
Ütopyanın Felsefe Sözlüğü tanımı, metni anlama konusunda bize yardımcı olacaktır. “İdeal ya da yetkin toplum; ideal bir toplum düzeni ya da yönetim biçimi ortaya koyan tasarım.”[1] Birileri ütopyadan bahsedinceye kadar imkânsızdırlar, bahsedildiği andan itibarense gerçekleşmeye bir adım daha yaklaşmış olan tasarılar olarak değerlendirilebilir. Gerçekleşme imkânı bulduktan sonra da distopyaları oluştururlar. Walden-İkiütopyasının –dilimize Düşülke olarak da çevrilebiliyor– temel çalışma prensibi insanlara ceza vermeden, şiddet uygulamadan, pozitif pekiştirme yöntemiyle huzuru, güvenliği ve gelişimi sağlamak. Dış dünyanın hırslı, şiddet, rekabet dolu huzursuz ortamında yaşamaktansa, günde dört saat çalışarak, boş vakitlerinde istediği aktivitelere katılarak, güvenli bir ortamda aynı zamanda dış dünyanın farklı yüzünden ve nimetlerinden uzak durmayı seçerek yaşadıkları varsayımı üzerine kurulu. Kurucu Fraiser, davranış psikolojisinin farklı metotlarını uygulayarak, farklı deneyler yaparak sistemin devamlılığını ve ‘toplam mutluluğun’ korunmasını hedeflemiş. Toplumun mutluluğu sağlanarak mutluluğun devam edebilmesi için de insanlar farklı biçimlerde üretken kılınmış. Walden-İki ütopyasını özetlemek gerekirse; insanlar kurulan özel bir yapıda, ayrı odalarda komün halinde yaşıyor, günde dört saat çalışıyorlar. Tarım, hayvancılık aktiviteleri orada kalan insanlar tarafından yapılıyor. Farklı meslek gruplarından yetişkinler ve onların çocukları da var. İnsanların günlük olarak yaptıkları işler karşılığında kazanmak zorunda olduğu krediler var, sisteme o şekilde katkı sağlıyorlar. Bunların yanı sıra sanatın farklı dalları için yürütülen faaliyetler, müzik, resim ve zanaat olarak dokuma tezgâhları, tamir atölyeleri çeşitli ihtiyaçları karşılamak için bulunuyor. Sağlık sistemi ihtiyaçları Walden-İki’de kalan diş hekimi, hemşire ve doktorlar tarafından gideriliyor. Yönetim kurulunda yer alan yönetici kadrosu, komün adına kararlar almak için seçilmiş. İçeride hiç para kullanılmıyor, dışarıya sattıkları bazı ürünler, dış dünyadan satın alınan ve takas edilen ürünler var. Eksik olan üniversite eğitimi, bunun da üzerinde çalışılıyor.

Anlatıcı psikiyatrist Profesör Burris, arkadaşı filozof Castle ve savaştan dönmüş Amerikalı genç bir asker, onun arkadaşı ve ikisinin kız arkadaşları Walden- İki’den haberdar olup orayı ziyarete gidiyor. Tüm metin ziyaretçilerin, ütopyanın kurucusu olan Fraiser ile olan felsefi, psikolojik diyalogları üzerine kuruluyor. Fraiser insanları gözlemleyerek geliştirdiği ve uyguladığı yöntemlerin pratikte nasıl başarılı olduğunu savunurken, Castle özgürlük, despotizm, demokrasi gibi temel kavramları uygulanan pratikler üzerinden tartışıyor ve eleştiriler yöneltiyor: “Castle, Fraiser’ın genel ilkelerden kaçındığını söylerken gayet haklıydı. Walden-İki bunlar üzerine değil, spesifik davranışsal ve kültürel kural ve teknikler üzerine kurulmuştu.”
Zaman zaman dozu ve dolayısıyla gerilimi de yükselten eleştiriler genel olarak keyifli, ancak bazen de yorucu bir unsur olabiliyor.
Vahşi, kapitalist ve şiddet dolu dış dünyanın sıkışmışlığı içinde yer almaktansa günlük dört saat temizlik, yemek pişirmek, çocuklarla ilgilenmek, dokuma tezgâhında çalışmak gibi gündelik işlerde kredi toplayarak günlerinin geri kalanında huzur içinde köşelerinde istedikleri farklı aktivitelere katılmaları üzerine kurulu bu ütopya ilk başta bir cennet tasavvuru gibi gelse de, uygulanan pozitif pekiştirme metodunun bir nevi despotizm oluşu kolaylıkla gözden kaçırılıyor. Metnin sonu fazlasıyla tahmin edilebilir bir biçimde bitirilmiş. Amerikalı gibi olmayan bir Amerikalı bulma hevesimiz yine kursağımızda bırakılıyor, halihazırda Walden-İki’ye inanmakta zorluk çeken okuyucuyu klişe bir son bekliyor.
Ütopya yaşamına ait somut detayların zayıflığı
Metnin fikirsel düzleminde ana akım yaşama getirilen eleştiri, özgürlük, despotizm, insan davranışlarının pozitif koşullandırma ile tasarlanan mühendisliği, ütopik ortam, insan ilişkileri, kurallar, sanat, boş vakit, çalışma gibi konular bolca ele alınırken, zayıf bırakılmış bazı önemli noktalar olduğunu düşünüyorum. Tasavvur edilen ütopik Walden-İki ortamına, insanların giyim kuşam ve yediklerine dair kısıtlı sayılabilecek tasvir ve anlatı var. Oysa Henry Thoreau yaşadığı evi, karanlıkta gözü kapalı bulduğu evinin yolunu, yediklerini, ormanı, komşularla olan ilişkilerini, ektiklerini detaylı olarak aktarmıştı. Yazarın tercihi bu yönde olabilir, ancak ütopyadan, yani gerçek hayattan farklı bir alternatiften bahsediyorsak bu tür detayların sınırlı tutulması, kitabın kurmacadan daha çok soyut kavramların tartışıldığı felsefi bir metin olarak algılanması riski bulunuyor. Örneğin komün ortamında kadınların modayı takip etmediği, daha özgür giyinmeyi tercih ettiği ve buna rağmen demode olmadıkları, hoş göründükleri dikkat çekici bir detay olarak verilmiş, ancak kıyafetlere dair tasvir metinde hiç yer almıyor. Yazarın da bu noktanın oldukça farkında olduğunu Walden’a yapılan bir göndermeyle anlıyoruz:
“Thoreau’ya yaptığınız göndermeye gelince dedi Frazier hemen sonra, unutmayın ki onun denemesinde karnını doyurma ve yalnızlık vardı. Giyim onun ihmal edebileceği sosyal bir mekanizmadır.”[2]
Thoreau’nun Walden’ı ile karşılaştırma
Kitap boyunca bireysel olarak peşimi bırakmayan ve üzerine düşünmek için de metne sık sık ara verdiğim bir soru var. Walden-İki, Amerikalı psikiyatrist B. F. Skinner tarafından 1948 yılında yazılmış. Thoreau’nun Walden’ı ise neredeyse yüzyıl öncesinde, 1845 yılında yazılmış. 2023 yılında dilimizde yayınlanmış Walden- İki’yi okurken nasıl oluyor da Thoreau’nun kitabını ve deneyimlerini kendime daha yakın ve uygulanabilir buluyorum? Farklı sebepleri olabilir: Walden bireysel deneyimlerin aktarıldığı, deneme/günlük tarzında yazılmış bir anlatıyken, Walden-İki bir komün yaşamı hakkında bir ütopya. Tür olarak Walden gerçek hayat kesitiyken,Walden-İki kurmaca türünde ve ütopik yani gerçekte olmayan tasarlanmış bir dünyayı anlatan metin. Yaklaşık olarak yüz seksen yıl önce yazılmış bir metni gerçek hayattan bir kesit olduğu için daha yakın bulduğumu düşünebiliriz, ancak bu yanıt kolaya kaçmak olurdu, cevap için daha yakından bir inceleme yapmak gerekiyor. Romanda geçen günde dört saat çalışan, kendi eğitim, tarım, adalet ve sağlık sistemini kurmuş komünün mükemmele yakın işleyişi hem okuyucuya hem de kurguda bu ütopik mekânı ziyaret edenlerin bir kısmına inandırıcı gelmiyor.
Ayrıca Walden-İki’de ters giden, işlemeyen süreçlere, sorun çıkaran insanlara dair örnekler yer almadığından hangi aşamalar sonucunda böyle bir düzen oluşturabildiğini, sorunlu durumlarda nasıl çözümler işletildiğini tam olarak anlayamıyoruz; inandırıcılığını kaybettiği noktalardan biri de bu. Bir diğer nokta; orada doğan çocuklar ve gençler ana akım yaşam tarzını fiziksel olarak götürüldükleri şehir ziyaretlerinde bizzat görerek deneyimliyorlar. Gençlerin ne olursa olsun toplam mutluluğun paylaşıldığı, dengeli ve huzurlu hayatı en azından bir süreliğine bırakmayı isteyip, kaos ve farklı seçenekler vaat eden enerjik şehir ortamını hiç merak etmiyor yani ütopyaya sadık kalıyor oluşları da imkânsıza yakın olduğundan inandırıcılığı zedeliyor. Thoreau’nun Walden’ı bireysel işleyen alternatif yaşam olduğundan, karmaşık grup psikolojisi, işbölümü yönetimi gibi uzmanlık isteyen konular içermiyor. Komün hayatında oluşabilecek sorunların çeşitliliği ve bulunacak çözümlerin sürekli istişare gerektirmesi, sistemin Walden-İki’de yukarda bahsettiğim nedenlerden dolayı anlatıldığı gibi işlemeyeceği fikrine daha yakın hissettiriyor okuyucuyu. Tam da bu nedenle Thoreau’un Walden’ı çok daha eskiden yazılmış olduğu halde günümüzde bile daha uygulanabilirliğini koruyor ve dolayısıyla inandırıcı olmayı başarıyor.
Fraiser’ın Tanrıcılık oyunu
Ütopyayı detaylı bir biçimde planladıktan sonra, işlediğini görmek, ara ara Walden-İki’yi tepeden gören yüksek bir yere çıkıp çalışan, dinlenen, eğlenen insanları gözlemlemek kurucusu Fraiser için bir çeşit Tanrı hissi oluşmasına neden oluyor. Metnin en ilginç bulduğum kısımlarından biri burasıydı diyebilirim. Tanrı’nın yarattığı insanların oluşturduğu sorunlu, şiddet, rekabet, fakirlik ve kasvet içeren ana akım hayat yerine, pozitif pekiştirme metodunu kullanarak insanları kontrol altında tutan, özgürlüklerini iyiye neden olduğu gerekçesiyle bir bakıma ellerinden alan Fraiser ister istemez kendi oluşturduğu sistemle Tanrı’nınkini karşılaştırıyor. Unuttuğu veya görmekten kaçındığı önemli noktaysa, kendi oluşturduğu ütopyanın dış dünyanın rekabetçi sistemi tarafından üretildiği, onun sonucu olduğudur. Ana akım kapitalizme dayalı yaşam tarzının yine insanlar tarafından üretildiği ve bu yaşam tarzının ürettiği iyi şeyleri, gelişmeleri tamamen göz ardı edebiliyor.
Walden-Üç yazılabilir mi?
Okuma deneyimi boyunca okuyucuların aklına en sık gelecek sorulardan biri: Walden-İki gibi bir yerde yaşar mıydım? Yaşanabilir, ancak belirli tecrübeleri edinip kendini tanıma sürecinde belirli bir aşamaya gelindikten sonra olabilir ki, bu süreç modern dünyada yaklaşık olarak otuz beş, kırk yaşlarına tekabül ediyor. Walden-Üç günümüzde nasıl oluşturulabilir? İnsanların belirli süreler komün halinde yaşadıkları, karşılığında çalıştıkları ve bir miktar ödeme yaptıkları ana akım hayattan farklı bir deneyimi belirli süre yaşadıkları ticari tesisler var, ancak bundan daha fazlasının bireysel olarak mümkün olmasına rağmen, komün halinde hatanın, can sıkıntısının, rekabetin olmadığı bir yaşam biçiminin uzun sürecek şekilde mümkün olacağına inanmıyorum. Şayet mümkün olabilseydi, uzun süre varlığına devam edip katılımcılarının da sayısı artması durumunda dış dünya tarafından veya bireylerin devletle olan temasının da en az indirgendiği bir sistem olacağından tehdit olarak algılanabilirdi. Yönetiminin ele geçirilmesi ve farklı amaçlarla kullanılması gibi politik ve varoluş amacından uzaklaşan bir noktaya doğru gitmedi muhtemelen çok uzun sürmezdi.
Zamanında bir ütopya olan kapitalizmin distopya dönemlerini yaşadığımız bu yıllarda insanlık olarak önümüzde iki seçenek yer alıyor: Ya dünyayı ve kendimizi tüketerek, kirleterek yaşamaya devam edeceğiz ve her şeyin felaketle sonuçlanmasına şahit olacağız, ya da dünya kaynaklarını ve yaşamı önceliklendirdiğimiz bir toplum düzeni kuracak ve sonraki nesiller için devamlılığını sağlamaya çabalayacağız.
NOTLAR:
[1] Ahmet Cevizci, Felsefe Sözlüğü, Paradigma Yayınları, 199, 3:880
[2] B.F. Skinner, Walden-İki, Ketebe Yayınları, Aralık 2023, 347 s.