Amedspor'dan Centro Storico Lebowski'ye
Katlanamayanların kulüpleri
“Endüstriyel futbola” ve yerleşik futbol düzenine tepki gösterenlerin, artık katlanamayanların homurdanmakla, protestoyla kalmayıp “alternatif” yaratmaya giriştikleri örnekler. Alternatif futbol kulüpleri... 70 küsur yıl öncesinden “matrak” bir olay; başlı başına bir “kategori” olan Amedspor ve dünyanın dört bir yanında taraftarların kurdukları kulüpler...
Amedspor şampiyonluk kutlamalarından. 11 Mayıs 2024.
“Endüstriyel futbola” veya ona değil de –yahut sadece ona değil de– müesses futbol düzenine, yerleşik futbol ortamına, futbol habitatına tepki gösterenlerin, artık katlanamayanların homurdanmakla, protestoyla kalmayıp “alternatifini” yaratmaya giriştikleri örneklerden söz edeceğim. Alternatif futbol kulüpleri... Üç ayrı örnek: 70 küsur yıl öncesinden “matrak” bir olay; başlı başına bir “kategori”: Amedspor ve taraftarların kurdukları kulüpler...
Yalınayaklılar kulübü
Hindistan’da futbolun uzun süre –sanırım 1960’lara kadar– yalınayak oynandığını bilen futbolseverler vardır. Hatta ulusal takımları 1950 futbol dünya şampiyonası finallerine katılmaya hak kazanmış, fakat yalınayak oynamalarına itiraz eden FIFA’yla müzakereleri sürmekteyken, gitmekten vazgeçmişlerdi.
Peki Türkiye’de bir ara bir Yalınayaklılar Futbol Kulübü’nün hayat etmiş olduğunu bilir misiniz? İstanbul-Eminönü’de 1948’de kurulmuş. (Akşam gazetesinin 20 Haziran 1948 tarihli nüshasından öğreniyoruz.) Tüzüğünde, “matraklık ve hüsnüniyet vasıflarını haiz her erkeğin” üye olabileceğini yazıyor. 5. Madde, “Kuvvetli şut çekmek yasaktır” diyor, “herhangi bir suretle top patlatılırsa futbolcuya ödetileceği” bildiriliyor. Kulübün kuruluş gayesi, “Bugünkü ticari düzeni ve hayat pahalılığını” protesto etmek. Kaptanları Yüksek Ticaret Mektebi öğrencisi Ali Asımgil, bir topun 8-10 lira, bir çift kramponun 35-40 lira olduğu koşullarda, bir “Yalınayaklılar kulübü kurmaktan başka çare bulamadıklarını” söylemiş. “Hatta,” demiş, “bu pahalılık böylece devam edip giderse bir çıplaklar kulübünün kurulacağına da muhakkak nazarile bakılabilir.”
Yalınayaklılar Kulübü’nü, endüstriyel futbola –kâmilen endüstriyel hale gelmesinde çok önce verilmiş– erken bir tepki sayabiliriz! Endüstriyel futbola ve müesses futbol düzenine bir nanik. Masum, naif, “matrak” bir tepki…
Amedspor
Birinci Lig’e terfisi geçen hafta kesinleşen Amedspor’unki de müesses futbol nizamına kafa tutan bir hikâye. Kesinlikle Yalınayaklar kadar naif olmayan, hiç mi hiç matrak olmayan bir hikâye.
Amed SFK’nın (Sportif Faaliyetler Kulübü) evveliyatı, 1972’de Melikahmet Turanspor adıyla kurulmuş, 1985’te Melikahmetspor’a, 1993’te Diyarbakır Büyükşehir Belediyespor’a (1999-2010 arası Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi DİSKİspor) dönüşmüş, 2. Lig’de çile dolduran bir kulübe dayanıyor. 2014 Ekimi’nde yapılan kongreyle Amed adını almasıyla kulüp başka bir burca girdi. Amed, malum, Diyarbakır’ın tarihî adı – ve Kürt siyasî hareket(ler)inin benimsediği “siyasi” adı... “Çözüm Süreci” zamanlarıydı, Futbol Federasyonu mırın kırın etse de neticede bu adı tescil etti.
Amedspor bir bakıma Diyarbakırspor tecrübesinden çıkartılmış bir dersti. Müesses futbol nizamının Diyarbakırspor “siyasetine” bir tepki…
Diyarbakırspor uzun yıllar yeşil kırmızı renkleriyle ve adıyla sanıyla sadece Diyarbakır’ın değil, “Kürtlerin takımı” olarak görülmüştü. Uzun yıllar Kürt kimliğini ve halkı temsil etmekle, devletin “bölgeye” futbol üzerinden oyalama, gönlünü alma siyaseti arasına gerim gerim gerildi. 1990’lı yıllarda bu siyasetin icabı olarak süper lige çıkması için açıkça koltuklandı, kayırıldı. Fakat yine de gittiği birçok deplasmanda “teröristler” damgasıyla yuhlandı, taşa tutuldu, saldırıya uğradı. (Faruk Arhan’ın tükenmiş kitabı Diyarbakırspor: Düğünde Kalabalık, Taziyede Yalnız Diyarbakırspor’un makus talihini anlatır.) Diyarbakırspor indirgeyici formülün yerine mükemmel oturduğu formülle halkla devlet arasında bölündü. Futbolun kendi âlemi içinde de bir fark yarattığı söylenemez. Diyarbakırlı Kürt futbolseverler sadece Basklı futbolcu oynatan Real Sociedad gibi olmasın, fakat bari Barcelona gibi olsun, kadrosunda her zaman birkaç “yerli” bulunsun istiyorlardı. Tabii esasen Diyarbakırlı ve Kürt kimliğini daha “pürüzsüz” temsil etmesini, devletin futbolu idare ve futbolla idare siyasetinin oyuncağı olmamasını özlüyorlardı.
İşte Amedspor bu özlemleri karşılamak üzere kuruldu. Diyarbakırspor’la kıyaslanmayacak kadar büyük bir muhabbetle sahiplenildi. Sadece “temsiliyeti” ve skoru değil, spor ruhunu ciddiye alanların da sempatisini kazandı (Benim de! bkz. "Şampiyon") Bir yandan da gayet “Türkiyeli”dir; kadrosuna bakın, teknik yönetime bakın.
Bununla beraber/buna bağlı olarak Amedspor, Diyarbakırspor’la karşılaştırılmayacak kadar büyük bir ayrımcılığa ve baskıya uğradı. Sürekli olarak… Bu utanç verici kriminalizasyonu Diyarbakır’daki Kürt Araştırmaları Merkezi kapsamlı bir raporla belgeledi. İbretlik bir döküm ve değerlendirmedir.
Taraftarların “kendi” kulüpleri
Endüstriyel futboldan veya müesses futbol nizamından, yerleşik futbol “töresinden” yeter edenlerin kurduğu kulüpler son on yılda dünya futbol ortamının bir fenomeni. Taraftarı oldukları kulüplerin gidişatından memnun olmayan taraftarların ideallerindeki kulüplerini bizzat kurmaya giriştiği vakalar bunlar. Memnuniyetsizlik kesinlikle sportif başarısızlıkla ilgili değil. Aksine, sportif başarı uğruna girilen yollardan duyulan memnuniyetsizlik… Veya kulübün “ortamının” bozulmasından duyulan memnuniyetsizlik. Altı alternatif kulübün hikâyesini anlatacağım.
Bunların en kıdemlisi, İngiltere’de AFC Wimbledon. Yirmi yılı devirdi. 2003 yılında Wimbledon’ın yeni sahibinin, kulübü 90 kilometre uzaktaki Milton Keynes beldesine taşıma kararının yol açtığı taraftar isyanından doğdu. 1889’da kurulduğundan beri Güneydoğu Londra’da mukim bulunan kulübün yurdunu terk etmesine karşı basbayağı bir “mahalleli” isyanıydı bu. Üstelik asırlık adını da değiştirip Milton Keynes Dons adını alacaktı. Ertesi yıl, 2004’te, taraftarlar kendi Wimbledon’larını kurdular – veya Wimbledon’u yeniden kurdular: AFC Wimbledon. AFC’nin resmî açılımı “association football club”; modern futbolun ilk çıkışındaki ismine nostaljik bir gönderme. Fakat aynı zamanda “a fan’s club” (taraftarların kulübü) ve “another football club” (öteki/başka futbol kulübü) anlamlarına da göz kırpmak üzere düşünülmüş.
AFC Wimbledon, İngiltere lig basamağında 9. kümeden başladığı kariyerinde, 2016’da Lig 1’e kadar çıktı, yani ta 3. basamağa (iki basamak sonrası artık Premier League!). İşin hoş tarafı, o sezon Milton Keynes Dons’un da o kümede olmasıydı! Deplasmanda kaybettiler, evlerinde kazandılar; ama zaten sırf aynı ligde buluşmaları bile bir rövanş zaferiydi. Ancak 2022’de Lig 2’ye, yani 4. basamağa düştüler. Orta sıralarda takılıyorlar. Ve bu yıl, geçen sezon düşen Milton Keynes Dons’la yine aynı kümede buluştular – kâbus gibi peşlerindeler! Lig 2 de profesyonel bir basamak. Nitekim 2011’de ilk kez Lig 2’ye çıkıp profesyonelliğe geçtiklerinde, işinin tadının kaçtığını düşünen bazı kurucular ayrılmışlardı!
İkinci örnek de İngiltere’den. Koca Manchester United’ın muhalif taraftarlarının girişimi. 2005 yılında kulübün Amerikalı işadamı Glazer tarafından satın alınmasıyla iyice geleneğinden kopup “şirkete” dönüştüğünü düşünen, özellikle biletlerin olağanüstü pahalılaşmasına kızan taraftarlar, kızmakla kalmayıp kendi Manchester United’larını kurdular: FC United of Manchester. Kariyerlerine 10’uncu kümeden başladılar, 2015’te 6. basamağa tekabül eden Ulusal Kuzey Ligi’ne kadar çıktılar, 2019’da oradan düştüler, o zamandan beri 7. basamağa tekabül eden Kuzey Küme 1. Lig’deler. Seyirci ortalamaları 10 bini buluyor. “Tamamen taraftara ait kulüp” olma gururu onlara yetiyor.
Üçüncü örnek Avusturya’dan. 2005’te, kuruluşu 1933’e dayanan Austria Salzburg’u satın alan Red Bull firması kulübün bütün geçmişini çöpe atan kararlar verdi. Kulübün adı değiştirildi, Red Bull Salzburg oldu. Amblemi firma ambleminden uyarlayarak değiştirildi. Eflatun-beyaz olan renkleri değiştirildi, kırmızı-beyaza çevrildi. Bu gelenek yıkımına isyan eden taraftarlar “reset attılar” ve “otantik” Austria Salzburg’u yeniden kurmaya giriştiler. Yeni Austria Salzburg, tabii eflatun-beyaz, mahalli amatörden başladı, hızla 3. Lig’e, 2015’te 2. Lig’e çıktı. Profesyonel oldu. Fakat bu işi kaldıramadılar, iflas ettiler, puanları silindi, 3. Lig’e geri düştüler. Ertesi yıl Salzburg yerel kümeye yuvarlansalar da, 2023’te tekrar 3. Lig’e döndüler. İyi kötü yaşıyorlar.
Bu üç örnekten 10 yıl sonra, müzesinde 1983 Avrupa Şampiyonlar Kulüpleri Kupası bulunan Hamburger SV (HSV) taraftarları bu zincire yeni bir halka ekledi. Sebep, krizdeki kulübün 2015 yılı başındaki kongresinde futbol biriminin ayrı şirket olarak örgütlenmesi kararı çıkmasıydı. Kulübün en önemli taraftar gruplarından, koreografileriyle ünlenen “Chosen Few” (bir avuç seçilmiş) grubu, üyelerin oluşturduğu kongrenin karar ve denetim yetkisinin böylece devre dışı bırakılmasının, kulübün artık “onların” (sevenlerinin, taraftarlarının) olmaktan çıkması anlamına geldiğini savunarak tepki gösterdi. Ardından, sonraki sezon kulübün profesyonel futbol birimine tribünde destek vermeyeceklerini açıkladılar, kombine biletlerini iade ettiler. Sonra bir hamle daha yapıp onlar da kendi kulüplerini kurmaya karar verdiler. 2015 yazında HFC Falke’yi kurdular (Hamburg Futbol Kulübü-Şahin). Bu ad geleneğe selam veriyordu: Hamburger SV’nin 1919’da tamamlanan “füzyon” sürecine, 1906’da FC Falke kulübü de dahil olmuştu. HFC Falke’nin kuruluş kongresine, dayanışma ve know-how için FC United of Manchester kulübünün bir temsilcisi de geldi!
HFC Falke’nin kuruluş açıklamasını aktarayım, çok şıktır:
“Profesyonel futbolun özellikle son 15 yıldaki genel seyri bizi yurtsuz bıraktı. Stat adlarının satılması, kulüp adlarının değiştirilmesi, kulüp birimlerinin parça parça pazarlanması, politikacıların istismarı futbolu sermayenin elinde bir canavara dönüştürdü. Artık acı eşiği aşıldı, bu gelişmelere katlanamıyoruz. Fakat bu spordan ve onun etrafındaki yaşantımızdan aldığımız zevki feda etmek istemiyor, kendimize yeni bir yurt kuruyoruz.”
HFC Falke 2015/2016 sezonunda Hamburg mahalli amatör kümesinde kolları sıvadı (Alman lig eko-sisteminde 9. basamak). Üst üste terfilerle bölgesel amatöre, yani 7. basamağa çıktılar, hâlâ oradalar.
HFC Falke, FC United of Manchester’ın yanı sıra özellikle Nordia Jerusalem ile taraftarlık kardeşliğini vurguluyor. Gelelim onlara. Bu taraftar kulübü de “ana” kulüplerinin siyasi çizgisine reaksiyondan doğdu. 1936’da kurulan Beitar Jerusalem, İsrail’de 6 lig şampiyonluğu kazanmış bir kulüp. Beitar, İsrail merkez sağ partisi Likud’un öncü bileşenleri arasında yer alan bir gençlik hareketinin adı. Ancak Beitar kulübünün tribünlerine damgasını vuran taraftar grupları çok daha sağcı; basbayağı ırkçı. Öyle ki, 2013’te kulübün iki Çeçen (ve Müslüman) futbolcu transfer etmesini protestolarla karşılamış, hatta bir maçta Çeçen futbolcunun attığı galibiyet golünden sonra kafileler halinde stadı terk etmişlerdi! Beitar’ın bu ırkçı tavırlarından rahatsız olan La Familia (Aile) adlı taraftar grubuna bu noktada gına gelmiş olmalı; 2014’te onlar da kendi Beitar’larını kurdular: Beitar Nordia Jerusalem. Nordia, Beitar’ın 1947-1948 yıllarında (Siyonist gayri nizami harp örgütü) Irgun’la irtibatından ötürü kapatılması üzerine aldığı geçici addı. İlk kuşak Siyonist önderlerden, “beden terbiyesine” önem veren sıkı bir sosyal Darwinist olan Max Nordau‘ya dayanıyor. (Muhalif de olsa sonuçta Beitar’cılar – sağcılar yani!) Ancak kulübün Beitar adını kullanmasına izin verilmedi. Agudat Sport Nordia Jerusalem adıyla tescil edildi. Nordia Jerusalem 2014’te 5. ve en alt ligden başladı, 2016’da 4. Lig’e, 2017’de 3. Lig’e çıktı. Hâlâ orada takılıyor.
Son örnek İtalya’dan; herhalde en fırlaması. Bunlar da Floransa’da, Fiorentina kulübünün küskünleri. 2006 Kasımı’nda bir grup üniversite öğrencisi Fiorentina taraftarı, kulüplerinin hem aşırı ticarileşmesinden hem de üzerine kötü yönetilmesinden uğradığı hayal kırıklığıyla tribünleri terk etti ve AC Lebowski adında bir amatör kulüp kurdu. 2010 yazında AC Lebowski’nin mali iflası üzerine de pes etmeyerek, Centro Storico Lebowski adıyla yenisini kurdular. Centro Storico, kuruluş toplantısının yapıldığı meydana atıfla, eski şehir anlamına geliyor. Kulüp 2011’de Terza Categoria’da (Üçüncü Kategori) işbaşı yaptı – 3. Amatör, yani 9. basamak. Üst üste terfilerle 2018’de Promozione’ye (Promosyon), yani 6. basamağa kadar yükseldi. Eski İspanyol milli, La Liga, Premier League, Serie A kariyerli Borja Valero’nun 2021-2023 arası kadrosunda yer alması Centro Storico Lebowski’nin popülaritesine epey katkıda bulundu.
Lebowski adı kült film Big Lebowski’den geliyor (Yönetmen: Coen kardeşler, 1998). Jeff Bridges’in canlandırdığı, “loser/ezik” imgesini, performansı-başarıyı falan takmayan, hazcı ama aynı zamanda sadık dost, “anarşist” ruhlu karakteri Lebowski’ye selamla… Amblemde Lebowski’nin portresi var. Renkleri yine anarşizan bir tonlamayla, siyah-gri. “Grigioneri” Grikaralar diye anılıyorlar.
Lebowski ruhu futbol anlayışlarına yansıyor. “Taraftarlar için, taraftarlar tarafından” şiarlı kulüp “modern futbola” karşı eğlenceden, neş’eden yana. İki taraftar grubundan birinin adı ““Ultimi Rimasti” (Son Kalanlar), diğeri adını porno yıldızı “Moana Pozzi”den alıyor. Futbol okullarında çocuklara öncelikle dayanışma ve sosyal ilişkiye açıklığı öğretiyorlar. Sadece İtalya’da değil, bütün dünyada sempatizanları, takipçileri var.
Fenix Kupası: “Bir milyoner bulmak değil, arkadaşlar edinmek."
Bu altı kulüpten ikisi, HFC Falke ve FC United of Manchester, 2021’te başlayan Fenix Kupası’nın kuruluşunda da yer aldılar. Bu uluslararası turnuva aşırı ticarileşmeyi ve yozlaşmayı protesto eden 8 amatör ve yarı-profesyonel takım tarafından başlatıldı. Şiarı: “Bir milyoner bulmak değil, arkadaşlar edinmek.” FENIX’in açılımı: “Friendly–European–Non professional–Innovative–Xenial;” yani dostça, Avrupalı, profesyonel olmayan, yenilikçi, yabancılara açık/yabancı dostu. UEFA’nın da resmen tanıdığı turnuvayı 2021/22’de “bizim” FC United of Manchester, 2022/2023 Danimarka’dan BK Skjold kazandı. Bu sene finaller bu hafta sonu oynanıyor (10-12 Mayıs). FC United of Manchester yine katılıyor.
Yalınayaklar’ınki bir şakaymış. İngiltere, Avusturya, Almanya, İtalya, İsrail’de sıfırdan kulüp kurup yaşatan taraftar gruplarınınki şaka değil, gayet ciddi bir başarı. Yerleşik başarı anlayışına meydan okuyan bir başarı. Meselesi “endüstriyel futbol”dan ziyade müesses futbol nizamı olan Amedspor ise hiç şaka değil...
Önceki Yazı
Cunta Kızı'ndan:
“Hiçbir şey olmamış gibi”
Cunta Kızı, K24 yazarlarından ve çevirmen Şule S. Çiltaş'ın ilk romanı. Önümüzdeki günlerde İletişim Yayınları tarafından basılacak romanın giriş bölümünden kısa bir alıntıyı Tadımlık olarak sunuyoruz.
Sonraki Yazı
Harlem Ritmi:
Düzenle düzenbazlığın sınırında
“Colson Whitehead’in bu sürükleyici suç romanında ince bir ironi mevcut. Toplumsal ve bireysel bahislerin 'mahrem' derinliklerine dikkat çeken olay örgüsü hayli gerilimli ve aksiyonlarla dolu, ancak bunların yanı sıra eğlenceli bir roman Harlem Ritmi.”