Haftanın vitrini – 23
Yeni çıkan, yeni baskısı yapılan, yayınevlerince bize gönderilen, okumak ve üzerine yazmak için ayırdığımız bazı kitaplar: Aşiret Mektebi / Çevirinin Skandalları / Gazze Felaketi / İhtimam Etiği ve Hukuk / İnilti / İtaatsizlik / Politik ‘Şeyleri’ Tasniflemek / Tavanın Öte Yanı / “Ya Derdimize Derman Ya Katlimize Ferman” / Yedinci Gün


Aşiret Mektebi:
Osmanlı Eğitim Tarihinde Bilinmeyen Bir Girişim
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Mayıs 2025
176 s.
On dokuzuncu yüzyıl sonundan itibaren Sultan II. Abdülhamid, aşiret yapısının hâkim olduğu bölgelerde aşiret reisleri ile saray arasında sağlam bir ilişki kurmak istiyordu. 1892’de İstanbul’da açılan Aşiret Mektebi, imparatorluk dahilindeki Arap aşiretlerine mensup çocuklara, sarayın himayesi altında eğitim imkânı vermek, saltanata ve devlete bağlılıklarını artırmak ve bölgelerine döndüklerinde sadakatle hizmet etmelerini sağlamak amacını taşıyordu. Daha sonra okula Kürt, Arnavut ve Türkmen aşiretlerinden de öğrenci kabul edildi.
Mehmet Ali Neyzi’nin bu çalışması, Aşiret Mektebi’nin kuruluş süreci, Diyarbakır’dan Bağdat’a, Trablusgarp’tan Yanya’ya pek çok vilayet ve sancaktan gelen çocukların Türkçe, Fransızca, tarih, coğrafya, matematik ve ilahiyat gibi alanlarda eğitimi ve okul hayatları ile mezuniyetlerinden sonraki yaşam hikâyelerine odaklanıyor. Tanıklıklar, belgeler ve fotoğraflarla Aşiret Mektebi, Tanzimat sonrası Osmanlı eğitim tarihinin pek az bilinen bir dönemine ışık tutuyor.

Çevirinin Skandalları:
Farklılıkların Etiğine Doğru
çev. Erdem Hürer
Everest Yayınları
Haziran 2025
384 s.
Çevirinin genellikle tarafsız bir araç olarak görüldüğünü ancak aslında her çeviri eyleminin bir dizi ideolojik ve kültürel tercih içerdiğini vurgulayan Lawrence Venuti, Çevirinin Skandalları’nda çeviri çalışmalarına eleştirel bir bakış açısı sunarak çevirinin kültürel, politik ve etik boyutlarını derinlemesine inceliyor; çevirilerdeki kalıntı unsurunu sorgulayarak çevirinin yalnızca bir dil aktarımı olmadığını, aynı zamanda kaynak metnin bağlamını ve anlamını dönüştüren yaratıcı bir süreç olduğunu savunuyor. Çeviri sürecindeki güç dinamiklerini ele alırken çevirmenin kararlarının toplumsal ve kültürel etkilerini gözler önüne seren Venuti, çevirinin “skandal” olarak nitelendirilmesini, çeviri eyleminin genellikle özgün metne sadakatsizlikle ilişkilendirilmesine dayandırıyor ama ona göre bu “sadakatsizlik” İngilizcenin hegemonyasına kıyasla azınlıkta kalan edebiyatların görünürlüğünü sağlamakta bir araçtır.
Küreselleşen dünyada çevirinin kültürlerarası diyalogdaki rolünü yeniden değerlendirmeye davet eden Çevirinin Skandalları, çeviri teorisi ve pratiği üzerine düşünmek isteyen okurlar için hem kuramsal hem de eleştirel bir zemin sunuyor.

Gazze Felaketi:
Soykırımı Tarihsel Perspektiften Okumak
çev. Akın Emre Pilgir
Ayrıntı Yayınları
Haziran 2025
256 s.
7 Ekim 2023’ten bu yana Filistin’de yaşananlar dünyanın her yanında büyük yankılar uyandırdı. Hamas’ın İsrail’e saldırısı, yıllardır işgal altında yaşayan Filistin halkının uğradığı zulümleri ve ağır baskıları unutturup Gazze’ye yapılan saldırıyı meşrulaştıran bir zemine taşımakta. Elli bin kişiyi aşkın insanın öldürüldüğü Gazze’de yürütülen soykırımcı savaşı eleştirenler antisemitist olmakla suçlanıyor. Buna rağmen gerek Batı toplumlarında gerek Güney Yarıkürede sömürgeciliğe, işgale, insanlık onurunu hiçe sayan suçlara verilen tepkiler çığ gibi artıyor.
İşte elinizdeki kitap da Gazze soykırımını, dünya ve bölge tarihinde yeni bir solukla anlamlandırmanın ipuçlarını sunuyor. Emperyalist güçlerin İsrail devletine yöneltilen her eleştiriyi antisemitizm olarak suçlayıp boğma çabalarına inat Filistin’deki direnci sömürgeciliğe, baskıya, apartheide ve soykırıma karşı verilen bir mücadele olarak öne çıkarıyor. Bunun yanında okura Filistin meselesinin tarihi geçmişini, Siyonizmin kökenlerini ve İsrail devletinin bölgedeki sicilini de aktararak tarihsel bir arka plan sunuyor. 7 Ekim 2023’ten sonra yaşananları bu tarihsel ve kavramsal çerçeveyle ele
alan kitap, Gazze’de olanları kavramak için değerli bir kaynak. Aşırı sağın dünya genelinde yükselişiyle Batı liberalizminin gerileyişini de arka plana
yerleştirerek Gazze’de olanları hem yerel hem de küresel ölçekte değerlendirmemizi sağlayan değerli bir makaleler bütünü.
Gazze’de yaşananların, yarın tüm dünyayı etkisine alacak ırkçı, aşırı sağcı, dinci şiddetin kendisini açığa serdiği yer olduğunu görüyoruz. Umarız ki bu kitapta yazılanlar, Gazze’nin dünya tarihinde habercisi olduğu ve İkinci Dünya Savaşı’ndan önceki günlere benzer korkunç dönemi anlayıp önlemler almamıza katkı sağlar.

Derleyenler: Gülriz Uygur, Olcay Karacan
Katkılar: Yakın Ertürk, Zeynep Direk, Berfin Kart Tepe, Emre Şimşek, Zeynep İspir, Nadire Özdemir, Fatma İrem Çağlar Gürgey, Karun Çekem, Gülriz Uygur, Yılmaz Şahin, Muhammet Koçakgöl, Nazime Beysan, Olcay Karacan, Kardelen Altun
Zoe Kitap
Mayıs 2025
344 s.
İhtimam Etiği ve Hukuk, krizlerin egemen olduğu günümüzde birbirimizi unutmaya vardıran farklı düzeydeki ilişkiler problemi karşısında nasıl duracağımıza dair tartışma kapısını açmak isteyen yazarlarca kaleme alındı. İhtimam etiğinin anlamına ve farklı düzlemlerdeki boyutlarına da dikkat çeken kitap, kurumsal düzeydeki ihtimamın örneğini, özellikle hukuk üzerinden sorguluyor ve ihtimam etiği çerçevesinde ortaya çıkabilecek kurumsal yapının nasıl olabileceğini düşünmeye teşvik etmeyi amaçlıyor.İnilti:

Akıl Hastalarının Yazdıkları Şiirler
Derleyen: Bedia Tuncer
Yay. haz. Bilal Sadi
Beyoğlu Kitabevi Yayınları
Mayıs 2025
164 s.
1960’lı yılların ilk yarısında, Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinin ağır havası içinde bir öğretmen, Bedia Tuncer, sessiz kalmış ruhlara ses oldu. Hastalarını şiirin iyileştirici diliyle buluşturdu; içlerinde biriken acıyı, arzuyu, umudu kelimelere dökmeye teşvik etti.
1964’te mütevazı bir şiir kitabı olarak ortaya çıkan Akıl Hastalarının Yazdıkları Şiirler: İnilti, yalnızca bir antoloji değil; unutulmaya direnmiş hayatların, yarım kalmış hikâyelerin, görünmeyen ıstırapların usulca konuşan sesi oldu.
Bir dizede “Kör olası çöpçüler, aşkımı süpürmüşler” diyen o ince mizah ve iç burkan trajedi, insan ruhunun çatlaklarında filizlenen hayatı bize fısıldayan İnilti, sadece edebiyat tarihi ve psikiyatri tarihi için önemli olmakla kalmayan; insan aklının sınırlarında, insan kalbinin kıyılarında yazılmış çarpıcı bir “insanlık belgesi”dir.
Burada bir araya gelen şiirlerde bazen bir hastane odasının soğuk duvarlarında yankılanan acı bir gülüşü, bazen gecenin içinde kaybolmuş derin bir sitemi duyacaksınız.
İnilti’de her şiirle birlikte, insan olmanın en çıplak, en sahici yüzüyle karşılaşacaksınız.

İtaatsizlik
çev. Canan Akgöçmen
İthaki Yayınları
Mayıs 2025
272 s.
Kalemini Margaret Atwood’un mentorluğunda geliştiren Naomi Alderman, feminist distopya türünde başarısını 2017’de Women’s Prize Edebiyat Ödülü’nü kazanan Güç romanıyla kanıtlayıp Barack Obama’nın favori yazarlarından oldu. Halbuki daha bireysel kimlikleri ile toplumun çizdiği sınırlar arasında sıkışan iki kadının hikâyesini anlattığı ilk romanı İtaatsizlik ile 2006’da Orange Yeni Yazarlar Ödülü ve 2007’de Sunday Times Yılın Genç Yazarı Ödülü’nü kazanmıştı bile. Melankoliyi umutla birleştirerek okura yansıttığı İtaatsizlik, 2017’de başrolünde Rachel Weisz ve Rachel McAdams’ın oynadığı bir filme uyarlandı, birçok sinema ödülüne layık görüldü.
Londra’nın kuzeyinde, kendi saf inançlarına uygun muhafazakâr yaşam sürdüren kapalı bir cemaatin bulunduğu Hendon’da, liderlerinin beklenmedik ölümü, toplumun önde gelenleri arasında bir halef seçilmesi konusunda tartışmalar başlatır. Bu süreç yıllar önce yollarını ayırmış iki kadını tekrar bir araya getirecektir: Babasının cenazesine katılmak üzere New York’tan gelen, dini aidiyetten uzak ve özgür yaşayan Ronit ile birlikte büyürken yaşadıklarını artık geride bırakmaya çalışan Esti için yüzleşme zamanı da gelecektir. Yeni bir önder arayışı, değişimin sorgulanmasına sebep olurken gelenekler ile arzuların çatışmasını da görünür kılacaktır.
İnsan için en büyük devrim, gerçek kimliğiyle yaşayabilmektir. İtaatsizlik, köklerini kaybetmeden özgürlüklerini savunan herkesin, sesini ve yolunu sahiplenme mücadelesi.
“Harika bir roman… Ancak asıl mucize, Alderman’ın eşsiz düşünme kapasitesinde. Hiçbir şey tümüyle tembel zihinlilerin beklediği gibi değildir: Yasak arzu tümüyle iyi değildir, her şeyi belirleyen din ise tümüyle kötü değildir.” –The Times

Komplo Teorileri Nasıl Okunmalı
Derleyenler: İsmet Parlak, Yağız Alp Tangün
İmge Kitabevi Yayınları
Mayıs 2025
409 s.
Komplo teorilerini ciddiye almalı mıyız? Bugün bu soruyu tek bir sözcükle yanıtlamak yetmiş yıl öncekinden daha zor... Ancak güncel bir soru üzerinden komplo teorilerine tekrar bakmak hâlâ bir ihtiyaç: Komplo teorileri nasıl okunmalı?
Cadde üzerindeki, Panayia Evangelistria Kilisesi’ni görünce arkadaşıma dönüp restorasyonun neticesini beğendiğimi söylüyorum. Taksici bana dönüp ‘neresi, neresi?’ deyip şaşkınlıkla, ‘kilise’ lafını tekrar etmemi bekliyor... Maslak ve ikitelli oto sanayi sitelerinin öncüsü olan Dolapdere’de hâlâ tek tük de olsa oto bakım servisleri görüyorum. Taburelerinde oturmuş müşteri bekleyen ustalara kimin çırağıydınız diye sorsak Agop, Kirkor, Niko, Romela usta diyecekler... Şoförümüz iğneleyici üslubuyla politikaya giriyor, ‘birilerinin’ gözünün sürekli bu topraklarda olduğunu, mevcut hükümetin tepesindekilerin de buna göz yumduğunu argo ifadeler eşliğinde ve komşu semt Kasımpaşa vurgusuyla tescilliyor. ‘Hadi, bu korona aşısı da nereden çıktı, söyle kim başımıza sardı bunu?!’ diye bana dönüyor. Dikiz aynasından arkaya bakarak ‘söylesene abi!’ diyor.
Aslında bu soru, tek tek yanıtların değil bir yanıtlama tarzının izini sürmekle ilgileniyor; komplo teorilerinde sunulan kozmografinin ardındaki tasnif ideolojisi nasıl işliyor? Bu kitap, sosyal bilimler içinden bir bakışla komplo teorilerinin kategorik işlevini sorunsallaştırmayı ve bunu takip eden bir araştırma mesafesinin imkânlarına dikkat çekiyor. Başka bir deyişle, komplo teorilerinin, rasyonel olmayan hatta bir tür paranoya tavrı ile damgalanıp baştan reddedilmesine itiraz ederek siyasî coğrafyanın yerel-kültürel bağlamında bir ilişkilendirme tarzı olarak nasıl ele alınabileceğine dair bir mesafe geliştirme arayışıyla ilgileniyor.
Katkıda bulunanlar: İsmet Parlak, Yağız Alp Tangün, Efe Baştürk, Toygar Sinan Baykan, Hamit Bozarslan, Kadir Dede, Mehmet Güldal, Kerem Karaosmanoğlu, Mehmet Akif Kumtepe, Beate Küpper, Armağan Öztürk, Erol Sağlam, Elif Sandal Önal, Doruk Tatar, Çağla Pınar Tunçer, Andreas Zick.

Tavanın Öte Yanı
çev. Rober Koptaş
Aras Yayıncılık
Mayıs 2025
225 s.
Bu eser, Ermenice edebiyatın yaşayan en üretken ve etkili isimlerinden Rober Haddeciyan’ın Tavan adlı romanının devamıdır. Haddeciyan, toplumsal belleği bireyin kırılgan bedeni ve zihinsel sürekliliği üzerinden ele almayı başaran nadir yazarlardandır. Tavanın Öte Yanı, bireysel ve kolektif hafıza arasındaki ilişkiyi sorgulayan, göç etmenin hem fiziksel hem düşünsel sonuçlarını göz önüne seren, çağdaş Ermenice yazının önemli metinlerinden biri olarak dikkat çekiyor. Haddeciyan’ın güçlü gözlem yeteneği ve dilindeki ölçülülük, bu eseri yalnızca bir devam kitabı değil, aynı zamanda bağımsız bir edebi duruşun ifadesi haline getiriyor.

"Ya Derdimize Derman Ya Katlimize Ferman"
Vilayetlerin Tanzimat'ı
Alfa Yayınları – Tarih Vakfı ortak yayını
Mayıs 2025
312 s.
“Ya Derdimize Derman Ya Katlimize Ferman”: Vilayetlerin Tanzimat’ı, Osmanlı İmparatorluğu’nda can, mal ve namus güvenliği çerçevesinde önemli reformların gündeme geldiği Tanzimat döneminde, Ermeni köylülerin maruz kaldıkları zulümler karşısında çıkardıkları sesi bize ulaştırıyor. Türkiye ve yurtdışındaki sayısız arşivden ulaştığı belgeleri kullanan Talin Suciyan, hakim tarih yazıcılığının unutturduğu bir hak ve adalet mücadelesini tarihyazımına dahil ediyor. Çalışma hem Osmanlı devletinin kullandığı çoğul yönetim stratejilerini hem de Osmanlı Ermeni toplumunun farklı coğrafi, toplumsal katmanlarının bu süreci deneyimlemelerini ele alıyor. Özellikle vilayetlerde ve başkentte bulunan Ermenilerin yaşam koşulları arasındaki farklılaşmaya işaret ediyor ve Osmanlı Ermeni toplumunun çoğunluğunu oluşturan çiftçiler, köylüler, göçmen işçiler ve kadınları merkeze alıyor.

Yedinci Gün
çev. Alper Dayıoğlu
Mayıs 2025
216 s.
Yang Fei’nin doğumu gibi ölümü de hayret verici, olağandışıdır. Öteki dünyada gözlerini açtığında kendisini bir sisin içinde dolaşırken bulur. Yang Fei ölüdür ve henüz yakılmamış, gömülmemiş diğer ölülerle birlikte araftadır.
Yedi gün süren bu araf yürüyüşünde kendisinden önce veya sonra ölenlerle karşılaşır. Hem onların hikâyelerini dinler hem de dünyada geçirdiği kendi kırk bir yıllık yaşamının izini sürer.
Ölümden sonra ne oluyor sorusunun ilginç bir yanıt bulduğu bu çarpıcı Dantevari öyküde, ölümün bir sınır gibi ayırdığı iki dünya Yu Hua’nın usta kalemiyle benzersiz bir şekilde iç içe geçer.
Yedinci Gün, Alper Dayıoğlu’nun Çince aslından çevirisiyle…
Önceki Yazı

Hay: Mağduriyet üretmeyen öyküler
“70. Sait Faik Hikâye Ödülü’ne değer görülen Hay, yaşadıklarından da okuduklarından da çok şey öğrenmiş, entelektüel yalnızlık içinde yaşayan, iddialı ve söyleyecekleri olan karakterlerin öykülerini kapsıyor.”
Sonraki Yazı

Richard Zenith’le söyleşi:
“Pessoa’nın sinematografik bir yaşamını inşa etmek...”
“Ben Pessoa’nın gerçekten bir hayatı olduğunu göstermek istedim; dışarıdan bakıldığında sade ve heyecansız görünen ama iç dünyası son derece fırtınalı ve duygularla dolu bir hayat. Pessoa edebiyat uğruna yaşamından vazgeçmedi; aksine, edebiyatı kullanarak hayatını ifade etti ve genişletti.”