
Mina Seçkin 1970’li yıllarda Amerika’ya göçmüş bir ailenin Brooklyn’de doğup büyüyen Y kuşağı kızı. Columbia Üniversitesi’nde yazarlık dersleri alan ve çalışmaları pek çok edebiyat dergisinde yayımlanan Seçkin’in ilk romanı The Four Humors da göç ve travma motifleri etrafında şekilleniyor.
Babasını kaybeden Türk-Amerikan genç kadın Sibel yaz aylarını babaannesinin yanında geçirmek üzere İstanbul’a geliyor. Henüz 20 yaşındaki genç kadın babası için yas tutmaya yeterince odaklanamıyor, uyum göstermeye çabaladığı kültürel farklılıkla ve bir türlü geçmek bilmeyen baş ağısıyla uğraşıyor. Romana adını veren de bu baş ağrısını geçirmek için başvurduğu, Antik Yunan ve Romalı tıpçılar arasında yaygın olan “humoral patoloji” teorisi. Buna göre insan bedenini oluşturan dört sıvı, kan, safra, kara safra ve balgam ne kadar dengede olursa beden ve ruh da o denli sağlıklı olur. Bir yandan Yeşilçam filmlerini izlemeye kendini kaptıran Sibel diğer yandan bu teoriye takıntı geliştirmeye başlıyor.
Leylâ Erbil’e teşekkür
Leylâ Erbil’in Tuhaf Bir Kadın romanındaki ilk pasajlar okuru dost masasından kaldırıp nezarethaneye götürüyor:
Bugün gene Halit’le buluştuk. Çardaş’ta oturduk bu kez. Tutukluyken kendisine yapılan işkenceleri anlattı. Olaylar sanki bir başkasının başından geçmişçesine alaya alarak anlatıyor en korkunç şeyleri bile. Amma da garip çocuk. Nasıl falakaya çektiklerini kendisini örneğin anlatıyor. Kırılıyor kahkahadan… Nasıl sırayla tekmelediklerini, kendisinin de onlara tekme savurduğunu, nasıl hayalarını burduğunu. Tüylerim diken diken oldu benim. Gülüyor; polisin suçu değişmiş bunlar, öyle yetiştirilmiş polis, görevini yapıyormuş onlar. Haksızlıklara karşı intikam duygusuna kapılmamak marifet midir?[1]
Erbil 1971 yılında yayımlanıp öykü mü, roman mı olduğu konusunda fikir ayrılığı yaratan bu kitabında esasen toplumsal ve politik değişimin birey üzerindeki etkisine eğiliyor; günlük ve sıradan konuların arasında dile getirdiği, ileride tek bir “tuhaf”ı oluşturacak ilk parçayı burada kadınlık, cinsellik, annelik bağlamlarıyla ele alıyor. Tuhaf Bir Kadın’ı başucu kitapları arasında sayan Seçkin, The Four Humors için benzer bir izlek oluşturmuş.

Babaannesinin Levent’teki evinde kalan Sibel kendisine eşlik eden Amerikalı sevgilisi Cooper için Bebek’te ayrı bir oda kiralıyor. Annesinin uyarıları nedeniyle sevgilisiyle aynı evde kalmıyor ve sokakta yakınlaşmamaya dikkat ediyorlar. Birlikte vakit geçirdikleri günlerden birinde, bir kafede oturdukları sırada birden yılın 2014 olduğunu fark ediyor; televizyonda “Allah” kelimesini bağırarak tekrarlayan siyasilerin öfkesiyle Gezi Parkı protestolarının birinci yıldönümü olduğunu öğreniyoruz. Sibel’i ben-anlatısıyla yazan Seçkin, Türkiye’nin o sıradaki gündemini okura açıklayıp öğretme tonundan uzak kalarak, romanın akışını bozmadan bir Alman turistin gözünden şöyle aktarıyor: Özellikle Gezi Parkı’ndan sonra politika çok ilginç bir hal aldığı için İstanbul’a gelmek istemiş. Televizyondaki konuşma sürerken Taksim Meydanı’nın çoktan kapatıldığını da öğreniyoruz. Sibel’in aile fertleriyle kurduğu ilişkiyi, yarı Türk-yarı Amerikan olmanın getirdiği yabancılığını, çözmek üzere olduğu sırları takip ederken, Seçkin okuru 1 Mayıs 1977’den kopup gelen bir anıyla buluşturuyor. Kendisinin hiç bilmediği o yılları babasından dinlemiş, şimdi ise kendisi anlatıyor veya yazıyor.
Kara mizah yüklü
Baş ağrısından kurtulamayan Sibel teşhis ve tedavi için kendi başına yola koyuluyor. Roman boyunca kendisini neyin iyileştireceğini, ailesinin gizli kalmış sırlarını, İstanbul’un sokaklarını keşfediyor. Dört bölümden oluşan roman tamamen yabancı olmasa bile buralı olmayan birinin gözünden yazılmış. Biraz da bu yüzden olsa gerek, Sibel’in ardında çoğu zaman Bebek, Pera, Kadıköy sokaklarında geziyoruz. Üstelik dört sıvı meselesi İstanbul için de yabancı bir şey değil. Bizans zamanında Konstantinopolis’in kullandığı yemek takvimi tam da bu sıvı dengesini esas almış.[2] Çağın getirdiği tüm diğer şeyler, örneğin sosyal medya ağları da romanda karşımıza çıkan ilişkilenme biçimlerinden biri. Bu bakımdan roman boyunca neredeyse yok denebilecek kadar az diyalog olması, doğrudan Sibel’i dinlememiz de anlam kazanıyor.
Duygusal olduğu kadar kara mizahla da bezeli The Four Humors dünyadaki, tarihteki, kültürdeki yerini bulmak için kendisini alışılmadık yöntemlerle tedavi etmeye çalışan bir genç kadının gerçek ilacın “sevgi” olduğunu keşfetmesini konu alan, iyileşmek üzerine yazılmış, hayli ilginç bir ilk roman.
NOTLAR
[1] Leylâ Erbil, Tuhaf Bir Kadın, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2021.
[2] Andrew Dalby, Tastes of Byzantium: The Cuisine of a Legendary Empire, Tauris Parke, 2019.