İnsanın kendiyle savaşı

Kayıp Aklın Peşinde

Bir Yaranın Öyküsü

ALEKSANDR LURİYA

Say Yayınları
Ağustos 2023
175 sayfa

çev. Sabri Gürses

31 Ağustos 2023

Nöropsikolojinin babası sayılan Aleksandr Luriya’nın en önemli eserlerinden Kayıp Aklın Peşinde, İkinci Dünya Savaşı’nda başına şarapnel parçası isabet eden Rus askeri Zasetski’nin hayatının birdenbire kararmasıyla, kendini kısmen hatırladığı çocukluğu dışında her şeyin müphem olduğu korkunç bir dünyada bulmasını ve buradan kendi çabalarıyla nasıl kurtulduğunu, Luriya’nın, Zasetski’nin üç bin sayfayı bulan günlüklerini vaka analizi olarak inceleyip ortaya çıkardığı, insanın kendiyle ve hayatla olan mücadelesini anlatan bir kitap.

BURAK SOYER

Aleksandr Luriya 1902 yılında Rusya’da, Moskova’nın Kazan kentinde dünyaya gelmiş. Zamanında bir üniversite kenti olarak anılan Kazan’da 16 yaşında Kazan Üniversitesi’ne giren Luriya, 1912 yılında, henüz 19 yaşındayken üniversite diplomasını almış. Öğrencilik yıllarında Kazan Psikanaliz Derneği’ni kurmuş. İkinci Dünya Savaşı patlak verdiğinde, savaşta beyinlerinden hasar alan kişilerle klinik çalışmalar yürütmeye başlamış ve bu çalışmalar neticesinde hâlâ kullanılmakta olan kapsamlı bir nöropsikolojik test bataryası geliştirmiş. Beynin birçok bölgesindeki işleyişi takip ederek beynin genel hatlarının bütünleştirici süreçleri hakkında çalışmalar yapmış. Onlarca dile çevrilip okullarda ders kitabı olarak okutulan “İnsandaki Yüksek Korteks” adlı eserin yazarı olan biliminsanı, Luriya Kültürel - Tarihsel Psikoloji’nin kurucularından ve “Vigotski - Luriye Çevresi” olarak bilinen oluşumun da öncülerinden biri olarak anılıyor. Ağır psikolojik vakalar üzerinde yaptığı çalışmaları psikoloji tarihine geçen Aleksandr Luriya’nın bu kapsamda yazdığı en önemli kitaplardan biri olan Kayıp Aklın Peşinde, kısa süre önce Say Yayınları’ndan Sabri Gürses çevirisiyle yayımlandı. 30 yıllık bir araştırma sonucunda ortaya çıkan Kayıp Aklın Peşinde, İkinci Dünya Savaşı’nda başına şarapnel parçası isabet eden Rus askeri Zasetski’nin hayatının birdenbire kararmasıyla, kendisini kısmen hatırladığı çocukluğu dışında her şeyin müphem olduğu korkunç bir dünyada bulmasını ve buradan kendi çabalarıyla nasıl kurtulduğunu, Luriya’nın, Zasetski’nin üç bin sayfayı bulan günlüklerinden yola çıkıp vaka analizi olarak inceleyerek kaleme aldığı bir kitap.

Aleksandr Luriya

Gelecek hayali savaşla yok olurken…

Zasetski, 1941 yılında, büyük projeleri hayata geçirmek üzere hayalleri olan, makine enstitüsü üçüncü sınıfında okuyan bir öğrenciymiş. Staj yapacağı fabrikayı bile bulmuş. Yüksek lisans da yapacak ve kendi tabiriyle, “çok iyi bir gelecek için serbest meslekle” uğraşacakmış. Kendini küçüklüğünden beri meraklı olduğu bilime adayıp halkına sonsuz faydası dokunacak gerçek bir Sovyet olmak için varını yoğunu ortaya koyarak çalışacakmış.

Bir sabah, kafasında gelecek hayalleriyle staj yaptığı fabrikaya giderken o korkunç haberi duymuş: Sovyetler Almanlarla savaşa girmiş! Zasetski’nin stajı ânında iptal olmuş. Enstitüde tatil ilan edilip bir sonraki, yani dördüncü sınıfa geçilmiş. Vatana yardım etmek şart olduğundan komsomolun başlattığı seferberlikle, dördüncü sınıftaki üyeler cepheye gitmek için gönüllü olmuş. Zasetski de batı cephesinde bir yerde savaşıyormuş. Ortamın kızışıp mermilerin havada çarpıştığı bir an, Zasetski makineli tüfeklerin ateşinin altından fırlamış. Gerisini ondan okuyalım: “Cephenin öncü hattına yakın bir yerde, parlak bir şekilde aydınlatılmış bir çadırda kendime geldim… Nedense hiçbir şey hatırlamıyor, hiçbir şey söyleyemiyordum… Kafam bomboştu, yankılanıyordu, içinde herhangi bir görüntü, düşünce, hatıra yoktu, sadece donuk donuk ağrıyor, dönüyordu.”

Türkçesi: “Kafa gitmiş”

Luriya, Zasetski’yle yaralanmasından sonra ilk kez 1943 yılının Mayıs ayında karşılaşmış. Luriya ona basit birkaç soru sormuş, ancak Zasetski bu sorulara bazen anlamsız cevaplar vermiş, bazen de hiç cevap verememiş. Luriya’nın yazdığı rapora göre Zasetski 2 Mart 1943 günü kafatasına sol porieto-oksipotal bölgeden giren bir kurşunla yaralanmış. Bunun sonucunda uzun süreli bir bilinç kaybı yaşamış. Yaraya müdahale edilmesine rağmen, beynin şakak bölgesinde yapışkan bir sürece ve beyin maddesi çevresindeki dokularda belirgin değişikliklere neden olan inflamasyon ortaya çıkmış. Türkçesi, beyinde iltihaplanma olmuş. Ve yine yaralanan bölgeye çok yakın bir yerde “uzamsal dünyanın analiziyle çok yakından ilişkili olan bölümler geri döndürülemez şekilde” hasar görmüş. Daha da Türkçeleştirerek söyleyecek olursak; Zasetski’nin “kafa gitmiş”. Luriya onu hemen kıskacına almış ve bağlantıyı koparmamak, yaşamında ne olup bittiğini yakından takip etmek için tam 26 yıl boyunca bazen peş peşe, bazen aralıklarla da olsa onunla görüşmüş.

“Bu kitabın yazarı onun kahramanı”

“Bu satıları yazan kişi,” diyor Luriya, “bu kitabın yazarı sayılmaz tam olarak. Kitabın yazarı onun kahramanı. Önümde bir sürü defter, sararmış, savaş zamanında elde yapılmış defterler ve daha sonraki barış hayatından kalın, muşamba defterler var. Neredeyse üç bin sayfa var onlarda. Kitabın kahramanı bu sayfalar üzerinde çeyrek asırdır çalışıyor; günden güne, saatten saate, hayatının hikâyesini, korkunç yaralanmasının sonuçlarını yazmaya çalışıyor.” Zasetski önce her biri darmadağın bir şekilde zifiri karanlık zihninin orasında burasında bulunan küçük parçaları kendi beyninin el verdiği ölçüde tutarlı bir sıraya sokmaya çalışmış. Her kelimeyi hatırlarken, bir cümle kurmaya çalışırken resmen acı çekmiş. Ama yılmamış. Yazmış da yazmış. Çünkü yazmanın, hatırlamanın onun hayatla olan tek bağlantısı olduğunu aklından çıkarmamış. Hayatında artık yok saydığı her şeyi baştan, kendi yaratmış. İşte Kayıp Aklın Peşinde hayatla girişilen gözü pek bir kapışmada galip gelinmiş nadir bir mücadelenin anlatısı. Aynı zamanda da, savaşın yok ettiği milyonlarca hayattan geriye kalan, insanın kendisine karşı verdiği asıl savaşın gerçek öyküsü…