İkili yazmak: Arafta Düet

Arafta Düet

SELAHATTİN DEMİRTAŞ

YİĞİT BENER

Dipnot Yayınları
Haziran 2024
155 sayfa

22 Ağustos 2024

ALİ AKAY

İkilik: Nedir? Bir’in dışına çıkmak. İki taraflı bakabilmek. Öznelliğin dışına doğru taşınan bakışın dışarıya açılması. Bir’den çok ve Çok’tan az. İki demek diyalektiğe doğru bakmak demek olacak o halde. Bir olan ikili her zaman ikiliğe doğru çelişkiyi arttırabilir. Ama Deleuze’ün söylemiş olduğu gibi: “Çelişkiden asla kimse ölmemiştir”. İki kişi yazmışlardır çoğu zaman: 19. yüzyılda Marx ve Engels. 20. yüzyılın ilk yarısında Adorno ve Horkheimer (1944); ikinci yarısında Deleuze ve Guattari (1972). Daha sonra bilim dünyasında da ikili kitaplar yazıldı: İsabelle Stengers ve İlya Prigogine, Yeni İttifak (1979).

Hatta bazı şairler kendilerinden birden çok yazar yaratmışlardır: Fernando Pessoa. Hetoronimos adını vermiştir; ama bir kişidir kendisi, çeşitli adlar ve değişik üsluplarla yazdığı zaman bile. Şimdiki zamanı canlandırma işlemi olarak da bakabiliriz bu ikili çalışmalara. Veya aktörler vardır, ikilidirler. Laurel ve Hardy. Veya çizgi filmler. Tom ve Jerry. Eklenebilir başka örnekler.

Bir de “Kolektif Eser” diye adlandırılan, birden çok kişinin aynı bilimsel, felsefi, sanatsal veya sosyolojik konular üzerine yazılar kaleme almalarında olduğu gibi. Veya A. Breton’un “Gerçeküstücülüğün Papası” olarak “otomatik yazıyı” sanatçılara zorladığında. Veya yine 1927’de “cadavre exquis”ler yazmıştır çeşitli ressamlar. Katlanmış kağıtlara başkasının ne yaptığını veya ne yazdığını bilmeden yaratıcılık deneyleri” gerçekleştirmeleri gibi…  Bilinçdışı yazar. Bu da bilgi ve bilincin dışındaki otomatik yazıya tekabül etmektedir.

Bilinçdışı her zaman başkadır. “Ben bir başkasıdır” Rimbaud’nun bilinçdışının keşfinden önce yazdığı gibi; çünkü mevsim cehennemden gelmektedir. Cehenneme giden düşünce, şiiri canlandırmakta ve yenileştirmektedir. Zaten 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl, insanı yeniden oluşan bir boşluğa, Tanrının ve dolayısıyla insanın da ölümünden sonraki boşluğa yer verecek yeni bir düşünceye doğru sürüklemesi değil midir? Foucault bunu yazmıştı 20. yüzyılın ikinci yarısına girildiğinde, 1966’da yayınlanan Kelimeler ve Şeyler adlı kitabında.

Selahattin Demirtaş

Fakat bilim ve felsefe dünyası veya siyaset kitapları dışında daha bireysel bir tarza gerek duyan roman nasıl iki elle değil de dört elle yazılabilir? Bu soru, ilginç bir şekilde beraberinde romanın entrikasını da çözmeye doğru okuru götürmektedir. Bu sene yayınlanan Yiğit Bener ve hapisten yazan Selahattin Demirtaş’ın romanı Arafta Düet siyasi tarihi bir entrika romanı olarak gerçekleştirmekte ve ikili yazımın bir örneğini ortaya koymaktadır. İki ana kahraman iki ayrı insan tarafından mı yazılmıştır? Yoksa her bir kahramanın anlatısını ve hatıralarını iki kişi mi yazmıştır? Bu sorular bir roman nasıl yazılır sorusuna yeni bir soru alanı açmakta. Bir karakteri kaç kişi konuşturur? Bunun cevabını belki yazarlar bir gün verebilirler veya bu bir muamma olarak da kalabilir. İki kişi birbirlerini görmeden nasıl yazarlar? Bu da ikinci bir soru.

Deleuze ve Guattari nasıl yazdıklarını açıklamışlardı. İkisi de kendi köşelerinde yazarak felsefi bakışlarını Anti-Oedipe üzerine birbirlerine yollamışlardı. İkisi bu yazışmada her zaman birbirlerine “siz” diye hitap etmiş ve bu eserdeki yöntemle daha sonra da Kafka, Bin yayla ve Felsefe nedir? Kitaplarını yazmışlardır.  Ama her birisinin ayrıca kendi isimleriyle kitap yayınlamayı sürdürdüklerini de biliyoruz.

Yiğit Bener

Bir roman nasıl iki kişinin kafasından çıkar? Ve iki ana kahraman romanın ana iskeletini oluşturur?  Sanırım ikisinin ortak noktası “şimdiki zamana” bakmaktır. Bu zaman vurgusu ve verisi; iki düşünceyi, iki hikâyeyi birbirlerine bağlayarak, bir düğüm düşüncesi içinden geçerek, olayı açığa berrak bir şekilde çıkarmak istencindedir. Türkiye’nin 1970’lerden bugüne gelen insani ilişkilerini ele almaktadır bu roman. Neler değişti? Kimler nasıl evrildiler? Nasıl biri iktidarda diğeri muhalefette iki adamın, hayattaki ve ülkedeki kayıpları ortaya konmaktadır? İkisi de aslında hayatlarında başarılı olamamışlar mıdır? Biri işkenceci, diğeri ise işkence gören karşı karşıya yıllar sonra geldiklerinde birbirlerine nasıl bakmaktadırlar? İnsanın aklına, Kamboçya Temerküz kamplarında yıllar sonra kampın gardiyanlarıyla söyleşiler yaparak bir belgesel çeken Kamboçyalı sinemacı Rithy Panh gelmiyor değil. Birbirlerine bu sefer şimdiki zamanda, yıllar sonra ne gözle bakmaktadırlar? Haksızlıklar ve haklar hepsi bu sefer aynı yana mı toplanmışlardır? Bu sorular başka soruları açmakta.

Kolay ve heyecanla okunan bir üslupla yazılmış bu kitap birçok soruyu içinde barındırmakta. Bu sorular siyasi olduğu kadar edebiyata ait olan sorulardır da. Şimdiki zaman nasıl işlemiştir bugüne gelene kadar ve bugün nerededir romanın kahramanları? Şaşırtıcı bir sonla bittiği için okumaktan zevk alınacak bir polisiye roman tadında giden bir ikili yazıyı okumaktayız.  Entrika nasıl sonuçlanacak? Bu tadı ve gerilimi koruyan bir roman.

Herkesin, siyaset veya polisiye roman sevenlerin beğeneceği bir kitap diye düşünmekteyim, Arafta Düet kitabı için.