George Saunders’in sıradışı yazı dünyası

Phil’in Dehşet Verici Kısa Saltanatı

GEORGE SAUNDERS

Delidolu Yayınları
2015
80 sayfa

çev. Niran Elçi

1 Şubat 2024

KADİR IŞIK

Dünyada, özellikle Amerika’da birçok yazar tarafından adından övgüyle söz edilen George Saunders yaşayan en iyi öykücülerden biri olarak kabul ediliyor. 2013 yılında Time dergisinin belirlediği en etkili yüz kişiden biri seçildi. Arafta adlı tek romanıyla 2017 yılı Man Booker ödülünü adlı. Zadie Smith, içinde yaşadığımız zamanın çılgınlığını kusursuzca ifade eden, ahlaki açıdan tutkulu ve ciddi bir yazar olduğundan söz ediyor.

Saunders’in yazım tekniği ya da bir öyküyü ele alış biçimi şimdiye kadar okuduğum birçok yazardan farklı. Onun kitaplarını okurken hep Yorgos Lanthimos filmlerini hatırladım. Sanki Saunders’in kitaplarındaki karakterler Lanthimos filmlerinde hayat bulmuş, orada dile gelmişler. Aynı absürd dil ve sıradışı karakterler, uçuk kaçık mekânlar, apayrı dünyalar.

Absürdlük aslında ciddi olarak kabul ettiğimiz yaşamın her yerinde, devletlerin temelinde, sınırların tuhaflığında ve en çok insanın düş gücünde kendini gizliyor. Garip olan, sanki günlük hayatımızda yokmuş gibi davranılması, oysa sağlam bir çift göz onu her yerde görebilir. Saunders’in dili absürd gibi ama bir yanıyla da çok ciddi, hiciv yüklü. Bize yarattığı dil üzerinden hikâyeler anlatıyor, bunu da benzerlerinden farklı bir yöntemle yapıyor.

Saunders’in öykülerinden bazılarını tekrar tekrar okumam, içlerinde kaybolmam gerekti. Sanki öyküleri kıyıda köşede kalmış, kimsenin dikkatini cezbetmeyen bir cümleden başlıyor. Kurguları puzzle gibi; parçaları birleştirmek için bazen yeniden okumak gerekiyor. Hiçbir konuda açıklamaya girişmiyor, kıvrak zekâsıyla okura, hayatını ele geçiren sistemin içinde birer kayıp parça olduğunu hatırlatıyor. Hatta bunu bize göstermek gibi bir derdi de yok. O sadece yazıyor, anlatıyor, bize kalan ise okumak, anlamak.

Phil’in Dehşet Verici Kısa Saltanatı eleştirmenlerce modern bir Hayvan Çiftliği olarak gösteriliyor. Hayvan Çiftliği de üzerine enine boyuna tartışılması, irdelenmesi gereken bir kitap. Özellikle devletlerin işleyişini anlamamız için ders niteliğinde okutulması gerektiğine inanıyorum. Düşmanın ne olduğu, nasıl yaratıldığı üzerine kurgulanmış, dikta rejimin içinde bireyin yerini gözler önüne seren önemli eserlerden biri. Bu noktada Phil’in Dehşet Verici Kısa Saltanatı için de benzer şeyler söyleyebiliriz. İç içe geçmiş iki komşu ülke arasındaki kavga ve dikta bir yönetim, bu kez algılarımızın sınırlarını zorlayan, birbirinden farklı ucube yaratıklar üzerinden anlatılıyor. İki komşu ülkeden biri Dış Horner, öbürü de İç Horner. Her iki ülkede garip yaratıklar bulunuyor. Phil adında hırslı, belagati güçlü, narsist, yalancı ve kindar birinin Dış Horner’de başkanlığa, diktatörlüğe yükselişi ve çöküşü alışılmışın dışında bir dille kaleme alınmış. Yazarın özenle kurduğu cümleler, özellikle insan algısının nasıl değiştirildiğine güzel örnekler oluşturuyor. “‘Biz, biz değil miyiz?’ diye bağırdı Phil. ‘Onlar, onlar değil mi? Biz biz olduğumuza ve tamamen iyi olduğumuza göre, tamamen kötü olan ve bizi en ufak şekilde tehdit eden her şeyi bitirmeye hakkımız yok mu? Aksi ihmalkârlık olmaz mı?’” Bazı siyasilerin ağzından dökülen, saçma sapan olduğu kabul edilen bu ve benzeri sözlerin ne kadar etkili olduğunu, güce tapınmanın ve korkunun insanın algılarını nasıl yönlendirdiğini daha net kavrıyoruz. “‘Ey Halkım!’ diye bağırdı gür sesiyle. ‘Şimdi size bizden bahsedeceğim! Biz kimiz? Biz belagat sanatında usta, aynı zamanda ketum bir halkız. Derin duygular hissederiz ama utanç verici duygu gösterilerinden kaçınırız. Katı olsak da asla aşırı katı değiliz, eğlenceden hoşlansak da asla saçma görünmemize sebep olacak aptalca şekillerde eğlenmeyiz, amacımız özellikle saçma görünmek değilse…” Bir diktatörün ya da günümüzde birçok yöneticinin kullandığı manipülatif dille günlük hayatımızın her noktasında karşılaşıyoruz.

George Saunders

Kitabın ucube karakterlerinin düşünceleri, yaşamları, ötekine bakışı, içinde bulunduğu koşullar ve konuşmalarıyla yarattıkları kaotik ortamın günümüz dünyasında birçok ülkede yaratıldığını görünce düşüncelerimizi yeniden sorgulama gereği duyuyoruz. Biz mi böyle düşünüyoruz, yoksa bizden böyle düşünmemiz mi isteniyor? Garip olan, diktatörlerin yarattığı çatışma ortamının onlara hizmet etmesi. En çok beslendikleri kaynaklar da savaş ortamı ve düşmanlaştırdıkları üzerinden devşirdikleri güç.

Saçma sapan görünen karakterlerin insanın canını acıtan gerçeklikle sarmalanıyor ve okura, hepsi bu, geride başka bir şeyler olduğu yalan, diyor yazar. Hayal gücünün sınırlarını zorlayan karakterlerin yer yer hüzünlü, bir parça alaysı dili yazarın öyküleriyle yarattığı dünyayı yeniden şekillendiriyor.

Dört bir yanda savaşların sürdüğü, demokrasinin faşizm sosuyla insanlara en iyi sistem olarak sunulduğu günlerden geçiyoruz. Düşmanın kime nasıl hizmet ettiğini kavrayabilirsek, sisteme objektif bir açıdan bakabileceğiz ya da her iki George’a da hayranlık duymaya, onları sürekli yeni baştan okumaya devam edeceğiz.

George Saunders’in yenilikçi, bilinen bütün kalıpların dışında ortaya koyduğu öyküler kapitalizmin yarattığı tüketim toplumu var oldukça, insanlar maddeye tapındıkça hep yeni baştan okunacak.