Ortaçağ Avrupası’nın büyük imparatoru Şarlman’ın hayatı

Şarlman-Avrupa’nın Büyük Hükümdarı

(Vita Karoli Magni)

EINHARD

Kronik Kitap
Nisan 2024
192 sayfa

çev. Özlem Genç2024

17 Ekim 2024

AHMET EKEN

Roma İmparatorluğu’nun ikiye ayrılıp batı kısmının sona ermesi, doğudan gelen göçebe kavimlerin kıtayı işgali ve benzeri nedenler Avrupa’da kaotik bir dönemin başlangıcı olmuştur. Siyasi, ekonomik, toplumsal hayat belirsizlikler içerisinde sürüklenirken, bilimsel teknolojik gelişmeler, eğitim duraklamış, antik dünya unutulmaya başlamıştır. Böylesi bir ortamda varlığını koruyan ve gelişen tek yapı Hıristiyan kilisesidir. Zayıf siyasi birliklerin yanı başında kıta halklarını kimi zaman güçle, kimi zaman barışçıl yollarla etrafına toplamayı başarır. Bütün bu süreç VIII. yüzyılın sonlarına doğru yeni bir aşamaya girer. V. ve VI. yüzyıldan itibaren Roma Galyası’nı (eskiden Pireneler, Akdeniz, Alpler, Ren Nehri ve okyanus arasında kalan bölgelere verilen ad. bkz: Meydan Larousse) ele geçirdikten sonra bu bölgede hüküm süren Frankların birleşip Karolenj Hanedanı’nın iktidarı döneminde kıtanın büyük bölümünde egemen olmalarıyla yeni bir dönem başlar. Hanedan dağınık, göçebe hayattan feodal monarşilere doğru geçilen bu dönemde savaş veya barış yaparak pek çok krallığı yönetir. Kendi yasalarını egemen kılar, misyonerleri koruyarak Hıristiyanlığın yayılmasında etkili olur.

Karolenj Hanedanı’nın en parlak olduğu dönem Şarlman (Charlemagne, 748-814) imparator tahtına geçtikten sonra yaşanır. Askerî ve siyasi faaliyetlerinin dışında yaşamın pek çok alanında yeni düzenlemeler ve reformlar yapan Şarlman, ardında geniş topraklara hükmeden bir imparatorluk ve yeniliklerle cehresi değişmiş bir Avrupa bırakır.

Ortaçağ Avrupası’nın büyük imparatoru, “Avrupa’nın Babası” Şarlman’ı, arkadaşı Einhard’ın yazdığı Büyük Karolus’un Hayatı (Vita Karoli Magni) kitabıyla yakından tanıyoruz. Şarlman hakkında yazılmış pek çok kitabın en bilineni olan Vita Karoli Magni isimli eserin imparatorun dostu ve saray okulu yöneticisi Einhard (770-840) tarafından 817 yılından sonra kaleme alındığı sanılıyor. Toprak sahibi, soylu bir aileden gelen yazar tahsilini kültürel merkezler olarak bilinen manastırlarda yapmış, Latince yazmayı öğrenmiş, İncil ve klasikler üzerinde çalışmıştır. Ayrıca inşaat, metal şekillendirme, tasarım ve dekorasyon konularıyla ilgilenmiş, manastır yazıhanesinde görev yaptıysa da, hiçbir zaman bir keşiş gibi yaşamamıştır. Kitabın giriş bölümünden yazarın eserlerinin bazılarının halen manastırlarda muhafaza edildiğini öğreniyoruz.

790’ların başında Şarlman’ın sarayına gelen Einhard, burada dönemin ünlü alimi Alcuin’in (735-804) öğrencisi olur, hocasının ölümüyle boşalan saray okulu yöneticiliğini üstlenir. Hayatının son döneminde siyasi uyuşmazlıklar nedeniyle zaman zaman saraydan ayrılsa da, sarayla bağını hiç kopartmayan yazar, eserin içeriğiyle ilgili olarak şu bilgiyi veriyor:

“Onun doğumu, bebekliği ve hatta çocukluğu hakkında yazılmış hiçbir şey olmadığından ve (bu dönemini bilen) yaşayan hiç kimse de bulunmadığından (…) bilinmeyen şeyleri bir kenara bırakarak onun başarılarını, açıklanması ve ortaya konması gereken alışkanlıklarını aktarmaya karar verdim.”

Şarlman ve ona rahiplerin el yazmalarını sunan Alcuin (ayrıntı), Jules Laure, 1837. Fotoğraf: Versay ve Trianon Şatoları, Versay, Fransa.

Yazar söze Şarlman’ın atalarını, ailesini ve tahta çıkışını anlatarak başlıyor. Dediğine göre Şarlman ve kardeşi Carloman (713-754) hayli çekişmeli bir dönemden sonra Frankların kralı olan ve ülkesini 15 yıldan fazla bir zaman yöneten babaları Kral Pepin’in ölümü üzerine beraberce ülkeyi yönetmeye başlarlar. Ancak bu müşterek krallık çok sürmez, bir yıl sonra Carloman hastalanarak ölür. Kardeşinin ölümü üzerine “tüm Frankların görüş birliğiyle Şarlman kral olur”. Yeni kralın ilk işi babasının zamanından beri süren Akitanya (Fransa’nın güneybatısı) seferini tamamlamak olur ve bölgeyi hâkimiyeti altına alır. Bu savaş bittikten sonra Şarlman, Lombardlara yönelir ve Franklar Alpler’i geçerek İtalya’ya girerler; küçük krallıkları tasfiye ederek ele geçirilen yerleri Roma Kilisesi’ne teslim ederler.

Bu son savaşları olmaz. Şarlman, Sakson seferini yeniden başlatır. O güne kadar Frankların yaptığı hiçbir savaş bu denli uzun, sert ve zahmetli olmamıştır. Einhard, Saksonlar hakkında şu sözleri yazar:

İmparator Şarlman Kılıç Tutuyor, Albrecht Durer, 1512.

“Saksonlar, German topraklarına yerleşmiş neredeyse bütün halklar gibi, huy bakımından acımasızlardı, şeytani bir inanca sahiplerdi ve bizim dinimizin düşmanıydılar. Ayrıca ne ilahi ne de insani yasalara karşı gelmenin ya da onları çiğnemenin onursuzca bir şey olduğunu düşünüyorlardı.”

Sık sık barışı bozan bu halka karşı harekete geçen Şarlman şiddetli bir direnişle karşılaşır ve savaş 33 yıl sürer. Başka kaynakların yazdığına göre Şarlman zalimce davranır, katliamlar yapıp topluca sürgünler gerçekleştirir. Ve sonunda ülkesinin sınırlarını doğuya ve kuzeye doğru genişletir. Bu arada krallar ve tebaaları da Hıristiyanlığı kabul ederler!

Şarlman’ın bir sonraki seferi İspanya’ya olur, “toparlayabildiği kadar büyük bir kuvvetle (…) Pireneler’i aşıp geçtikten sonra yaklaştığı her kasaba ve kaleyi teslim alır”. Aynı dönemde Fransa’nın batısında bulunan Bratonlar da Frank hâkimiyetini kabul ederler. “Sonra aniden Bavyera Savaşı patlak verir”, fakat çabucak Şarlman’ın zaferiyle sonuçlanır. Sırada Slav seferi vardır. Einhard bu savaşı şu satırlarla anlatıyor:

“Bizim Wilzi dediğimiz ama gerçekten kendi dillerinde Weletablar denen Slavlarla savaşa tutuşuldu (…) Savaşın nedeni Weletabların vaktiyle Franklarla ittifak yapmış olan Abodritlere sürekli baskınlarla saldırmaları ve saldırıların emirlerle durdurulamamasıydı.”

Weletablar dönemin Baltık bölgesinde Danlar, İsveçliler, Slavlar, Estonyalılar ve başka halklarla birlikte yaşayan, Şarlman’a kafa tutan bir halktır, ancak cesaretlerinin bedelini hayli ağır öder ve Frankların himayesi altına girerler.

Kitabın ilgi çekici yanlarından biri de Ortaçağ’da Avrupa’da yaşayan halkların çeşitliliğini göstermesi. Kitapta yer yer pek çok kaynakta adı geçmeyen halklara da değiniliyor. Şarlman’ın hayatı anlatılırken kıtada nasıl bir siyasal dağılım olduğu da sergileniyor. Buna göre kıtanın kuzeyinde ve doğusunda en etkin halkların Saksonlar ve Normanlar olduğunu görüyoruz. Doğuda ise en aktif olan Avarlar ve Şarlman onlara karşı büyük bir sefer düzenliyor.

Bizzat kendisinin yönettiği ve sekiz yıl süren savaşın sonunda Şarlman büyük bir zafer daha kazanır ve Avarları yaşadıkları yerlerden sürgün eder. Einhard bu konuda şunları yazmış:

“Bu savaşta kaç çarpışma olduğunun ve ne kadar kan aktığının şahidi artık Pennonia’deki (eski coğrafyada Tuna, Noricum, İllyria ve Mesia ile sınırlanan bölge) yaşayan bir halkın olmaması ve vaktiyle kağanın sarayının olduğu yerde bugün yeller esmesidir. Bu yer öyle ıssızlaştı ki, orada insan yerleşimine dair izler dahi görünmüyor.”

Ayrıca Franklar savaş bittiğinde büyük bir hazineye kavuşurlar. “İnsan hafızası Frankların böylesine ganimet ve parayla zenginleştiği başka bir savaş hatırlamaz.”

1902 yılına ait bir gravürde Şarlman bir okul ziyaretinde.

Avar seferi hükümdarlığı 47 yıl süren imparatorun son savaşı değildir; askerî, diplomatik faaliyetleri devam eder. IX. yüzyılın başında batının tek karar sahibidir. 800 yılının Noel günü Papa’nın eliyle imparatorluk tacını giyer. Şarlman askerî faaliyetlerinin yanı sıra ekonomik, sosyal alanlarda özellikle eğitimde yenilikler gerçekleştirir. Örneğin yeni bir parayı tedavüle sokar. Fransız Devrimi’ne kadar Kıta Avrupası’nda kullanılan 1,7 gram ağırlığındaki bu gümüş para onun eseridir: “Para reformunun ardından para basımı da merkezîleştirilmiş, imparatorluğun her yerinde tek tip para basma uygulamasına geçilmiştir.” Zaman içerisinde bu uygulama başka devletlere de örnek olur. Yine Frakların tarihinde ilk kez ölçü ve ağırlıklar tek tip hale getirilir. Faiz yasaklanır ve eksik, hatalı paralar dolaşımdan kaldırılır. Ayrıca geçiş ücretleri sabitleştirilir. Şehir yöneticilerine yaşadıkları şehirdeki yoksulları besleme zorunluluğu getirilir. Sakatlar ve hacılar için imaretler kurulması teşvik edilir. Bayındırlık işlerine önem verilerek yeni kara ve su yollarının yapımına girişilir.

İmparatorluğun yönetim sistemi şu şekildedir: Şarlman ülkenin en eski topraklarını ve merkeze yakın bölgelerin yönetimlerini sarayda eğitim görmüş Frank aileleri arasında paylaştırır. Bu bölgeleri yönetecek kontları seçer. Kontlar halkın denetiminden sorumlu, askerî lider ve kralın temsilcisi olarak görev yaparlar. Vergi toplamak, yol ve köprülerin yapımı, adli işler, düzeni sağlamak, asker yetiştirmek ve idare etmek onların görevleri arasındadır. Einhard’ın belirttiğine göre Şarlman, “Daha geniş bölgeler ve sınırlara yeni dahil edilen yerleriyse çoğunlukla önceden devlet kademesinde yer alan ilk kralların ardılları ya da torunları olan düklerin yönetimine verir”. Bu kişiler askerî birlikleri her zaman için hazır etmek ve imparator istediği zaman göndermek zorundadır. Bazı tarihçilere göre bu feodal sisteme doğru atılmış bir adımdır. Şarlman yönetim sisteminin en önemli bileşenlerinden biri meclislerdir. Katılan her üyenin şikâyetlerini dile getirme hakkı vardır. Ayrıca bu meclislerde kralın huzuruna çıkılır, elçiler kabul edilir, hediyeler sunulur, vaftiz törenleri yapılır… Kısacası politik ve sosyal yaşama dair her şey konuşulur, tartışılır.

15. yüzyıldan kalma bir gravürde Einhard

İmparatorun önem verdiği bir başka konu ise adil yargılanma hakkına herkesin sahip olmasıdır. Bu nedenle yargıçların hediye kabul etmeleri yasaklanır ve ilgili kanunnameye şu madde konur: “Yargıçlar kendi kararlarına göre değil, yazılı hukuka göre adil bir şekilde yargılamalıdır.”

Şarlman iktidarı süresince eğitimin ve antik çağ uygarlığının canlandırılması için önemli çalışmalar yapar. Döneminin ünlü âlimlerini sarayına davet eder. Laik ve ruhani görevlilerin yetiştirilmesi için saray okulu kurar. Manastırlardaki kitapların kopyalarını çıkarttırır. Bu sayede kitaplıklar zenginleşir. İki tür okul açılır; saray okulu ve katedral okulu. Saray okullarının amacı saray mensuplarını ve başrahipleri yetiştirmektir. Eğitimleri tamamlanan bu kişiler kendi geldikleri yerlerde açtıkları okullarda rahipleri ve keşişleri eğitirler. Bunlar “kusursuz bir Hıristiyan olmayı hedefleyen, manevi yönü ağır basan okullardır”.

Katedral okulları ise piskoposlar tarafından açılan, daha çok mesleki ve uygulamaya dayalı eğitim veren okullardır. Şarlman çocuklar için eğitimi zorunlu kılar. Hatta okuldan kaçan çocuklar için cezalar yürürlüğe girer. Örneğin, böyle bir şey yapan çocuğa yemek verilmez, kaçmakta ısrar ederse imparatorun huzuruna çıkartılır!

Ancak anadili gibi konuştuğu Latinceyi resmî dil yapan, okullar açtıran ve eğitimi ulusal ve zorunlu kılarak gelecekteki eğitim sisteminin kurulmasına öncülük eden Şarlman, yazmayı bir türlü öğrenemez! Einhard, “Yazmayı da öğrenmeye çalıştı. Bu amaçla yastıklarının altında yazı levhası ve kâğıt bulundurur ki, boş zamanlarında elini yazmaya alıştırabilsin. Lakin geç başladığı için fazla ilerleme kaydedemez” der.

Dönemin din adamı olmayan biri tarafından yazılmış ilk biyografi eserini kaleme alan Einhard, yüzyıllar boyunca en çok okunan biyografi yazarı olarak tarihe geçer.