SUAT DERVİŞ'İN TEFRİKALARI

DOSYA

Suat Derviş’in tefrikaları tefrikası

Behçet Çelik dört bölüm halinde tefrika edeceğimiz çalışmasında, Suat Derviş’in uzun yıllar boyunca gazetelerde kaldıktan sonra geçtiğimiz yıllarda kitaplaşan romanlarında tema, olay örgüsü ya da karakterler arasındaki benzeşen ve ayrılan noktaları araştırıyor, Suat Derviş’in edebiyatına dair genel bir resmin ortaya çıkmasını sağlıyor.

DOSYA

Kendine Tapan Kadın: “bütün buutları ile hakiki bir hayat”

"Suat Derviş sosyalist olduktan sonra da aşk romanları yazmayı bırakmamıştır. Bunların en önemlilerinden biri, 1947’de tefrika edilen Kendine Tapan Kadın’dır. Bireylerin yaşantılarındaki karmaşalara, karanlıklara odaklanan bir aşk romanıdır bu, aynı zamanda da her şeyin, en yakın duyguların bile alınıp satıldığı bir dünyada iç dünyaların ne hale geldiğinin incelikli ve hüzünlü bir hikâyesi…”

DOSYA

Bu Roman Olan Şeylerin Romanıdır: "Sokaklarda emperyalist orduların zabitleri..."

"Yoksulluk çeken insanların hayatlarını, nelerden yoksun kaldıklarını, açlıklarını, yorgunluklarını vs çok ayrıntılı olarak anlattığı gibi, ruhsal yoksulluğu anlatmayı da önemsemiştir Suat Derviş... Romanın ilginç bir özelliği de sonlarını, Suat Derviş’in muhabir olarak Sovyetler Birliği’ne gitmesi üzerine Kemal Tahir'in yazmış olması..."

DOSYA

İstanbul’un Bir Gecesi: “insanlıkla birlikte yükselmek lazımdı…”

"Emekçilerin hayatlarına yakından baktığı romanlarında Suat Derviş onların nasıl sömürüldüklerini, ne zor şartlarda yaşadıklarını çok gerçekçi bir biçimde dile getirir, ama bir yandan kadın emekçilerin kadın olmalarından ötürü yaşadıkları ayrı sıkıntı ve dertlere de ışık tutar."

DOSYA

“Aşk ya da hayranlık”: Suat Derviş'in kadınları, erkekleri

“Suat Derviş’in romanları, psikolojik gerilimlere verdiği önemle, insan benliğinin derinliklerini anlama ya da gösterme çabasıyla ve kadının erkek karşısındaki toplumsal konum ve rolünü sıradan bir aşk hikâyesi anlatırken bile tartışmasıyla dönemin öteki tefrikalarından ve popüler aşk romanlarından farklılaşır."