Haftanın vitrini – 9
Yeni çıkan, yeni baskısı yapılan, yayınevlerince bize gönderilen, okumak ve üzerine yazmak için ayırdığımız bazı kitaplar: Avare Kadınlar / Deprem Sonrası Antakya / Gökten Üç Elma Düştü / Leviathan Kara Aynalar / Nesrin Sipahi / Sevgilinin Soğuk Elleri / Terra Incognita / Tyll / Yarasaların Avlusunda / Yol Aşkı


Tanıklıklar, Miras ve Gelecek
Derleyenler: José Rafael Medeiros Coelho,
Anna Maria Beylunioğlu
İstos Yayıncılık
Şubat 2025
448 s., büyük boy
Deprem Sonrası Antakya: Tanıklıklar, Miras ve Gelecek, 6 ve 20 Şubat 2023 tarihlerinde Antakya ve çevresinde meydana gelen depremlerin öncesi, bugünü ve sonrasında şehrin hikâyesini kapsamlı bir şekilde belgelemeyi amaçlayan bir derleme. “Korku: Tanıklıklar” “Endişe: Deprem, Antakya, Toplum” ve ” Umut: Antakyalılık, Tarih ve Miras” başlıklı üç bölümde, sadece yıkımın yasını tutan, anlatan ve belgeleyen değil, aynı zamanda şehrin ayağa kaldırılması, sakinlerinin geri dönüşü, yeni dayanışma ağlarının kurulması ve kültürel mirasının, insanının ve hafızasının korunması yönünde umut verici bir yol tasavvur etmeye çalışan, farklı disiplinlerden yazarlara ait tanıklık, makale, röportaj ve araştırma türlerinde 32 yazıdan oluşuyor.
2021 senesinde Antakya ve çevresindeki Ortodoks toplumunu tanımak, anlamak, anlatmak, bu toplumun tarihini araştırmak, bulmak, büyütmek ve yaşatmak için yola çıkan; deprem ve sonrasındaki süreçte ise odağını bütün bileşenleriyle Antakya’nın tanıklıklarına, kayıpların hatırası ve hüznüyle birlikte şehrin yeniden inşası üzerine fikirlere ve Antakya’nın geleceğine kaydıran Nehna platformu tarafından derlenen bu kitap, her şeyden önemlisi, depremin ikinci yıldönümünde, Antakyalıların zorluklar karşısında geçmişte olduğu gibi bugün de sergiledikleri dirence bir hürmet vesikasıdır.

Gökten Üç Elma Düştü
çev. Ludmila Denisenko
Aras Yayıncılık
Şubat 2025
248 s.
Narine Abgaryan tarafından Rusça kaleme alınan Gökten Üç Elma Düştü, Maran adlı küçük bir dağ köyünde, savaşın, yoksulluğun ve kayıpların gölgesinde hayata tutunmaya çalışan köy sakinlerinin, kehanetler, felaketler ve mucizelerle örülü yaşamlarını Anadolya Sevoyants karakteri ekseninde anlatıyor. Felaketlerin ortasında bile yaşamın devam ettiğini, mucizelerin en umulmadık anlarda gerçekleşebileceğini hatırlatıyor.

Leviathan / Kara Aynalar
çev. Zehra Aksu Yılmazer
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Şubat 2025
120 s.
Yirminci yüzyılın en önemli Alman yazarlarından biri olarak kabul edilen Arno Schmidt, Nazi Almanya’sında yaşadığı yabancılaşmanın da etkisiyle, insanın insana düşman olduğu ve savaşın dehşetinin hüküm sürdüğü bir dünyada insan türünün geleceği üzerine kafa yorar. Karamsar dünya görüşünün yanı sıra bireyciliğiyle de nam salan Schmidt, gündelik dili dönüştürerek kendine has bir üslup, ayrıca sözcüklerin gerçek anlamlarını ve birbirleriyle bağlantılarını ortaya koyduğunu düşündüğü kendi yazım kurallarını yaratmıştır. 1949’da yayımlandığında büyük heyecan yaratan Leviathan ya da Dünyaların En İyisi, yazarın ölmüş bir Alman subayın günlüğü şeklinde kaleme aldığı öyküsüdür. İkinci Dünya Savaşı’nın son günlerinde, kayıp asker ve sivillerden oluşan bir grup insan buharlı bir trende buluşur. Bazıları Tanrı’ya inancını korurken kimi de yazgısına boyun eğmiştir. Ancak cepheden; insanın kötülüğünün damgasını vurduğu bu dünyadan kaçma çabası umutsuz bir girişimdir. Dünyayı Leviathan adlı canavar yaratmış, onun yırtıcı doğası insanoğluna geçmiştir. 1951 tarihli Kara Aynalar’da ise Üçüncü Dünya Savaşı’nın yol açtığı kıyametin ardından sağ kalan bir adam yeryüzünde tek başına dolaşır durur. Bütün kurallar askıya alınmış, bütün yasaklar kalkmıştır. Yedi yıllık yalnızlıktan sonra, bu nükleer savaştan sağ kurtulan tek kişinin kendisi olmadığını fark eder.

Nesrin Sipahi:
Sahnelerin, Radyoların, Plakların Hanımefendisi
İletişim Yayınları
Şubat 2025
184 s.
“Nesrin Sipahi, hem radyoda, hem plak dünyasında, hem de sahnelerde gerçek bir yıldızdı. (…) Tüm yeteneğine rağmen son derece mütevazı ve sakin bir karaktere sahipti. Ekolünün yegâne temsilcisi ve bir daha benzeri gelmeyecek biriydi o.”
Murat Beşer, Türk müziğinin zarif sesi Nesrin Sipahi’nin yaşamı ve sanat serüvenini titizlikle anlatıyor: Yeşilköy’de başlayan çocukluğun radyolardan plak kayıtlarına, turnelerden gazinolara uzanan büyük bir başarı öyküsüne dönüşümünü olduğu kadar Sipahi’nin bilinmeyen yönlerini de ortaya koyuyor. Sanatçının kariyerinden dostluklarına, aile bağlarından renkli anılarına pek çok detay barındıran Nesrin Sipahi-Sahnelerin, Radyoların, Plakların Hanımefendisi aynı zamanda bir dönemin kültürel portresi.
Burhan Felek’in tarifiyle “müziğimizin yüz akı” Nesrin Sipahi’yi tanıyanlar için zevkli, yeni nesiller için ilham verici bir müzikal yolculuk...

Osmanlı'da Avare Kadınlar
Fol Kitap
Şubat 2025
200 s.
19. yüzyılın “çoklu kriz” ortamında, yetim veya dul kalan, eşleri tarafından terk edilen ya da başka bir nedenle yalnız yaşamak zorunda kalan kadınlar, sadece ekonomik zorluklarla değil, aynı zamanda ahlaki ve toplumsal yargılarla da mücadele etmek zorundaydı. Bu kadınlar, orta sınıf ahlak anlayışının en derin korkularından birini temsil ediyordu: Ya başıboş dolaşan, toplumsal düzeni tehdit eden "kurtlara" dönüşeceklerdi ya da "kuzular" gibi korunmaya muhtaç, her an yozlaşmaya açık kurbanlar olarak kalacaklardı.
Bu kitap, Osmanlı’da kadınların yalnızlığının nasıl algılandığını, sosyal yardım kurumlarının insani kaygılar kadar ahlaki kontrol mekanizması olarak nasıl işlediğini ve terk edilen kadınların nasıl damgalandığını ele alıyor. Evlilik dışı ilişkiler, gayrimeşru çocuklar ve toplumun gözünde “düşmüş kadın” algısı etrafında şekillenen bu anlatı, bireysel trajedilerle toplumsal kaygıların nasıl iç içe geçtiğini gözler önüne seriyor.
Gülhan Balsoy, arşiv belgelerinin yanı sıra 20. yüzyıl başlarında kaleme alınan Refet ve Gayya Kuyusu romanlarında Avare Kadınlar'ın devlet ve toplum arasında nasıl hayatta kalma mücadelesi verdiklerini incelikli yaklaşımıyla gözler önüne seriyor.

Sevgilinin Soğuk Elleri
çev. Göksel Türközü
April Yayıncılık
Şubat 2025
352 s.
2024 Nobel Edebiyat Ödülü Han Kang'a Layık Görüldü.
Kang, Nobel Kazanan İlk Asyalı Kadın Yazar. 2016 Uluslararası Booker Ödüllü Vejetaryen, 2018 Dublin Edebiyat Ödülü Finalisti Çocuk Geliyor, 2018 Uluslararası Booker Finalisti Beyaz Kitap, 2023 Prıx Médıcıs Kazananı Veda Etmiyorum...
Şimdi Sevgilinin Soğuk Elleri, Sırada Yunanca Dersleri Ve Niceleri…
Han Kang'ın metinlerinin odağında makro ve mikro iktidarların özellikle kadınlar ve dolayısıyla tüm toplum üzerinde kurduğu baskı, uyguladığı zulüm var.
Bir yandan Kore tarihiyle yüzleşirken öte yandan şiirsel, akıl ve duygu yüklü, temiz ve keskin bir dille dünya okurlarına evrensel bir çağrı yapıyor.
Adeta kış uykusundan uyanır gibi…
Şafak vaktinde görülen bir rüya, yabancı birinin söyleyiverdiği bir çift söz, çok da dikkat etmeden okunan bir gazete yazısı, aniden akla düşen eski bir hatıranın bir ânı… Tüm bunların kutsal bir ilham gibi hissettirdiği zamanlar vardır. İşte böyle anlar, roman yazarken en sevdiğim anlardır. Her zamanki gibi sıradan bir günde, tamamen yeni bir hisle karşımıza çıkan sayısız soru, ufak ve yoğun aydınlanma anları, derinde bir yerlerimize saplanan duyguların içinde bir tür özgürlük...
İşte bunları hissederim.
Yazar H’ye bir gün tuhaf bir telefon geliyor.
Daha önce sadece bir kez gördügü heykeltıraş Cang Unhyong, aniden sırra kadem basmış, bulunamıyor. Ondan geriye yalnızca tutkuyla yaptığı alçı heykeller ve maskelerle çevrili dünyadan aldığı yaraları anlatan günlüğü kalmış. Kayıp heykeltıraşın yazdıklarını okurken aslında geçmişimizin, unuttuklarımızın, kaybettiklerimizin peşine düşüyoruz. Bu sefer merkezde sınırsız güzellik baskısı ve gençliğe duyulan hastalıklı aşk var.
Han Kang bir kez daha saf gerçekliğin çarpıcı etkisini kullanarak okuru uçsuz bir duygu evrenine çağırıyor.

Terra Incognita: On Sekizinci ve On Dokuzuncu Yüzyılda Cehaletin Tarihi
çev. Utku Özmakas
Kolektif Kitap
İnsanlık yüzyıllar boyunca üzerinde yaşadığı dünyayı anlamaya çalışırken, aslında onun hakkında ne kadar az şey bildiğini fark edebildi mi? Haritalarda “Terra Incognita” olarak işaretlenen keşfedilmemiş bölgeler, bilinmeyenin yarattığı korkuları nasıl şekillendirdi? Cehalet, insanların hayal gücünü nasıl besledi ve bilimsel keşiflere giden yolu nasıl açtı?
Alain Corbin Terra Incognita, On Sekizinci ve On Dokuzuncu Yüzyılda Cehaletin Tarihi’nde, cehaletin ve bilgi eksikliklerinin insanlık tarihinin gelişiminde üstlendiği rolü araştırıyor. Konu edindiği yüzyıllarda volkanlardan kutup bölgelerine, okyanusların derinliklerinden stratosfere kadar, dünyanın çeşitli gizemlerini anlatırken, bu bölgeler hakkındaki her yeni keşfin ne büyük hatalar, önyargılar ve hayranlık uyandıran hislerle harmanlandığını ortaya koyuyor. Bir yandan da toplumların bilgiye erişimindeki sınırların yol açtığı tutarsızlıkları ve bu süreçten doğan düşünsel dönüşümleri inceliyor. Yalın üslubuyla Corbin, okurunun hem bilinmeyene duyduğu merakı körüklüyor hem de dünyayı anlama tutkusunu canlandırıyor.

Tyll
çev. İclal Cankorel
Can Yayınları
Şubat 2025
328 s.
Bu hikâye, günün birinde ölmemeye karar veren esrarengiz jonglör Tyll’in hikâyesidir. 17. yüzyılın başında küçük bir köyde bir değirmencinin oğlu olarak doğar. Bir sihirbaz ve dünya araştırmacısı olan babası, çok geçmeden kiliseyle anlaşmazlığa düşer. Tyll kaçar, fırıncının kızı Nele ona eşlik eder. Din savaşlarının yerle yeksan ettiği ülkede yaptıkları yolculukta birçok insanla tanışırlar: Hayatının tamamını savaş hakkında bilgi edinmeye adayan genç bilimadamı ve yazar Martin von Wolkenstein, cellat Tilman ve jonglör Pirmin, konuşan eşek Origen, kraliyet mensubu ve sürgünde olan Elisabeth ve beceriksizliğiyle bir zamanlar savaşı tetikleyen Bohemyalı Frederick, Almanca şiir yazmak gibi tuhaf bir hedefin peşinde koşan Doktor Paul Fleming, Cizvit Tesimond ve dünyevi bilge Athanasius Kircher. Tüm bu karakterlerin kaderleri Otuz Yıl Savaşları'nın destanı olan zamansal bir doku oluşturmaktadır.
“Kehlmann'ın anlatım sanatı her zaman hayret vericidir, kolaydır, illüzyondur, baş döndürücü yükseklikte bir ip üzerinde dans etmek gibidir.” –Richard Kämmerlings

Yarasaların Avlusunda
Kırmızı Kedi Yayınevi
Şubat 2025
80 s.
Bir gün
Herkesin öldüğü bir eski sokakta
Dönüp gelmeyen bir yankı.
Hepsi bu…
Tabii ki ölümü çok düşündüm
Tabii ki ölümü anlayarak yaşlandım
İyi ki güzelliğin sonunu önceden bilmedim
İyi ki ayrılığın acısıyla donandı kalbim
Melankoli, bir soğuk pencerenin pervazına
Hayal ipliğiyle dikilmiş sapsarı bir bozkırdı
Melankoli bütün kızlardan kaçan
Taşralı bir mahcubiyetti
Tabii ki eşikleri anladım
Odayı da sokağı da aynı hayranlıkla sevdim
İyi ki can sıkıntısı yazmanın kapılarını açtı
Yalnızlığı sevecek kadar çok kitap okudum iyi ki
Güzel dostlarım oldu ama hep tenha yürüdüm
Ölülerimle konuşacak yaşlara geldim.
Ben görsem ne, görmesem ne
Kandil sönecek bir gün
Ama dünyamızda ateş böcekleri
Hep yanacak.

Yol Aşkı: Yürümenin Tarihi
çev. Elvan Kıvılcım
Şubat 2025
544 s.
İster doğada, ister kentin içinde, ister bir hac yolculuğunda isterse bir protesto yürüyüşünde olsun, yürümek ne anlama gelir? Yürümenin tarihini irdeleyen Rebecca Solnit, onlarca ilgi çekici hikâyeyi buluşturarak insanlığın en temel ve etkileyici eylemlerinden birine yeni bir bakış açısı getiriyor.
Yürümenin keyif verdiği kadar siyasi, estetik ve sosyal anlamlar da taşıdığını savunan Solnit, Antik Yunan filozoflarından Romantik dönem şairlerine, sürrealistlerin gezintilerinden dağcıların tırmanışlarına dek gündelik ve sıradışı eylemleriyle kültürümüzü şekillendiren yürüyüşçülere odaklanıyor.
Eğlenceli olduğu kadar sorgulatan bir kitap olan Yol Aşkı yürüyüşçülerin izlediği tarihi, siyasi ve felsefi yolları yeniden keşfetmemizin kapılarını açıyor.
“Radikal, insancıl, esprili.” —Alain de Botton
“Çok tanıdık bir şeye yeniden bakmanızı sağlayan o nadir, ilginç ve keyifli kitaplardan biri… Solnit bir ayağı diğerinin önüne koymanın değişen kültürel öneminin izini başarıyla sürüyor.” —Daily Telegraph