“Arkeolog, eskiçağ tarihçisi ve eski akademisyen Baha Batıkan’ın yazdığı Eril, Dişil ve Ötekiler, insanın ilk yerleşim birimi olan mağaralarda palazlanan cinsel günahkârlığın, saray odalarındaki sessiz haykırışına geçişini ve bu geçişte kadınların ve ötekilerin erkek eliyle yok sayılmasının öyküsünü anlatıyor.”
Baha Batıkan, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölümü, Klasik Arkeoloji Anabilim Dalı’ndan mezun olmuş. Yüksek lisansını ve doktorasını yine aynı fakültenin Tarih Bölümü’nde, Eskiçağ Tarihi Anabilim Dalı’nda yapmış. Lisansını tamamladığı yıl Eskiçağ Tarihi Anabilim Dalı’nda Araştırma Görevlisi olarak Öğretim Üyesi sıfatıyla göreve başlamış. Aynı zamanda 1 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu Başkanlığı’nda Prof. Dr. M. Taner Tarhan’ın asistanlığını yapmış. İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde Küçük Eserler Bölümü’nde öğrencilik yıllarında staj yapmış. Lisans eğitimini Grek, Roma ve Etrüsk Sanatı ve Arkeolojisi üzerine tamamlayan Batıkan, yükseköğreniminde MÖ 1. Bin Yıl Demir Çağları Uygarlıkları, Urartu Medeniyeti konularında uzmanlaşmış.
Dinî inanış ve âdetlerde, flora ve fauna, geçmişte gündelik hayat ve seremoniler, kelimelerin etimolojisi, dualar, küfürler, terimler, deyişlerle çiviyazılı belgelerde ve antik kaynaklarda adı geçen coğrafi işaretler, ortak mitler, kişiler, deyimler, ritüeller gibi eskiçağdan günümüze gelmiş inanışlar, gelenek ve görenekler, gündelik hayatta içinde olduğumuz ama aslında kökeni çok eskilere dayanan “şaşırtıcı gerçekler” Baha Batıkan’ın özel ilgi alanlarına giriyormuş. Kendisinin Beyaz Baykuş Yayınları’ndan çıkan Eril, Dişil ve Ötekiler kitabı da Baha Batıkan’ın eğitiminin yanı sıra tüm bu özel ilgi alanlarının toplamından mürekkep bir kitap. Özellikle de “şaşırtıcı gerçekler” kısmıyla fazla içli dışlı olduğunu söyleyebiliriz. Zira, “Arkeolojide Eril İktidarın Toplumsal Cinsiyet Rolleri Üzerine Etkisi” alt başlığını taşıyan kitap, insanın ilk yerleşim birimi olan mağaralarda palazlanan cinsel günahkârlığın, altın varaklı sarayların sessiz odalarında sonsuz nidalarla varlığını haykırışının seslerini takip ederek tüm bu süreçte ilk taşı atmamasına rağmen günahın ihalesi üzerine kalan dişil ve ötekilerin, günah keçisi ilan edilişinin öyküsünü anlatıyor.
Günahın karşı konulmaz cazibesi
Kadının bedeninin kutsal sayıldığı dönemle başlayıp, insan aklının sınırlarını zorlayan fantezilerin “üretilip” aynı bedenin erkeğin apış arasında ikamet eden aklıyla ayıbın fersah fersah ötesine geçerek nasıl günahkâr ilan edildiğiyle fişeği fırlatan kitap, homo sapiensin ortaya çıkışıyla kadının “sahadaki” yerinin ilelebet “yedeğe” çekilmesini örnek vakalarla incelemeye alıyor. Kendini iyiden iyiye hissettirmeye başlayan eril iktidara kafa tutan kadınların (Teodora veya Kibele örneğinde olduğu gibi) dillere destan hikâyelerinden pasajlar sunan Baha Batıkan, sonra erkeğin arkeolojisine sıçrayarak erkeğin organlarının, fallusun ve bunlarla birlikte yaratılan iktidarı koruma amaçlı mitlere çeviriyor gözünü. Ardından ötekilerin arkeolojisinde uzun bir gezintiye çıkarak düşünülmesi dahi ölüme neden olan “birtakım” cinsiyetler üzerinde duruyor ve ötekilerin de “ötekisine” dokunarak, aktif-pasif durumu, yobazlığı, istismarın ortaya çıkışını, fahişeliği, devlet destekli “cinselliği” ayrı ayrı incelemeye tabi tutarak günahın cezbiyle ilgili total bir bağlantı kuruyor.
Tarihin “gizli kısmı” cinsellik
“İnsanlık tarihi boyunca bedenler, günahkâr beden ve kutsal beden olarak farklı muameleler görmüştür. İktidarın tutumunu sergileyen bu zihniyetin arkeolojik izlerini tarihten, sanatta, mitolojide, yazılı kaynaklarda net olarak görebilmekteyiz. Buna da basitçe cinsellik deriz. Arkeolojide cinsellik içeren bir obje bulunduğunda erotik sahneli der geçeriz. Ancak tarih boyunca var olan cinsellik bu kadar basit bir olgu değildir. İçinde erilin gücünü, yüceltilmesini ve nihayetinde şeytanlaştırılmasını, ötekilerin yok sayılmasını ve lanetlenmesini taşır ve aslında bunlar tümüyle iktidarın tutumunu yansıtır. Tarihin sessiz kalan, üstü örtülen, konuşulmayan, aslında çığlık çığlığa bağıran, güya gizli kısmıdır cinsellik.”
Bu söylediklerine de kitabı okuduktan sonra hak veriyoruz. Eril, Dişil ve Ötekiler’i, yazarın “gizli kısmı” dediği cinselliğin iktidar eliyle “dokunulmaz” bir yere taşındığını; o yere “dokunanın da yandığı”; tabu, kutsal, günah, adına ne derseniz deyin, kıçını kaptırmak istemeyen erkeğin uçsuz bucaksız hezeyanlarının nelere kadir olduğunu Batıkan’ın muzır diliyle anlamaya çalışıyoruz. Evet, sadece anlamaya çalışıyoruz, çünkü anlamanın mümkün olmadığını düşünüyoruz…