Haftanın kitapları – 40
K24'te haftanın vitrini: Yeni çıkan, yeni baskısı yapılan, yayınevleri tarafından bize gönderilen, dikkatimizi çeken; okumak ve üzerine yazmak için ayırdığımız bazı kitaplar:
995 km / Acaip / Başrolde Mimarlık / Bir Rus Piyanistin Otoportresi / Edebiyat Yazıları / İşte İnsan / Psikanalizin Kurtuluşuna Doğru / Sanat Dünyamız / Sanatın Erkeksiz Tarihi / Sentetik Çağ


995 km
Metis Yayınları
Ekim 2023
264 s.
Murathan Mungan’dan bu kez sürükleyici bir kara polisiye.
Hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığı ama karmaşık görünenin de sonuçta su gibi açık olduğu bir siyasi/psikolojik ortam yaratıyor Mungan. Edebiyatımızda ender rastlanan, beklenmedik bir başkahramanın peşinde, ülkenin yakın geçmişinden tanıdık gelebilecek karmaşık ağların izini sürüyor. Kimi düğümleri çözüp yeni düğümler atarken okuru da nefes nefese bir yolculuğa davet ediyor.

Acaip
Can Yayınları
Ekim 2023
184 s.
Çünkü senin her şeyin bulaşıcıdır Güzin. Sen gülersen bakkal güler, taksici güler, elinde tavşan balonuyla yanından geçen çocuk güler, dilenci kadın güler, otobüsün camından yarı ölü yorgun yüzüyle dışarıyı izleyen dede güler, su güler, hava güler, kar güler, şehir güler, sokak güler. Sen üzüldün mü güneş bile çıkmaz. Yağmur yağar üç gün üst üste. Bulutlar bırakmaz güneşi kendini göstersin. Sen acıktın mı aşevlerinin önü, lokantaların kapısı, köftecilerin arabaları kuyruk olur. Sen şaşırırsan Güneş tutulur, Ay tutulur, gökte milyarlarca yıldır dönenen onca cismin aklı karışır. Sen seversen senin sevgin tüm dünyaya yeter. Tüm dünyadan aynaya tutulmuş ışık gibi sana geri döner.
Uzun yıllardır okumaya hasret kaldığımız türde sıcak bir aşk hikâyesi, dünyanın farklı coğrafyalarından gelmiş, birbirinden garip insanların esrarengiz hikâyeleriyle buluşuyor. Karanlık denizler, ürkütücü maceralar, mitolojik figürler, korkunç mahluklar… Hepsi birbirinden “acaip” bu hikâyeler, Ankara’nın en karanlık tarafında kalan karanlık olaylara karışıyor, içinde ne işler çevrildiğini anlayamadığımız bir çeviri bürosunda Samim ile Güzin’in sonsuz aşkına çevre oluyor.
Mahir Ünsal Eriş, serinin ilk kitabı Gaip’te araladığı sır perdesinin ardından Acaip’le ilerliyor.

Yeşilçam Filmlerinde Mekân ve Modernite
Hazırlayan: Umut Şumnu
Everest Yayınları
Eylül 2023
288 s., büyük boy
Mimarlık ve sinema, mekân, eylem ve zaman üzerine düşünen ve üreten iki disiplin olarak birbiriyle etkileşim içinde olmuş ve beyaz perdeye yansıyan ilk filmden bu yana birbirlerine sürekli yeni olanaklar, olası yeni görme biçimleri sunmuştur. Bu nedenledir ki mimarlık ve sinema arasındaki ortak doğurgan ilişki mekânın kavranmasından, kurgulanmasına, üretiminden sunumuna kadar çeşitlenen pek çok araştırmaya konu edilmiştir. Son yıllarda mimarlık tarihi alanı da sinema filmleriyle daha fazla ilgilenmekte ve sinema filmlerini “bir mimarlık tarihi belgeleme aracı” olarak görmeye çalışmaktadır. Özellikle İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ortaya çıkan “gerçekçi” sinema akımlarının etkisiyle yönetmenlerin, aktörlerin ve kameraların stüdyo ve set ortamından sokağa taşınmasının ardından doğal kurgular, doğaçlama diyaloglar ve en önemlisi gerçek mekân çekimleriyle daha sahici ve samimi bir sinema dili yaratılmıştır. Geriye dönüp baktığımızda bu film sahnelerinin arka fonlarında yer alan kentsel alanlar, mahalleler, mimari yapılar ve iç mekânlar kaybettiğimiz ya da daha iyi anlamaya çalıştığımız modern mimarlığın tasarım kültürüne ilişkin önemli bilgiler sunmaktadır. Türk filmlerinin Türkiye bağlamında modern mimarlığın belgelenmesinde ve yorumlanmasındaki bu kurucu rolünün fark edildiği noktadan başlayarak, beş yıl boyunca seyredilen yüzlerce Türk filmi üzerinden, kolektif bir çalışmayla değişik ölçek ve işlevde pek çok modern mimarlık mirasına ilişkin görsel bir arşiv oluşturuldu. Bu kitapta arşiv malzemesinin bir kısmı kullanılarak yazılan yazılar bir araya geliyor.

Bir Rus Piyanistin Otoportresi
çev. Saliha Yeniyol
Kolektif Kitap
Ağustos 2023
198 s.
Yüzyıllardır sanatçılara, bilim insanlarına ve İkinci Dünya Savaşı sonrasında birçok ülkeden sürgünlere yuva olan Viyana bu karışımın yarattığı havayla entelektüel dünyada son derece ihtişamlı bir yere sahip. Geçmişin kayıp ruhları şehrin kafelerinde çağdaş eşlikçilerine unutulmaya yüz tutan hayatlarını anlatıyor, yaşamlarının son demlerinde anılarını kayıt altına alıyor. İşte bu kafelerden birinde isimsiz bir anlatıcı, eski roman karakterlerinden biri gibi duran bir Rus piyanistle tanışıyor. Dünyaca ünlü piyanist Suvorin kitabın anlatıcısına savaşın dehşetini, nefes almakta güçlük çektiği diktatörlük rejimini, öğretmenlik yaptığı yılları, her sahne performansında neler hissettiğini ve büyük aşkı eşini aklına geldiği şekliyle sansürsüzce anlatıyor. Beat Kuşağının önemli temsilcilerinden Wolf Wondratschek, Bir Rus Piyanistin Otoportresi’nde bazı insanların güzellik, müzik ve tutkunun peşinde koşarken nelerden vazgeçtikleri, yaptıkları bu fedakârlıklara değip değmediği gibi ebedi soruları tartışıyor. Yazarın diliyse sanki kurmaca metinlerin temel standartlarına göre yazılmış bir metin değil de müzikal bir eser gibi duyuluyor.
"Bir Rus Piyanistin Otoportresi egosuz, kurnaz, derin, komik, otantik ve son derece gizemli; hem de tüm bunları hiç zorlanmadan yapıyor. Muazzam bir alçakgönüllülük romanı kuşatıyor. Bağıran bir dünyada, usulca ve yavaşça çalınan bir şarkı." –Ethan Hawke, The New York Times Book Review
"Wondratschek’in katmanlı anlatısı dil, sanat, politika ve tarih üzerine düşünüyor ve romanda çok fazla olay yaşanmasa da okuruna kafa yoracağı çok konu veriyor. Thomas Mann ve Elias Canetti’ye ilgi duyan okurlar bu kitabı zevkle okuyacaklar." –Kirkus

Edebiyat Yazıları: Kuram ve İnceleme
İletişim Yayınları
Ekim 2023
440 s.
Jale Parla’nın yaklaşık 40 yıla yayılan kısa çalışmalarının bir araya getirildiği Edebiyat Yazıları, edebiyat tarihine ve edebiyat kuramına çok geniş bir perspektiften bakıyor. Romanın ortaya çıkışı, edebi kültür dünyasının modern çağa geçerken aldığı biçim, dünya edebiyatı, karşılaştırmalı edebiyat, kanon tartışmaları, edebiyatta karakter ve tip, tarihin edebiyatla kesişmesi... Bu tartışmalara dair itirazlar, eleştiri ekolleri, araçları, feminist eleştiri... Dünya edebiyatı ve ulusal edebiyat arasındaki gerilim ve etkilenmeler... Bu gerilim ve etkilenmelerin hem dünya edebiyatındaki örnekleri hem de Tanzimat’tan günümüze uzanan edebiyat tarihimizdeki yeri...
Jale Parla, edebiyat tarihi ve edebiyat eleştirisi üzerine 16. yüzyıldan günümüze uzanan ve çok farklı rotalara yönelen bir seyahatte, muazzam bir rehberlikle, bildiğimizi düşündüğümüz “hikâyeler”in ötesine nasıl bakılacağını anlatıyor.

İşte İnsan: Saldırganlığın Doğası Üzerine
çev. Evrim Tevfik Güney, Veysel Atayman
Alfa Yayınları
Eylül 2023
424 s.
Lorenz, “insanın nispeten ilkel ama o ölçüde de tehlikeli temel dürtü ve içgüdülerini” hatırlatma görevini kusursuz bir biçimde yerine getiriyor. Lorenz’in, saldırganlığı, insan eylem ve tepkilerinin temel nedenlerinden biri olarak belirleyip bu kitapta ikna edici bir şekilde açıklamasından bu yana, “saldırganlık” sadece antropolojik ve sosyolojik tartışmaların anahtar kavramı haline gelmekle kalmamış, son 40-50 yılda, bu konuda dağ gibi bir literatür de doğmuştur. Bu gerçek, ilk baskısı yıllar önce yapılan bir metnin çağa damgasını vurabilmesini de anlaşılır kılmaktadır.

Psikanalizin Kurtuluşuna Doğru:
Altüst Edicilikle Yeniden Buluşmak
Fol Kitap
Psikanaliz, insanları en derin korkularından, kederlerinden, takıntılarından kurtarmayı, anlam veremedikleri, “akıldışı” davranışlarını anlamlandırmayı, insan ruhunu ve kültürünü anlamayı vaat etti. Fakat Freud’un psikanalizi “icat” edişinin üzerinden yaklaşık yüz elli yıl, Lacan’ın gözden geçirişinin üzerindense yetmiş yıldan fazla bir zaman geçmesine rağmen sosyal bilimler ve psikoloji gibi alanlarda bu disiplinin varsayımları, işlevi ve yararı hakkındaki tartışmalar azalmak şöyle dursun, artarak devam ediyor. Kimilerine göre psikanaliz, kanaat önderlerine sahip hantal bir gelenek hâline geldi. Toplumda ve kültürde meydana gelen değişikliklerle, bu değişikliklerin insan ruhunda bıraktığı yeni izlerle temasını kaybetti.
Bu şartlar altında psikanaliz bize hâlâ bir şeyler söyleyebilir mi? Cinsiyet ve kültür çalışmalarının, LGBTQI+ hareketlerinin, toplumun kıyısına itilen azınlıkların, modern dünyanın keşmekeşine kapılmış sıradan insanların yeni ve sarsıcı deneyimlerinin dünya ve kültürle bambaşka biçimde temas kurmaya izin verdiği şu günlerde Oidipus Kompleksi’nden ve cinsiyet farklılığından söz etmenin bir anlamı var mı? Psikanalizi özünü kaybetmeden kendinden kurtarmak mümkün mü ve gerekli mi?
Bu kitapta, psikanalizin aykırı isimlerinden Laurie Laufer, bu ve benzeri sorulara bir yanıt arıyor. Psikanalizi ataletinden kurtarabilecek, kendini yeniden keşfetmesini, isyankâr köklerine geri dönmesini sağlayabilecek bir yol haritası sunuyor.

sayı 196
YKY
Eylül-Ekim 2023
Sanat Dünyamız’da Cumhuriyet’in 100. Yılında 100 Eser listesi: Sanat Dünyamız dergisi Eylül Ekim sayısı yayımlandı. Derginin bu sayısında sanatçılar, yazarlar, akademisyenler ve küratörlerden oluşan 100 kişiden oluşan isimlerin önerileriyle Cumhuriyet tarihine bakan 100 eserlik bir liste yayımlanıyor. Bunun yanı sıra dergide SALT Galata’da devam eden “Başka Kayda Rastlanmadı” ve Pera Müzesi’nde devam eden “Isabel Muñoz Yeni Bir Hikâye” sergileri üzerine birer yazı okurları bekliyor. OMM’de açılan “İki Güneş Altında” sergisi üzerine küratör Aslı Seven’le ve “Canavar” oyunu üzerine Tunç Şahin’le birer söyleşi de dergide yer alıyor.
27. İstanbul Tiyatro Festivali’nde sahnelenecek Café Müller’den yola çıkarak Pina Bausch’un popüler kültürdeki yerine odaklanan bir yazı da derginin konuları arasında. Sanat Dünyamız’ın 195. sayısında yer alan İnisiyatif Almak dosyasına bir yanıt – deneme de geçtiğimiz sayı derginin odak noktası olan dosyayı zenginleştiriyor.
Bu sayı Süreyyya Evren, Anlam Çerçevesi adlı köşesinin ikinci yazısıyla sanat ve anlam çerçevelerinin ilişkilerini incelemeye devam ediyor. Sezen Ünlüönen popüler kültürden karakterleri değerlendirdiği yeni bir köşeye başlıyor, köşenin ilk konuğu ise iyileşme serüveniyle Fleabag. Huo Rf’nin altı sayıdır sürdürdüğü köşesi Başlı Başına Bir İş ise bu sayıda sonlanıyor.
Derginin bu sayısında sanatçıların görsel dünyalarını oluşturan fotoğraflara, eserlere veya çizimlerine yer verilen Görsel Notlar adlı köşenin konuğu ise Eda Çekil. Her sayıda bir sanatçının okuduklarına, izlediklerine yer veren Ajanda bölümü ise bu sayı sanatçı Larissa Araz’a emanet.

Sanatın Erkeksiz Tarihi
Kara Karga Yayınları
Eylül 2023
176 s.
Bu kitap sanat tarihinin lineer anlatısına bir çelme takmayı istiyor. Frida’yı adıyla, Picasso’yu ise soyadıyla tanımlıyor oluşumuzun sempati örtülü bir ayrımcılık olduğunu kabul etmeli, en çok bildiğimiz sanatçıların hemen tümünün erkek olmasını fark etmeli, “Yahu kadın sanatçıların adını neden öğrenemedik?” diye isyan etmeliyiz.
Linda Nochlin “Neden Büyük Kadın Sanatçı Yok?” makalesini niye yazmış biliyor musunuz?
Yok mu gerçekten?
Kitabın sayfalarını çevirin bakalım. Sanat tarihi yazılırken kadınlar bir yanlışlık sonucu ya da yeterince iyi olmadıkları için dışarıda bırakılmadı. Sanat tarihi, başından itibaren sistematik olarak kadınları, dahası erkek olmayanları dışarıda bıraktı.
Elinizdeki bu kitap, bazı sanatçıları sanat tarihi içinde hak ettikleri yere geri koyma çabasının bir ürünüdür.

Sentetik Çağ
çev. Bilge Demirtaş
Tellekt
Eylül 2023
248 s.
"İnsanlık yeryüzünde haddinden fazla etki bıraktı. Bu durum, eriyen buzulları ve azalan tür sayılarını belgeleyen istatistiklerin ötesinde yeni bir jeolojik çağa işaret ediyor. Bu yeni çağın, toprağın her santimetrekaresinde ve okyanus suyunun her bir damlasında tespit edilebilen türlerin itibarını artık teslim etmesi gerekiyor."
Sentetik Çağ’da, jeolojik tarihin bu yeni döneminde dünyayı nasıl şekillendirmeyi seçtiğimizin kritik önem taşıdığına dikkat çeken Christopher J. Preston, kendi tasarımımız olan sentetik işleyişlerin istediğimiz dünyayı dikkatlice tasarlamak için bir fırsat sunduğunu düşünüyor ve yeryüzünün metabolizmasını yeniden yapılandırmayı vaat eden bir dizi teknoloji tanımlıyor: nanoteknolojiler, moleküler üretim, sentetik biyolojinin genom oluşturma potansiyeli, evrimi geride bırakabilen “biyolojik mini makineler”, türlerin yer değiştirmesi ve soyu tükenen türleri geri getirme, iklim mühendisliği, güneş radyasyonu, karbonu atmosferden uzaklaştırmak amacıyla yapay ağaç üretimi ve daha nicesi...
Sentetik Çağ, yaşadığımız dünyanın hızla tanınmaz hale geldiği bir zamanda gerek yeryüzünü gerekse insanları yeniden yapılandıracak sentetik geleceğin hatlarını çiziyor.
Sentetik Çağ, 2018’de Ekoloji ve Çevre kategorisinde Nautilus Ödülü’nü almıştır.
Önceki Yazı

Daldaki Kuş'tan:
“Kalan Söz”
Edebiyatımıza 60 yıldır emek veren usta yazar Necati Tosuner'in yeni öykü kitabı Daldaki Kuş, önümüzdeki günlerde Axis Yayınları tarafından basılıyor. Kitaptan “Kalan Söz” adlı öyküyü Tadımlık olarak sunuyoruz...
Sonraki Yazı

Tanıl Bora’nın Demirel biyografisi üzerine:
Politikaya vakfedilmiş bir ömrü hayat
“Tanıl Bora, okurlarına tek bir Demirel portresi çizmek yerine, onlara diledikleri zaman ve müddetçe ziyaret edebilecekleri bir Demirel Portreleri Galerisi sunuyor ki, şüphesiz, dikkatli bir ziyaretçi burada sergilenenler arasında Bora’nın kendi elinden çıkmış Demirel portresiyle de karşılaşabilecektir. Zira burada çifte vazife üstlenmiştir Bora: hem resmi sergilenen bir ressamdır hem de bu serginin küratörü.”