Italo Calvino 100+1 Yaşında!
Kelimelerle duyusal temas
“Bu sergide Calvino’nun metinleri farklı dillere değil, sanatın ortak diline çevriliyor. 'İmgeden kelimeye, kelimeden çizgiye, kile, ipliğe, örgüye, kâğıda, haritaya, oyun kartına, mektuba, kartpostala, posta kutusuna, makete, metal konstrüksiyona, fotoğrafa, hareketli-imgeye, bedene her türlü çevirinin dönüştürücü gücünü' araştırdıklarını ve düşündüklerini dile getiren sanatçılar bizleri bambaşka bir okumaya davet ediyor...”
Sergiden bir görüntü. Fotoğraf: Gülsen Şenol
Calvino’nun kentlerinde yolculuk yapmayı sevenleri, onun edebiyatın sınırlarını aşan dünyasında seyahat etmekten hoşlananları yazarla hayal kurmaya davet eden bir sergi var Kıraathane İstanbul Edebiyat Evi’nde; "Italo Calvino 100+1 Yaşında!"
Farklı deneyimler ve disiplinlerden gelen sanatçılar, Calvino külliyatını yazarın 101. yaşı vesilesiyle yorumluyorlar. Mimari perspektiften gözlemlere, yazarın kentlerini düşleten oyunlara, mekânı anla buluşturan fotoğraflara kadar seçkin bir sunum var sergide. Tasarımı, kurgusu Bilge Bal, Orhan Cem Doğan ve Sevil Enginsoy Ekinci’ye ait olan “Italo Calvino 100+1 Yaşında!” sergisinde yazarın farklı eserlerinden yansımalar görmek mümkün.
Yazara hayranlık duyan herkesi bu yorum temsilinde dansa davet etmek iddialı bir başlık kanaatimce. Muhtemelen yazarı seven herkes için de öyledir, lakin serginin çeşitlilikle harmanlanan görsel daveti karşı konmaz nitelikte.
Sergi çeviri dilini sanata taşıyan bir yaklaşımla izleyenle buluşuyor. Bu defa Calvino’nun cümleleri farklı dillere değil, sanatın ortak diline görsel bir sunumla çevriliyor. “İmgeden kelimeye, kelimeden çizgiye, kile, ipliğe, örgüye, kâğıt yaprağına, haritaya, oyun kartına, mektuba, kartpostala, posta kutusuna, makete, metal konstrüksiyona, fotoğrafa, hareketli-imgeye, bedene her türlü çevirinin dönüştürücü gücünü” araştırdıklarını ve düşündüklerini dile getiren topluluk bizleri bambaşka bir okumaya davet ediyor. 16 eserin yer aldığı sergide Calvino’nun romanlarından mektuplarına kadar satır aralarında kendilerine görünmez kentler kuran her kahraman okur için başka bir yer değiştirme var.
Bu noktada yazarın Amerika Dersleri-Gelecek Binyıl İçin Altı Öneri kitabında geçen ve Propp’un kahramanın yer değiştirmesi yaklaşımına işaret ettiği şu satırları hatırlamak yerinde olacak:
“Genellikle aranan nesne ‘başka’, ‘farklı’ bir yerdedir; bu yer yatay olarak çok uzakta ya da dikey olarak çok yüksekte veya çok derinde olabilir.”[1]
Her kahraman bir şey arar. Kimi hiç bilmediği yerleri keşfetmek için bir yol haritası, kimi bir ipucu, kimi bir söz, kimiyse bir boşluk… Bu arayış yolculuğundaki erdemli hafiflik zamanı ve mekânı aşmak niyetindedir. Sergide de bu niyeti okumak mümkün. Calvino’ya eşlik eden sanatçılar kelimeleri çizgilerin ötesindeki bir görsel dünyaya taşırlarken, dilin hafifliğine eşlik ederek yazarın akıl yürütme oyunlarından uzak kalmıyorlar. Farklı disiplindeki yorumları seçerken zorlayıcı ifadelerden uzak bir çeşitlilik yaratan serginin küratörlerinden Bilge Bal bu düş yolculuğunun çıkış noktasını şöyle anlatıyor:
“Sevil ile Italo Calvino’nun daha önce İngilizceye çevrilmemiş denemelerinden oluşan The Written World and the Unwritten World (Penguin Modern Classics, 2023) kitabını tesadüfen 2023’ün ilk yarısında eşzamanlı edinmemizle başladı işbirliğimiz ve Calvino’nun 100. yaşını kutlamak için yola koyulduk.
Yazılarındaki mekânsallık ve ufuk açıcı yaklaşımlarıyla Calvino mimarlık-tasarım eğitiminde ilk tanışılan klasik isimlerden. Bu 1980’lerin ilk yarısında da böyleymiş, 2000’lerde de böyleydi. Sevil ile ODTÜ ve İTÜ’de yaşadığımız kuşak deneyimlerimize dayanarak söylüyorum bu cümleyi. Peki, neden sergi? Çünkü yazmak ve yapmak kadar, sözel ve duyusal bir hikaye anlatmak kadar sergi yapmak da mimarlıkta tartışmanın, birlikte soru sormanın ve keşfetmenin, ilişkiler kurmanın her zaman bir parçası. Calvino’yla kendi pratikleri üzerinden çizgisel olmayan gerilimler, doğrusal olmayan çeviriler, başka başka bağlar kuracağını düşlediğimiz on iki isme davet mektubu yolladık.
Konuk editörlüğünü Sevil’le yaptığımız, Arredamento Mimarlık ve Tasarım Kültürü dergisinin Ocak-Şubat 2024 sayısında sergimizle aynı ismi taşıyan “Italo Calvino 100+1 Yaşında!” dosyasını derledik. Sergide izlediğiniz işlerin yaratıcılarından Aslıhan Demirtaş, Ertuğ Uçar, Onur Kutluoğlu ve E S Kibele Yarman, Ilgın Hancıoğlu, Murat Germen de dergideki dosyamızın doğrudan iştirakçileri. Dosyamızda olmayan Ali Artun, fOlkolektif ekibi, Ci Demi, Evrim Kavcar, Gülsen Şenol gibi diğer isimleri de sergimize davet ettik ve Calvinosever mimarlar, tasarımcılar, sanatçılar, edebiyatçılar olarak grubumuz giderek zenginleşti. Küratoryal ekibe iç mimar Cem Doğan da katıldı. Serginin kurgusunu, tasarımını ve uygulamasını birlikte yaptık.
Kendi pratiğimiz, hikâye anlatıcılığımız ve heyecanımızla işte böyle mekânsal bir kurguya, bir ilişkiler ağına, bir sergiye evrildi. Mimarlık, tasarım, sanat ve edebiyatın ara kesitinden doğan işlere ev sahipliği yapabileceğine inandığımız Kıraathane İstanbul Edebiyat Evi ile buluştuk ve bugün buradayız.”
Bilge Bal ayrıca sergide yer alan İsimler Takımadası çalışmasıyla Gri Balıkçıl’ın çevrelediği bir çizgiyle Boğaz’ı geziyor. Calvino’nun Dere Tepe Ters ve Ağaca Tüneyen Baron eserlerine gönderme yaparak Cosimo ile bizi yükseltiyor ve aşağı baktırıyor.
Diğer istikametimiz ise Babil. Ertuğ Uçar’ın 10 parça eskiz defterinden oluşan, kurşunkalem ve mürekkebin dokusundan yansıyan kâğıt işleri bizi Babil’e götürürken Waseem Ahmad Siddiqui ise “Çok kullanışlı ve yanımda taşıyabileceğim kadar hafiflemiş, hafif bir şeyi nerede bulabilirim?” sorusuna odaklanıyor. Sanatçı, bırakmayı öğrenmeye Calvino’nun Ağaca Tüneyen Baron’u üzerinden bakarak dört parçalı bir perde aralıyor.
Onur Kutluoğlu ile Kibele Yarman ise yazarın Sıfır Zaman öykülerinden ilham alarak kolajlar sunuyor.
“(...) En sıradan nesnelerden birini, en gündelik
hareketlerden birini almak ve onu her türlü algısal
alışkanlığın dışında değerlendirmeye, onu
kullanımın yıprattığı her türlü sözel düzeneğin
dıında betimlemeye çalışmak. (...)”[2]
Yazarın Klasikleri Niçin Okumalı? kitabındaki “Francis Ponge” bölüme gönderme yapan, serginin girişinde yer alan video, bir posta kutusunu algı ağının dışına atarak karşımıza çıkıyor. Sevil Enginsoy Ekinci ve Gülsen Şenol’un Ege Özmen ile birlikte ürettikleri bu görsel kayıtta sanatçılar İstanbul’da yapılan vahşi bir kentsel dönüşüm yıkımından kurtardıkları posta kutusunun sonraki yaşamlarla deneyimini kurguluyorlar. Serginin küratörlerinden de olan Sevil Enginsoy Ekinci çalışmalarının ortaya çıkışını şöyle anlatıyor:
“Gülsen’le yollarımız Bilge’nin sayesinde kesişti. Posta kutularına duyduğumuz ortak ilgiyi bildiğinden bizi buluşturdu. Benim Arredamento Mimarlık ve Tasarım Kültürü dergisinin Ocak-Şubat 2024 sayısında, editörlüğünü Bilge’yle birlikte yaptığım ve sergiyle aynı ismi taşıyan dosyada yer alan “Calvino’nun Mektuplarını Okumak, Posta Kutularına Bakmak ve Mimarlık Tarihi Yazmak Üzerine Yazmak” başlıklı deneysel yazım, Gülsen’in İstanbul’da, özellikle de Kadıköy ilçesinde tuttuğu kentsel dönüşüm kayıtlarıyla ve yıkılan yapılardan topladığı nesnelerden posta kutularıyla bir araya geldi böylece.”
Haritaları, krokileri sevenler için sergi ayrıca ilgi çekici anlatımlar sunuyor. Calvino’nun Kum Koleksiyonu’ndaki “Haritadaki Yolcu” denemesinde yazarın izini sürdüğü harita çizimleriyle Boğaziçi’ni bir günlük harita olarak kaydeden Ilgın Hancıoğlu’nun eskiz defterinin ve haritanın tanımını yapan üçlü çizimi de serginin önemli eserlerinden. “Harita birbirini izleyen uğrak yerlerinin bir anımsatıcısı, bir güzergâhın taslağıdır”[3] diyen Calvino’ya haritacılık üzerine iki, harita üstüne bir çizimle eşlik etmiş. Sergide etkileyici bir başka harita ise Gökçen Erkılıç’ın İstanbul sokaklarında keşfettiği görünmez kentler haritası. Haritadan sokakların 360 derece görüntülerine ulaşmak ve bu kentleri görünür hale getirmek mümkün.
Sergide Calvino’nun Görünmez Kentler’ine farklı sunumlar ve yaklaşımlarla bakabiliyoruz. Bu sunumlardan biri de Fırat Erdim’e ait. Bir posta kutusu içinde duran kartpostallarda Fırat Erdim’in öğrencilerinin gözünden görünmez kente dönüşen İstanbul var. İstanbul’un içselleştirdikleri bir yönünü başka bir kent gibi hayal eden öğrenciler İstanbul’u görünmez kentlerden biri yapıyorlar ve hayallerini kartpostallara taşıtıyorlar.
Calvino’nun Barbey d’Aurevilly’nin basılı notlarında okuduğu ve Amerika Dersleri-Gelecek Binyıl için Altı Öneri kitabında paylaştığı yaşlı imparatorun hikâyesindeki yüzük, yazar için neden sonuç arasında bir bağ kuran sihirli bir parçadır. Bu sergide de fotoğraflar bu görevi üstlenmiş adeta ve aynı Calvino’nun dediği gibi bir tür güç alanı oluşturmuşlar. Murat Germen’in kültürel tahribatın olay yeri incelemesi niteliğini taşıyan fotoğrafları, Emrah Kavlak tarafından farklı açılar sunan üç boyutlu soyut görsellere dönüştürülmüş. Somuttan üretilen bu soyut yaklaşım sergiye hız katarken, bir yandan da kentsel isyanın sesini taşıyor; Dokunma!
Sergideki diğer fotoğraf serisi Ci Demi’ye ait. Sanatçının İstanbul fotoğrafları, Marcovaldo ya da Kentte Mevsimler’deki “Yanlış Durak” öyküsüne görsel bir gönderme yapıyor. Sanatçı şehirde dolaşmak zorunda olduğu yerlerde çektiği fotoğrafları yaşam deneyimi üzerinden yazarla paylaşıyor.
Sergide maketler, yerleştirmeler ve heykeller de bağlamsal taşıyıcı rolünde. Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu’daki “Oracıkta Sonunu Bekleyen Öykü Hangisi?”ni işaret eden mum, çam, bakır tel, sabun bazı, yün ip, epsom tuzu, çelik çubuklar, lehim telinden üretilerek yeni bir katman rolünü üstlenen maket, Elif Kendir Beraha, Ceren Balkır Övünç ile Nilay Yurtsever’in yorumuyla sunuluyor. Aslıhan Demirtaş’ın pamuk ipi, tel, fotoğraf ve baskı çizimden oluşan yerleştirmesi ise Palomar’ın “Bir Dalganın Okunuşu” ve “Sonsuz Çayır” bölümlerine fiziksel bir model sunuyor. Kıvrımların gücüne işaret eden sanatçı hiperboliklerdeki dalgalarla Calvino’yu selamlıyor. Bu da bana Calvino’nun şu sözünü hatırlatıyor:
“Geometrik rasyonellikle insan yaşamlarının iç içe geçmiş yumağı arasındaki gerilimi dile getirmek açısından bana daha geniş olanaklar sunan, daha karmaşık bir simge, kent simgesidir.”[4]
Sergide Ali Artun’u Kozmokomik isimli asamblajıyla görmek ayrı bir heyecan. Artun, yazarın “Uzayın Formu” öyküsünü hedef almış. Alüminyum ve metal çubuklar kullanarak oluşturduğu formda yazarın vurguladığı, her birimizin izlediği düz çizgi eksenindeki kozmik yaklaşımını görüyoruz. Eserin sergide bulunduğu yer ve sergileme tasarımı konusunda tekrar düşünmek gerekebilir, çünkü eseri izleyenin dairesel alanının merkezine koymuyor.
Evrim Kavcar, Calvino’nun Varolmayan Şövalye’sindeki Gurdulú karakterini işaret eden seramik heykellerini “Calvino’nun sözel tasvirleri peşinde, dokunsal olarak hayal etme egzersizleri” olarak tanımlamış. Masalsı anlatımı yüklenen figürler kilden sözcüklere dönüşüyor ve içlerinde durdukları haznelerin yansıyan kırık ışıklarına rağmen o kadar geçiyor ki izleyene…
Serginin en eğlenceli ve interaktif bulduğum yanını sona saklamak istedim. Levent Şentürk ve Ayşenur Telli tarafından hazırlanan, Calvino’nun Görünmez Kentler’inden seçilen kelimelerle hazırlanmış oyun, oyun kartları. Kelimeler görsellerle oyun kartına dönüştürülerek katılımcıları farklı bir hayal dünyasına davet ediyor. Oyun ayrıca sergi kapsamında sunulan etkinliklerden de biri.
Sergiyle eşzamanlı yürüyen etkinlikler Calvino’nun olağanüstü dünyasıyla izleyenleri buluşturarak yazarı tekrar tekrar farklı gözlerden okumayı sağlıyor. Sergide yer alan sanatçıların sorduğu “Calvino’yu türlü görme biçimleri, ölçekler, mekânsallıklar ve disiplinlerle okumak ve onunla bağlar kurmak mümkün mü?” sorusu eğer sizi de heyecanlandırıyorsa mutlaka sergiyi görmelisiniz.
Italo Calvino 100 + 1 Yaşında! sergisi 29 Mart 2024 tarihine kadar Kıraathane İstanbul Edebiyat Evi’nde olacak.
İyi ki doğdun Calvino,
İyi ki doğdun görünmez kentlerin dâhisi!
NOTLAR:
[1] Italo Calvino, Amerika Dersleri Gelecek Binyıl İçin Altı Öneri, çev. Kemal Atakay, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 1994, s. 40.
[2] Italo 100+1 Yaşında! Sergi kataloğu, s. 61.
[3] Italo 100+1 Yaşında! Sergi kataloğu, s. 65.
[4] Italo Calvino, Görünmez Kentler, çev. Işıl Saatçıoğlu, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 31. baskı, 2022, s. 15.
Önceki Yazı
Ayhan Geçgin romanlarında “ses” ve Dünyalararasında
“Yaşamın neredeyse durduğu, donuk bir ânı yansıtan anlatıda bellek de parçalanmaya uğramıştır. Bir ampul gibi yanıp sönen sözcükler, anımsandığı anda anlatıcı-kahramanın zihnine ancak cızırtılı bir ses olarak düşer. Yine birbirinden kopuk bir biçimde anımsanan görüntüler bir devamlılık yaratmazlar. Zihindeki bu zamansal kopuşlarla mekânsal kırılmalar birbirini tamamlar.”
Sonraki Yazı
Silgiler:
Polisiye romanda dördüncü tekil şahıs
“Wallas kitap boyunca ifadesini almak istediği insanların adreslerini arar ve genellikle yolunu şaşırır. Evi bulduğundaysa kapıyı açan olmaz, açsalar da o aradığını bulamaz. Herkes bu soruşturmaya hazırlıksız yakalanmış görünürler. Kurmaca bir dünyada bile aranan evinde bulunmaz. Metin de cinayet soruşturması gibi 'yönsüz, plansız, anlaşılmaz' şekilde ilerler.”