Haftanın kitapları – 46
K24'te haftanın vitrini... Yeni çıkan, yeni baskısı yapılan, yayınevleri tarafından bize gönderilen, dikkatimizi çeken; okumak ve üzerine yazmak için ayırdığımız bazı kitaplar:
Bilge Karasu Sözlüğü / Bu bir söyleşi kitabıdır / Ebedi Ev / Fatma Nudiye Yalçı / İktidar ve Teknoloji / Kanun ve Nizam Dairesinde / Sınır Bölgeleri / Sosyal Isınma / Yabancı / Zesto Psomi


Fatih Bakırcı
Sanat Kritik Yayınları
Ekim 2023
146 s.
Öykü, roman, deneme, eleştiri gibi türlerde yazan Bilge Karasu, yapıtlarında genellikle çok katmanlı ve kendisini kolay kolay ele vermeyen anlam tabakalarıyla örülü metinler oluşturur. Bu anlam tabakalarını çözümleyebilmek için yapıtlarındaki kelimeler ve anlamları, semboller ve çağrışımları bir izin peşine düşer gibi dikkatle takip etmek gerekir. Bilge Karasu Sözlüğü, Karasu’ya özgü bu edebî üslubu anlamak ve oluşturduğu metinlerdeki alt katmanlara inebilmek için her şeyden önce yapıtlarının tamamına ait sözvarlığını ortaya koyarak onun edebiyatı hakkında daha kapsamlı çalışmalara zemin sağlamak amacıyla hazırlanmıştır. Editör: Fatih Bakırcı, Hazırlayanlar: Seval Şahin, Abdullah Ezik, Esin Hamamcı, Meryem Çakır, Uğur Erden ve Yağmur Yıldırımay.

Bu Bir Söyleşi Kitabıdır
Red Yayınevi
Kasım 2023
416 s.
Şair, yazar Metin Aydın’ın Red Yayınları tarafından yayımlanan Bu Bir Söyleşi Kitabıdır yapıtında geniş bir yelpazeden yazar ve sanatçılar bir araya geliyor. Aydın, 20 yılın birikiminden süzülen eserinde zamanın akışı içindeki değişimlere şu sözlerle vurgu yapıyor:
“Verilen cevapların üzerinden her bir yazar için çok farklı şeyler geçti. Kimisinin üzerinden hayat akıp geçti ve bu dünyadan göçtü, kimisinin üzerinden çocukluk, kimisinin üzerinden gençlik geçti. Biri henüz kitapsız bir yazardı, bir başkası ülkede en çok okunan yazarlardan biriydi. Bu söyleşi kitabı; birbirlerinden dilleri, politik kimlikleri, edebiyat dertleri, iklimleri, hafızaları, tanıklıkları, yaşamları ve yaşama karşı tavırları farklı olan elli beş isimle yapılmış, bir dönemin kültürel ve siyasal atmosferinin de çekirdeklerini taşımaktadır. Her şey değişirken; söyleşenler, söylenenler ve yaşadıkları ülkeler de değişti; esen rüzgârlar, akan sular da öyle…”
2003 – 2023 tarihleri arasında söyleşi yapılan isimler şöyle: İhsan Fikret Biçici, Bülent Tekin, Latife Tekin, Mehmet Mahsum Oral, Emine Uçak Erdoğan, A. Kerim Koşar, Komutan Jojo, Özgür Özgün, Aydın Alp, Mehmet Çelik, Aydın Öztürk, Gani Türk, Osman Xunav, Mehmet Atlı, Bamed Serdar, Mehmet Erbey, Vecdi Erbay, Ahmet Çakmak, Welat Veda, Murat Bay, Mehmet Bedi Demir, İbrahim Halil Akdağ, Hicran Aslan, Mehmet Dinç, A. Rahim Kılıç, Gökhan Aslan, Abdurrahman (Abdo) Yalçınkaya, Firat Cewerî, Burhan Ekinci, Ceylan Alkan, Vahap Uluç, M. Latif Sağlam, Mustafa Aydoğan, Bilal Korkut, Alişer Avcı, Orhan Aksoy, Tolga Karaboğa, Suzan Samancı, Îrfan Amîda, Remzi Tanrıverdi, Necla Taysun Sağlam, Atilla Yaşrin, Şener Özmen, Tekin Çifçi, Şeyhmus Diken, Hayrullah Acar, Lal Laleş, Adnan Gerger, Sema Güler, Muharrem Erbey, Mehmet Altun, Vahap Coşkun, Cemil Denli, Gülseren Mungan, Seçil Duyan.

Ebedi Ev
çev. Seda Çıngay Mellor
Holden Kitap
Kasım 2023
288 s.
“Yaşam, Hardin’in doğduğu gün birinin bir tekmede darmadağın ettiği bir yapbozdu ve Hardin hâlâ parçaları teker teker birleştirmekle, nereye uyacağını anlamak için bir o yana bir bu yana çevirmekle meşguldü.”
Amerikalı yazar William Gay ilk romanı olan Ebedi Ev’i ancak 58 yaşında, 1999 yılında yayımladı. Uzun yıllar yazdıklarını sadece aralarında Cormac McCarty’nin de bulunduğu bir avuç insanla paylaşmıştı. Ebedi Ev kısa sürede büyük bir başarı yakaladı ve kült statüsüne yükseldi. William Gay, Amerikan edebiyatında Cormac McCarty ve William Faulkner gibi büyük yazarlarla kıyaslandı. Güney Gotiği’nin en önemli temsilcilerinden biri olarak gösterildi.
Ebedi Ev, babası korkunç biçimde öldürülen Nathan Winer’ın, içki kaçakçısı Dallas Hardin’in ve olan biteni ormandaki kulübesinden sessizce izleyen William Tell Oliver’ın hikâyesi. William Gay bu romanında insanın en gizli, en şeytani, aynı zamanda en masum yanlarını ortaya çıkarıyor. 1940’lı yılların içler acısı manzarasını kusursuz bir üslupla anlatıyor. Kötülüğe, ölüme, yalnızlığa, felakete uğrayanların içinde çok zor büyüyebilen kurtuluş umuduna dair hiç bitmesini istemeyeceğiniz edebi bir ziyafete konuk olacaksınız.

Fatma Nudiye Yalçı: Kadın Komünist Yoldaş
Belge Yayınları
Ekim 2023
236 s.
“…Fert sevgisinin çok üstünde bir cemiyet sevgisi vardır. Ve her varlık orada bıraktığı izlerle kıymet bulur.” (1933)
Fatma Nudiye Yalçı, bu satırları yazdığında henüz 29 yaşındaydı. Daha bir sene önce Beyoğlu 1931 adlı oyununu kaleme almıştı. İleride “Türk tiyatrosunda ilk kadın tiyatro oyunu yazarı” olarak kabul edilecekti. O ise “proleterleşmiş aydın” olmayı hedefledi, bu yönde eserler verdi. Bahsettiği cemiyet sevgisinin taşıyıcılarından biri olarak yaşamını işçi sınıının kurtuluşu mücadelesine adadı. Fatma Nudiye Yalçı, bu toplumda izler bıraktı, kadın olarak, komünist olarak ve Dr. Hikmet Kıvılcımlı'nın mücadele ve hayat yoldaşı olarak.
Kadın ve komünist düşmanı bir coğrafya, olguları çarpıtmaktan, yok saymaktan çekinmeyen siyaset kültürü, ister çıkar yüzünden olsun ister avamlık, marazileşerek devam eden her şeyi magazinleştirme hastalığı ve her şeyden önce zamanın kendisi... Tüm bunlar geride, birçok yanlış bilgiyle perdelenmiş, bilinmeyenleri bilinenlerinden çok olan bir yaşam örgüsü bıraktı.
Fatma Nudiye Yalçı'nın hayatını ve toplumda bıraktığı izleri ele alan bu çalışma, tüm bu handikaplarla mücadele edilerek, “ben Marksistim” diye haykıran Fatma Yalçı’nın kıymetinin hakkıyla teslim edilmesine bir katkı sunmak amacıyla hazırlandı. İlkeli, ihtiyatlı ve titiz bir tarih yazımına emek veren nicelerini selamlayarak...

İktidar ve Teknoloji: Bin Yıllık Mücadele
çev. Cem Duran
Kasım 2023
520 s.
Tarih boyunca teknoloji ve ilerleme el ele yürüyen iki kavram olarak değerlendirildi. Teknoloji çoğu zaman gücü elinde bulunduranlar tarafından yönlendirildi, ancak her zaman toplumun yararı gözetilmedi.
Bugün teknoloji küçük bir grubun kontrolündeyken, iktidar ile teknoloji ilişkisini yeniden düşünmek elzem.
Daron Acemoğlu ve Simon Johnson bu ilişkiyi tarihsel süreçte ele alıp teknolojiye gözetim değil, demokratikleşme aracı olarak yeniden yön verilmesi gerektiğini savunuyorlar. Ekonomi ve tarihten ustalıkla süzdükleri bilgiler ışığında yeni bir vizyon öne sürüyorlar.

Kanun ve Nizam Dairesinde:
Soykırım Teknokratı Mustafa Reşat Mimaroğlu’nun İzinde Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Devlet Mekanizması
Aras Yayıncılık
Ekim 2023
256 s.
Ümit Kurt, devlet destekli kitlesel şiddete doğrudan ve/veya dolaylı yollarla iştirak eden seçkinlerin ve sıradan aktörlerin hangi ölçekte ve motivasyonla bu iştiraki gerçekleştirdiğini anlama ve açıklama girişimini sürdürüyor. Hamit Bozarslan’ın sunuşuyla açılan bu kitapta, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi teknokratlarından ve siyasi seçkinlerinden Mustafa Reşat Mimaroğlu’nun portresi üzerinden Medz Yeğern’in bürokratik ve idari veçhesine odaklanıyor. Kitlesel şiddetin altyapısını, zeminini ve iklimini hazırlayan bir fail kategorisinin, kanun ve nizam dairesinde iş gören bürokrat ve teknokrat figürlerin zihniyet dünyasının ve eylemlerinin izini sürerken, aynı zamanda devlet mekanizmasının Osmanlı’dan Cumhuriyet’e sürekliliğini de ortaya koyuyor.

Sınır Bölgeleri
çev. Begüm Kovulmaz
Ketebe Yayınevi
Kasım 2023
112 s.
Gerald Murnane’in son kurgu eseri olarak görülen Sınır Bölgeleri, anlatıcı-kahramanın, uzun yıllar yaşamını sürdüğü başkentten ayrılarak son yıllarını geçirmeyi planladığı sınır bölgesinde bir kasabaya taşınmasıyla başlıyor. Yazılarında otobiyografik ögelere sıklıkla yer verdiği için Murnane’in kendisi olduğunu iddia edebileceğimiz kahraman, yalnız kalarak ve yaşamının getirdiği tüm tecrübelere, görüntülere, renklere ve değişime uzaktan bakarak bir dizi anekdotu zihinsel imgeleriyle bir araya getiriyor.
Murnane, kendisine 2018 yılında Avustralya’da Prime Minister’s Edebiyat Ödülü’nü kazandıran eseri Sınır Bölgeleri’nde hafızanın köşe ve kıvrımlarının hayal gücünün parlak renkleriyle iç içe geçtiği bir kurgunun peşine düşüyor. Hafıza, manzara ve imgeden yola çıkan yazar, hatırlamanın işleyiş biçimi üzerine eğilerek belleğini harekete geçiriyor. Sanki kendisine sık sık neyi, neden ve nasıl hatırladığını soruyor. Çocukluğuna, gençliğine, yetişkin hayatına dair umulmadık ayrıntıları bulup hafıza denen hazine sandığından çıkarıyor Bir elinde mutlaka ışığı, diğerinde karanlığı tutarak ikisinin kımıldanışlarının ortaya çıkardığı renkleri seyrediyor. Zihnin, mekâna, zamana, insana dair izlerden bazılarını seçerek sildiği, gerçeği bulanıklaştırarak değiştirdiği, an’ın ayrıntılarını yoğunlaştırdığı imge yumaklarını çözüyor ve birbirine bağlıyor.
Murnane, tecrübelerimizi görkemli bir haritaya dönüştüren imgelerle, kavramların zihnimizde belirme yollarını araştırıyor.

Sosyal ısınma: Tehlikeli ve Kutuplaştırıcı Etkisiyle Sosyal Medya
çev. Murat Karlıdağ
Altın Kitaplar
Kasım 2023
336 s.
Küçük bir etkileşim büyük bir yıkıma neden olabilir! Kimse böyle olacağını düşünmemişti. Her şeyin daha iyiye gitmesi bekleniyordu, kötüye değil! Günümüzde dijital deneyimden yoksun kullanıcılar Facebook'u internet zannederken haber akışındaki her şeyin doğru ve gerçek olduğunu varsayıyor. İşte size karışıklık! Twitter'da masum bir tweet, tweet'e yapılan yorum ya da retweet'le kavga başlıyor, insanlar birbirine giriyor. İşte bir karışıklık daha! Sosyal medya devleri küresel çatışmaları körüklüyor ve dezenformasyona izin vererek bizi kaosa sürüklüyor. Peki, bu kadar büyük bir kontrolü nasıl elde ettiler ve bunun hayatımıza etkisi nedir? Sosyal ısınma, dijital varlığımızın bir yan ürünü olarak yavaşça gerçekleşti. Küresel ısınma gibi sosyal ısınma da kaynayan sudaki başka bir kurbağa. Her gün ısıyı biraz daha artırıyoruz ama bu durum kurbağanın korkup tencereden dışarıya atlamasına yetmiyor. Evet, tıpkı küresel ısınmada olduğu gibi burada da kim olduğumuzu ayırt etmek bazen zorlaşıyor. Charles Arthur Sosyal Isınma'da, Mark Zuckerberg ve Jack Dorsey gibi milyarder CEO'ların kasıtlı olmadığında ısrar ettiği çok sayıda örneği inceliyor. Sosyal medyada kullanılan yöntemlerin (algoritmalar, makine öğrenimi vb.) hızlı bir şekilde tahammülsüzlüğe, ırkçılığa, şiddete ve hatta soykırıma yol açabileceğini; ayrıca bu platformların sağlıklı kullanıcı ile sağlıksız kullanıcı arasındaki farkı ayırt etme konusunda ne kadar aptalca davrandıklarını ortaya koyuyor. Şiddeti körüklemek için tasarlanmış sahte haberlerin WhatsApp'ta körü körüne iletilmesi nedeniyle Hindistan'daki Müslümanlara yapılan zulmü, cep telefonlarının ve Facebook'un ülkeye girmesiyle Myanmar'ı kan gölüne çeviren olayları bütün gerçekliğiyle gözler önüne seriyor. Kurbağa mıyız yoksa kaynayan su mu? Hikâyenin tamamını okuduktan sonra sosyal medyanın sosyal değişim için pozitif bir güç olmadığını göreceksiniz.

Yabancı
çev. Leyla Tonguç Basmacı
Siren Yayınları
Kasım 2023
298 s.
İşitme engelli olup işaret dilini kullanmayı reddeden bir anne babanın çocuğu olarak doğan ve hem İtalyanca hem de İngilizceyi kendilerine özgü şekillerde eğip bükerek konuşan göçmen bir ailede büyüyen Claudia Durastanti, Yabancı’da kimliklerimizi kurarken temel aldığımız anlatıları, belleğin bu anlatılardaki rolünü, gerçek ile kurgunun geçişkenliğini deneysel bir formla işleyerek, anı ve roman türlerinin kesişiminde yenilikçi bir aile hikâyesi sunuyor. Yaşamını şekillendiren popüler ve karşı kültür akımlarına, edebiyat, sinema ve müzik eserlerine vurgu yaparak anlatısının tarihsel bağlamını derinleştiren Durastanti, İtalyan edebiyatının parlayan yıldızlarından biri.
Peki ama bu gerçek bir hikâye mi?

Zesto Psomi
Kırmızı Kedi Yayıncılık
Ekim 2023
400 s.
“…mübadillerden biri anlatmıştı. Yerleşmek için kapısını açıp içeri girdikleri evde sofrayı kurulu bulmuşlar. Tabaklarda çorbalar bile öylece duruyormuş. O sofranın başına oturup ağlamışlar hep birlikte.”
Bu romanda anlatılanlar, kaderi bir gecede değişen yüz binlerce insanın hikâyesidir. Bu romanda anlatılanlar, adı ister Yorgo olsun ister Yusuf, ister Eleni olsun ister Emine, kuşaklar boyu vatan diye bildikleri topraklarından yüzlerini hiç görmedikleri birileri tarafından koparılan insanların hikâyesidir. Kimisi kurulu sofrasında bir lokma yiyemeden yola koyuldu, kimisi “yeni” vatanına gidiş yolunda canını verdi, kimisi sağ salim vardığı yeni topraklarda “memleket” özlemiyle yaşadı. Aradan yüz yıl geçti, Yunanistan’dan Türkiye’ye gelenler, Türkiye’den Yunanistan’a gidenler acılarını ve hikâyelerini daima akıllarında tuttular… Bu roman akıllardan hiç silinmeyen mübadeleyi anlatıyor.
Feyza Hepçilingirler, Zesto Psomi (Sıcak Ekmek) adlı romanında bütün yakıcılığıyla mübadeleyi yazıyor. Yer yer hüzünlü yer yer neşeli bir dille, Girit’ten Ayvalık’a gelen bir aile üzerinden, bir imzayla hayatları değişen yüz binlerce insanın kaderini anlatıyor. Hepçilingirler’den tarihin yüz yıldır sızlayan yarasına dair bir ustalık eseri.
Önceki Yazı

Nefise Abalı:
“Bazen yarım kalan öyküler de bitmiş sayılmaz mı?”
“Ben hikâye anlatılan bir evde büyüdüm. Bizde anlatıcı dedemdi. Bir şifacıydı da aynı zamanda. Her derde bir hikâyesi vardı. ‘Bak, sen bunu yaşadın ama yalnız değilsin’ demekti bu. Sanırım ben de öykülerimde bunu yaptım; bir çözüm sunmuyorum, karakterlerim özgürlüğe koşmuyor ama okuruma kıymetli bir şey söylüyorum: ‘Yalnız değilsin.’”