İTALİK ÖNERİLER-12:
“Yazınsal bir tür olarak yayıncılık”
Bir Yayıncının Portresi: Tüccarzâde İbrahim Hilmi Çığıraçan / Her Şeyin Sonundayım / Nasıl Çevirmen Olunur / Bir Kitap Bir Kitaptır

Roberto Calasso
“Yaptığınız esas işten ne kadar uzak görünürse görünsün, yayıncılığın farklı boyutları hakkında elden geldiğince çok bilgi edinin ve öğrenmeye devam edin.”
Richard Charkin, Mesleğimiz Yayıncılık Projesi Çalıştayı açılış konuşmasından
Bir kitap yaparken çok sayıda değişkenle karşı karşıyayız. “Neyi yayımlayacağız?” ilk ve vazgeçilmez soru. Bu sorunun yanıtı, okuma kültürünün şekillenmesinden başlayarak kanonun oluşumuna, farklı dillerin temsilinden türlerin öne çıkarılmasına kadar çok geniş bir yelpazede düşünmeyi gerektiriyor. İlk yazımdan bu yana değindiğim en önemli konu bu bana kalırsa: Editörün bir seçici olarak okuma kanonu oluşturması. Metnin türüne göre devamında “Bu kitabı kim okuyacak?” sorusu geliyor. Okur kitlesini tanımak, kitabı onun beklentilerine ve ihtiyaçlarına karşılık verecek biçimde düzenlemek gerekiyor. Üstelik yeni bir okur kitlesi yaratmak için biraz da “albeni” katmak... “Kitap nasıl görünecek ya da nasıl görünmeli?”, takip eden sorular arasında. Bunu belirleyen estetik beğenilerimiz kadar, baskı teknikleri ve olanaklar da elbette. Ancak yine de bir kitabı hazırladıktan sonra onun en iyi şekilde görünür olmasını istiyoruz.
Editörlük bu özellikleriyle seçme ve düzenleme işini yapan bir başka mesleğe göz kırpıyor: Küratörlük. Açık ya da örtük bir biçimde düzenleyerek sanat yapıtına yeni bir anlam kazandırma olarak tanımlayabileceğimiz küratörlük işinin editörlüğe ne kadar yakın olduğunu 2017’de By the Book konferansında Oxford Handbook of Publishing’in ortak editörü Michael Bhaskar’ın Curation: The power of selection in a world of excess adlı kitabının sunuşunu dinlerken çok daha iyi kavramıştım.[1] Michael Bhaskar sanat alanına ait bu kavramı yayıncılık için de düşünmemiz gerektiğinin altını çizerek editörü kitapların küratörü olarak tanımlamış ve bu tanımı yaparken de Roberto Calasso’nun “Yazınsal Bir Tür Olarak Yayıncılık” yazısına selam göndermişti.[2] Editörlüğün yanı sıra edebiyat sergileri ve müzeleri yapan biri olarak bu ortak alanı fark etmek kitaplara ve editörlüğe bakışımı değiştirdi.
Editörlüğün seçme, koleksiyon/seçki oluşturma, bu koleksiyonu geliştirme ve görünür kılma işi olduğunu hatırlarsak editörlük için kitapların (farklı yayınların da) küratörlüğünü yapmak diyebiliriz. Küratörlük hakkında çok sayıda yayın var, bunlara biraz göz gezdirmek de iyi olacaktır.
Editör olarak bu bakış açısına sahip olmak için sanatla, teknolojiyle ve bana kalırsa her zaman toplumsal değişimlerle yakın ilişki içinde olmak, bu alanlardaki değişimleri takip etmek; farklı disiplinlerin bilgi ve görgüsünü harmanlamak, değişime ve yeniliklere açık olmak gerekiyor. Bunları yapabilmek için de merakımızı yitirmeden okumaya, düşünmeye, öğrenmeye, üretmeye ve paylaşmaya devam etmeliyiz.
Bu yazı dizisinde başta editörlük olmak üzere yayıncılığın farklı alanlarına dair bana yöneltilen sorulara, zaman zaman tespit ettiğim sorunlara ve ilgi alanım olan yayıncılık tarihine dair kaynaklara yer verdim. Okunacaklar, seyredilecekler, dinlenecekler derken oldukça büyük bir kitaplık kurduğumu düşünüyorum; umarım yararlı olmuştur. Değinilecek, üzerinde konuşulacak, hakkında yazılacak daha pek çok kitap ve yayın var, onları da biriktirmeye devam edeceğim. Bu yazılara alan açtığı için K24 Kitap’a çok teşekkür ederim. Yeni yazılarda buluşmak dileğiyle...
Bir Yayıncının Portresi: Tüccarzâde İbrahim Hilmi Çığıraçan
Türkiye’nin ilk editörlerinden Tüccarzâde İbrahim Hilmi Çığıraçan’ın yayıncılık tarihimizdeki yerini, kültür dünyasına katkılarını oldukça detaylı bir biçimde anlatan Bir Yayıncının Portresi: Tüccarzâde İbrahim Hilmi Çığıraçan, Başak Ocak’ın doktora tezinin kitaplaşmasından oluşan çok önemli bir çalışma. Kitap dünyamızın önemli dergisi Müteferrika’nın yayımcısı tarafından yayımlanmış. Bu diziden çıkan Bir Nadir Kitap Destanı-Hans Peter Kraus’un Otobiyografisi’ni de bu vesileyle önermiş olayım.

Başak Ocak
Bir Yayıncının Portresi: Tüccarzâde İbrahim Hilmi Çığıraçan
Müteferrika Yayınları
2003
Başak Ocak girişte 1729’da yayımlanan ilk eserin ardından Bâbıâli merkezli Osmanlı yayıncılığının nasıl geliştiğini, yayımlanan kitapları, editörleri ve kitapçıları oldukça detaylı anlatıyor. Bu detaylı giriş özellikle Cumhuriyet’in ilanı ve alfabe devrimiyle yeniden şekillenen yayıncılığı anlamamızı da sağlıyor. Ayrı bir bölüm oluşturacak kadar kapsamlı dipnotlar ise bu alanda çalışacaklar için ayrıntılı bir kaynakça ve kılavuz niteliğinde.
1896’da kurduğu Kitabhâne-i İslam’ı 25. kuruluş yılında Hilmi Kitabevi’ne çeviren Tüccarzâde İbrahim Hilmi Çığıraçan askerî, siyasi, tarihî, edebi ve kısmen dinî konularda 1.000’den fazla kitap yayımlamış, okul kitapları hazırlamış, dergiler çıkarmış çok önemli bir yayıncı. Alfabe devrimiyle büyük bir ekonomik kayıp yaşayan Çığıraçan, 1930’lardan itibaren yerli ve çeviri edebi eserlerle yayınevinin adını korumaya, ekonomik olarak toparlanmaya çalışmış. Bu yıllarda Hüseyin Rahmi Gürpınar, Halit Ziya Uşaklıgil ve Abdülhak Şinasi Hisar’ın eserlerini yayımlamış ve Hüseyin Rahmi’nin yayıncısı olarak tanınmıştır.
Aynı zamanda Osmanlı Devleti’nin siyasi, idari, sosyal ve kültürel yaşamına dair incelemeler de yazan Hilmi Çığıraçan’ın değişen koşullara ayak uydurma çabasının, yaşadığı zorluklar sonucunda çok sevdiği işi bırakmak zorunda kalmasının tarihsel arka planıyla anlatıldığı Bir Yayıncının Portresi: Tüccarzâde İbrahim Hilmi Çığıraçan’da çok sayıda belge ve fotoğrafın yanı sıra Hilmi Çığıraçan’ın yayımladığı kitapların listesi ve kitap kapaklarından örnekler de yer alıyor. Benzerleri olsa, daha çok yayıncının portresi yazılsa dediğim kitaplardan...
Suhrkamp Verlags-geschichte 1950-1990
Almanya’nın en büyük ve en önemli yayıncılarından Suhrkamp Verlag’ın 40. yılı için hazırlanan Suhrkamp Verlags-geschichte 1950-1990, yayınevinde neler olduğunu, ne tür gelişmeler yaşandığını, yayınevine katılan yeni yazarları, yayımlanan kitapları arşivden seçilmiş fotoğraflar ve belgeler eşliğinde yıl yıl anlatıyor.
Alman Edebiyat Arşivi Marbach’ın bünyesinde çok iyi korunan bir arşive sahip olan Suhrkamp Verlag hem yayınevinin tarihini hem de yayınevi etrafında şekillenen kültür ortamını anlatan çok sayıda kitap yayımlıyor. Yayınevinin kültür dünyasına etkisini anlatan bu kitaplar Almanya yayıncılık tarihi kadar dünyada Almanca kitapların serüvenini de takip etmemizi sağlıyor.
Alman Edebiyat Arşivi Marbach hakkında daha önce yazmıştım, buradan okuyabilirsiniz:
Yayınevinin kırk yıllık tarihini okurken, bir yayınevinin koleksiyonunu nasıl genişlettiğini, okurun ihtiyaçlarına göre yeni başlıklara nasıl yer açtığını, başlattığı yeni yayın dizilerinden de anlamak mümkün oluyor. 1950’de klasik ve modern edebi metinler için başlayan “Bibliothek Suhrkamp” dizisine 1960’larda yazarların toplu eserlerinden oluşan “Edition Suhrkamp”, 1970’lerde karton kapaklı ve uygun fiyatlı cep kitaplarından oluşan “Suhrkamp Taschenbuch” ve “Suhrkamp Taschenbuch Wissenschaft”, 2008’de sosyal bilimler kitaplarından oluşan “Edition Unseld” ve 2009’da da Berlin’de bulunan film yapım şirketi absolut Medien ile ortaklık kurarak başlattıkları film uyarlamalarından oluşan “Filmedition Suhrkamp” dizileri eklenmiş. Böylece mevcut kitaplar yeni kitaplarla bir araya getirilerek farklı ihtiyaçlara yanıt veren bir yayınevi kataloğu oluşturulmuş.
Sürekli yeni kitaplar yayımlamak yerine kataloğundaki kitapları yeniden dolaşıma sokmanın, yeni ve eski kitapları yeni başlıklar altında bir araya getirmenin en iyi örneklerinden olan bu dizilerin Türkiye’deki yayıncılara ve kitapları seçen, hazırlayan editörlere fikir verebileceğini düşünüyorum. Kim bilir ne kadar kıymetli kitaplar biz onlara yeniden bakmadığımız için kaybolup gidiyor.
Yeri gelmişken bir kez daha söylemek isterim, yayıncılarımız arşivlerini açsa, bu arşivlerden sergiler, kitaplar yapılsa, biz de yayıncılık tarihimiz hakkında daha fazla bilgi sahibi olsak ne güzel olur!
Siegfried Ressel’in Suhrkamp Verlag için hazırladığı Mythos Suhrkamp (Suhrkamp Efsanesi) belgeselini de izlemenizi öneririm.
Her Şeyin Sonundayım
Tezer Özlü ile Ferit Edgü’nün 1966-1985 arasında birbirlerine yazdıkları mektuplardan oluşan Her Şeyin Sonundayım, Türkçenin en özgün romanlarından Yaşamın Ucuna Yolculuk’un yazılma ve yayımlanma serüvenine tanıklık etmemizi sağlıyor. Ferit Edgü’nün Tezer Özlü’ye yazdığı 20 Mart 1984 tarihli mektup Türkçeye bir başyapıtın kazandırılma belgesi olarak da okunabilir. Ferit Edgü, Tezer Özlü’nün “Bir İntiharın İzinde” adıyla yazıp gönderdiği kitabı okumuş ve ilk izlenimlerini yazmıştır:
“‘Bir İntiharın İzinde’ müthiş bir kitap. Çok müthiş bir kitap. (Başka sözcük bulamıyorum.) Yıllar var ki böyle bir metin okumadım. (Tabii Türkçe metinlerden söz etmiyorum.) Bana gençlik yıllarımda, Rimbaud’yu, Lautrea

Tezer Özlü-Ferit Edgü Mektuplaşmaları
Yayına hazırlayan: Burak Fidan
Alfa Yayınları
2019
104 s.
mont’u, daha sonra Kafka’yı, Rilke’yi, Hölderlin’i keşfettiğim günleri yaşattı.
Birkaç yıl önce, çocukluğunun soğuk geceleri için düşünüp de söyleyemediğim, dile getiremediğim buydu işte: O malzemenin öykülemeye değin, böylesi bir çığlığa dönüşmesi gerektiğini düşlemiştim. İçine sıçayım edebi türlerin. Romanın. Öykünün. Şiirin. İçine sıçayım. Bana yaşamın ucuna yapılan yolculuklar gerek. Bu yolculuğun türü olur mu?”
Ferit Edgü’nün bu satırları unutulmaz bir kitap adını müjdeler: “Kitabına ne güzel yakışırdı YAŞAMIN UCUNA YOLCULUK.”
Romanın yayımlanma sürecinde Ferit Edgü’nün bir yayıncı olarak ne kadar titizlendiğini de yine mektuplardan takip edebiliyoruz. Kitabın kusursuz yayımlanması çok çalışmış, ancak Tezer Özlü’nün düzeltileri geç kalmış, dizgide ve düzeltide aksaklıklar olmuştur. Kitap Edgü’nün içine sinmeyecek biçimde hatalı çıkmıştır. 27 Nisan 1984’te yazdığı mektupta basılmış üç bin kitabı kalorifer kazanında yakacağını söyler ve 7 Mayıs’ta da “Kitap bu yanlışlarla çıksaydı, çıldırırdım. Çünkü herhangi bir kitap değil” diye yazar.
Yazar, çevirmen ve yayıncı mektupları eserlerin arkasında yatanlara dair bilgiler edinmemizi sağladığı gibi bir metnin / eserin yayımlanma koşulları, yayımlanırken başına gelenler, adının ya da metnin değişmesi, vb. takip etmemizi de sağlıyor. Böylesi mektuplar alternatif bir edebiyat tarihi yazımına göz kırparken yayıncılık tarihine de çok önemli başlıklar ve malzemeler sunuyor.
Ferit Edgü’nün Ada Yayınları üzerine Yalçın Armağan’la yaptığımız sohbeti hâlâ seyretmediyseniz şimdi tam sırası...
Nasıl Çevirmen Olunur?

Douglas Robinson
çev. Sabri Gürses
Çeviribilim Yayınları
2019
1990’lardan beri yenilenerek çeviri eğitimi programlarında temel kitap olarak kullanılan Douglas Robinson’un Nasıl Çevirmen Olunur?’u çok iyi düzenlenmiş bir çalışma. Her bölümün başındaki özet, bizi okuyacaklarımıza hazırlarken bölüm sonlarındaki tartışmalar da çeviri ve çevirmenlik konusunda ufkumuz genişletiyor. Başta çeviri editörleri olmak üzere tüm editörlerin bu tartışma konularını incelemesi, yanıt vermesi ve dile getirilen sorunlar konusunda meslektaşlarıyla konuşması gerekiyor. Kitabın sonuna eklenen alıştırmalar ve okuma önerileri de bölümlerde anlatılanları pekiştiriyor, sorular aracılığıyla yeni çözüm yolları aramaya yöneltiyor.
Çevirmenlere nasıl daha iyi çevirmen olacakları hakkında bilgi veren Douglas Robinson kendi deneyimlerini de paylaşarak mesleğe yeni başlayanları cesaretlendiriyor.
Son dönemde sıkça tartışılmaya başlanan makine çevirisi, yapay zekâ ve çeviri teknolojileri hakkında bilgilerin de yer aldığı kitap çok kapsamlı kaynakçasıyla alana önemli bir katkı sağlıyor.
Deneyimli çevirmen Sabri Gürses’in Türkçeye kazandırdığı Nasıl Çevirmen Olunur? çevirmen adaylarına olduğu kadar deneyimli çevirmenlere de çok söylüyor.
Anthony Pym’in Douglas Robinson’la yaptığı kısa bir söyleşiyi buradan izleyebilirsiniz...
Kitap Yapma Sanatı
Tudem Yayın Grubu’nun uzun yıllardır yayımladığı çocuk ve gençlik kitapları dergisi İyi Kitap, Haziran 2023’te yayımına son verdi. Bu vedanın yayıncılığımız açısından büyük bir kayıp olduğunu düşünüyorum ama ekibin yeni bir projeyle karşımıza çıkacağına dair ümidim de var.
Dergi Temmuz 2022’de yayınevinin aynı adı taşıyan çocuk kitabına da bir gönderme olan “Kitap Yapma Sanatı” başlığıyla özel bir sayı yayımladı. Ayşegül Utku Günaydın’ın “Yayıncılığın Arka Bahçesi” başlıklı ufuk açıcı ve yol gösterici yazısını, çocuk ve gençlik edebiyatına dair yazarlar, çevirmenler, editörler, çizerler, telif ajansları ve yayıncılarla yapılan kapsamlı soruşturmalar takip ediyor. Her biri farklı sorunlara işaret eden bu soruşturmalara verilen yanıtlar da çok önemli.
Yayıncılıkla ilgilenenlerin İyi Kitap’ı zaten takip ettiğini düşünüyorum ama bu sayının herkesin arşivinde bulunması gerektiğini düşündüğüm için bir kez daha hatırlatayım istedim, bu linkten indirebilirsiniz...
Çocuklar için demeyin
Bir Kitap Bir Kitaptır
Kâğıtsız, mürekkepsiz âlemlerde okumayı sevsem de basılı kitabın yeri ayrı diyenler kaleye mum diksin. Evet, hepimiz elimize aldığımız, çizdiğimiz, kıvırdığımız, kimi zaman kokladığımız, çantamızda taşırken mutlu olduğumuz (kâğıt) kitapları seviyoruz.
“Bir kitabın gücü hiç tükenmez” diyen Jenny Bornholdt’a katılmamak mümkün mü?
Bir Kitap Bir Kitaptır son derece muzip bir metin, çizimleri de çok etkileyici... Çocukları kitapların dünyasına sokmak için olduğu kadar kitaplara yeniden bağ kurmak isteyen yetişkinler için de...
Çünkü bir kitap kocaman bir dünyadır.
Bunlar da var...
- Michael Bhaskar’ın kitabı hakkında 2017’de Talks at Google’da yaptığı konuşmayı buradan izleyebilirsiniz...
- Yayıncılık her geçen gün farklı dinamiklerle yenileniyor. Artık “hibrit” yayıncılıktan söz ediyoruz. Hibrit yayıncılık hakkında bilgi edinmek için Jane Friedman’ın sitesine göz atabilirsiniz..
- Dijital kitap dünyasındaki gelişmeleri takip etmek isterseniz, bu siteye bir göz atın, geçtiğimiz yıllarda yapılan konuşmaları da okuyabilirsiniz.
- 1970’te kurulan Editors’ Association of Canada’nın (Kanada Editörler Birliği) web sitesini de takip etmenizi öneririm.
- Bir kitabın yayımlanması ne kadar sürer? Edebiyat ajanı Denise Little sayfasında neredeyse iki yıla yayılan bir süreci, tüm aktörler açısından ele alıyor. Şurada...
- Anne Fowler’ın Z: A Novel of Zelda Fitzgerald romanından uyarlanan Zelda dizisi F. Scott Fizgerald’ın yazma ve yayımlama macerasına yakından bakmamızı sağlıyor, izlemenizi öneririm.
- Yazılarda seyrettiğim dizi ve filmleri önerdim. Tükenmeye başlarken bu konuda neler yazılmış, nasıl listeler yapılmış diye araştırınca karşıma çıkan bir kitabı sizinle paylaşmak istedim. Polat Onat, Yazarlıkla İlgili En İyi 99 Film kitabında edebiyata, kitaplara, yazarlığa ve yayıncılığa ilgi duyanlar için oldukça uzun bir liste sunuyor. Artık seyredecek çok filminiz var...
NOTLAR:
[1] Michael Bhaskar, Curation: The power of selection in a world of excess, Piatkus, Londra 2017
[2] Roberto Calasso, “Yazınsal Bir Tür Olarak Yayıncılık” (çev. F.Ö.), Kitaplık, 62, Haziran 2003
Önceki Yazı

Helen Garner’ın öyküleri:
Eşikler, dönüşümler, gerilimler
“Garner, duygusal ilişkilerdeki eşiklerin öne çıktığı öykülerinde böylesi eşiklerin belirlenebilir, tarihi atılabilir kritik (kopuş) anlarını –az öncesi ve az sonrasını da içerecek şekilde– anlatmakla beraber aslında bu eşiklerin tek bir andan ibaret olmadığını da sezdiriyor. Eşik zamanı 'esneklik kazan[mış], sün[müştür.]' Olacakların, yaşanacakların sezgisi kişilere olay ânından önce gelmiştir çoğu seferinde.”
Sonraki Yazı

Sinemada Erotizm ve Pornografi:
Komple Muamele
“Büyük paraların döndüğü, yaş gruplarının giderek çeşitlendiği, saatlik VHS’li kasetlerden DVD’lere, CD’lerden saniyelik TikTok’lara, dakikalık Tweet’lere performansların değiştiği, bazı oyuncuların sosyal medya olanaklarını bolca kullanarak para kazandıkları, porno oyuncularına verilen ödüllere kadar muazzam bir ekonominin döndüğü, söylenmemiş hakikatleri bedenlere işlemeye devam eden bir sektör...”