John Buchan, 39 Basamak’ta gizli servis romanlarının temelini atarken, aynı zamanda bunu edebi bir şölene dönüştürüyor. Hanney’le birlikte maceraya atılan okur bir an olsun onun peşinden ayrılmazken, Buchan’ın sade dili, olay örgüsü ve kurgusuyla kitap aralıksız süren bir serüven halini alıyor.
John Buchan 1875 yılında İskoçya’da doğmuş. Siyaset, diplomasi ve yayıncılık yaşamı boyunca içinde bulunduğu alanlar olsa da, zamanının büyük bölümünü yazarlığa ayırmış. Döneminde “ucuz” diye tanımlanan serüven öyküleri, romanları, tarihsel romanları ve biyografileriyle ismini duyurmuş. Serüven öyküleri içinde ayrı bir yeri olan, 1910 yılında büyük bir canlılıkla kaleme aldığı, Afrika’daki ateşli bir ayaklanmayı anlatan Preston John’la edebiyat çevresinin ilgisini çekmiş.
Birinci Dünya Savaşı sırasında İngiliz hükümetinde istihbarat müdürü olarak görev yapmış. Buradaki tecrübelerinden yararlanarak 1915 yılında gizli servis konulu romanların baş tacı sayılan 39 Basamak’ı yazmış. Roman, başta 1935 yılında usta yönetmen Alfred Hitchcock’un aynı adla beyazperdeye uyarladığı filmi olmak üzere birçok filme ve tiyatroya konu olmuş. Romanın ana karakteri Richard Hanney daha sonra da Buchan’ın eserlerinde boy göstermiş.
Savaş sonrasında İngiliz haber ajansı Reuters’ta müdür yardımcısı olarak çalışan Buchan, 1928 yılında yazdığı Montrose ve 1932 yılında yazdığı Sir Walter Scott biyografileriyle İskoçya tarihine ve edebiyatına duyduğu bağlılığını göstermiş. 1935 yılında soyluluk unvanı alan John Buchan, Kanada’ya vali olarak atandıktan sonra 1941 yılında yayımlanan hüzün dolu romanı Hüzün Irmağı’yla da Kanada sevgisini yansıtmış ve bu kitabın yayımlanışını göremeden, 1940 yılında hayata veda etmiş. John Buchan’ın en önemli romanı olan 39 Basamak, Can Yayınları’ndan Celâl Üster çevirisiyle kısa süre önce Türkiyeli okurlarla buluştu. Güney Afrika’daki hareketli yaşamını bırakıp Londra’ya dönen ve sonrasında burada da fena halde sıkılan maceraperest Richard Hanney’in bütün Avrupa’yı sarsacak bir suikast planını haber almasıyla başlayan macerayı anlatan roman, ardından gelen türdeşlerinin öncüsü olarak gösterilebilir.
İskoçyalı Richard Hanney altı yaşında Londra’ya geldiğinde tüm yaşamını burada geçirmeyi aklına koymuştur. Fakat atadan gelen “küp zenginliği” ile dünyayı dolaşmaya başlamış, son durağı da Güney Afrika olmuştur. Burada hayli şaşalı günler geçirdikten sonra “memleketim” dediği Londra’ya dönen Hanney, aradan henüz üç ay geçmiş olmasına rağmen sıkıntıdan patlamak üzeredir. Gitmediği bar, restoran, izlemediği tiyatro, at yarışı kalmamıştır.
Otuz yedi yaşındaki Hanney tekrar Güney Afirka’ya dönme planları yaparken, bir sabah takıldığı barda okuduğu gazetede Yunanistan Başbakanı Karolidis’le ilgili bir makaleye gözü ilişir. Berlin ve Viyana’ya kafa tutan bu adam hakkında okudukları üzerine düşüncelerle evin yolunu tutmuş, tam kapıyı açacakken tuhaf bir adamla karşılaşır. Adam Hanney’ye bir şey söyleyeceğini belirtip kendisine biraz vakit ayırabilir mi diye sorar. Hanney dinlemeye koyulur.
Diken üstündeki Avrupa
Amerika, Kentucky’li adamın adı Scudder’dır. Maddi sorunu olmadığı için üniversiteyi bitirdikten sonra dünyayı dolaşmış, bir şeyler karalamış, Chicago gazetesinde savaş muhabirliği yapmış, bir süre Avrupa’da takıldıktan sonra sadece kendisine ilginç geldiği için politikaya atılmıştır. Hanney’ye Balkan Savaşı’ndan olan bitenden tutun da, Avrupa’da kurulan, dağılan ittifaklara kadar pek çok şey anlatır. Ancak asıl derdi başkadır: Bay Scudder, Hanney’ye kendi ölüm fermanını getirmiştir. Zira edindiği bilgiye göre gözü pek Yunan Başbakanı Karolidis, Britanya’ya yaptığı ziyaret sırasında anarşistlerce öldürülecek, böylece Berlin ve Viyana’nın planı tıkır tıkır işleyecektir. Bunu bilen tek kişi kendisi olduğundan ve Britanya hükümetine güvenmediğinden kendini “öldü” gösterip hayatta kalacaktır. Hanney de onun yerine geçerek tüm Avrupa’yı boğacak bu planı engellemiş olacaktır.
Aksiyon niyetine…
Hanney hayatında biraz aksiyon olması için Scudder’ın teklifini kabul eder. Onu evinde saklar. Kendisi de konu üzerinde çalışmaya başlar. Ancak bir sabah evden çıkıp geri döndüğünde Scudder’ın cansız bedeniyle karşılaşır. Artık çanlar Hanney için çalmaktadır. Hem hayatta kalmak hem de Scudder’ın anlattığı planı bozmak için göreve atılır. Hanney’in elindeki bu gizli planı çökertmek için tek malzeme Scudder’ın not defterinde yazan “39 Basamak”tır. Hanney bunu çözdüğü taktirde bütün plan ifşa olacak, herkes rahat bir nefes alacaktır. Olay gazetelere yansıyınca durumu Dışişleri Bakanlığı’na anlatmak için hemen yola koyulan Hanney ile gizli servis elemanları arasında zamana karşı bir kedi-fare oyunu başlar.
John Buchan, 39 Basamak’ta gizli servis romanlarının temelini atarken, aynı zamanda bunu edebi bir şölene dönüştürüyor. Hanney’le birlikte maceraya atılan okur, bir an olsun onun peşinden ayrılmazken, Buchan’ın sade dili, olay örgüsü ve kurgusuyla kitap aralıksız süren bir serüven halini alıyor. Ayrıca kitabın yazıldığı dönem düşünüldüğünde, zamanın ruhunu da yakalayan 39 Basamak kült bir polisiye, gerilim, komplo romanı olarak edebi tarihteki yerini koruyor.