
Bazı yazarların daha ilk kitabıyla edebiyat dünyasına başarılı bir giriş yaptığına birçok kez tanık olmuşuzdur. Fransız yazar Mickaël Brun-Arnaud da bunlardan biri. İlk baskısı 2022 yılında yapılan Ormandaki Kitabevi: Köstebeğin Anıları adlı romanıyla çocukların, öğretmenlerin ve kütüphanecilerin ilgisini çekmeyi başaran yazar, aynı yıl Babelio Ödülü’ne de değer görülünce çalışmalarını yoğunlaştırdı ve söz konusu kitaba üç tane daha ekleyerek bir dörtleme oluşturdu. Son yıllarda Paris yakınlarında kitapçılık yapan ve kendisini yazmaya adayan Brun-Arnaud aslında bir psikolog. Bu alanda yüksek lisans derecesi de olan yazarın on yıl süreyle nöropsikolog olarak çalışmış olmasının ve bu dönemde kazandığı deneyimlerin Ormandaki Kitabevi üst başlığı altında topladığı kitapların içeriğiyle yakın bir ilişkisi var.
Tudem Yayınları tarafından yayımlanmaya başlayan serinin en önemli özelliği, romanın ana karakterleri olan hayvanların antropomorfik (insanbiçimci) bir anlayışla tasarlanmış olması. Nitekim her hayvan tıpkı insan gibi düşünüyor, giyiniyor, konuşuyor, davranıyor. Bu yaklaşıma metni resimleyen Sanoe’nin yaratıcılığı da eklenince, sayfalara serpiştirilmiş olan resimler gerek renkleriyle gerekse sevimlilikleriyle okurun hayal dünyasına gizli bir katkıda bulunuyor.
Ormandaki Kitabevi’nin ikinci özelliği ise, bellek bozukluğu yaşayan yaşlı bir köstebekle, onu geçmişiyle buluşturma yolculuğuna çıkaran özverili bir tilkinin dostluğunu hem şiirsel hem de masalsı bir atmosferde anlatabilmiş olması. İnsan yaşamının bu türden can sıkıcı yanlarını çocuk ya da gençlik dünyasına “incelikle” aktarabilmek ayrı bir birikim ve yetenek gerektiriyor elbette. Brun-Arnaud’da da bu fazlasıyla var doğrusu. İnsanlaşan hayvanlar üzerinden gidilmesine bakılırsa, söz konusu dörtlemenin dünya denen ormanın farklı bir yorumu olduğu sonucuna da kolayca varılabilir.

Olay örgüsüne gelince... Tilki Archibald bir ormanın “kalbindeki” Kökkabuk köyünde atalarından kalma bir kitapçı dükkânını işletmektedir. Ancak bu kitabevinde her kitabın yalnızca bir kopyası bulunmakta, ikinci bir örneği yer almamaktadır. Köstebek Ferdinand da yıllar önce anılarını içeren bir kitap yazmış ve bu kitaplığa bırakmıştır. Son dönemde iyice yaşlanınca, sırtı kamburlaşınca, gözleri iyi görmeyince ve en önemlisi bellek sorunları yaşamaya başlayınca anılarının kılavuzluğuna gereksinim duymuş ve kendi kitabını almak için Tilki Archibald’ın kapısını çalmıştır. Ne var ki, kendisini tatsız bir sürpriz beklemektedir. Yıllardır tozlu raflarda duran kitap birkaç gün önce bir müşteri tarafından satın alınmıştır ve işin en acı yanı, o sırada geveze bir kaplumbağanın yarattığı kargaşaya kapılan Tilki Archibald kitabı kimin aldığına hiç de dikkat etmemiştir.
Bu dikkatsizliğinden çok rahatsız olan Archibald dükkânını bir fareye emanet ederek Köstebek Ferdinand ile birlikte kayıp kitabın izini sürmeye karar verir. Bu arada Ferdinand’ın bir başka derdinin daha olduğu ortaya çıkar: Başına ne zaman ve ne geldiğini unuttuğu, nerede olduğunu bilmediği eşi Badem. Böylelikle bu arayışın duygusal boyutu daha bir anlam kazanır.
İşte bu arayış öyküsü, bellek gelgitleri yaşayan Ferdinand’a eşlik eden Tilki Archibald’ın bir bulmacanın şifrelerini çözercesine attığı adımlar sayesinde son derece ilginç duraklarla ve kişilerle tanışmamızı sağlar. Dağ Faresi Madam Petunia, Baykuş Gédéon Meşe, Porsuk Rousseau ve diğerleri... Ayrıca kimi yerlerde devreye Köstebek Ferdinand’ın bazen babasıyla bazen de eşi Badem’le hayalî buluşmaları girer ve okurun metinle ilişkisi iyice zenginleşir.
Mickaël Brun-Arnaud’un özen gösterdiği noktalardan biri de roman karakterlerini sık sık marşmelov, kurabiye, çikolata, reçel gibi yiyeceklerle buluşturması. Bu da metne ayrı bir “tat” ve “yumuşama” katıyor doğrusu. Öte yandan Köstebek Ferdinand’ı her gün biraz daha kemiren “alzheimer” hastalığını “Her-Şeyi-Unut” hastalığı olarak adlandırması ve böylelikle acıma duygusu yerine anlama çabasını öne çıkarması, bu konuda atılmış özgün adımlardan biri. Diğer adımlar ise bizi yardımlaşmaya, vefa duygusuna, özleme, anıların izini sürmeye götürüyor ki, her durağın kendine özgü atmosferi olduğunu vurgulamakta da yarar var. Bu çeşitlilik, farklı ilgi ve algı düzeylerindeki okurların keyif almasını kolaylaştırıyor çünkü. Yazarın bunu bilinçli yaptığını ise Instagram profilindeki tanıtım cümlesinden anlıyoruz: “Her yaştaki çocuklar için hikâye anlatıcısı.”
Tam da dediği gibi gerçekten. Ormandaki Kitabevi serisinin ilk kitabı olan Köstebeğin Anıları herkesin kendine göre bir şeyler bulabileceği bir roman. Diğerleri de sıradadır umarım.