Achille Mbembe:
Brütalist binaların madunları
“Mbembe brütalizmi bedenler ve maddenin kesişim noktasında işleyen soyut bir mimari gibi ele alır. Orada madde, beden ve zihinler çeşitli şiddet biçimleriyle birleştirilip ayrıştırılır. Sürekli bir sentez ve analiz işlevi hüküm sürer.”
Sanatoryum, Yalta. 1985, SSCB.
Kamerunlu düşünür Achille Mbembe koloni-sonrası dünyada “genelleşmiş bir zencilik” bulur. (2019) Onların karşısında küresel bir apartheid, etrafını kuşatan zenciler arasında kendisini yalıtan güvenlik duvarlarını iyice yükseltir. Sur içinin sakinleri dışarıdakiler için demokrasinin yarattığı müşküllerden, “saçaklardan” kurtulabilirler bundan böyle. Komplo teorilerinde bazen küresel güçler de denen bu yapının yarattığı tahkimat brütalist bir bina gibi kaba sabalığıyla göze çarpar. Mbembe, brütalizmin yaratıcı bir mimari akım olmasından bağımsız, bu tasarımı kısmen mecazi bir manada kullanır. Bilindiği gibi, brütalist binaların yüzeylerini sıvamak, boyamak, türlü dekoratif eklentilerle göze hoş görünmesini sağlamak gibi bir çabaya rastlanmaz.
Sıvasız beton yapının büyük geniş galerilerinde tüm sömürü ve şiddet biçimleri serbest kalır. Küresel apartheid sömürge ilişkilerinin sayısız yeni şeklini böyle bir mekânda “icat ederek” geniş ve boş yapıyı tüm cereyanlara açar. Bu mimari aynı zamanda herkesin her şeyle buluşma olanaklarında da bir açıklığın, olanağın işaretidir. Brütalizmden, brüt veya darası alınmamış olanın ortaya bırakılması da anlaşılabilir. Net olmayan, türdeşlikten uzak aksam ve parçalar aynı yapıda buluşur. Sistem onları serbest bırakır, çünkü kendisini sur dışındaki yerlilerden ayırmıştır; sadece fiziksel olarak değil, zamansal olarak da. Küresel güç ağına üye birinin ortaya çıkması kendi rızasıyla gerçekleşir. Bu nedenle iktidarın mimarisinin göz boyamasına gerek yoktur; artık brütalist bir bina olmasında sakınca kalmaz. Siyaset aynı mimarinin yarı mecazi yollardan ima ettiği gibi, doğrudanlık ve dolayısıyla zor kullanmaya dayalı biçimde şekillenir. Orada sadece insana değil, insan olmayanlara da, “her türde elemente” uygulanan bir zorbalık serbest kalır.
Mbembe brütalizmi bedenler ve maddenin kesişim noktasında işleyen soyut bir mimari gibi ele alır. Orada madde, beden ve zihinler çeşitli şiddet biçimleriyle birleştirilip ayrıştırılır. Sürekli bir sentez ve analiz işlevi hüküm sürer. Brütalist yapıda tezyinata, süslü eklemelere rastlanmaz. Yapı malzemelerinin brüt karışımı dışarıdan bakana belli olur. Brütalist iktidarın yaşam alanı kaba ve ilkel görünse de en güncel tekniklerin verimidir. Orada tabiatı çok farklı varlıklar birleştirilebilir. Birbirine en uzak maddeler ve işaretler, bedenler ve fikirler iç içe geçebilir. Bu kuvvet semiyotik bağlantılar kurabilme becerisiyle ayırt edilir. Her şey birbiriyle sentezlenebilir.
Nüfusu biyolojik, ekonomik, siyasal olarak sevk ve idare eden apartheid, başvurduğu temel siyasi teknikler olarak “kırma ve çatlatma” yoluyla, insanı ve insan olmayanları yeniden tadil eder, yeni türler yaratır. Sonradan bu dağılımın denetimi için herkes farklı kimliklere, sıfatlara bölünür. Böylece her topluluk arasına bir izolasyon tabakası yerleşir. Onları birbirinden ayırmak ve direnişlerini kırmak için hukuk da yerine göre bazen ihlal edilir, bazen de sonuna kadar kullanılır. “Yıkıcı bir yaratım” vuku bulur bu sırada; “muazzam bir tahliye ve boşaltma” etkinliği gerçekleşir.
Brüt karışım darası alınmadan, net kısmı hesaplanmadan bırakılır. “Ateş, beton, kurşun veya çelikten” malzemelerle beraber harekete geçirilen “zihin ve ruh dünyasının” nesneleriyle türlü bileşikler hazırlanır. Böyle bir iktidar mimarisinde “zorlama, parçalama, altını üstüne getirme, kesme ve parçalarına ayırma ve icap ederse sakatlama” (2022: 10) pratikleri sakınmadan, mahir biçimde hayata geçirilir. Aynı mimari yapı, madde, beden ve zihinleri “düzene koymanın” mecrası olarak, “maddi olmayan canlı bütünlerin, mekânsız olarak da birleştirme, organize etme, biçimlendirme ve yeniden dağıtımının” yapıldığı iktidar uzamıdır. Bu etkinlikler sırasında mekânın yerlileriyle sürekli bir gerilim göze alınarak “kuvvetlerin yeniden dağıtılması” mümkün olur. “Bükme ve yeniden şekillendirme” sanatı her alanda sergilenir. Bu semiyotik sahnede yeni etnik oluşumlar ve husumetler, farklı eşitsizlik biçimleri, yeni genetik, memetik karışımlar, çeşitli aksam ve aksanlar yaratılır. Tabiatı farklı nesnellikleri birleştirme becerisi olarak semiyotik ve sentetik yetiler brütalist sahnenin kurulması sırasında aralıksız sergilenir.
Mbembe her alanda bulduğu pharmakon’lardan birisini de burada işaretler. Semiyotik işlev dünyanın yerlilerinin hem derdi hem de devasıdır. Onlar da yeni zamanın sömürgecilerine, küresel apartheid’a karşı aynı semiyotikle yeni bitişmeler üretebilir. Koloni-sonrası dağınık eylem ve söylemler bu karşılaşmalar sayesinde kenarlardan ortaya doğru ilerler ve bir başka pharmakon olarak brütalist mimari onlara gereken açıklıkları sağlar. Apartheid kendi yalıtımına güvenerek her şeyi açık ve açıkta bırakır. Tersinir kuvvet biçimlerinin iki yönlü olduğu bu sırada fark edilebilir. Apartheid yerliler arasındaki sayısız izolasyon tabakasına güvenerek bir rahatlık sergileyebilir. Aralarındaki bu kalın astar nedeniyle kimsenin bir araya gelemeyeceğini farzeder. Bazen de yerlilerin çeşitli arzu ve iptilalarıyla yarattıkları ayrıklığa güvenir. Onları brütalizmin nesnesi ve madunu yapan, kesip biçen, “yumuşatan ve kalıba sokan, şekillendiren ve ayağa kaldıran” güçler, yerlinin arzusuyla apartheid’ın tedarik zincirinin buluşması nesticesinde şekillenir. Yani küresel apartheid sisteminin zencileri veya yerlileri iptilalarından vazgeçerlerse bu güç bağlantısı da kendi halinde kaybolur.
Brütalist siyaset bazı inşaat tekniklerine başvurarak ne kadar dikey bağlantı kurarsa, yerliler de o kadar yatay ilişkiler içerisinde olmalıdır. Egemen tarafından üst üste kondukça, onlar da yan yana ve art arda yerleşerek yeni bağlamlar yaratmalı, zamanı ve mekânı tekrar inşa ve tanzim etmelidir. Brütalist apartheid türlü malzemeleri, bedenleri ve maddeleri üst üste yerleştirerek onlardan kullanışlı yeni nesneler oluşturmak istese de, madun onları yeni bir hafriyat alanında birleştirmelidir. Farklı sıfattan her varlığı elementlerine ayıran ve atom altı düzeyde bile işleyebilen bir teknobilime karşı, “canlılığın ve hayatın güçlerini” seferber etmenin yolları aranmalıdır.
Mbembe belli bir yerde yoğunlaşmayan, gezegenin çok farklı noktalarına dağılan bu egemen gücün küresel dünyanın siyah veya beyaz yerlilerine yönelttiği şiddet araçlarını tekrar onlara doğru yöneltmenin kaçınılmaz olduğunu anlatır. Bu eşitsiz ve bakışımsız çatışmada dertler ve devalar birbirine dolanır. Apartheid ve yerlilerin müşterek zemini yeryüzü de onlardan yanadır. Bu egemen yapının tek sınırı yok oluşun eşiğindeki yeryüzüdür. “Gezegen ölçeğinde karanlık rezervlerin üretimi” sınırsız bir kaynakta gerçekleşmez. Yeryüzüne yönelik bu zorbalık sonuçsuz bir girişimdir. Yerlilerden daha çok yeryüzü bir koloni-sonrası fail olarak onları hizaya getirebilir. Apartheid’ın yerlilere neredeyse ihtiyacı yoktur. İnsan-olmayan failler düzenin işlemesini sağlar zaten. Fakat yeryüzünü kaybetmek onların da sonu demektir.
Koloni zamanlarının yerlilerine bu durum tanıdık gelir; yakın zamanlarda sahası ve nesnesi genişlemiş, repertuarı zenginleşmiş bir dinamik harekete geçse de. Mbembe bu duruma “zencilik halinin genelleşmesi” der. Bu iktidar yapısı insan ve insan olmayanları, “devreden ve geçip giden her şeyi” kendi iktidarının nesnesi yapabilir. Her bedeni, maddeyi, zihni yıkıp yeniden yaratmak isteyen bu inşaatta, “çamura ve betona, çimentoya, harca, kirişlere, parçalanacak taşlara, kurşuna, çeliğe ve etten, kemikten, kandan, kastan ve sinirden oluşan bedenlere gereksinim duyulur.” (2022: 14)
KAYNAKÇA
- Achille Mbembe, Düşmanlık Politikaları, çev. Ayşen Gür, İletişim Yayınları, İstanbul, 2020.
- Achille Mbembe, Brütalizm, çev. Burcu Yalım, İletişim Yayınları, İstanbul, 2022.
- Achille Mbembe, Zenci Aklın Eleştirisi, çev. Özge Arasan Simon ve Volkan Çandar, İletişim Yayınları, İstanbul, 2019.
Önceki Yazı
Çatlak:
Hayat ve imkânsız
“Dilenirse bir vakayiname veya bir itiraf veyahut bir otobiyografik deneme derlemesi olarak da okunabilir bu kitap, ama daha çok bir kayıt. Salt kayıt. Kaydettiği şey de hayata gecikmeli bir şekilde teşrif eden çökmüşlük.”
Sonraki Yazı
Enis Batur:
“Yan yana yazan biriyim.”
“Yan yana yazan biriyim. Genç yaşımda olgun yaştaki ustalardan uyarılar gelmiştir; bu tarz çalışmak çok tehlikelidir, kişi başladığı hiçbir işi bitiremez diye. Risk idiyse, göze aldım. Başladığım bazı kitapları bitiremedim, bazılarını bitirdim ama!”