Boşlukları dolduralım

Derz

HAKAN GÜNDAY

Eylül 2023
208 sayfa

16 Kasım 2023

BURAK SOYER

Hakan Günday’ın, “iki roman arası öyküler” olarak okura sunulan kitabı Derz, onun üzerinde incelikle taş kaydırdığı hayata ve içini dolduran her ne varsa alayına karşı serince baktığı “yazılar”dan bir derleme.

“Derz; fayans, seramik ve mermerle kaplanmış yüzeylerin ince aralıklarını dolduran maddedir. Yüzey boşluklarını tamamen kaldırmak ya da yalnızca izolasyon sağlamak amacıyla derz dolgusu yapılır.” Derzin anlamı buymuş ve ikinci cümledeki gibi bir işlevi varmış. Bizim konumuzla alakası ise Hakan Günday’ın Doğan Kitap etiketiyle yayımlanan son kitabının isminin Derz olmasından kaynaklanıyor. Günday’ın daha önce çeşitli mecralarda yayımlanmış öykülerinden ve Ankara Seyir Defteri için kaleme aldığı metinlerinden mürekkep Derz, “iki roman arası öyküler” olarak okura sunuldu. 2021 yılında yazdığı son romanı Zamir’den sonra yeni bir Hakan Günday romanını da müjdeleyen Derz, girişteki kelime anlamıyla ele aldığımızda ismiyle müsemma bir kitap. Ya da Günday’ın hayattaki boşlukları doldurmak için yazdığı öyküler ve metinler… Kim bilir?

Kötünün arkasındaki iyi

Hakan Günday, 2000 yılında yayımladığı Kinyas ve Kayra ile yolunu daha ilk romanıyla çizmişti aslında. Türkçe edebiyata sert bir giriş yapmış, var olan satırları yerinden oynatmış, kıçının üstünde yayıla yayıla oturan okurları ve yazarları şöyle bir silkeleyip rahatlarını bozmuştu. Dili, kurgusu ve örgüsüyle öne çıkan bir kitaptı Kinyas ve Kayra. Ensemize şaplağını, kulak mememize “öğretmen vuruşunu” eksik etmemişti. Canımızı yakmıştı. Bizi uyuz etmişti. Kaşındırmıştı. “Yeter!” dedirtmişti. Ama tüm bunların getirdiği çekiciliği, bizim yapamadıklarımızın Kinyas ve Kayra’nın yapması kitaba olan ilgiyi artırmış, Günday’ın afili metaforik cümleleriyle de bu ilgi parlamıştı. Sonrasında gelen romanlarında da (kişisel olarak Piç’i ayrı tutuyorum) yolundan pek sapmadı Günday. Onun yapıtlarına kolaylıkla yapıştırılabilecek “yeraltı edebiyatı” etiketini bizzat kendisi kalemiyle kazımıştı, zira “yeraltından” çok daha fazla şeyi barındırıyordu Günday kitapları. Bir alakası var mıydı? Evet, vardı. Hâlâ da var. Ve olmaya da devam edecek gibi görünüyor ama o her ne kadar en kötüyü gösterse de okura, asıl işaret ettiği iyiydi, iyi olan her neyse oydu. Kötünün ardındakine kendince dikkat çekmeye çalışıyordu kısaca.

Hakan Günday

Sebepler, süreçler, sonuçlar ve sonlar…

Onun kötülük anlayışı bireysel düzlemden başlayıp bütüne uzanan bir çizgide ilerledi. Çünkü kendisi de dahil, bu boktan düzenden hepimiz sorumluyduk. Birini öldüren bir kişi değildi çünkü Günday’ın gözünde. Bir tecavüz vakası da münferit bir olay değildi. Sebepler vardı, süreçler vardı. Haliyle sonuçlar da olacaktı.

“Ya da”lar arasında sıkışıp kalanlar

Romanlarında vaziyet böyleyken, öykülerinde ya da herhangi bir kategoriye sokulmaya gerek duymayan metinlerinde de bunların dışına çıkması beklenemezdi Hakan Günday’ın. Derz de böyle öyküler ve metinlerden oluşan bir seçki işte. Onun üzerinde incelikle taş kaydırdığı hayata ve içini dolduran her ne varsa alayına karşı serince baktığı “yazılar”dan bir derleme. Ya da (daha önce Şahsiyet dizisinin bir bölümündeki tiyatro oyununda dinlediğimiz) alttaki alıntıdaki “ya da”lar arasında sıkışıp kalmışların bir şeceresi:

“Hiçbir dünyalı bu dünyaya dayanamaz ya da katlanamaz ya da yalan söyler ya da küfreder ya da ölür ya da bölünür ya da kopar ya da tapar ya da kusar ya da susar ya da kaçar ya da kırar ya da kalır ya da ayırır ya da okur ya da korur ya da doğurur ya da boğulur ya da dağılır ya da bağırır ya da sarhoş olur ya da âşık olur ya da koşar ya da yürür ya da durur ve kurur ve solar ve sorar ve kazar ve yorar ve dolar ve boşalır ve kasılır ve kalır ve yaratır ve inanır ve yaratılır ve savaşır ve yaralanır ve dener ve yanılır ve dener ve yanılır ve dener ve yanılır ve dener ve yanılır ve dener ve yanılır ve dener ve yanılır ve dener ve yanılır ve dener ve yanılır ve yazar ve dayanır.”