
Zamanımızın en üretken polisiye yazarlarından Kayahan Demir, yeni kitabı Kayıp Sırlar Muhafızı’nda, Büyükada’da bir saat dükkânının patlatılması olayını araştıran Beyoğlu sokaklarının ağır zabiti ve hafiyesi Demirbey, onu yetiştiren Kadı Feyzullah Sami ve bilim hastası arkadaşı Mucit Macit’le birlikte okuru 1900’lerin başındaki İstanbul’a, soluksuz bir yolculuğa çıkarıyor. Kitabın bonusu ise Kayahan Demir’in yeni karakteri Demirbey ve onun hayli merak uyandıran hayatı…
1988 İstanbul doğumlu Kayahan Demir son birkaç yılın en üretken yazarları arasında yer alıyor. İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Matematik ve çift anadal olarak Astronomi ve Uzay Bilimleri bölümlerinden mezun olan Kayahan Demir bunların üzerine de İstanbul Üniversitesi’nde Tarih bölümünde lisans eğitimi görmeye devam ediyor. İlk kitabı 2012 yılında okurla buluşan Demir, 2021’de yayımladığı İstanbul Portresi’nin ardından aşağı yukarı her yıla iki kitap sığdırdı. Demir’in yarattığı şifrebilimci Milas Ulukan ve onun Şifreli Dosyalar ekibi büyük ilgi topladı. Kitaplarında İstanbul’un tarihî mekânlarını kullanan ve geçmişle günümüz arasında bir köprü kurarak olayları birbirine bağlayan Kayahan Demir bu kez yeni bir karakterle ve yeni bir anlatı diliyle karşımızda. Genç Timaş Yayınları etiketiyle yayımlanan Kayıp Sırlar Muhafızı, Fatih Sultan Mehmet’in saklı hazinesini bulmak için Büyükada’da bir saat dükkânının patlatılması olayını araştıran Beyoğlu sokaklarının ağır zabiti ve hafiyesi Demirbey, onu yetiştiren kadı ve bilim hastası Mucit Macit’le birlikte okuru 1900’lerin başındaki İstanbul’a, soluksuz bir yolculuğa çıkarıyor.
İstanbul’un sır koruyucularının sırları
Kitabın kapağını açar açmaz büyük bir suikastla çalkalanan Büyükada’da buluyoruz kendimizi. İlk bulgulara göre Arnavut Cevdet olarak tanınan eski bir saatçinin dükkânı dinamitle patlatılmış. Olay yerine intikal eden Demirbey, Kadı Feyzullah Sami ve Mucit Macit etrafı inceleyip delil ararken, Demirbey’in ekibinden bir başka zabit, Kara Hüseyin sahilde bir pusula bulduğunu söyleyerek üç silah arkadaşının yanında alıyor soluğu. Pusulayı incelemeye giden ekip kumsalda devasa boyutlarda “KAYIP SIRLAR MUHAFIZI!” yazısıyla karşılaşıyor. Bunun ne anlama geldiğini çözmeye çalışırlarken başka bir genç zabit koşar vaziyette kendilerine doğru gelip Mizzi Köşkü’nden imdat sesleri geldiğini bildiriyor. Bir Londo arabayla hemen banker Mizzi Markiz’in köşküne varan Demirbey ve silah arkadaşları Bay Markiz’i bir sandalyeye elleri kolları bağlı halde buluyorlar. Bay Markiz bağlı olduğu sandalyeden kurtulup biraz kendine gelince saatçi dükkânını patlatanla kendisini ve avukatını bu hale getirenin aynı kişi olduğunu söylüyor. Şüphelenen zabitler olayı başından itibaren Mizzi Markiz’den dinlemeye başlıyor. Bay Markiz olay yerinde verdiği ilk ifadesinde yüzü peçeli bir adamın evine girdiğini ve kendisinden bir usturlap istediğini belirtiyor. Yaşadığı büyük korku üzerine de, kendisinin astronomiyle sadece hobi olarak uğraştığını, esas usturlabı Arnavut Cevdet’in saatçi dükkânında bulabileceğini adama söylediğini ifade ediyor. Tamamen kendine geldiğinde de adamın kendisine söylediği tuhaf şeylerden bahsediyor.

Bay Markiz kendisinden usturlap almaya gelen adamın Fatih Sultan Mehmet’in ve İstanbul’un sır koruyucularından, hazineleri işaret eden haritaların da bu kişilerde saklı olduğundan bahsediyor. Bay Markiz’in de bu kişilerden biri olduğunu, hatta “Saatçi”nin bizzat kendisi olduğunu söylediğini belirtiyor. Bazı taşları kafasında yerine oturtmaya başlayan Demirbey ekibiyle birlikte Macit’in Pera’daki evine geri dönüyor ve araştırmalarını derinleştirmek için elde ne varsa ortaya döküyor.
“Sultan ve şehzadesi için son günler!”
Ufak bir kütüphane sayılabilecek evde Macit bir kitap bulup getiriyor. Kitapta yazanlar Bay Markiz’in anlattıklarını doğruluyor. Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethedişinde gemileri karadan Haliç kıyısına indirdiği için savaşta kendisine ve ordusuna gerekecek hazineyi denize düşürdüğü yazıyor. Böyle bir hazine varsa nerede olabileceğine dair fikir yürüten Macit, Kasımpaşa’yı işaret ettikten sonra bu gizemli olayın meşhur ismi “Haritacı”ya getiriyor tekrar sözü. Zira Fatih Sultan Mehmet’in hazinesini kaybettiğinin farkına varan bir paşa, korunması için haritanın aynısını çizdirip dört kişiye teslim etmiş. Demirbey ve Mucit Macit suikastçının kayıp hazineyi bulmak için muhafızların peşine düştüğü konusunda hemfikir oluyorlar. Kanıtlar gün yüzüne çıkmaya başladıkça artık Demirbey ve ekibinin de harekete geçme vakti geliyor. Macit’in fikriyle haritayı dörde bölüyorlar. İlk parça “Haritacı”da kalıyor. Diğerleri de yine kitaptaki rivayette adı geçen “Saatçi”, “Riyaziyeci” ve “Kaptan-ı Derya”ya ayrılıyor. Bu sırada Macit’in masasının üzerindeki boş kâğıtları inceleyerek oyalanmaya çalışan Demirbey kara kara düşünürken Macit, Demirbey’in elindeki kâğıtları aniden kapıyor ve üzerinde birtakım çalışmalar yapıyor. Suikastçıya ait kâğıtlarda limonlu suyla yazılmış “Sultan ve şehzadesi için son günler! Kayıp Sırlar Muhafızı” pusulası beliriyor. İşlerin seyri tamamen değişiyor ve Demirbey’le ekibi soruşturmayı baştan başlatmaya karar veriyor. Malum, mevzu polisiye olduğu için bu kadar bilgi yeterli diye düşünerek konunun gerisini okura bırakıp kitabı toparlamaya girişiyorum…
Yeni karakter, yeni anlatı dili
Kayahan Demir her şeyden önce Kayıp Sırlar Muhafızı’nda maceralarına tanık olmaya devam edeceğimiz Demirbey isimli yeni karakteriyle tanıştırıyor bizi. Demirbey, eski gümrük müdürü olan babası kendisinden yasadışı işler yapmasını isteyen kötü adamlara kafa tutunca tüm ailesini kaybetmiş, hayattan bezmiş, sokakların gizemli dumanını ciğerlerinin ta içine çekip türlü kanlı bıçaklı kavgalara girip çıkmış bir karakter. Öyle ki, suratındaki yara izlerini kapatmak için sakal bile bırakmış. Demir’in yeni karakterini kitabın tamamına yayarak tanıtması, her adımda kendisiyle ilgili yeni bir şey öğrenmemize ve dolayısıyla da ona daha fazla ısınmamıza sebep oluyor. Öte yandan Kayahan Demir yeni kitabında diğer eserlerindekinin aksine konuya bodoslama dalıyor ve okuru direkt maceranın içine bırakıp aradan çekiliyor. Bu yeni biçim de okuru kitabın içine kilitliyor ve adım adım açılan olay örgüsüyle birlikte merak unsurunu aynı ritimle yükseltiyor. Demir’in diğer tüm kitaplarında olduğu gibi yaptığı kaynak çalışması, kitap için seçtiği mekânlar, yan karakterler yazarın İstanbul sevdasından vazgeçmeyeceğini ispatlıyor. Kayıp Sırlar Muhafızı, Kayahan Demir’i henüz okumamış olanlar için bir tanışma ve önceki eserlerine yönelme fırsatı… Onu yakından takip edenler için de yeni karakteri Demirbey’in yeni maceraları için iştah uyandıran bir “Kayahan Demir polisiyesi”.