Haftanın vitrini – 13
Yeni çıkan, yeni baskısı yapılan, yayınevleri tarafından bize gönderilen, dikkatimizi çeken; okumak ve üzerine yazmak için ayırdığımız bazı kitaplar: Darwin Olmasaydı / Felsefenin Başarısızlıkları / Harlem Ritmi / Hayali Bir Hayat / İnsan Nedir? / Küçük Bir Sanat / Perili Ev / Sosyalist Feminizm / Umutsuz Karakterler / Yaşam için Felsefe


Darwin Olmasaydı:
Darwin'in Olmadığı Bir Dünyayı Düşlemek
çev. Murat Havzalı
Alfa Yayınları
Mart 2024
392 s.
Evrim kuramı Darwinizm midir? Darwin olmasaydı evrim kuramı olmaz mıydı? Darwin’in evrim kuramı ile modern evrim kuramının farkı nedir? Darwin’in fikirleri ve terminolojisi bugünlerde o kadar yaygın ki, onlarsız bir dünya hayal etmek bir yana, onlardan kaçınmak bile imkansız görünüyor. Ancak Peter J. Bowler çalışmasında şunu soruyor: Ya Charles Darwin Beagle yolculuğundan dönmemiş ve dolayısıyla Türlerin Kökeni’ni yazmamış olsaydı? Alfred Russel Wallace gibi bir başkası seçilim teorisini yayımlayıp benzer bir dönüşümü başlatabilir miydi? Ya da Darwin’in kitabının yokluğu, biyolojinin evrimciliğin etkisi hakkında büyük bir tartışma başlatmayan bir yolda geliştiği farklı bir olaylar dizisine yol açar mıydı? Bowler’in tezi, Darwin’in çağdaşları için olanaklı olmayacak özel bir evrim kuramı biçimi geliştirmesini sağlayan eşsiz içgörüleri olduğu iddiasına dayanıyor. Darwin’in hâlâ biyologların saygısını görmesinin nedeni, çağdaş evrimciliğin temelini oluşturan fikirlere kendi zamanındaki öteki doğabilimcilerin hepsinden daha yakın olmasıydı. Başka bir deyişle, Darwin “kendi zamanının ötesindeydi.”
“Darwin Olmasaydı, evrim kuramının tarihinde çıkmaya değer bir yolculuk sunuyor. Bowler, Türlerin Kökeni’nin hiç ortaya çıkmadığı senaryosuyla, çağdaş tartışmaların altında yatan varsayımlar hakkında düşünme yeteneğimizi geliştiriyor.” –Science
“Peter J. Bowler evrimsel biyolojinin gelişimini son derece eğlenceli ayrıntılarla anlatıyor.‘’ –Times Higher Education
“Bu kitap bilim tarihine önemli bir katkıdır ve biyolojik bilimler ve evrimsel düşünceyle ilgilenen öğrenciler ve akademisyenler için temel bir okuma kitabıdır. Ancak daha da önemlisi, evrim ile din arasındaki ilişki hakkında bir görüşe sahip olmak isteyen herkes tarafından okunması gereken bir kitap.” –Quarterly Review of Biology

Felsefenin Başarısızlıkları:
Bir Yükselişin ve Çöküşün Anatomisi
çev. Kadir Gülen
Fol Kitap
Mart 2024
336 s.
Felsefe tarihleri, felsefenin tarihini bugüne kadar genellikle bir başarı öyküsü olarak anlattılar: Bilimlerin belki de en uzun süre tahtında kalan kraliçesi, ihtirası ve kararlılığıyla son 2.500 yılda Batı kültürünün şekillenmesinde büyük bir rol oynadı. Görünenin ardına geçip gerçeğe ulaşmayı, evrensel hakikatleri kavramayı, insanlığın değişmez sorularına bir yanıt vermeyi vaat etti. İyi yaşamın sırrını, kendini ve dünyayı tanımanın anahtarını sunduğu iddiasıyla hareket etti. Zamanı geldiğinde vakur bir tavırla tahtının vârislerine, bilimlere bıraktı, onlara tavsiyeler vermekle yetindi. En azından bu öykü çoğu zaman bu şekilde anlatıldı. Peki, gerçekten de felsefenin öyküsü bir başarı öyküsü mü? Felsefe gerçekten de değişmez sorulara farklı yanıtlar veren bir ve aynı gelenek mi? Felsefeciler tarih boyunca aynı etkinliği mi gerçekleştirdiler? Soruları ve sorunları, amaçları ve yöntemleri birbirinin devamı mıydı? Farklılıklar sadece farklı dönemlerin şartlarının bir yan ürünü müydü? Terk edilenler sadece sistemler veya anlayışlar mıydı? Tanınmış felsefe tarihçisi Stephen Gaukroger bu kışkırtıcı kitabında felsefe tarihinin pek anlatılmayan, çoğu zaman sessizlikle geçiştirilen öyküsünü anlatıyor ve bu gibi sorulara bir yanıt veriyor. Felsefe tarihinden zengin örneklerle tarihte sadece tek tek felsefi sistemlerin, okulların ve görüşlerin değil felsefenin ta kendisinin defalarca başarısız olup çöktüğünü, bazen yüzyıllarca terk edildiğini, yerini başka etkinliklerin aldığını gösteriyor. Felsefeyi felsefe olarak anlamanın yolunun onun başarısızlıklarını da denkleme katmaktan geçtiğini ortaya koyuyor.

Harlem Ritmi
çev. Begüm Kovulmaz
Siren Yayınları
Mart 2024
368 s.
Çifte Pulitzer ödüllü Colson Whitehead’den göz kamaştırıcı yeni bir roman: Harlem Ritmi.
Belâya bulaşmadan sakin bir hayat sürmeye çalışan sıradan bir adamın, Harlem’in en önemli önemsiz karakteri Ray Carney’nin serüveni bu romanla başlıyor...

Hayali Bir Hayat: Sieglinde Geisel ile Söyleşi
çev. Orhan Düz
YKY
Mart 2024
136 s.
Okumanın Tarihi, Geceleyin Kütüphane, Kelimeler Şehri gibi kitaplarıyla dünya çapında bir okur kitlesine kavuşsa da kendini her şeyden önce bir okur olarak tanımlayan Alberto Manguel, Covid-19 pandemisinin ilk yılında İsviçreli gazeteci Sieglinde Geisel’e verdiği söyleşide hayatında ve okurluğunda rol oynayan her şeyi içtenlikle anlatıyor: Sıra dışı anne ve babasını, ona Alman kültürünü tanıtan dadısı Ellin’in damgasını vurduğu çocukluğunu, anne babasının memleketi Arjantin’le olan ikircikli ilişkisini, hayatı boyunca yoldaşı olmuş yazarlarla kitapları, Mondion’daki artık efsaneleşmiş kütüphanesini nasıl kurduğunu ve nasıl kaybettiğini, geçirdiği felçten sonra konuşma yetisini nasıl yeniden kazandığını, kukla yapma hobisini…
Hayali Bir Hayat, Alberto Manguel’in kelimelerden inşa edilmiş dünyasına ve bu dünyanın kaynaklarına samimi bir yolculuk.
“Manguel’i okumak, bilge, kozmopolit bir dostla şehirde bir gezintiye çıkmaya ya da beraber telaşsız bir yemek yemeye benziyor.” –The Economist

İnsan nedir? Doğal Tarihimize Bir Bakış
çev. Özge Çelik
Metis Yayınları
Mart 2024
320 s.
Kimiz ve neyiz biz? Bu sorunun cevabı, diyor felsefeci William B. Irvine, kime sorduğunuza göre değişir. Evrimsel biyologlara göre homo sapiens türünün bir üyesi, mikrobiyologlara göre bir grup hücre, genetikçilere göre genlerin kontrolünde olan bir organizma, fizikçilere göreyse her birinin geçmişi çok eskilere dayanan bir grup atomdur insan. Bu cevapların hiçbiri tek başına yeterli değildir, ama tıpkı bir yapbozun parçaları gibi, bir araya geldiklerinde anlamlı bir tablo ortaya çıkarırlar.
Multidisipliner bir yaklaşımın ürünü olan bu kitapta Irvine, insanı iç içe geçmiş çeşitli kimlikleriyle ele alarak insan yapbozunun bütünlüklü bir resmini ortaya koyuyor. Bunu yaparken de, yeryüzünün devasa hayat ağacındaki ve evrenin akıl almaz ölçüde uzun tarihindeki mütevazı yerimizi görmemizi sağlıyor.
“Kim ve ne olduğunuz, nasıl var olduğunuz konusunda daha fazla şey öğrenince, dünyaya bambaşka bir gözle bakmaya başlayacağınızı umuyorum. Varlığınızın belki de tek bir kere olacak nice olayın gerçekleşmesiyle mümkün hale geldiğini de fark edeceksiniz: Bunun için yıldızların patlaması, Dünya’ya 4,5 milyar yıl önce bir gezegenin ve 66 milyon yıl önce bir asteroidin çarpması, mikropların mikropları yutması, Afrika savanasında iklimin değişmesi ve elbette doğrudan atalarınızın karşılaşıp çiftleşmesi gerekti. Varlığının nasıl da zorunsuz olduğunu anlayınca, insan bu evrenin bir parçası olduğu için ister istemez kendini şanslı hissediyor.”

Küçük Bir Sanat
çev. Betül Kadıoğlu
Everest Yayınları
Mart 2024
288 s.
Bir romanın hacmine ve ritmine sahip Küçük Bir Sanat, edebiyat çevirisi pratiğine dair büyüleyici ve incelikli bir deneme. Kendisi de çevirmen olan Kate Briggs, başkalarının eserlerini okumak, yazmak ve yaşamak üzerine taptaze, capcanlı fikirler sunuyor. Yazar, Roland Barthes’ın ders notlarını çevirme deneyiminden hareketle, zorlayıcı, karmaşık ve ilişkisel bir faaliyet olan çeviriyi farklı öykülerle aynı potada eritiyor: Helen Lowe-Porter’ın Thomas Mann çevirilerini ve ölümünden sonra bu çevirilerin karalanmasını anlatıyor; André Gide ile çevirmeni Dorothy Bussy arasındaki sevgi dolu ilişkiyi yazıyor; Robinson Crusoe’nun ıssız bir adada kendisi için nasıl binbir zahmetle bir masa ürettiğinden bahsediyor.
Briggs’e göre bir çeviriyi okumak inançsızlığı askıya almayı gerektirir: “Okuduğunuz kelimelerin aslen başka bir dilde ortaya çıktığını bilirsiniz ancak aracıyı unutmaya ve onları yeniden özümsemeye çalışmak zorundasınızdır.” Briggs, öznel bir çeviri deneyiminin çokkatmanlı dışavurumu olan Küçük Bir Sanat ile özgün, bilge, komik ve dikkate değer bir yazar olarak boy gösteriyor.
“Kate Briggs’in Küçük Bir Sanat’ı, Barthes’ın kendi çalışmalarıyla bazı şahane nitelikleri paylaşıyor - nükte, incelik, söyleşiye davet ve özellikle titizlikle incelenmiş kuramsal ve bilimsel sorular bağlamında sıradan ve gündelik olana gösterilen ilgi. Bu, son derece keyifli bir okuma: Çeviri, yazı, dil ve ifade ile ilgilenen herkes için eğitici ve ufuk açıcı.” –Lydia Davis

Perili Ev
çev. Didar Zeynep Batumlu, Bülent O. Doğan, Savaş Kılıç, Zarife Biliz, Elif Ersavcı, Deniz Keskin, Yunus Çetin
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Ocak 2024
176 s.
Perili Ev Charles Dickens’ın yönettiği All the Year Round dergisinin 1859 Noel Özel sayısında bulunan sekiz öyküden oluşur. Dickens’ın bu dergide yayımlanmış öykü derlemeleri arasında en popüleridir. Her öykü “perili ev”in bir odasına musallat olan bir hayaleti konu alır. Üçü Dickens tarafından yazılan öykülerin geri kalanı Hesba Stretton, George Augustus Sala, Adelaide Anne Procter, Wilkie Collins ve Elizabeth Gaskell imzasını taşıyor: Evdeki Ölümlüler, Saatli Odadaki Hayalet, Çift Odanın Hayaleti, Resimli Odadaki Hayalet, Ambardaki Hayalet, Küçük B.’nin Odasındaki Hayalet, Orta Odadaki Hayalet, Köşe Odadaki Hayalet.

Sosyalist Feminizm: Yeni Bir Yaklaşım
çev. Gül Varlı Karaarslan
İletişim Yayınları
Mart 2024
272 s.
“Bu kitapta incelenen pek çok olgu, yaşadığımız sıkıntının hem nesnel hem de öznel olduğunu, sınıf ayrımının, ırkçılığın, cinsiyetçiliğin, heteroseksizmin ve yabancılaşmanın köklü yapılarıyla bağlantılı olduğunu gösteriyor. Kadınlara, beyaz olmayanlara ve toplumsal cinsiyet ikiliğine uymayanlara yönelik saldırılar ara vermeden devam ediyor...”
Frieda Afary, Hegel’den Butler’a çok geniş bir düşünce hazinesinden yararlanarak günümüzün meselelerini, otoriter sağ popülizmi, kadın düşmanlığını, homofobiyi, ırkçılığı birlikte ele alabilecek bir sosyalist feminizmin ana hatlarını çiziyor. Bugün içinde yaşadığımız felaketlerin kapitalizmin egemen kıldığı yabancılaşmış emek olgusuyla bağlantılarını kuruyor ve nesnel ile öznel arasındaki mesafeyi kapatıyor.
Sosyalist Feminizm-Yeni Bir Yaklaşım, “tahakkümü yenmek” için, “kapitalist-ırkçı-homofobik ataerkilliğin 21. yüzyıldaki tezahürlerine hümanist bir alternatif” geliştirmek için sosyalist feminist örgütlenmenin perspektiflerini tartışıyor. Hem sosyalist feminist geleneğin birikimine aşina olmak hem de bugünü böyle bir ışıkta görmek için güçlü bir çalışma.

Umutsuz Karakterler
çev. Begüm Kovulmaz
Can Yayınları
Mart 2024
176 s.
“Hayatımız değişecek ama sanki hiçbir şey olmamış gibi davranıyorlar.”
“Hayatınız değişmeyecek,” dedi Mike, biraz tahammülsüz. “Belki planlarınız değişir ama hayatınız değişmeyecek.”
Otto ve Sophie Bentwood, Brooklyn’in dönüşüme uğrayan bir mahallesinde yaşayan 15 yıllık evli bir çifttir. Otto avukatlık yapar, Sophie ise Fransızcadan kitaplar çevirir. Güzel mobilyalarla döşedikleri evlerinde mahallenin eski sakinlerinden farklı olarak varlıklı bir hayat süren bu çift, diğer insanları kendilerine bir tehdit olarak görürler fakat dostlarının ev partisine davetli oldukları bir akşam, Sophie’nin beslediği bir sokak kedisi tarafından ısırılması başlarına gelecek uğursuzlukların başlangıcı gibidir. Bu ısırığın ardından gelişen olaylar Bentwood’ların, bilhassa da Sophie’nin, krize giren ilişkilerini ve yaşam tarzlarını sorgulamasına yol açacaktır.
“1991’de ilk kez okuduğumda Umutsuz Karakterler’e vurulmuştum. Bana Fox’un çağdaşları John Updike, Philip Roth ve Saul Bellow'un romanlarından açıkça daha üstün geldi. Tartışılmaz bir biçimde muhteşem görünüyordu.” –Jonathan Franzen
“Fox’un romanı, özellikle de zekice kurgulanmış diyaloglarıyla, samimi görünen ilişkilerin kırılganlığını ortaya çıkararak benzersiz bir his uyandırıyor.” –The New York Times

Yaşam için Felsefe
çev. Kağan Kahveci
Ayrıntı Yayınları
Mart 2024
208 s.
Bizi dönüştürüp değiştiren kitaplar vardır. İster Marcus Aurelius ve Plotinus’u, ister Stoacılığı ve mistisizmi ele alsın, Pierre Hadot’nun tüm eserleri için geçerlidir bu durum. Elinizdeki eser, çalışmaları pek çok düşünürü besleyen, onlarda hayranlık uyandıran bir akademisyenin yanı sıra derin, alçakgönüllü, kararlarında ciddi, bazen ironik, asla tumturaklı olmayan bir düşünür olan Pierre Hadot’yu yakından tanıma fırsatı sunuyor. Hadot’nun düşünceleri, kadim bilgeliğin nasıl okunup yorumlanacağını, kadimlerin felsefelerinin ve özellikle Marcus Aurelius’un düşüncesinin daha iyi yaşama nasıl bir imkân sunacağını gözler önüne seriyor. Felsefenin teorik veya sistematik yönünün sıklıkla maskelediği bilgeliğin, bir tür yaşama tarzıyla veya yaşam seçimiyle olanaklı olduğunu öne süren Hadot’ya göre “yaşamımız kelimenin en güçlü anlamıyla tamamlanmamıştır… Yaşamıyoruz, yaşamayı umuyoruz, yaşamayı bekliyoruz.”
Felsefenin entelektüel bir uğraş olmanın ötesinde bir yaşam tarzı olarak nasıl benimsenebileceğini gösterdiği bu röportajında Hadot, bir yandan Antik Yunan’dan ortaçağa ve oradan da modern döneme kadar felsefi düşüncenin evrimini anlamamıza yardımcı olurken, öte yandan filozofların günlük yaşamlarında felsefi ilkeleri nasıl uyguladıklarını detaylı bir şekilde inceliyor. Bu eser, günümüzde bilgeliğin ya da erdemli yaşamın izini sürmesi bakımından ilham verici bir rehber niteliğindedir.
Önceki Yazı

İzmir’in dağlarında kitaplar açar mı?
“İzBB Yayınlarının ilk örnekleri arasında, Halid Ziya Uşaklıgil’in İzmir Hikâyeleri, Tarık Dursun K.’nın İzmir anılarının derlemesi olan Ben Unutmadan, İzmir’den çıkan ama unutulmaya yüz tutan şairlerden Ali Rıza Erten’in bütün şiirleri Eski Aşkları Sorarsanız, Nâzım Hikmet’in Yolcu oyununun özel baskısı ve Aelius Aristeides’in İzmir Söylevleri de yer alıyor”
Sonraki Yazı

Mektupların arkasında kalan hayaletler
“Enis Batur, Bilge Karasu ile aralarında bir usta-çırak ilişkisi olduğunu hayli sık dile getirdi. Ancak söz konusu mektuplarda iki dostun eşit ilişkisine rastlıyoruz çoklukla. Dil konusunda birkaç zarif uyarı dışında Karasu yakın bir arkadaşlık mesafesinden sesleniyor Batur’a.”