• HAKKINDA
  • YAZARLAR
  • YAZILAR
  • İLETİŞİM
  • DENEME
  • DOSYALAR
  • EDİTÖRDEN
  • ENGLISH
  • GASTRONOMİ
  • EVVEL ZAMAN
  • HABERLER
  • HER ŞEY
  • KİTAPLAR
  • KRİTİK
  • PORTRE
  • SANAT
  • SİNEMA-TİYATRO-TV
  • SÖYLEŞİ
  • SORUŞTURMA
  • SPOR
  • TADIMLIK
  • TARTIŞMA
  • VİDEOLAR
  • VİTRİNDEKİLER

Haftanın vitrini – 10

Yeni çıkan, yeni baskısı yapılan, yayınevlerince bize gönderilen, okumak ve üzerine yazmak için ayırdığımız bazı kitaplar: Aziz / Cadılar Sürtükler Feministler / Edebi Babanın Reddi / Faşizme Heves Etmek / Feminizmin Yazgıları / Filozofların Tuşesi / Miras / Münzevi Sesler Korosu / Proleterka / Türkiye’de Demokrasinin Hasta Kökleri

K24

@e-posta

VİTRİNDEKİLER

4 Mart 2025

PAYLAŞ

Yavuz Ekinci
Aziz
Everest Yayınları
Mart 2025
200 s.

İnsanın bir konunun haklılığına gönülden inanmasından daha güçlü bir duygu yoktur. İnanıyorsanız sizi ne ahlak değerleri ne dinin yasakları ne de yasalar durdurabilir. İnanan birini ancak ölüm, yolundan alıkoyabilir. Önce yavaşça, sonra üstüne basa basa, “Timur’un İlahi Komedya eseri benim hakkım,” dedim kendi kendime.

Yetenek tutkunu, hırslı bir koleksiyoner olan Aziz Mirzade, en büyük keşfi olarak gördüğü ressam Timur’un intiharının onuncu yılında kendisini en az bu intihar kadar trajik bir arayışın içinde bulur. Timur’un, ölümünden iki sene önce Dante’nin İlahi Komedya eserini yeniden yorumlayıp meydana getirdiği üç eseri kayıptır; üstelik bu eserler tuvale resmedilmiş değil, üç ayrı insanın sırtına nakşedilmiştir. Cennet, Cehennem ve Araf üçgeninde Aziz’in vermesi gereken üç karanlık karar vardır. Nihayetinde, yanıtı eylemle olacaktır. Ne de olsa haklı bir isteğin karşılığı yalnızca söz olmamalı.

Sınırların ne kadar zorlanabileceğinin hikâyesi Aziz, Yavuz Ekinci’nin mahir kaleminden sıradışı bir roman.

“Yavuz Ekinci, çağdaş Türk edebiyatı evreninde müstesna bir yazar. Hikâyeleri derin, ama son derece yalın.” –Brigitte Neumann

Kristen J. Sollée
Cadılar Sürtükler Feministler:
Seks Pozitifin Ruhunu Çağırmak
çev. Çiğdem Dalay
Livera Yayınevi
Şubat 2025
216 s.

Kristen J. Sollee, Cadılar, Sürtükler, Feministler: Seks Pozitifin Ruhunu Çağırmak adlı kitabında, uzak bir geçmişte yaşanıp bittiğini ve günümüze herhangi bir etkisinin kalmadığını düşündüğümüz cadı avının korkutucu derecede güncel olduğunu gösteriyor.

Cadılığın izlerini geçmişten bugüne süren ve cadı imgesinin oluşumunu edebiyattan sinemaya, modadan pornografiye dek uzanan geniş bir yelpazede araştıran Sollee, geçmişte cadı olarak suçlanan kadınların şimdi yine cinsiyetleri merkeze alınarak “sürtük” olarak yaftalandığını iddia ediyor. Fakat son derece şen ve keyifli bir dille yazılmış bu kitabın ruhu karamsarlıktan çok uzak: İktidarın belirlediği sınırlar içerisinde kalmayı reddeden kadınlar için daima yaftalama, ifşalama ya da suçlamaya karşılık gelen bir sözcük bulunabileceğini vurgulayan yazar, bu sözcüklerin aynı zamanda bir direniş veya özgürleşme imkânına da kapı aralayabileceğine işaret etmeyi ihmal etmiyor.

Böylece eril terminolojide yargılama ve ayıplama sözcüğü olarak işleyen ‘cadı’ ve ‘sürtük’ gibi sözcüklerin, feminist cenahta tahakküme karşı direnenlerin taşıdığı bir onur nişanına nasıl dönüştüğünü sade ve çarpıcı dille ortaya koyuyor.

Bilge Ulusman
Edebi Babanın Reddi:
Kadın Yazınında Kurucu Söylem, Türsel İşlev ve Anlatısal Arayışlar (1895-1950)
Metis Yayınları
Mart 2025
400 s.

Türkçe edebiyat tarihinde kadın yazını, yalnızca edebi değil, aynı zamanda siyasi ve toplumsal bir varoluş mücadelesinin de alanı olmuştur. Kadın yazarlar, geç Osmanlı’dan erken Cumhuriyet dönemine uzanan süreçte, erkek-egemen edebiyat kamusu ve kanonik yapılanmaların sınırlarını aşarak kendi sözünü kurmanın yollarını aramışlardır. Ancak bu üretim, edebiyat tarihi yazımında çoğunlukla marjinalleştirilmiş ya da eril normların belirlediği çerçevede okunmuştur.

Edebi Babanın Reddi, 1895’ten 1950’ye dek Türkçe edebiyatın içinde kendine yer açmaya çalışan kadın yazarların üretimlerini, onların özgün manevralarını ve edebi patikalarını takip eden bütünlüklü bir analize katkıda bulunuyor. Edebiyat tarihi yazımının ıskaladığı metinleri mercek altına alırken, kanon dışına itilen kadın yazınının eril vesayete karşı nasıl bir mücadele verdiğini; kadın yazarların kendi anlatısal stratejilerini, erkek şiddetine ve ataerkine karşı geliştirdikleri eleştirel söylemleri ve edebiyat içindeki yerlerini nasıl inşa ettiklerini de gösteriyor.

Kadın yazınına özgü deneyimleri ve anlatısal pratikleri tanıyan bir eleştiri mümkün mü? Bilge Ulusman, edebiyat tarihçiliğinde bir kadın yazını tarihçiliğinin gerekliliğini vurgularken, kadın yazarların edebi ve siyasi mücadelelerini birlikte ele alan bir eleştiri modeli sunuyor.

Federico Finchelstein
Faşizme Heves Etmek:
Demokrasiye Karşı En Büyük Tehdidi Anlamak İçin Bir Rehber
çev. Zeynep Şarlak
İletişim Yayınları
Şubat 2025
253 s.
 

Faşizm, ham siyasi şiddet biçimlerini idealleştirir ve uygular. Oysa popülizm bu yaklaşımı teoride ve çoğu zaman pratikte benimsemez. Bu nedenle popülizm ve faşizmi aynı şeymiş gibi konuşmak sorunludur. İkinci Dünya Savaşı’nda faşist güçlerin çöküşünün sonrasında ilk kuşak popülistler yalnızca diktatoryal faşizmi değil, aynı zamanda aşırı siyasi şiddeti, ırkçılığı, antisemitizmi, topyekûn savaş ve militarizmi de reddettiler.

Günümüz politik dünyasında lider merkezli otoriter hareketler ve siyasetleri anlamlandırmak için çeşitli kavramsallaştırmalara ve teorik müdahalelere başvuruyoruz. Bir yandan da geçmişin izini sürerek bu “küresel otokratların” tarihsel muadillerini ve benzerlerini keşfediyoruz; Adolf Hitler’e, Benito Mussolini’ye, Francisco Franco’ya benzeyen, onların “uğursuz” mirasını sahiplenmeye hevesli çağdaş otokratlarla baş etmeye çalışıyoruz.

Tarihçi Federico Finchelstein, Faşizme Heves Etmek’te bu kez tarihsel faşizm ve popülizm arasındaki farkı ortaya koyarken, bu farkın bizi hiç de rahatlatmaması gerektiğini söylüyor. Faşist tehdidin kapıda olduğunu, bildiğimiz ve geleneksel anlamıyla faşist diyemeyeceğimiz faşizm heveslilerinin, çeşitli politik formlar içerisinde, faşizmin tahrip edici gücüyle eşdeğer antidemokratik siyasetlerinin çağdaş demokratik politika açısından ne tür tehlikeler arz ettiğini hatırlatıyor. Küresel otoriter manzarayı daha isabetli kavramak için iyi bir rehber...

Nancy Fraser
Feminizmin Yazgıları
çev. Aslı Önal
Ayrıntı Yayınları
Mart 2025
368 s.

1970’lerden bugüne feminist imgelemde yaşanan değişimlerin izini süren Feminizmin Yazgıları, “İkinci Dalga” feminizmin kadın özgürlüğü için verilen radikal bir mücadele olarak Yeni Sol’un içinden ortaya çıkışıyla başlayıp zaman içerisinde ütopyacı enerjisini
yitirerek kimlik siyaseti ve neoliberalizmle hizalandığı tarihsel süreci gözler önüne seriyor.

Vaktiyle feminist kuramın merkezinde yer alan, kapitalist toplumun doğasına yönelik eleştirelliğin giderek geri plana atıldığını, hegemonik yahut anaakım feminist kuramın kendisini artık küresel kapitalist sisteme başkaldıran bir radikallikte algılamadığını, bilakis neoliberal güçlere her geçen gün daha fazla yakınsadığını, hatta onlarla “tehlikeli bir münasebet”e girdiğini dile getiren Nancy Fraser, refah devletinin maruz kaldığı politik ve ideolojik saldırılara paralel bir biçimde, geçmişte büyük önem atfedilen ırk ve sınıf temelli meselelerin, yeniden bölüşüm, toplumsal ve ekonomik adalete ilişkin taleplerin, kültürel farklılıklar ve kimlik siyaseti lehine marjinalleştirildiğini yahut tamamen terk edildiğini iddia ediyor.

Fraser’a göre, feminist hareketin başlangıçtaki özgürleştirici vaadini geri kazanmasının ve içinde yaşadığımız küresel neoliberal krizin açmazlarına çözüm üretebilmesinin yolu, diğer özgürlükçü ve eşitlikçi hareketlerle bir araya gelerek kontrolden çıkmış serbest piyasa düzeninin demokratik denetime tabi tutulması için ortak bir mücadele örgütlemesinden geçiyor.

François Noudelmann
Filozofların Tuşesi Sartre – Nietzsche ve Barthes Piyano Başında
çev. Yunus Çetin
YKY 
Şubat 2025
136 s.

Dünyadan kaçma edimi olarak piyano çalmak, dilsel göstergelerin ötesine çıkarak müziği okumak, dile getirilemeyen duygulara notalarla saldırmak… Sartre, Barthes, Nietzsche.

François Noudelmann Filozofların Tuşesi isimli bu benzersiz çalışmasında düşünce tarihine damgasını vurmuş üç ismin piyanoyla ve müzikle olan yer yer yıkıcı ilişkilerini inceliyor.

Nietzsche dünyanın ağırlığını tam da müzik yaparak alaşağı etme ihtirasına kapılmıştı. Piyanoysa onun yazı masası, tüm tutkularını telafi ettiği, umutsuzluk ve zaaflarına karşı mücadele ettiği savaş alanıydı, Sartre yahut Barthes’la kıyaslanmayacak ölçüde hem de.

Refika Birgül, Burak Akpak
Miras – Türk Mutfağı Teknikleri 1
Fotoğraflar: Bahar Kitapcı
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Şubat 2025
598 s., büyük boy, renkli

Türk Mutfağı teknikleri adındaki beş yüz sayfayı aşan bu çalışma, yeterince anlatılamamış büyük bir mutfağın hakkını vermek için çok önemli bir ilk adım. Neyi, nasıl ve neden yaptığımıza odaklanan, tariflerden değil pişirme tekniklerinden yola çıkan, o teknikleri şemalarla, ek bilgilerle açıklayıp tariflerle sonuçlandıran, kısacası konusuna doğru açıdan yaklaşan farklı bir kitap.

Yemeklerin yapım aşamalarını fotoğraflarla gösteren, hatta QR koduyla videolarına da erişim sağlayan Türk Mutfağı Teknikleri, doğru bıçağı nasıl seçip ne şekilde kullanacağınızdan tutun, hangi yemeği nasıl bir tencerede pişirmek gerektiğine kadar sayısız yararlı bilgiyle amatörler kadar aşçı adaylarının da faydalanacağı bir içeriğe sahip olma özelliğini taşıyor.

– Hülya Ekşigil

Ayşe Nilay Özkan
Münzevi Sesler Korosu
Vacilando Kitap
Şubat 2025
72 s.

Soldan sağa 7. İnsanlardan kaçan, tek başına yaşamayı seven, inzivaya çekilen: Münzevi.

Ayşe Nilay Özkan’ın her bir karakterinde başka bir tek başınalığı gördüğümüz bu öykülerde kimse çaresiz değil; aksine onlar, hayata karşı mağlubuz deyip bir köşeye sinmeyi özenle reddedenlerden.

“Sevinç çok şeyi süpürür, acı çok şeyi nasıl silip süpürürse öyle…” diyen Böll’e nazire kâh bir sevinç alıp götürüyor tüm yılgınlıkları kâh acıyla başkalaşıyor öykülerin kanlı canlı insanları.

Fleur Jaeggy
Proleterka
çev. Şemsa Gezgin
Can Yayınları
2025
96 s.

Çocuklar terk edildikleri zaman, anne ve babalarına ilgisizdirler. Duygusal değildirler. Tutkulu ve soğukturlar. Bir anlamda, bazı insanlar sevdiklerini ve duygularını sanki birer eşyaymış gibi terk ederler. Üzüntü duymadan, kararlılıkla.

Fleur Jaeggy, Proleterka’da on beş yaşındaki anlatıcıyla yetmiş yaşlarındaki babasının birlikte çıktıkları ilk ve son gemi seyahatlerine odaklanıyor. Kendisini “Johannes’in kızı” olarak tanımlayan isimsiz anlatıcı, anne babası ve geniş ailesiyle kurduğu bağdan ve duygudan yoksun ilişkiyi yine aynı duygusuzlukla dışarıdan biriymişçesine aktarırken geçmişinde de karanlık bir gezintiye çıkıyor.

Tim Parks’ın “son derece bireysel ve azimle koruduğu bir biçeme sahip bir yazar” olarak nitelendirdiği Fleur Jaeggy, bu kısa romanıyla 2002 Viareggio Ödülü ile 2003 Times Literary Supplement Yılın Kitabı Ödülü'nü kazandı.

Bülent Bilmez
Osmanlı-Türkiye Demokrasi Tarihi:
Türkiye'de Demokrasinin Hasta Kökleri
Lejand Kitap
Şubat 2025
240 s.

Elinizdeki kitap format olarak konvansiyonel bir tarih anlatısı olmaktan ziyade, günümüzde demokrasi anlayışı/algısı konusunda popüler ve akademik düzlemlerde karşımıza çıkan tutum, tavır ve söylemlerin tarihsel arka planıyla birlikte eleştirisini amaçlamaktadır. Nitekim kitabın başlığındaki ‘hastalık’ kavramı günümüz siyasi kültürü ve zihniyeti çerçevesinde gözlemlenen ‘sorunlar’ bağlamında kullanılmaktadır.
(…)
Asıl amacım, bu sorunların kaynakları veya kökleri üzerine ezber bozucu sorular sormak ve tüm ideolojik yüklerimize rağmen (mümkünse eğer) radikal bir eleştiriye girişmektir. En sağından en soluna, siyaset sahnesinin her alanında karşımıza çıkan bu sorunların yaygınlığı ve derinliği, kitabın kaleme alınmasında en büyük motivasyonu oluşturmuştur diyebiliriz.

 
Yazarın Tüm Yazıları
  • Aziz
  • Cadılar Sürtükler Feministler
  • Edebi Babanın Reddi
  • Faşizme Heves Etmek
  • Feminizmin Yazgıları
  • Filozofların Tuşesi
  • Miras
  • Münzevi Sesler Korosu
  • Proleterka
  • Türkiye’de Demokrasinin Hasta Kökleri

Önceki Yazı

TADIMLIK

Çok Şeker Armud:

Cinai Hiciv

2023'te kaybettiğimiz Roni Margulies'in polisiye hikâyeleri Çok Şeker Armud adıyla gelecek hafta İletişim Yayınları tarafından basılıyor. Kitabın Mustafa Arslantunalı tarafından kaleme alınan önsözünü Tadımlık olarak paylaşıyoruz.

K24

Sonraki Yazı

KRİTİK

Cormac McCarthy'nin Blood Meridian'ı:

Çölün karanlık âleminde kıyım ve yıkım

“Bu kitap bir romandansa bir tür anti-kutsal kitaptır; olumlu hiçbir ilkeyi tanımaz, çözülmeyi, dağılmayı, yitişi, özetle ölümü ilkelerin ilkesi olarak belirler ve her şeyi onunla tanımlar.”

HASAN CEM ÇAL
  • P24 Logo
  • Hakkında
  • İletişim
  • Facebook
  • Twitter
  • Instagram

© Tüm hakları saklıdır.