  • Harika Sirel
  • Kerim Suner
  • Necmi Sönmez

Önceki Yazı

VİTRİNDEKİLER

Haftanın vitrini – 49

Yeni çıkan, yeni baskısı yapılan, yayınevlerince bize gönderilen, okumak ve üzerine yazmak için ayırdığımız bazı kitaplar: Bengî Dönüş / Biri ve Diğeri / Geniş Arazide Bir Ben / Haydi, Yola Çıkıyoruz! / Hiç Uğruna Bir Nefes /  İnsan Dünyasının Döngüleri / Kadın! Yaşam! Özgürlük! / Nüshu Kadın Yazısı / Sahte Belgeler / Tiraje Sözlüğü

K24

Sonraki Yazı

PORTRE

Tanıdığım Nazar Büyüm

“Eski zaman şövalyelerini anımsatan bir kişilikti Nazar Büyüm; hep yeni serüvenlere koşan, kimi zaman zaferlerle, kimi zaman yenilgilerle dönen.”

TURGAY FİŞEKÇİ
  • P24 Logo
  • Hakkında
  • İletişim
  • Facebook
  • Twitter
  • Instagram

© Tüm hakları saklıdır.
Designed by Katalist