• HAKKINDA
  • YAZARLAR
  • YAZILAR
  • İLETİŞİM
  • DENEME
  • DOSYALAR
  • EDİTÖRDEN
  • ENGLISH
  • GASTRONOMİ
  • EVVEL ZAMAN
  • HABERLER
  • HER ŞEY
  • KİTAPLAR
  • KRİTİK
  • PORTRE
  • SANAT
  • SİNEMA-TİYATRO-TV
  • SÖYLEŞİ
  • SORUŞTURMA
  • SPOR
  • TADIMLIK
  • TARTIŞMA
  • VİDEOLAR
  • VİTRİNDEKİLER

Haftanın vitrini – 14

Yeni çıkan, yeni baskısı yapılan, yayınevleri tarafından bize gönderilen, dikkatimizi çeken; okumak ve üzerine yazmak için ayırdığımız bazı kitaplar: Tatavla'nın “Kurtuluş”u / Aramızda Kalmasın / Ben Yapmadım, Beynim mi Yaptırdı? / Çalınan / Doğu Batı Dergisi / Edebiyat Fabrikası / Kadından Doğma / Kaplumbağa Ayaklanması / Neden Çalışalım ki? / Yüzüncü Yıl Notları

K24

@e-posta

VİTRİNDEKİLER

2 Nisan 2024

PAYLAŞ

Aytek Soner Alpan
1929 Tatavla Yangını ve Tatavla'nın “Kurtuluş”u
İstos Yayınları
Mart 2024
184 s.

Aytek Soner Alpan, 1929 Tatavla Yangını ve Tatavla’nın “Kurtuluş”u başlıklı çalışmasında, bir semti kül eden yangının Türk milliyetçiliği tarafından nasıl araçsallaştırıldığının izini sürüyor. Rum kimliğiyle özdeşleşen Tatavla’nın, ulus anlatısı için bir tehdit nesnesi olarak algılanışının çok boyutlu yansımalarını ele alan Alpan, yangının Türkleştirme politikası için nasıl bir fırsat olarak görüldüğünü ortaya koyuyor.

“Tatavla Nasıl Kurtuldu?” başlıklı ilk bölümde, yangının ardından ulusal belleğin tüm kodlarının seferber edilerek mahallenin bir ulusal öteki olarak stigmatize edilişi ve Tatavla adının Kurtuluş olarak değiştirilmesi süreci aktarılıyor. “Bir Cemaatin Seksüel Olarak Tahayyülü: Tatavla Dilberi Sokrati” başlıklı ikinci bölümde ise Tatavla’nın hâkim ulusal kimliğin muhayyilesinde nasıl yer edindiği, yangından birkaç ay sonra yayımlanan bir tefrika üzerinden milliyetçilik ve cinsellik arasındaki ilişki kuramsallaştırılarak tartışılıyor.

Celal Karaca
Aramızda Kalmasın
Bilgi Yayınları
Mart 2024
326 s.

Uzun yıllar, edebiyat dergileri için söyleşiler yapan ve bu söyleşilerle Türkiye’nin kültür sanat ortamına büyük katkılar sunan Celal Karaca, Aramızda Kalmasın’da okuru karikatür, edebiyat, tiyatro, sinema dünyasının dev isimleriyle buluşturuyor. Attilâ İlhan’dan, Vedat Türkali’ye, Rasih Nuri İleri’den Vüs’at O. Bener’e pek çok isimle yaptığı söyleşilerde hayata, Türkiye’de aydın olmanın sorumluluğuna, sanatın ticarileşmesine dair büyük bir tabloyu farklı fırçalarla resmediyor.

Kitaptaki söyleşiler: Attilâ İlhan, Vedat Türkali, Vedat Günyol, Ahmet Özer, Hasan Kıyafet, Turgut Çeviker, Vüs’at Orhan Bener, Zerrin Koç, Mahmut Makal, Semrin Şahin, Erdoğan Alkan, Behiç Ak, Emin Nedret İşli, Ozan Kadir İncesu, Mustafa Işık, Turhan Feyizoğlu, Osman Bozkurt, Salih Aydemir, İhsan Işık, Oktay Güzeloğlu, Akın Ersöz, Hatice Tarkan Doğanay, Meryem Gülbudak, Cemalettin Kavaklıgil, Turhan Gürkan, Rasih Nuri İleri, Bedri Koraman, Semih Poroy, İsmet Lokman, Kadir Doğruer, Mustafa Bilgin, Kürşat Coşgun, Yaşar Yeniceli, Orhan Taylan, Altan Erkekli, Ferdi Akarnur, Hikmet Karagöz, Yekta Keçeli, Sırrı Gültekin, Zeynep Aliye, Aziz Sivaslıoğlu, Tuncer Cücenoğlu, Ahmet Yıldız.

Ata Akın
Ben Yapmadım, Beynim mi Yaptırdı?
Özgür İradeye Nörofelsefi Bir Bakış
Zoe Kitap
Mart 2024

“Uzun zamandır beyin araştırmaları yapan biri olarak, beyinle ilgili matematik ve teknoloji ile çözemediğim bir noktada takıldığımı fark ettim. Senelerce beynin içinde neler dönüp bittiğini sayısız aletle inceledim. Yüzlerce binlerce satır kod yazıp beynin bize sunduklarını matematik ve bilgisayar yardımıyla anlamaya çalıştım. Ama nafile! Olmuyor da olmuyor! Nasıl olur da insanın o anda canı müzik dinlemek istiyor, nasıl oluyor da bir anda aşık oluveriyorsun, nasıl oluyor da doktora yapmaya ve beynini böyle senelerce sürecek bir tacize alet etmeye karar veriyorsun? Üstelik bundan da zevk alıyorsun.”

— Önsöz’den

Ann-Helén Laestadius
Çalınan
çev. Yonca Mete Soy
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Nisan 2024
472 s.

İsveç’in Kuzey Kutup Dairesi içinde kalan topraklarında kış tüm gücüyle hüküm sürmektedir. Ailesi, Sami ailelerin çoğu gibi rengeyiği yetiştiriciliğiyle uğraşan dokuz yaşındaki Elsa bir sabah çok sevdiği rengeyiğinin katledilişine tanık olur fakat kendini ve ailesini korumak için sessiz kalmayı seçer. Geçim kaynağı olmanın ötesinde yaşamsal bir önem taşıdıkları halde “çalınan” rengeyikleri ile ilgili yapılan sayısız şikâyet sonuçsuz kalacak, kanun gereği hırsızlık sayılan bu suçla ilgili herhangi bir işlem yapılmayacaktır. Ta ki aradan yıllar geçene ve artık bir yetişkin olan Elsa hem içinde bulunduğu toplumun hem de kendisinin kaderini değiştirmek için harekete geçene dek…

Ann-Helén Laestadius’un gerçek olaylardan yola çıkarak yazdığı ödüllü romanı Çalınan, İsveç’te ulusal bir çoksatar olmanın ötesine geçerek 24 dile çevrildi ve dünyanın dört bir yanından okurlarının beğenisini kazandı. Çalınan, küçük bir kızın sancılı büyüme öyküsünden, yılın büyük bir bölümünü karlar altında geçiren coğrafyadaki zorlu yaşam şartlarına; iklim krizinin etkilerinden, Sami halkının yıllardır yaşadığı baskı ve ayrımcılığa; birbirlerine sıkıca bağlı aile üyelerinden, bireylerin hayatta kalma savaşına dek pek çok konuyu zarafet ve ustalıkla ele alıyor.

Doğu Batı Düşünce Dergisi
Şiirin Evrensel Poetikası
Yayın yönetmeni: Yücel Kayıran
DoğuBatı yayınları
Yıl: 27 Sayı: 108
Nisan 2024
287 s., büyük boy

Eşik-Söz

Birörnekleşme, şiirin ve şiirimizin önündeki en önemli sorun durumunda. Şiirimiz nasıl birörnek haline gelir. Kişisel olarak, farklı yaşama biçimlerinden, farklı kültürel temellerden, farklı inanç biçimlerinden, farklı tarihsel geçmişlerden gelen şairler, nasıl olur da içsel tarihten yoksun bir birörnek şiir yazar hale gelebilir? Şöyle de sorulabilir: Deneyimleri ve deneyimlerini algılama ve yorumlama biçimleri farklı kişiler nasıl oluyor da aynı düzlemde yer alan birörnek şiir yazabilir? Farklılıkların, çeşitliliklerin bu denli göz ardı edilmeye çalışılmasının, bastırılmasının anlamı ve nedeni ne olabilir?

Erich Auerbach, “filolojik vatanımız yeryüzüdür; ulus olamaz artık” diye yazmıştı, imparatorluktan gelen ülkelerin kendilerini ‘ulus-devlet’ tasarımına göre inşa etmeye başladıkları o 20. yüzyılın şafağını hesaba katarak. Şöyle devam ediyordu: “Tabii ki filolojinin miras aldığı en değerli ve en vazgeçilmez şey ulusunun dili ve kültürüdür hâlâ; ama bu ancak kopuş ve aşma ile etkinlik kazanır. Değişmiş koşullar altında, ulus öncesi Ortaçağ eğitiminin sahip olduğu düşünceye dönmek zorundayız, tinin ulusal olmadığı düşüncesine.” Auerbach’a göre, ulusal irade ve modernlik yaşama biçimi, tüm ayrık geleneklerin ve çeşitliliğin altını oymakta, standart ve birörnek bir yaşama biçimine doğru ilerleme kaydetmekte başarılı olmuş görünmektedir. Ona göre, insanlığın tarihsel gerçekliği, “pek çok ayrı kültür oluşturacak şekilde parçalara ayrışmış hali” onun “verimli günahını” oluşturur.

Modern Şiirin Sonsuzluk Vaadi

Bu şiir sayılarını hazırlarken farkına vardım. Gerek klasik şiir gerek modern Batı şiiri üzerinde çalışan akademisyen pek kalmamış. Daha çok bu nedenle bazı yazılar Klasik Dünya Şiiri ile Modern Batı Şiiri sayılarına yetişmedi. O yazıları şimdi bu son sayıda değerlendiriyoruz. Bu sayıda ayrıca, şiirin kendisine de ver verdik. Octavio Paz’ın Blanco/Ak şiirinin çevirisi, bu sayının sürprizi. Levent Kavas’a özellikle teşekkür ederim. Zoe Karelli’nin şiiri de bizde ilk defa yayımlanıyor. 2000’lerin başında, bir dergi çıkarma hazırlığımız vardı, Zoe Karelli’nin şiirlerini orada yayımlayacaktık; şiirleri Kriton Dinçmen çevirmişti, şükranla anıyorum.

Bu 8 cilt, toplamda 152 yazıdan oluşuyor. 87 yazar veya şairin yazısı var bu toplamda. Ama daha fazla yazarla iletişimde bulundum. Bazı yazarların birden fazla katkısı oldu. Bu son sayıda da katkılarını esirgemeyen Nagehan Uçan Eke’ye, Pınar Aka’ya, Fahri Öz’e ve Bülent Akyıldız’a tek tek teşekkür ediyorum; Doğu Batı dergisinin bu şiir sayılarına baştan beri özenle katkıda bulundular.

‘Ortaçağ’ın Poetik Neşesi

“Ortaçağ” kavramı, yaygın biçimde, bütün evrensel zamanın “Avrupa Ortaçağı” ile özdeşleştirilmiş olduğu bir fikri dile getirir. Bu bağlamda da, “Ortaçağ” kavramı, yaygın biçimde “karanlık çağ” olarak nitelendirilir. Bu “karanlık Ortaçağ” kavramı, kuşkusuz Avrupa Ortaçağı’nı dile getiren bir kavramdır. Bu başlık altında bizim kastettiğimiz Avrupa Ortaçağı değil, zamansal bakımdan “İslâm Ortaçağı”dır. Ortaçağ’daki İslâm, bir medeniyetin inşa ediliş dönemini, inşa edilen bu medeniyetin yükseliş dönemini dile getirmekte. Asya’nın batı kapısında vücuda gelen bir Ortadoğu Rönesansı’dır bu. Kuşkusuz sözünü ettiğim Pers topraklarında yükselen İslâm medeniyeti poetikasıdır ve onun bu eşsiz görkemi karşısında hayranlık içinde kalan bizim klasik şiirimizin poetikası. “Ortaçağ’ın Poetik Neşesi” kavramı, tam olarak bu bağlamı dile getirmek için ifade edilmiştir. Burada, Nimet Yıldırım hocaya özel bir teşekkürü dile getirmem gerek; Attar ve Hafız hakkındaki yazıları çok önemli bir katkı oldu. Hafız hakkında, bizde bu denli sanırım ilk defa yazılıyor.

Doğu Batı Dergisine Teşekkür

8 ciltte tamamlanan bu şiir sayıları, Doğu Batı Yayınları genel yayın yönetmeni Taşkın Takış’ın, Doğu Batı dergisi için, benden, “Bize bir ‘Modern Şiir’ sayısı hazırlar mısınız?” önerisiyle başladı. “Modern Şiir” sayısı kavramsal bağlamda değil, tarihsel düzlemde yapılması, modern şiirin nerede, hangi özelliklerle ortaya çıktığına odaklanmak gerekirdi. Ama bundan önce, öncelikli olan, mevcut şiir mirasının genel bir değerlendirilmesinin mevcut olmayışından kaynaklanan boşluğun doldurulması da esas olmalıydı. Bu bağlamda, şöyle bir karara varıldı:

1- Klasik Dünya Şiiri

2- Modern Batı Şiiri

3- Modern Türk Şiiri

Her bir sayı birer cilt olacaktı. Ama Modern Batı Şiiri sayısı 2 cilt oldu, Modern Türk Şiiri sayısı da 4 cilt.. Taşkın Bey, bir de son bir sayı önerdi; bu sayılara yetişmeyen yazılardan oluşan bir son sayı. Bu son sayı, daha önceki sayılara yetişmeyen ve daha önceki sayılarda bağlam olarak yer alamayan yazılardan oluşuyor. Olacaktı. Bununla birlikte, bu sayının, sadece ‘yetişmeyen yazılardan’ oluşan bir toplam olmasını istemedim; bu yazıları da içeren başka bir bağlam bütününe olanak veren yazılar da mevcut olsundu bu sayıda. En renkli sayı oldu, şiir sayılarının bu son sayısı.

Taşkın Takış’a özellikle teşekkür ediyorum. Doğu Batı Yayınları, şiirin neredeyse gündem oluşturamadığı bir dönemde 8 ciltten oluşan bu şiir sayıları bütününe olanak verdi.

Şiir söz konusu olduğunda, genellikle bir şekilde müdahale olur, diye düşünülür; “şu şair de olsa” gibi mesela, “o şair de mi olacak” gibi veya.. Olmadı, bu sınıra hiç gelinmedi. Sorumluluk ve tasarım tamamen bana aittir. Şiir sayılarının, şimdi bu biçimde mevcut hale gelmesinde Taşkın Bey’in sabrı eşsizdi. Bu sayılarla gurur duyuyorum. Bu gurur için de, Taşkın Bey’e tekrar teşekkür ediyorum.

İthaf

Toplamda yedi sayıdan oluşan Doğu Batı dergisinin şiir sayılarının bu son cildi olan Şiirin Evrensel Serüveni sayısını, öncelikle, şiirimizin ve kültürümüzün vazgeçilmez üç büyük poetik değerine, Yunus Emre’ye, Pir Sultan Abdal’a ve Karacaoğlan’a; ve 20. yüzyılımızın iki büyük âşığına, Âşık Veysel ile Mahzuni Şerif’e ithaf ediyorum.

— Yücel Kayıran

Andrey Platonov
Edebiyat Fabrikası ve Seçme Yazılar
çev. Erdem Erinç
Kolektif Kitap
Mart 2024
232 s.

“İnsanın içine yerleşen ve orada ölen hisler vardır. İnsanın zayıflığının bir emaresidir bu. Sebebi itibarıyla küçük ama insanda yanıp, tükenip, dağılıp, kendine bir yer edinemeyip de hayatın ateşiyle savrulup giden, görünmez olduklarından insanın içinde nasıl barındıkları kestirilemeyen hisler vardır.

Şöyle olur: İnsan çalışır, başka da bir şey yapmaz. Yüzlerce insan geçip gitti, onlarla birlikte çalışan insan görüntüsünün yarattığı izlenim de içlerinde parlayıp söndü. Sonra bir kişi daha gelip geçerken bu olağan durumda başka bir şey gördü. Gördükleri içinde sönmeyen, o küçücük şey koskocaman oldu, ona ıstırap verip dışarıya çıkmak için kıvrandırıp durdu. İşte o kişi hislerini kâğıda döktü, böylelikle rahatladı.”

Andrey Platonov'un yetkin kalemi yalnızca kurmaca eserlerde değil, denemeleri ve eleştiri yazılarında da hayat buluyor. Edebiyat Fabrikası’nda Platonov'un bu kurmacadışı metinleri, edebiyatın ve sanatın toplumsal dönüşümlerle nasıl etkilendiğini, yazarların bu değişimlere nasıl yanıt verdiğini ve edebiyatın insanların ve dönemin ruhunu nasıl şekillendirdiğini tartışıyor. Bu kitap, yazarın felsefi, siyasi ve edebi görüşlerini, toplumsal meselelere bakış açısını ve sanat anlayışını keşfetmek isteyen okurlara tatminkâr bir okuma sunuyor.Adrienne Rich

Adrienne Rich
Kadından Doğma: Deneyim ve Kurum Olarak Annelik
çev. Bilge Tanrısever
Otonom Yayıncılık
Mart 2024
368 s.

Adrienne Rich’in evrensel ve zamansız bir temayı işlediği Kadından Doğma kitabı 1976 yılında yazılmış olmasına karşın, anneliği ataerkil düşünceden bambaşka bir düşünce ufkuna taşıması bakımından bugün halen güncelliğini koruyor. Eril zihniyetin kutsallaştırdığı, mitleştirdiği, idealleştirdiği ve tabulaştırdığı anneliği, etkileyici ve cesur bir bakış açısıyla ele alıyor. Annelik kurumunun, annelerin yanı sıra tüm kadınların kontrol edilmesi için ataerki tarafından nasıl inşa edildiğini sorunsallaştırıyor. Babaların krallığında varlığını sürdüren bu kurum, kadınların zengin ve farklı deneyimlerini tektipleştirip bastırdığı gibi, çelişkilerle dolu annelik rolleri dayatarak kadınların yaşamını belirliyor.

Peki, ataerkinin inşa ettiği kurumun ötesinde anneliğe bambaşka bir gözle baktığımızda ne göreceğiz? Güç mü? Esaret mi? Şefkat mi? Şiddet mi? Sevgi mi? Öfke mi? Acı mı? Rich, bu soruların yanıtlarını ararken hem kendi deneyimlerini hem de ataerkil sistemin dünyanın dört bucağında dayattığı benzer/farklı annelik deneyimlerini masaya yatırıyor. Bu kitapta somutlaşan araştırması, anneliğe dair tarihsel, akademik ve edebi metinler ile yine anneliğe dair kişisel deneyimleri iç içe geçirerek bizi yeni bir düşünce ufkuna davet ediyor. Kadın, çocuklu-çocuksuz anne, anneli-annesiz evlat olan bizlere de, bu soruları annelik soybilimi içinden düşünüp yanıtlar bulmak, onları çoklaştırıp zenginleştirmek düşüyor.

Ümit Aykut Aktaş
Kaplumbağa Ayaklanması
Metinlerarası Kitap
Mart 2024
86 s.

“Uykunun yaşamımızdan usul usul çıkarılması öyle hızlı bir şekilde değil, yavaş yavaş, sinsice tezgâhlanmış bir plandı. Uyku ve aylaklık yok edilmesi gereken hastalıklar olarak kabul edilir oldular. Gerinme, yatak, esneme, rüya ve daha birçok sözcük, uyku çağrışımı yaptığı gerekçesiyle resmi sözlükten zamanla çıkarıldı. Hatta üzerlerinde hastalıklarla ilgili deneyler yapılma bahanesiyle kış uykusuna yatan hayvanların neredeyse tamamı katledildi...”

Kaplumbağa Ayaklanması, başkalarının zihninde dolaşan, rüyalarında gezinen, görmezlikten gelmeyi bir anı silme yöntemi olarak kullanan, kendine yer bulamamış karakterlerin çarpıcı öykülerinden oluşuyor.

Ümit Aykut Aktaş, karakterlerini kâh kitapların içinde kâh filmlerin ve müziklerin arasında kaybolan sesler olarak konumlandırıyor. Ancak bu metinlerarası sesler, zorlu dünyada var olmaya çalışıyor.

Sözcüklerin bu savaştan daha dirençli çıktığını görmek isteyen okurlar için, Kaplumbağa Ayaklanması dikkate alınması gereken bir eser.

Neden Çalışalım ki?
Boş Zaman Toplumuna Dair Savlar
David Graeber, William Morris, Peter Kropotkin, Voltairine de Cleyre, George Woodcock, Colin Ward, Juliet Schor, Bertrand Russel, Nina Power, Camillo Berneri, Ifan Edwards, John Hewetson, Tony Gibson, Gaston Leval, August Heckscher, Denis Pym, Claire Wolfe
çev. Begüm Berkman
Tellekt
Nisan 2024
304 s.

Farklı yaklaşımlar üzerinden çalışma meselesini ele alan Neden Çalışalım ki?  alternatif bir toplumun olanaklarını inceleyen yazar ve sanatçıların makale ve illüstrasyonlarından oluşuyor.

Çalışma kavramının tarihini, insanı masaya zincirleyen “iş kültürü”nü, modern dünyanın zorlu çalışma koşullarını ve vaat edilen boş zaman toplumunu mercek altına alan yazarlar ücretli işçiliğin özünde ahlaki bir değerinin bulunmadığı ve her ne kadar uzak görünse de hayatın daha farklı yaşanabileceği, hatta yaşanması gerektiği fikrinde buluşuyor.

Ahmet Kuyaş
Yüzüncü Yıl Notları (1918-1923)
Kırmızı Kedi Yayınevi
Nisan 2024
232 s.

“Devrimi sevebiliriz. Ama onu sevdirebilmek için iyi  anlatmak, iyi açıklamak zorundayız. Bu da o devrimin siyasal kurumlar boyutuna olmadık birtakım hukuki ya da demokratik kulplar takmaktan vazgeçip ‘devrim’ dediğimiz süreci iyi anlamaya çalışmakla olabilir.”

Yüzüncü Yıl Notları (1918-1923) adlı kitabında Ahmet Kuyaş, Cumhuriyet’in ilanına giden yolda yaşanan “Anadolu Savaşı”nı askeri ve siyasi yönleriyle irdeleyip tarihte eşine az rastlanır bu devrimin ne olduğunu tüm yönleriyle ortaya koyuyor.

 
Yazarın Tüm Yazıları
  • 1929 Tatavla Yangını ve Tatavla'nın “Kurtuluş”u
  • Aramızda Kalmasın
  • Ben Yapmadım, Beynim mi Yaptırdı?
  • Çalınan
  • Doğu Batı Dergisi
  • Edebiyat Fabrikası
  • Kadından Doğma
  • Kaplumbağa Ayaklanması
  • Neden Çalışalım ki?
  • Yüzüncü Yıl Notları

Önceki Yazı

SANAT

“Kayıtta”:

Ânı kaydetmek, rotayı belirlemek

“Gündelik olan ile sanatın kesişimi, Mustafa Pancar bağlamında kendisine özel bir karşılık üstlenir. Pancar, tuvaline taşıdığı sahnelere can/hayat verirken bunu gündeliğin içinden alarak yapar. Onun için fantastik olan değil, gündelik olan, her ân karşılaşılabilir, rastlanabilir olan anlamlıdır.”

ABDULLAH EZİK

Sonraki Yazı

KRİTİK

Hulki Aktunç’un İstanbul yazıları:

Olağanüstü değişen ve değişmeyen şehir

 “İstanbul’u Bul Bana, doğma büyüme İstanbullu usta bir edebiyatçının, çalışkan bir entelektüelin, (yazılardan anladığım kadarıyla aynı zamanda bir şehir gezgininin ve koleksiyonerin) yaşadığı şehir üzerine gözlem ve eleştirilerini tarihsel (ve edebi) bir perspektif içerisinde ortaya serdiği kısa, ama çok temel meselelerin özüne değinen yazılarından oluşuyor.”

BEHÇET ÇELİK
  • P24 Logo
  • Hakkında
  • İletişim
  • Facebook
  • Twitter
  • Instagram

© Tüm hakları saklıdır.
Designed by Katalist