Dünyanın Bütün Karıncaları:

Sokağın zulası

Dünyanın Bütün Karıncaları

CABİR ÖZYILDIZ

Vacilando
Ocak 2025
80 sayfa

6 Mart 2025

HÜSEYİN BUL

Cabir Özyıldız ilk öykü kitabı Eski Zaman Türküsü’yle okuyucuya sanki yıllardır yazıyormuş hissi verip hatırı sayılır bir okuyucuya ulaştıktan sonra Dünyanın Bütün Karıncaları adlı yeni öykü kitabıyla geldi.

Dünyanın Bütün Karıncaları 2025 yılının ilk günlerinde Vacilando Kitap’tan yayımlandı. Kitabın on öykülük  ve ince olması sizi yanıltmasın. Yazar, karakterlerin ruh hallerini neredeyse ışığın sızdığı ince bir aralıktan görmüş. 

Öykülere kısaca bakarsak:

Başlangıçların Annesi: Yaklaşık bir yıl önce başlayan, aslında bu yanlış bir ifade olur, 1967’den bu yana devam eden, bir yıl önce de kızışan İsrail-Filistin savaşında Filistin cephesinden bakan yazar, neredeyse babadan oğula bir miras gibi devreden trajediye kalanlar ve göç edenler üzerinden eğilmiş. Kurtuluşu gidişle, göçle eş tutarken, gidenlerin arkalarında bıraktıkları yüzyıllık zeytin ağaçlarının nasıl bir ciğer acısına dönüştüğünü,

Buzdan Tuğlalar: Okumuş, eğitimli bir kadının işsiz kalıp rutini bozulunca nasıl depresyona girdiğini ve bu girdaptan çıkış yolları arayışını, 

Unutma Ha!: 6 Şubat depremine dayanışanların cephesinden bakan yazar, sahipsizlere sahip çıkan üç kafadarın fedakâr çabaları ve yöre halkının umuda dönüşmeyen umutsuzluklarını görürken devlet denen en büyük kötülük kaynağını da yargılamayı unutmamış.

Sen Aşktan Ne Anlarsın Be Emmi: Türkiye’nin ekonomik, sosyal ve psikolojik panoramasını yalnızlık, emek sömürüsü, başıboşluk, şehir züppeleri ve daha birçok kavram ve olgu üzerinden çıkarırken kendini keşfetmiş, rotasını bulmuş.

Gölge: Aldatılmış bir erkeğin, karşısındakinden (partneri) önce kendisini sorgulaması, kabahati kendinden bulduktan sonra, bütün öfkesini, hıncını kendine döndürmesini,

Tablası Turunç Ağacına Bağlı: Korkak, tembel ve yoksul Necati’nin işlerini rayına sokamayınca herkese nasıl ilendiğini, işleri yolunda gidene nasıl bilendiğini,

Ya Habib Kalbey: Gittiği yere sığamayınca bir türlü yerleşemeyenleri gitmekle kalmak arasında kalan kararsız bir karakter üzerinden, gidenlerin mutlu, kalanların mutsuz olduğu yanılsamasını, 

Leylaklar Açmış Gördün mü?: Mahalledeki küçük çetelerin arasında kalan Şükran üzerinden topluma sinen korkuyu, karışma-konuşma-görme! olgularıyla analiz etmiş.

Çember: Bir kan davasının kısır döngüsüyle bir çocuğun heba olan gençliği, geleceği, kısacası hayatı… aile hiyerarşinden çıkamayan bireyi X-Ray’e sokmuş.

Kalbimdeki Şen Kuşlar: Evde düğün için çalınan ilk davul sesinin yıllar evvel verilen sözün üstünü kapatmaya çalışırcasına acıklı çalması.

Cabir Özyıldız

Doğal akışındaki bir nehir

Cabir Özyıldız, Dünyanın Bütün Karıncaları’nda sesini bulmuş. Bıçkın ve sert öykülerle okuyucusuna seslenmiş. Samimi, doğal ve hiç zorlamadan kendi akışına bırakmış hissi uyandırıyor. Oldukça özgün bir yerden, yerelden kanal bulmuş kendine. Bu üslup ne kadar tanıdık gelse de, kendi rengini bütün öykülere nakşetmiş.

Yazar karanlığa doğru iki basamak daha inse yeraltına inecek sanki. Yeraltı edebiyatının lezzetini almamak mümkün değil. Bana kalırsa ortada duruyor. Sokağın bıçak gibi keskin ve pis ağzıyla basamaklardan yeraltına doğru inerken umudunu kaybetmişlerin kara vicdanıyla karşılaşıyor. Yeraltının karanlığı, acımasızlığı ve kaotiğini hissedip o basamakta tutmuş edebi tarzını.

“Sen Aşktan Ne Anlarsın Be Emmi” öyküsü bence yazarın üslubunun zirve yaptığı yer. Yazarın tarzı bu; buradan yürürse tarzını kalıcılaştırır. Bu öyküde Murat Uyurkulak tarzını hissetmiş olmam edebi beslenmeye, etkilenmeye bence iyi bir örnek olmuş. Kitabın en kallavi öyküsü kanaatimce.

Senden benden karakterler

Öyküler üzerinde iyi çalışılmış, söz tasarrufunu benimsemiş. İnce, derinlikli manaları ortaya çıkaracak özenli bir çalışmanın eserleri. Absürd duran yok; eğreti tadı aldığınızdaysa, altyapısının buna göre hazırlandığını görüyorsunuz. Elmayla armudun, sıvı yağla suyun niteliklerinin nasıl olup da eşitlendiği kuşkusuna kapıldığınızda, “Evet, doğru, bu kadar saçma ve mesnetsiz şey ancak bir rüyada olabilir” deyiverirsiniz ve rüya sekansını kaçırdığınız için kendinize kızarsınız dikkatsizliğinizden dolayı. Oysa yazar ilmek ilmek işlemiştir, uzaktan size güldüğünü sanır, saklanacak yer ararsınız.

Yazar karakterlerini birlikte sigara içtiği, kadeh tokuşturduğu, akşam iş çıkışı fırına birlikte gidip ekmek aldığı insanlardan seçmiş adeta. Bildiğin tipik yurdum insanları. Karakterlerini seçerken fildişi kulelerden topluma bakanlardan kaçınmış. Çalışanlardan, emekçilerden, esnaflardan, işsizlerden oluşuyor. Ya da tembel ve fakir, herkese ilençli, işi yolunda gitmeyen, kızgın tipler… Çakma hanımefendi ve beyefendilerden oluşmuyor; nereden geldiğini unutmayan karakterler var. Sanayide çalışan da var, mahallenin bıçkın delikanlıları da; evin bahtsız, sessiz, utangaç kadınları da arzı endam ediyorlar ara ara.

Dünyanın Bütün Karıncaları, yazarın, “Bu işte ben de varım” dediği bir eser.