İzmir’in dağlarında kitaplar açar mı?
“İzBB Yayınlarının ilk örnekleri arasında, Halid Ziya Uşaklıgil’in İzmir Hikâyeleri, Tarık Dursun K.’nın İzmir anılarının derlemesi olan Ben Unutmadan, İzmir’den çıkan ama unutulmaya yüz tutan şairlerden Ali Rıza Erten’in bütün şiirleri Eski Aşkları Sorarsanız, Nâzım Hikmet’in Yolcu oyununun özel baskısı ve Aelius Aristeides’in İzmir Söylevleri de yer alıyor”

İzmir
“Bizim kendi aramızda kentimiz hakkında konuşmamız başka bir konu, kentimizi başka insanların takdir edeceği biçimde anlatmak başka bir konudur. Bazı kimselerin bize kentimizle ilgili olarak göstermeye çalıştıkları şey, ellerinden geleni yapabildikleri ve sözünü ettikleri şey değildir. Oysa bizim dile getireceğimiz sorunlar uluorta açıkta duran şeylerin yanında azıcık kalır.”
Aelius Aristeides, İzmir Söylevleri,
çeviri ve giriş: Murat Tozan, İzBB Yayınları, s. 25
Türkiye’nin sosyal, politik, ekonomik tarihinde yeri olan, iz bırakmış, köklü şehirlerinin kültürel tarihlerinin en azından son çeyrek yüzyıllık diliminin tarihi yazılmadı henüz. Maalesef hiçbir sanat alanının bu yönde bir arşiv birikimi de söz konusu değil. Bir “seçim” günü daha yaklaşırken, üç büyükşehrin kültür-sanat-edebiyat-yayın açısından değerlendirmesini ortaya koymak isterdim ama İstanbul kendi başına ele alınmalı. Açıkçası Ankara konusunda doyurucu bir malumata sahip değilim. Antalya, Eskişehir gibi büyükşehirlerin bu alanlardaki durumu konusunda cahilim maalesef. Antalya’da Altın Portakal Edebiyat Ödülü’nün sona erdirilmesinin ardından halen bir çıkış görülemedi örneğin...
İzmir’de ise Tunç Soyer’in adaylığının en başından beri tartışmalı olduğunu duymuştum; seçilmesine engel olmadı bunlar ama partisi CHP tarafından yeniden aday gösterilmedi. Bir İzmirli değilim ama Tunç Soyer’in arkasında iki değerli “başlangıç” bıraktığını düşünüyorum. Bir İstanbullu olarak, İzmir’e taşınanların İzmirlilerce dönüştürülmelerini ve onların da İzmir’i, İzmirlileri dönüştürmelerini izlemek ilgimi çekiyor. İzmirlilerin de bu nevzuhur İstanbullularla “İzmir bombası” gibi şeylerle kafa bulmasına çok gülüyorum.
İzmir Kültür Fonu ve Yayınevi
Tunç Soyer’in İzmir’e teslim ettiği iki önem verdiğim projesi Kültür Fonu ve Yayınevi. Yazar, şair, akademisyen, doktora hocam, İlhami Algör’le doğumgünüdaşı Serhan Ada’nın başının altından çıkan kıymetli işlerden biri İzmir Kültür Fonu. İzmir ve çevresindeki sanatçıların, aydınların başvurularının öne alındığı bu Kültür Fonu’nun kazananları da geçtiğimiz ocak ayında açıklandı.
Kazanan dosyalar konusunda görüş ortaya koymak için elimizde henüz bir done bulunmuyor; umalım ki ortaya koyacakları işler ve daha da önemlisi bu fonun sürekliliğinin ve bütçesinin artışının sağlanması, İzmir’in antik Yunan’dan bu yana dinlenme molası vermiş görünümündeki kültürel hayatının yenilenmesine, çiçeklenmesine katkı sağlasın, hareketlendirici olsun…
Özel merakım gereği İzmir’in bir elin parmakları kadar kitapçılarını, bir elin parmakları kadar sahaflarını, bir elin parmakları kadar tiyatro-konser salonlarını, kültür merkezlerini gördükçe aklımdaki, beklentimdeki İzmir’den çok daha düşük bir profille yüzleşme gereği duyduğumu kaydetmeliyim. Belediye veya genel seçimler ve mitingler dışında İzmir’in kültür-sanat-edebiyat dünyasının şahsi gayretlerle ortaya konan çıkışlarla yetindiğini gözlemlemek bir miktar garipsememe neden oldu, itiraf etmeliyim.
Bir İstanbullu gibi düşünmemeye gayret ettim, taşra üzerinde çalışmalarım nedeniyle yeterince şerbetliyimdir; kaldı ki İstanbul’un da halihazırda pek matah durumda olmadığı kanaatini taşıdığımı yeri geldikçe dile getirmişimdir, o ayrı konu, ancak İzmir’in yüklendiği iddiayı ortaya koyabilmek için yeni yeni harekete geçmeye başladığı duygusuna tutunuyorum, diyebiliyorum.
Belediyeler ve edebiyatlar
Yoksa ne yazık ki İstanbul haricindeki şehirlerimizin kültür hayatı açısından kendi sınırlarının dışında övünebileceği çok nadir, sayılı boy verişlerle yetinmekteyiz. Bursa’da Nilüfer Belediyesi’nin yıllardır sürdürdüğü etkinlik ve sempozyumlar örneğin, her edebiyat meraklısının ilgisini çekmiş, önüne çıkmıştır; nazar değmesin. Mersin Belediyesi’nin “Edebiyat Günleri” ve “Edebiyat Ödülü” de yabana atılmamalı. Diyarbakır’daki Edebiyat Evi her şeye rağmen iz bırakan işler yapmaya devam ediyor.
Daha nicelerinin, Türkiye’nin bir kültür tüketicisi olarak emeklerine sağlık dilemekten ötesine gücüm yetmez. Şimdi aklıma gelmeyen, yahut gözümden kaçmış birkaç örnek daha vardır muhakkak, onlardan peşinen özür dilerim ama neticede toplamın pek de iç açıcı olmadığını tespit etmekten bizi geri tutacak bir tabloya sahip olduğumuzu düşünmüyorum doğrusu.

Bu kapsamda, 2023’ün Ekim ayında faaliyete geçen İzBB Yayınları’nın kurulmasıyla gecikmiş bir başlangıç, doğru yerden yapılmış oldu. Oğlak Yayınları ve YKY’deki yayın yönetmenliğiyle bilinen, koleksiyoner, Muğla’ya Taş Kütüphane’yi hediye etmiş Raşit Çavaş’ın İzBB Yayın Yönetmenliği’ne getirilmesi, konunun vizyoner bir ciddiyetle ele alındığına işaret ediyor.
Çavaş’ın hedefi, ancak elli kitaptan sonra bir yayınevinin kendi tekerinin dönmeye başlayabileceğini bildiği için, 2024 sonuna dek elli kitabı yayın hayatımıza kazandırmak. Şimdiden yarıyı geçmiş durumdalar. Koordinatörü, editörü, redaktörü, grafikeriyle sağlam bir yayın ekibine sahip olduğunu da söylemeliyim, ama yayınevinin sayfasında henüz “Ekip” bilgileri yer almıyor, yazıldığında sizlerin de hemfikir olacağını ümit ediyorum.
Bir koltukta iki karpuz
İzBB Yayınları’na kadar, İzmir’in yayıncılık alanındaki belediye faaliyetini İZELMAN yüklenmiş durumdaydı. Örneğin, 100. Yıl’a özel hazırlanan yayın çalışmaları arasında öne çıkanlardan biri olan, “İzBB Kent Kitaplığı” seti, Geçmişten Günümüze Kurtuluşun 100. Yılında İzmir, Asuman Susam’ın hazırladığı Edebiyat ve Sanatcildi gibi, Akın Ersoy’un hazırladığı Arkeoloji, Erkan Serçe’nin hazırladığı Tarih, Hikmet Sivri Gökmen ve Şakir Çakmak’ın hazırladığı Sanat Tarihi ve Mimari ciltleri gibi İzmirli okurların olduğu kadar genel okurun da ilgisini çekecek bir toplamı sunuyor.
Bu set İZELMAN kapsamında yayımlanmış durumda ama kendi sitesinde görülmüyor; maalesef İzBB Yayınları’nın da sitesi güncel değil. Zaten kaç yayınevimizin sitesi güncel ki! O nedenle bahsettiğim setin içeriğine dair, incelemek isteyenler için kentyasam.com’un haber linkini verebiliyorum.
En azından şimdiye dek, neredeyse aynı kulvarlarda yayın faaliyeti gösteren iki yapının varlığının, belediye içerisinde ne gibi sonuçlara neden olur bilemem ama hemşerilik deneyimi açısından pek makul gelmediğini düşünürüm. İZELMAN’ın İzmirlilere ve özellikle de İzmir’deki öğrencilere, gençlere sunduğu okuma salonları, halk kütüphaneleri gibi mekânlar kültürel açıdan meyvelerini yakın gelecekte verecek kazanımlardır. Naçizane, İzBB Yayınları ile böyle bir görev bölüşümü verimli sonuçlar getirebilir.
Kent yayıncılığının damarları
İzBB Yayınları’nın bugüne kadar yayın dünyamıza kattığı kitaplar, bir miktar “gecikmiş borçları ödeme” refleksine cevap veriyor denebilir. Bunda garipsenecek bir yön yok, her şehrin yayın faaliyetinde benzer yüklenmeler yaşanır, önemli olan bunun bir tıkanmaya yol açmamasıdır. Bu kapsamda edebiyatımızda İzmir’in yerini, izini, yolunu hatırlatmak amaçlı ilk yayınları kıymetli bulmamak elde değil: Halid Ziya Uşaklıgil’in İzmir Hikâyeleri, Tarık Dursun K.’nın İzmir anılarının derlemesi olan Ben Unutmadan, İzmir’den çıkan ama unutulmaya yüz tutan şairlerden Ali Rıza Erten’in bütün şiirleri Eski Aşkları Sorarsanız, henüz sitelerinde yer almıyor ama Nâzım Hikmet’in Yolcu oyununun özel baskısı ve Aelius Aristeides’in İzmir Söylevleri...
Yaşayan Kemeraltı Rehberi ve Melek Göregenli’nin hazırladığı Kemeraltı’nın Yüzleri kitapları ise kent yayıncılığı açısından takibi heyecanlandıran çalışmalar. Erkan Serçe’nin hazırladığı İzmir Zaferi gibi özenli prestij yayınlar ve akademik kanatta ise Selin Ezel Çakar’ın Bir Mücadele Kahramanı Esat İleri kitabı veya Nurçay Türkoğlu’nun İzmir Radyosu: 1961-1962 kitabı gibi meraklısının dahi gözünden kaçabilecek kitaplar yer alıyor, İzBB’nin yayın koleksiyonunda. Site güncellemesi haricinde gerek İzmir’de gerek yurt çapında kitaplarının dağıtımı sorununu nasıl çözebileceğini hep birlikte göreceğiz.
Nesne ilişkisine “Kuvvetli Bir Alkış”
Şimdiden gördüğümüz şey ise Türkiye’nin üç büyükşehrinden birinin yayınevi dahi olsan “dağıtımcı” sorununu aşmak kolay olmuyor! Çünkü kültür yayınları okurlarının diğer okurlardan en temel ayırt edici özelliği, kitapla kurduğu “nesne” ilişkisidir. Sonunda evine gidip online’dan kitap siparişini verecek olsa dahi kitapçıda takip ettiği, karşısına çıkan, görebildiği, bulabildiği kitaplar çevresinde okurluk deneyimi gelişiyor. Bu duvarı aşamayan yayınevlerinin de orta ve uzun vadede ayakta kalmaları zor. İzBB’nin tezgâhındaki kitaplar bu tuzağa yenilecek gibi görünmüyorlar – öyle umalım...
Bu vesileyle, İzmir denince aklıma ilk gelenlerden, tiyatro ve sinemamızın emektar değerlerinden Nedret Güvenç’in Bir Zamanlar İzmir’de kitabının arşiv malzemeleriyle genişletilmiş baskısını, yahut bir Ahmet Cemal kitabını beklemek de genel okurların aklına gelebilecek beklentiler listesine eklenecektir. Kentin yayın kanadı da bu alandaki ihtiyaçları, basınçları, imkânları, olasılıkları değerlendirerek zarlarını atmayı sürdürecektir.
İzmir, İstanbul-Ankara dikotomisini kırabilecek yegâne şehir olarak görünüyor kanaatimce. Kültürel bir çeşitlenme için bu gibi kabuğunu kırmalara kuvvetle, “kuvvetli bir alkış eşliğinde” ihtiyacımız var. Ki devamı gelebilsin...
Önceki Yazı

Filistin, mon amour (V):
Omelas etiği
“Ursula LeGuin’in 'Omelas’ı Terk Edip Gidenler' adlı meşhur hikâyesinde Omelas diye bir kasabada herkes müthiş mutlu bir biçimde yaşar. Bu ütopyanın sürebilmesi için bir çocuk feci koşullarda, bir bodrum katında yaşamalıdır. Bu ‘acı bilgi’yi kaldıramayanlar Omelas’ı terk etmek zorundadır. Glazer böyle bir ‘terk etme’ hareketi yaptı törendeki o konuşmasıyla.”
Sonraki Yazı

Haftanın vitrini – 13
Yeni çıkan, yeni baskısı yapılan, yayınevleri tarafından bize gönderilen, dikkatimizi çeken; okumak ve üzerine yazmak için ayırdığımız bazı kitaplar: Darwin Olmasaydı / Felsefenin Başarısızlıkları / Harlem Ritmi / Hayali Bir Hayat / İnsan Nedir? / Küçük Bir Sanat / Perili Ev / Sosyalist Feminizm / Umutsuz Karakterler / Yaşam için Felsefe