
Sırp yazar Vladislav Bajac’ın ilk romanı olan Bambu Kitabı otuz beş yıl sonra ilk kez Türkiyeli okurlarla buluştu. Kadim bir Japon masalından yola çıkarak yazılan kitap, sırtını dayadığı kadim anlatı geleneğini, birbiriyle bağlantılı hikâyeler ve karakterlerle birleştirerek, okuru gerçekle gerçeküstü arasında gidip gelen bir dünyanın içinde dolandırıyor.
Vladislav Bajac 1954 yılında Belgrad’da doğmuş. Belgrad Üniversitesi Filoloji Fakültesi Yugoslav Edebiyatı bölümünü bitirmiş. Yazın alanına 1972 yılında yayımladığı Koji put do ljudi vodi şiir kitabıyla dahil olan Bajac, 1991 ve 1993 yılında Tokyo’da yapılan Uluslararası İtoen Haiku Şiir Müsabakası Dünya Şiir Ödülü’nü almış. İlk romanı Knijga o bambusu (Bambu Kitabı) 1989 yılında yayımlanmış. Bu kitabı, 1993’teki Kara Kutu (Sonraki Gerçeklik Üzerine Bir Ütopya), 1998 yılındaki Sindidun Druid’i, 2001’deki Biyografiden Kaçış (Sekiz İsimli Bir Hayat), 2003’teki Avrupa Ekspresi, 2008’deki Hamam Balkanija ve 2016 yılındaki Şüphe Günlükleri izlemiş. 1993 yılında kurduğu tarih, sanat, rock & roll ve arkeoloji alanında eserler veren Geopoetika yayıneviyle yayıncılığa da adım atan Bajac, ülkemizde ilk kez 2010 yılında Hamam Balkaniya (Hamam Balkanija) ismiyle yayımlanan, Uluslararası Balkanika Edebiyat Ödülü’ne layık görülen romanıyla ismini duyurdu ve geniş kitlelerin beğenisini topladı. Vladislav Bajac şimdi de Ketebe Yayınları’ndan İbrahim Hakan Aydoğan ve Azra Blekiç Aydoğan çevirisiyle yayımlanan, Bambu Kitabı ile bir kez daha Türkiyeli okurlarla buluştu. Bajac’ın, 10. yüzyılda Japonya’da geçen Prenses Kaguya Masalı ya da Bambu Kesicisinin Hikâyesi olarak bilinen halk masalından ilhamla kaleme aldığı Bambu Kitabı, sırtını dayadığı kadim anlatı geleneğini birbiriyle bağlantılı hikâyeler ve karakterlerle birleştirerek okuru gerçekle gerçeküstü arasında gidip gelen bir dünyanın içinde dolandırıyor.

Prenses Kaguya Masalı ya da Bambu Kesicisinin Hikâyesi’nin aslı, yaşlı bir adamın ormanda bambu keserken gördüğü bir ışığın içinden çıkan bir kız çocuğuyla karşılaşmasını ve bu kızın ona şans getirmesini konu edinir. Vladislav Bajac da Bambu Kitabı’na bu masallardan başlıyor. Çok uzun zamandır inzivada olan Obuto Nisan ormanda devasa bir bambu ağacını kesmekle görevlendirilir. Bütün kuvvetini ağacı devirmek için kullanan Nisan ne yapsa, ne etse ağacı yerinden kıpırdatamaz. Ağacı ancak birkaç saat sonra önüne serecek hale getiren Nisan bir ses duyar. Bunun bir hayvan olduğunu sanır. Ancak ses “konuşmaya” başlayınca o tarafa yönelir ve bambunun kavuğunda bir kız çocuğuyla karşılaşır. İsmi Kaguyahime (tıpkı masaldaki gibi) olan kızı yanına alır. On yaşındaki Kaguyahime, tüm ev işlerini çekip çevirdiği gibi, Nisan’a da bakar. Yaşı ilerledikçe güzelliği de iyice ortaya çıkar ve talipleri Nisan’ın kapısına dayanmaya başlar. Kaguyahime her talibi için şartlar koşar. Kiminden bölgedeki tüm bambuların isimlerini ezberlemesini ister, kiminden gökteki yıldızları saymasını. Ancak bunları yapmak neredeyse imkânsızdır.
Nisan ve Kaguyahime cephesinde bunlar yaşanırken, onlara çok da uzak olmayan bir yerde taht kavgaları savaşa dönüşmüştür. “Tepedekiler” hükmü kendi ellerinde bulundurmak için kardeş kanına kıyacak hale gelir. Bambular insanların sırtlarına saplanan bir silaha dönüşür. Öte tarafta, kendini aramak için dağları tepeleri ardında bırakan genç bir adam, bir tapınağa kabul edilmeye çalışmakla iştigal etmektedir. Beri yanda ise, bambuları şifa niyetine kullanan kendi halinde biri, ülkenin imparatorundan “resmî görevle” halkına hizmet etmek için bir teklif alır. Biz de sayfalar ilerledikçe, bölümler geçtikçe, karakterlerin değişimlerine, basit mucizelere açılan ruhları takibe koyuluruz. Elbette bambular eşliğinde…
Vladislav Bajac, Bambu Kitabı’nda bambunun “köklerine” geri dönerek onun anavatanından çıkma bir masal anlatıyor okura. Bir masalın tüm gerekliliklerini kendi üslubu ve Japon gelenekleriyle iç içe geçiren yazar, doğum, ölüm, düşen tahtlar, manastırlar gibi mevzularla insanın anlam arayışına, “bilgelik” makamının doğal kaynağı bambuyla eşlik ederek bir düş dünyasının kapısını aralıyor.