Haftanın vitrini – 15
Yeni çıkan, yeni baskısı yapılan, yayınevlerince bize gönderilen, okumak ve üzerine yazmak için ayırdığımız bazı kitaplar: Cihan Harbinin Cephe Gerisi / Geçmiş Gelecektir / Karanlık Ekoloji / Konstantiniyye Seyahati / Milanolu Kız / Muharrir ve Edip Hüseyin Cahit / Osmanlılardan Önce Anadolu / Tanrı’nın Yalnız Çocukları / Yan Yana Durduğumuz Zamanlar / Yapamadım ve Yapmayacağım


Cihan Harbinin Cephe Gerisi
İletişim Yayınları
Mart 2025
360 s.
Yiğit Akın, Birinci Dünya Savaşı’nın toplumsal tarihine bakıyor; başka bir deyişle, savaşı salt askerî-siyasi boyutunun ötesinde, toplumsal bir olay olarak inceliyor. Bu aynı zamanda, hamaset anlatılarının perdesini de aralamak demek; sadece kahramanlık destanlarına değil,
“Topların güllesi ne yaman geldi
Kapandı kulaklar, hep sağır oldu
Gövdeler yaralı, gömlek kan doldu
Askerin kanını gör padişahım”
diyen türkülere de kulak vermek demek.
Bölüm başlıkları, kitabın içeriğiyle beraber, dönemin ruhunu kavrayan anlatım gücünün de ifadesi:
• Balkan Harbi’nden Cihan Harbi’ne
• Tarlalardan kışlalara
• Sıklaşan saflar, boşalan evler
• Orduya aş, ahali aç
• Evde: Zevceler ve anneler
• Yollarda: Sürgünler ve muhacirler...
Cihan Harbi’nin Cephe Gerisi savaş olayının “sivil” bir okuması...
“Bu kitap, Osmanlı toplumunun kolektif belleğinde derin ve hazin izler bırakan Cihan Harbi deneyimini geniş bir zaviyeden bakarak inceliyor ve savaşın doğurduğu yeni sosyoekonomik ve kültürel gerçeklikleri mercek altına alıyor. Bu yeni gerçekliklerin izlerini ise kitlesel askerlik deneyimi, devlet güdümüne girmiş bir ekonomik hayat, yaygın darlık ve yokluklar, sürekli devam eden ve büyük alt üst oluşlara yol açan nüfus hareketleri, etnik temizlik ve ölüm üzerinden sürüyor.”
–Yiğit Akın

Hazırlayanlar: Melisa Yıldırım, Ulaş Bager Aldemir
Çevirenler: Alara Kuset, Aylin Sökmen, Deniz Ekim, Eda Yetim, Ekin Keleş, Esma Tuğçe Tözman, Leisha Bayhan, Sanem Burcu Pekel, Sultan Karataş
Nisan 2025
336 s.
Varoluşumuzu lirik bir hadiseye dönüştüren hafıza, salt nostaljinin değil, aynı zamanda ütopyanın da kaynağıdır. Biz, kapitalizmin hafızayı parçaladığı ve hatırlamanın günden güne imkânsızlaştığı bir dünyada; aşk, hayâl ve felsefenin tarih duygusundan asla bağımsız ele alınamayacağına inanan bir ekip olarak; "Geçmiş Gelecektir" diyoruz.
Geçmiş Gelecektir adlı kültürel bellek projemiz kapsamında Michael Löwy (Paris), Jacques Rancière (Paris), Franco “Bifo” Berardi (Bolonya), Gretchen Dutschke-Klotz (Berlin) ve Savvas Michael-Matsas’la (Atina) entelektüel ve gündelik hayatlarından kesitleri paylaştıkları yazılı söyleşiler gerçekleştirdik. Ernst Bloch, Herbert Marcuse, Jean-Paul Sartre, Rudi Dutschke ve Nicos Poulantzas gibi o döneme damgasını vurmuş birçok düşünürü yad ettiğimiz bu söyleşilerde bellek mekanlarının önemini, nostaljinin olanaklarını ve 1968’in mirasını irdelemeye çalışıyoruz.
Proje kapsamında video kaydına aldığımız yüz yüze görüşmeler de gerçekleştiriyoruz ve bu görüşmeleri ressam dostumuz Ayla Aksoyoğlu eskiz defterine çiziyor. İlk görüşmelerimizi 14-15 Ekim 2023 tarihlerinde Almanya’da gerçekleştirdik ve Gretchen Dutschke-Klotz’la Berlin’de, Roel van Duijn’le ise Fulda’da buluştuk. Öte yandan 14-25 Mart 2024 tarihleri arasında Alain Badiou, Michael Löwy, Janette Habel, Jacques Rancière, François Noudelmann, Frederic Gros, David Le Breton, Maurice Godelier ve Étienne Balibar’la görüşmek için Fransa’daydık. 20-30 Ekim tarihleri arasında Birleşik Krallık ve İrlanda’da Tarık Ali, Peter Burke ve Kathleen Lynch’le görüştük. Son görüşmemizi ise 23 Ocak 2025’te Londra’da Jeremy Corbyn’le gerçekleştirdik.
Elinizdeki işbu kitaptan hareketle Geçmiş Gelecektir’i hem sergiye hem de belgesele dönüştürmeyi hedefliyoruz. Uluslararası sergilerde video çekimlerinden kurgulanmış kesitler, Ayla Aksoyoğlu’nun anlık emprovize çizimleri, gerçekleştirilen söyleşilerden yazılı alıntılar, direktörün notları ve fotoğraflar yer alacak. Geçmiş Gelecektir’in nihai karşılığı olan belgeseli ise “journalizm”i aşan, dramatik bir uzun metrajlı film olarak kurgulayacağız.

Karanlık Ekoloji:
Gelecekte Müşterek Yaşama Mantığı
çev. Öznur Karakaş
Tellekt - Can Yayınları
Mart 2025
208 s.
Karanlık Ekoloji, Neolitik Çağ’dan beri sorgulanmadan işletilen lojistik “program”ın ekolojik krizinin izini sürer. Karanlık Ekoloji, ekolojik gerçekliğin ilk başta, etrafımızı saran, bizlere nüfuz eden bir dizi kaçınılmaz teşekkülle müşterek varoluşa dair trajik bir melankoli ve olumsuzluk niteliklerine sahip bir farkındalık gerektirdiğini iddia eder ancak paradoksal bir biçimde anarşik, komik bir müşterek varoluşa doğru evrilir.
Karanlık Ekoloji depresyon olarak karanlıkta başlar. Ontolojik gizem olarak karanlığı kat eder. Kara tatlılıkta sona erer.
Timothy Morton, Karanlık Ekoloji’de bir yandan biyosferdeki yerimizi aydınlatıyor, bir yandan da bir arada yaşamanın melankolisi ve olumsuzluğuyla dolu, ancak döngü biçimini keşfettikçe eğlenceli, anarşik ve komik bir şeye dönüşen ekolojik krizin mantıksal temellerini araştırıyor. Morton, felsefe, antropoloji, edebiyat, ekoloji ve biyolojiyi bir araya getirerek insan dışı varlıklarla bağlarımızı yeniden kurmayı ve içinden geçtiğimiz karanlık, tuhaf döngüyü aydınlatabilecek oyunbazlığı ve neşeyi yeniden keşfetmemize yardımcı olmayı umuyor.

Konstantiniyye Seyahati
çev. Hande Koçak
Kırmızı Kedi Yayınevi
Mart 2025
172 s.
1851’de Moby Dick’i yayımladıktan sonra Herman Melville hem okurlarını hayal kırıklığına uğratan kimi yeni eserleri dolayısıyla “başarısız yazar” olarak adlandırılmaya başlanmış, hem de içinden çıkılmaz bir buhran dönemine girmiştir. Bir süre sonra eşi Lizzie Shaw Melville’in yardımıyla Akdeniz ve Avrupa’yı içeren bir “büyük tur”a çıkar. 11 Ekim 1856 tarihinde önce Liverpool’a varır, oradan Akdeniz ve “Kutsal Topraklar”ı kapsayan bir seyahat gerçekleştirir. 20 Mayıs 1857’de sona eren altı aylık bir seyahattir bu. Başta epik şiiri Clarel olmak üzere kimi şiirlerine ilham veren “Kutsal Topraklar”ı ziyaretinden önce yaklaşık bir ay Konstantiniyye’yi (İstanbul) gezer. 19. yüzyılın ikinci yarısında yaşanacak birçok büyük toplumsal hadiseden önce başkentin zengin kozmopolit kimliğine, “kendi halinde” yaşayışına ve doğasına hayran kalan Melville, günlüğüne birbirinden önemli gözlemlerini not eder. Elinizdeki Konstantiniyye Seyahati başlıklı bu kitap, seyahatin 19 Kasım 1856-22 Aralık 1856 tarihleri arasındaki kısmından oluşuyor. Üstelik Melville’in tanık olduğu İstanbul’a dair dönem görselleri eşliğinde.
Sedir ve servi başkentin yegâne ağaçları. — Servi adeta yeşil bir minare ve taş minarelerle uyum içinde. Belki de minarenin şekli serviden alınmıştır. Yaşam ve ölümün iç içeliğini ifade ediyor koyu renk ağaçlarla açık renk minare külahlarının birbirine karışması. — Boğaz’ın dini bayramdaki görünüşü. —Papatyaların uçlarında seher kızıllığı, çıktıkları toprağın kendisi kırmızı. — Köşkler, çeşmeler. Dışarıda böylesine telkâri, böylesine nefis ve masalımsı yapılar görünce insan şaşırıyor.”

Milanolu Kız
çev. Doğanay Banu Olcay
Gutenberg — İnkılâp Yayınları
Mart 2025
136 s.
Elbette yoktur. Hele ki etrafta onların ilgisini çekebilecek bir gizem varsa. Usta yazar Domenico Starnone, antik mitlerin büyüsüyle ufak bir apartmanda yaşayan bir çocuğun hayatını harmanlayarak çarpıcı bir hikâye anlatıyor. Anneannesinin anlatılarıyla kafasında İlahi Komedya’yı andıran bir yer altı dünyası kurgulayan çocuğun hayatı, karşı apartmanda oturan ve balkonda dans eden “Milanolu Kız’ı” gördüğünde daha da değişir. Çocukluk masumiyeti ile ölümün kaçınılmazlığı arasındaki o ince çizgide gezinen bu hikâyenin sadece anlatanla değil, okuyanla da hayat bulduğunu keşfedeceksiniz.

Muharrir ve Edip Hüseyin Cahit: Asır Sonu Osmanlı Edebiyat ve Matbuat Âleminde Bir Yazar
Dergâh Yayınları
Mart 2025
392 s.
Muharrir ve Edip Hüseyin Cahit, Servet-i Fünûn edebiyatının en tartışmalı figürlerinden olan Hüseyin Cahit Yalçın’ı geniş bir çerçevenin merkezine yerleştirerek merceğe alıyor. Hüseyin Cahit’in edebiyat yaşantısını, hayatının farklı yönlerini oluşturan muharrirliği ve edipliği üzerinden izleyerek iki ana bölümde gözler önüne seriyor. İlk bölüm, Hüseyin Cahit’in ilişkiler, edebî etkiler ve arzular ağı içinde bir muharrir olarak Bâbıâli’de yer edinme çabasını anlamaya çalışırken bir yandan da dönemin matbuat kamusunun farklı edebî modernlik kavrayışları etrafında nasıl hiziplere ayrıldığını canlı bir biçimde tasvir ediyor. İkinci bölüm ise yazarın edip yönüne, eseri Hayal İçinde’nin incelikli ve zengin bir yakın okumasıyla eğiliyor. Hayal İçinde’nin karakterlerini çözümlerken asır sonunun kendine has dinamiklerini, değişen kamusal mekânı, modern insanın kamusal mekândaki varlığını ve arzu-mekân-modernlik ilişkisini yeni bir bakışla tartışmaya açıyor.
Veysel Öztürk, Muharrir ve Edip Hüseyin Cahit: Asır Sonu Osmanlı Edebiyat ve Matbuat Âleminde Bir Yazar’da Hüseyin Cahit’i kapsamlı bir araştırmanın odağına yerleştirerek kurmaca ile özyaşamöyküsünün, toplumsallık ile bireyselliğin, muharrirlik ile edipliğin kesişiminde, on dokuzuncu asrın sonunda Osmanlı’da modernlik tahayyülünün tezahürlerinin peşine düşüyor.

Osmanlılardan Önce Anadolu
çev. Erol Üyepazarcı
Alfa Yayınları - Tarih Vakfı ortak yayın
Nisan 2025
496 s.
Tarihte Türklerden söz edildiğinde, Müslüman halkların ve Hıristiyan Güneydoğu Avrupa’nın geçmişinde oynadığı hatırı sayılır rolden ötürü genellikle Osmanlı İmparatorluğu akla gelir; öyle ki ancak kısmen Türk olan insanlara da bu sıfat yakıştırılırken, Osmanlı olmayan Türkler pek hesaba katılmaz. Osmanlıcılar araştırmalarını, sanki o sırada kendilerini kuşatan dünya içinde çok önemli bir rol oynuyormuş gibi, Osmanlı hanedanının çok mütevazı kökenlerinden başlatırlar ve bu araştırmacıların pek çoğu sanki Osmanlıların civarında daha önemli başka Türkler olmadığına inanırlar. Kuşkusuz bazı bilimciler bu anlayışa tepki göstermeye başlamıştır, ama bunlardan pek azı diğer Türklerin de kendi özgünlükleri olduğunu ve sonunda Osmanlı İmparatorluğu’na katılsalar da mutlaka başından itibaren böyle bir eğilim içinde olmadıklarını vurgulamıştır. Son sözü söyleme iddiası taşımadığını belirtmek gereken bu kitap, işte bu çalışmaya yardımcı olmayı hedeflemektedir.

Tanrı'nın Yalnız Çocukları
Doğan Kitap
Mart 2025
232 s.
... Denizin ortasında birden durduk. Daha karanlık. Benzin mi bitti, motor mu bozuldu; ne bileyim ben niye çalışmıyor. Düdük çalıyoruz, çığırıyoruz ama nafile. Deniz kudurmuş. Su da alıyoruz bir yandan. Can yeleği var ama bildiğin sünger. Suyu emiyor. Çıkardım attım. Ağlayanlar mı dersin, kusanlar mı dersin… Çocuğun biri denize düştü. Peşinden babası atladı. Biz daha bir şey yapamadan dalgalar aldı, götürdü onları.
Issa, Muhammed, Ferid ve daha niceleri… Midilli’nin Moria göçmen kampında kalan Güney Sudanlı, Afgan, Suriyeli çocukların hikâyesi bu. Bir şekilde hayata tutunmaya çalışan, savaş, açlık, ve sefaletten kurtulup daha iyi bir hayat isteyenlerin çarpıcı, acı ve öfkeli hayatı. Zeytin ağaçlarının altında savaşın kanlı yüzüyle tanışmış, zeytin dalı gördüklerinde barışı değil savaşı hatırlayan çocukların romanı.

Yan yana Durduğumuz Zamanlar
Notos Kitap
Nisan 2025
288 s.
Banu Yıldıran Genç ilk kitabı Geri Döndüğüm Yerler’den sonra okuduğu kitapları kişisel deneyimleriyle harmanlayan denemeler yazmayı sürdürüyor. Yan Yana Durduğumuz Zamanlar’da yas, kadınlık, annelik üzerine derinlemesine düşünürken edebiyatın aynı zamanda iyileştirici bir güç, bir dayanışma biçimi olduğunu hatırlatıyor.

Yapamam ve Yapmayacağım
çev. Elif Bereketli
Everest Yayınları
Nisan 2025
328 s.
2013’te Man Booker Ödülü’nü kazanan ve kısa öykülerin ustası olarak kendini kanıtlayan Lydia Davis’ten muhteşem bir koleksiyon daha…
Lydia Davis tamamen kendi icadı edebi türde hikâyelerini bizlerle buluşturuyor. Ne tam olarak şiir ne kısa öykü ne de anı… Rüya anlatıları, Flaubert’den yeniden yazılmış pasajlar, pazarlama müdürlerine mektuplar, gündelik durumların anlatımları, kulak misafiri olunan konuşmalar ve aile hikâyelerinden oluşan birbirinden etkileyici metinler okurun karşısına çıkıyor. Yapamam ve Yapmayacağım ile yazar, ister mutfak penceresinden ineklerin davranışları, ister bir kutu çikolatanın görünüşü üzerine kafa yorsun, zekâ, mizah ve tuhaflığı harmanlayarak gündelik şeylere dair ayrıntılı gözlemlerde bulunuyor. Yapamam ve Yapmayacağım, farkına varmadan zihnimizden geçip giden düşünceleri yakalıyor.
“Kafka gibi kudretli, Flaubert gibi incelikli, Proust gibi çağ açan Davis’in hikâyeleri kıvrak bir zekâ ürünüdür.” — ALI SMITH, The Guardian
Önceki Yazı

İnsanın aleyhine kendini kuran tarihe inat, yazmak
“HınçAHınç, Demâr, Serde ve Arif’in ilişkileri üzerinden anlatılsa da, çeperden merkeze bakan karakterlerin ölüm ve ihanetle, şikâyet ve intikamla sürdürdüğü 'yaşamak' mücadelesinin anlatısıdır.”
Sonraki Yazı

“Böyle olabilirdi”:
Peter Stamm’ın dört romanı
“Stamm’ın roman kişileri gerek yalnız başlarına yürüdüklerinde gerekse yanlarında bir başkası varken bir yandan çevreyi gözleyip bize aktarır, tasvir ederler, bir yandan da düşünürler. Kuşkusuz, iki kişi olduklarında sohbet de ederler, ama başı sonu belli diyaloglar değildir bunlar.”