Moskova, Rusya demek değildir

Putin Ülkesi

Gerçek Rusya’ya Bir Yolculuk

ANNE GARRELS

Doğan Kitap
Ekim 2019
232 sayfa

çev. Yüksel Taşkın

18 Ocak 2024

TAYLAN TAFTAF

Anne Garrels, Harvard’a bağlı Radcliffe College’den mezun olduktan sonra ABC için çalışmaya başlayan; 1982’de sınır dışı edilene kadar ABC’nin Moskova büro şefi ve ABD Dışişleri Bakanlığı’nda NBC temsilcisi olarak görev yapan; NPR için Çeçenistan, Bosna, Kosova, Afganistan, Pakistan, İsrail ve Batı Şeria’da bulunan deneyimli bir gazeteci. Putin Ülkesi ise, ABD’nin 2003 Irak işgalinde Bağdat’ta çarpışmaları canlı aktaran gazetecilerden biri olan ve işgal günlerini Naked in Baghdad adlı kitabında anlatan Garrels’ın 2010’da emekli olduktan sonra üzerinde çalışmaya başladığı bir proje.

Garrels’ın yeni Rusya’yı gösterdiği yer, Rusya’yla ilgili her meselede dünyanın geri kalanının alışık olduğu üzere Moskova değil. “Her Rus’un size söyleyeceği gibi, Moskova, Rusya demek değildir.” (s. 15) Aksine, Garrels bu kitabı yazmak için Moskova’nın 1.600 kilometre doğusunda, Batı Rusya’yı Sibirya’dan ayıran Ural Dağları’nın güneyindeki Çelyabinsk şehrini seçiyor. Rus ordusunun Sibirya ve Pasifik’e doğru harekete geçtiği 18. yüzyılda kurulmuş bir garnizon şehri burası. 19. yüzyılda Rus İmparatorluğu ile Çin arasında bir ticaret merkezine dönüşüyor. 1917 Devrimi’nin yarattığı sarsıntıları Rusya’nın geri kalanı kadar sert bir şekilde geçirdikten sonra, maden ve mineral kaynakları nedeniyle sanayi bölgesi olarak belirleniyor. 1930’larda Stalin’in kalkınma planı kapsamında metalürji endüstrisinin ve Çelyabinsk Traktör Fabrikası gibi sanayi tesislerinin kurulduğu şehir, Nazi Almanyası ile SSCB arasında çarpışmaların başlamasıyla daha da ağır bir sanayi üretimini üstleniyor; savaş sırasında 18 bin tank ve 17 milyon birim mühimmat üretimiyle “Tangograd” lakabını kazanıyor. Sonraki yıllarda da sanayi merkezî ve askerî açıdan kritik önemde bir bölge olarak kalan, dolayısıyla yabancı dünyaya kapalı tutulan Çelyabinsk, 1945’te Sovyet nükleer programının da başladığı yer.

SSCB’nin yıkılmasının ardından bölgeyi ilk kez 1993’te ziyaret eden Garrels için Çelyabinsk’in hikâyesi bu kırılma yıllarında başlıyor. Gıda maddeleri için saatlerce kuyrukta beklenen, maaşların ödenmediği, birikimlerin yüksek enflasyonla eridiği, devletin altyapısının tümden çöktüğü 1990’ların Boris Yeltsin Rusyası’nı yerinde takip etmiş bir gazeteci olarak, Çelyabinsk’e yeniden geldiği 2013 kışında, yirmi yılda hayatın nasıl değiştiğine yönelik kıyaslamalar yapıyor Garrels. Sovyetler’in çöktüğü yıllarda onunla rahatça düşüncelerini paylaşan insanlardan bazılarının yirmi yıl sonra konuşmaktan nasıl kaçındıklarını fark ederken, 2014’te Putin’in (halk desteğini %90’a kadar çıkaran bir dizi güdümlü hamleyle) Kırım ve Ukrayna’ya girmesiyle birlikte, aslında çok başka dertleri olduğunu bildiği, arkadaşı olan genç bir taksi şoförünün Rusya hakkındaki değişen düşüncelerini de kayda almayı ihmal etmiyor. Zaten Putin Ülkesi’ni oluşturan da, Garrels’ın Rusya’da bulunduğu farklı iki zamana dair deneyimleriyle işaret ettiği değişim süreciyle iç içe olan bu kişisel tanıklıklar. Garrels, kırk yıla dayanan Rusya deneyimi, bağlantıları ve farklı kesimlerden tanıdıklarıyla Çelyabinsk’i yeniden keşfettiği günlerde Putin’le birlikte yaşanan değişimi gösteriyor göstermesine fakat Garrels’ın kadrajında Putin veya petrol-doğalgaz ihracatına endekslenmiş bir ekonomide Rus kaynaklarını tekeline almış oligarklar yok. Kanıksanmış yolsuzluğun şöhretli isimlerini veya piramidin tepesindeki güç dengesini de anlatmıyor. Bu gerçeklerin ötesinde, hayatlarının çok farklı noktalarında bulunan, bazılarının adları, aileleri, arkadaşları ve Federal Güvenlik Teşkilatı dışında kimse tarafından bilinmeyen insanları dinliyoruz, Çelyabinsk’in farklı kesimlerinde.

Bu insanların beyanlarının en mühim tarafı, Kremlin’in kontrolündeki ulusal medyada, Rusya’yı yöneten insanların gerçek karnelerinin verilmesi yerine baskın bir propagandanın sürmesi. Propaganda elbette Rusya’nın nasıl güçlendiğine ve başarısızlıklarla zorlukların sorumlusu olan iç-dış mihraklara odaklanmış durumda. “Ulusal bir idealin yokluğunda Ruslar kendi sorunlarıyla yüzleşmek yerine dışarıdakileri eleştirme kolaycılığına kapılmış görünüyorlar. Bugün devlet, kilise ve devlet güdümlü medya daha müphem bir düşmanla mücadele ediyor: Dış güçler.” (s. 38) Garrels’ın konuştuğu insanlarsa, kimisi kendi hayatında karşı karşıya kaldığı trajedilerle mücadelelerden, kimisi diğerleri ve Rusya’nın geleceği için üstlendikleri sorumluluklarla tehlikelerden bahsederken gerçek hikayeleri anlatıyorlar. “Bütün yargıçların bir şekilde Putin tarafından belirlendiği” (s. 213) bir ülkede adalet arayanlarla, devlet tarafından yeterli düzeyde hizmet sağlanmadığından dolayı belli toplumsal ihtiyaçları karşılamak için kişisel risklere girenler ve hayatlarını toparlamaya çalışan insanlar bir arada Putin Ülkesi’nde. Sağlık sisteminin getirdiği ciddi sıkıntılara ve eksikliklere karşın, doktorlarla sağlık çalışanlarının çabalarıyla sürdürülmeye çalışılan sağlık hizmeti; devlet, kilise ve yanlış yönlendirilen toplum destekli baskılar altında yaşamlarını sürdüren LGBT toplulukları; engelli ve kimsesiz çocuklar için devletin üstlenmediği sorumlulukları yerine getirmeye çalışanlar; Afganistan’dan çıkan uyuşturucu yollarının geçiş noktalarından biri olan Çelyabinsk gibi şehirlerde bağımlıların ve AIDS hastalarının sayısının gittikçe artmasına rağmen etkin bir tedavi-koruma mekanizmasının olmaması nedeniyle bu mücadeleyi kendi başlarına sürdürmek zorunda olan bağımlılar, hastalar, doktorlar ve sivil toplum kuruluşları; rüşvet ve fırsat eşitsizliğinin belirleyici olduğu eğitim sistemi; hapishanelerle ordudaki suistimaller ve işkenceye kadar uzanan dava konuları; SSCB’de olduğu gibi yeni Rusya’da da kalkınma programlarının ilk kurbanı olan çevrenin korunması ve ekolojik dengenin daha fazla bozulmaması için mücadele eden aktivistler; Ortodoks Kilisesi’nin baskın olduğu bir ülkede diğer dinlere mensup insanların, özellikle de toplumun yüzde onunu oluşturan Müslüman azınlığın hayatları gibi birçok konuyu ele alıyor Garrels.

Ülkenin geleceğini ilgilendirecek kadar mühim mücadeleler genellikle, Rus toplumunun bihaber olduğu, görmezden geldiği veya sonuca ulaşmayacağı düşünülen bireysel çırpınışlar olarak kalıyor. 2014’te Novaya Gazeta’da yayınlanan ve Ukrayna müdahalesini eleştiren açık mektubu imzalayan az sayıdaki kişiden biri olan film ve tiyatro yönetmeni Vladimir Mirzoev bu durumu şöyle açıklıyor: “Anladığım kadarıyla nüfusumuz 20. yüzyılda olan bitenler nedeniyle derin bir travmaya girmiş durumda. Manyakça bir coşku ve yurtsever bir psikozun etkisine kolayca kapılabilecekleri gibi, aynı şekilde kolayca depresyona düşebilecek insanlarımız var. Bu, insanların korkutucu şeylere tamamen yanlış tepkiler verebilecekleri bipolar bir rahatsızlık. Savaş yaşandığını inkâr ediyorlar. Rusların televizyon propagandasının kurbanları olduğunu söylemek de mümkün ama sonuçta internete girip olguları karşılaştırıp doğrulara ulaşmak o kadar da zor değil. Ama hiçbir şeyi karşılaştırmak istemiyorlar. Ülkelerinin, vatanlarının saldırgan olduğunu kabul etmek istemiyorlar.” (s. 192)

Diğer taraftan, SSCB enkazının altından çıkmaya çalışan yirmi yıl öncesinin Rusyası’ndan çok farklı bir ülkeyle karşılaşıyor Garrels. 1990’lara yayılan travmanın ardından, Putin’in ülkeye belli bir ekonomik istikrar ve yeniden işlemeye başlayan bir devlet sistemi getirdiği, Garrels’ın konuştuğu farklı insanlar tarafından dile getiriliyor. Fiziksel yaşam koşulları, SSCB ve Yeltsin dönemiyle kıyaslanamayacak kadar iyileşmiş durumda; tüketim mallarına erişim, alım gücünün yükselmesi ve maaşların düzenli yatması gibi gelişmeler, Rus toplumunun büyük kısmının yolsuzluk, rüşvet, çeteleşme gibi gerçekleri göz ardı etmesine neden olabiliyor. “Şimdiye kadar Putin ülkenin yaşadığı olumsuzlukları Batının üzerine yıkmayı başardı. Buna rağmen bir yandan askerî harcamaları önemli ölçüde artırırken, diğer yandan ülkenin emeklilik, aile ve toplumsal refah programlarına ayrılan kaynaklarını da devam ettirmek zorunda. Ruslar bu programların kusurlarını bilmekle beraber bunlar yine de kabul edilebilir bir güvenlik ağı sağlıyor.” (s. 228) “Olumsuzlukların Batıya yıkılması” veya gerçeklerin saklanması da, kontrol altındaki bir medyayla mümkün olabiliyor. Tüm ülkeyi ilgilendiren olayların gerçek yüzünün yansıyabileceği tek platform, internet. “Putin’in ezmekten korkabileceği ne var, diye sorduğumda bazılarının ilk söyledikleri şey ‘internet’ oluyor. Devletin interneti çok fazla denetim altına almasının siyasete kayıtsız gençleri muhalefete sevk edeceğini düşünüyorlar. Ama Kremlin bu konuda zekice hareket ederek interneti nispeten açık bırakıyor. Buna rağmen ciddi tehdit olarak gördüklerini izliyor ve korkutuyor.” (s. 227) Rusya’daki sansürün ve dezenformasyonun internette ne kadar belirleyici olacağının öncesinde, bunu belirleyen kişilerin nasıl seçildiğini sorgulayan, yaşları yalnızca Putin’in Rusya’sını tanımaya yetecek gençler de var. “Kabarık kürklü yeleği, dizüstü çizmeleri ve kısacık mini eteğiyle Christina birdenbire araya giriyor: ‘Hileli seçimlerden bıktım. Kimin kazanacağını biliyor ve bunu değiştiremiyoruz. Putin’e meydan okuyabilecek birisi çıkarsa hemen harcanıyor. Bu beni üzüyor. Bunları değiştirmek için ne yapabileceğimi bilmiyorum.’ Sınıf arkadaşları huzursuzlukla uzaklara bakıyorlar.” (s. 118)

Tarihsel açılımları elbette Doğu Avrupa’ya SSCB’nin hükmettiği 20. yüzyıla uzanmakla birlikte, 2014’te Rusya’nın Kırım’ı ilhak etmesinden 2022’de Ukrayna’nın topyekun işgaline kadar uzanan türbülanslı sürecin fitilinin ateşlendiği yer olarak görülebilecek Kiev’deki Yevromaidan ayaklanmasının kısa bir süre öncesinde kaydedilip yazılan Putin Ülkesi’nin, en yalın ifadeyle Rusya’da iktidar kontrolündeki medyanın gizlediği gerçekleri bireysel tanıklıklarla, kıyaslamalarla, sahadan röportajlarla, deneyimli bir gazetecinin objektifinden gösterdiğinden, Vladimir Putin hayranlığının toplumun kayda değer bir kısmında dillendirildiği Türkiye için özellikle mühim bir kitap olduğunu düşünüyorum. Anne Garrels’ın yan yana geldiği insanları dinlerken bazen konuşulanların Türkiye’de geçtiğini düşüneceğiniz kadar paralellik bulabilirsiniz, sizinle aynı endişeleri taşıyan arkadaşlarınız huzursuzlukla uzaklara bakarken.