2 Temmuz 1993 Madımak Katliamının 31. yıldönümünde
“Madımak Katliamı Hafıza Merkezi” yayında...
“Binlerce sayfalık bilgi, belge, tutanak… yüzlerce fotoğraf, video ve ses kaydı… hepsi bir portalda toplanmış. Bize ve gelecek kuşaklara dayatılan 'resmi hafıza' yerine 'kolektif hafıza' inşa edebileceğimizin bir örneği olan Madımak Katliamı Hafıza Merkezi’ne taş taşıyan, emek veren herkese teşekkürler.”
2 Temmuz 1993: Bir katliam tarihi olarak tıpkı daha öncekiler gibi hafızalara kazındı. Geleneksel 4. Pir Sultan Abdal Şenlikleri’ne katılmak için Sivas'a giden aydın ve sanatçıların kaldıkları Madımak Oteli’ne düzenlenen saldırıda 2 Temmuz’da otuz üç can katledildi: Ahmet Özyurt, Asaf Koçak, Asım Bezirci, Asuman Sivri, Behçet Aysan, Belkıs Çakır, Carina Thuijs, Edibe Sulari, Erdal Ayrancı, Gülender Akça, Gülsün Karababa, Handan Metin, Hasret Gültekin, Huriye Özkan, İnci Türk, Koray Kaya, Mehmet Atay, Menekşe Kaya, Metin Altıok, Muammer Çiçek, Muhibe Akarsu, Muhlis Akarsu, Murat Gündüz, Nesimi Çimen, Nurcan Şahin, Özlem Şahin, Sait Metin, Sehergül Ateş, Serkan Doğan, Serpil Canik, Uğur Kaynar, Yasemin Sivri, Yeşim Özkan.
Yaşamını bu insanlık dışı, alçakça saldırıda yitiren canların en yaşlısı 66 yaşındaki Asım Bezirci, en genci ise 12 yaşındaki Koray Kaya'ydı. Onlar Madımak Oteli’nde saldırının başlamasından ölümlerin gerçekleştiği âna kadar tam sekiz saat kurtarılmayı beklediler. Evet, tam 8 saat!..
Bu sekiz saatte ne oldu? Daha doğrusu ne olmadı? Madımak Katliamı Hafıza Merkezi web portalından aktarıyoruz:
Akşam 20.00 sularında, ‘Allahım bu senin ateşin’, ‘Cehennem ateşi bu’ nidaları eşliğinde otel ateşe verildi.
Tam 8 saat!
Polis seyretti! Bir değil, iki değil, üç değil... Tam sekiz saat sürdü.
Tam 8 saat!
Polis seyretti!
Asker seyretti!
Kalabalığı dağıtmak için tazyikli su sıkmayan belediye seyretti!
Otel önüne birikmiş binlerce insan seyretti!
Ankara'da Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Başbakan Tansu Çiller, Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü seyretti. Oysa gelenler devlete güvenmişlerdi. En küçüğünün yaşı 12, ismi Koray Kaya idi. Sivas'a kavga etmeye değil; semah dönmeye, türkü söylemeye, Pir Sultan'ı anmaya ve anlamaya gelmişlerdi.
Sivas artık ‘ölü ozanlar şehri’ idi.
Sivas’ta şenlikten iki gün önce dağıtılan bildiride Aziz Nesin “şeytan” ilan edilir. Şehirdeki şeriatçı ve faşist kitle ile karakalabalıklar hazırlanmaktadır.. 2 Temmuz günü cuma namazından çıkan küçük bir grup sloganlar atarak yürüyüşe başlar. Hedef Vali’dir. Hükümet Meydanı’ndan etkinliklerin yapıldığı Kültür Merkezi'ne gelerek taşlı sopalı saldırıda bulunurlar. İçeridekileri yaralayanlar, hırslarını alamaz yine Hükümet Meydanı’na giderler. Hırsları yine geçmemiştir ve tekrar Kültür Merkezi’ne saldırırlar. Yeni dikilen Pir Sultan Abdal heykeli sökülüp, sürüklenmeye başlar. Bütün bunlar Hükümet Meydanı ile 200 metre uzaklıktaki Kültür Merkezi arasında olur. Olur ama vali, emniyet, asker… kimse bu gruba müdahale etmez, Ankara’dan “destek kuvvet” beklenir! Destek kuvvet gelmez ancak o küçük grup her saat daha da büyür, Aziz Nesin’in Madımak Oteli’nde olduğu haberini alınca da “hedef” Aziz Nesin ve şenliğe katılan konuklar olacaktır.
Cehennem ateşi!
Adım adım yaklaşan katliamı, Madımak Katliamı Hafıza Merkezi web portalından okuyoruz:
Saatler 16.30’u gösterdiğinde, o âna kadar hiçbir saldırının hedefinde olmayan Madımak Oteli saldırganların hedefi haline gelmiş, önünde binlerce kişi toplanmıştı. Gün boyu süren eylemlerde hemen önündeki Atatürk Caddesi’nden defalarca geçmelerine rağmen otele hiç yönelmemiş olan kitleyi akşam saatlerinde oraya hangi gücün yönlendirdiği ise bir muammaydı.
“Cehennem ateşi” otele taşlı sopalı saldırının ardından geldi. “Şeriat” isteyen grubun hırsları hâlâ geçmemiştir. “Şeytan Aziz Nesin” ve arkadaşlarını ateşle cezalandırırlar!.. “Yetkililer” –ki en baştan beri yetkisiz oldukları ortadayken– seyreder, emniyet güçleri seyreder, “halk” seyreder…
Ateş hakkında yazılmış bir yazıdan, Elias Canetti’nin Kitle ve İktidar isimli kitabından birkaç satır alıntılayalım:
Bütün yok etme araçlarının en etkileyicisi ateştir. Çok uzaktan görülebilir ve daha da çok insanı kendine çeker. Geri dönüşsüz bir biçimde yok eder; ateşten sonra hiçbir şey eskisi gibi olamaz. Bir şeyi ateşe veren kitle kendisini karşı konulamaz hisseder; ateş yayıldığı sürece herkes kitleye katılacaktır ve ona düşman olan her şey yok edilecektir. (…)
Cehenneme yer veren dinlerde bu konuda daha da ileri gidilir. Bir kitle simgesi olan ateşle kolektif öldürme, dışlama fikriyle, yani cehenneme yollamayla ve Şeytan’ı düşmanlara teslim etmeyle ilintilendirilir.
“Olay” sonrası daha önceki birçok katliam sonrası olduğu gibi açıklamalar peş peşe geldi. Cumhurbaşkanı Demirel, “Olay münferittir. Ağır tahrik var. Bu tahrik sonucu halk galeyana gelmiş... Güvenlik kuvvetleri ellerinden geleni yapmışlardır... Karşılıklı gruplar arasında çatışma yoktur. Bir otelin yakılmasından dolayı can kaybı vardır." diyerek durumu kendince normalleştirmiştir. Bir başka açıklama ise hâlâ açıklamaya muhtaç olarak tarihin çengelinde asılı duruyor: Başbakan Tansu Çiller’in açıklaması:
“Çok şükür, otel dışındaki halkımız bir zarar görmemiştir”.
Davalar…
Madımak Katliamı Hafıza Merkezi’nin 2 Temmuz gününü anlatan yazısını okumayı sürdürelim:
“O gün insanlık tarihinin en büyük trajedisi yaşandı ve Alevilere yönelik katliamlara bir yenisi daha eklendi. Peki, katliam sırasında hiçbir şey yapmayan devlet katliam sonrasında ne yaptı?
Madımak Oteli'nde gerçekleşen pogromdan 18 gün sonra dava sürecini başlatan Sivas Cumhuriyet Başsavcılığı, polis kayıtlarına göre 15 bin kişinin katıldığı saldırıda yalnızca 126 kişi hakkında dava açtı.
Pek çok sanık yakalanmadan ve arkalarındaki örgütsel odaklar belirlenmeden üstünkörü bir şekilde üç ayrı iddianame düzenledi. ‘Terörle mücadele’, ‘yakarak adam öldürmek’, ‘toplantı ve gösteri yürüyüşü’ kanununa aykırılıktan Sivas Asliye ve Ağır Ceza Mahkemeleri ile Kayseri DGM'de açılan davalar, güvenlik gerekçesiyle Ankara DGM'ye taşındı. Dosya, “görevsizlik kararlarıyla” uzun süre bir mahkemeden diğerine gitti geldi, gitti geldi.”
Dönemin DGM Başsavcısı Nusret Demiral, "Olayda örgüt yok, tahrik var" dediğinde dava henüz sonuçlanmamıştı. Gerekçeli karar ise en hafif deyimiyle bir hukuk ayıbıydı:
"Sivas olaylarının devlete ve laik düzene yönelik olmadığı, Aziz Nesin'in Şeytan Ayetleri kitabını yayınlamasına duyulan öfke, kin ve nefretin oluşturduğu tahrik sonucu ve Aziz Nesin'e yönelik bir eylem olduğu, kastedilen Aziz Nesin olmasına rağmen hedefte sapma sonucu 37 masum insanın ölümü ile sonuçlanan bu olayların…"
Yani.. hedef Aziz Nesin’di ama “hedef sapması sonucu” insanlar öldü! Yani… “hedef sapması” olmasa sorun yok!
“Olay” yeri olan “Madımak Oteli ne oldu?” diye soranlarımıza Madımak Katliamı Hafıza Merkezi cevap vermekte:
Katliamdan hemen sonra alt katı et lokantasına dönüştürülen Madımak Oteli, başta Alevi örgütleri olmak üzere demokrat kamuoyunun ‘Madımak Oteli Utanç Müzesi olsun’ talebine rağmen, 2011 yılında ‘Madımak’ ismi de silinerek ‘Sivas İl Özel İdaresi Bilim ve Kültür Merkezi’ oldu ve dönemin valisi ‘Artık Madımak yok’ dedi.
Gerçekten de artık ‘Madımak Oteli’ yok; bu isim ve mekân tüm haritalardan temizlendi.
İnsanlığa karşı işlenmiş bir suçu örtbas etmek için...
Suç mahallini temizlemek için...”
Evet, yanlış okumadınız… önce “et lokantası”… sonra Sivas İl Özel İdaresi Bilim ve Kültür Merkezi”. Yani sözün bittiği yerdeyiz!
Dava yıllarca sürdü, “kaçakların” davaları ana davadan ayrıldı. Adalet arayışı içindeki aile ve avukatlar davalar boyunca aşağılandılar, suçlandılar. Katliamdan 30 yıl sonra "İnsanlık suçunda zamanaşımı olmaz ama bu suçu işleyenler kamu görevlisi değil sivil oldukları için davanın düşmesine karar verilmiştir" diyen Mahkeme Başkanı bu sözleriyle davanın “zaman aşımından” düşmesi ile adalet bir kez daha aynı yerinden yaralandı…
Madımak Katliamı Hafıza Merkezi
2 Temmuz’da ne olmuştu? Merak edenler için, yeniden hatırlamak için, unutmamak ve unutturmamak için Madımak Katliamı Hafıza Merkezi ziyaretçilerini bekliyor. Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu tarafından yürütülen Madımak Katliamı Hafıza Merkezi projesi çok sayıda kuruluş ve kişinin desteği ile yayında. Merkez, kuruluş amaçlarını şu satırlarla açıklamakta:
“Madımak Katliamı Hafıza Merkezi, tam da bu noktada Sivas'ta Alevilere yönelik gerçekleştirilmiş pogrom karşısında uluslararası toplumda farkındalık yaratmayı ve sorumluluk alınmasını sağlamayı amaçlayan bir yüzleşme çağrısı olarak hayat buldu. Bu anlamıyla Madımak Katliamı Hafıza Merkezi, hakikatlerin toplumsal hafızada yer edinmesi, dünyaca tanınması ve gelecek kuşaklara aktarılması için var. (…)
Katliamın 30. yıl dönümünde, Dijital Kütüphane, Sanal Müze, Belgesel, Web Belgesel, Sözlü Tarih Görüşmeleri ve Röportajlardan oluşan Madımak Katliamı Hafıza Merkezi Web Portalı ile gökyüzüne bir anıt dikiyoruz.
33 canımızın onuruna dikilen bu anıt, katliama dair hakikatleri ve yitirdiğimiz canlara dair hatıraları dünyanın dört bir yanından gökyüzüne bakan herkesin görebileceği bir anıttır ve 33 canımızın devirleri daim olacaktır.”
Madımak Katliamı Hafıza Merkezi tarafından hazırlanan web portalı, dört ana başlık altında toplanmış. “Belgesel” bölümünde yönetmenliğini Ümit Kıvanç’ın yaptığı ve 29 Haziran’da İstanbul’da gösterilen Madımak Katliamı Hafıza Merkezi başta olmak üzere arşivlerden yola çıkarak çekilen 4 buçuk saatlik Çok Kötü Bir Şey Oldu isimli filmi yer alacak..
“Sanal Müze” de yitirdiğimiz 33 canı sadece isimleriyle değil, yaşam öyküleriyle, bizlere kattıklarıyla, ailelerinin ve arkadaşlarının anılarıyla anılmakta. “Madımak Kütüphanesi” başlığı altında bölümde ise “makale, tez, kitap ve konferans bildirilerinden oluşan akademik kaynaklara; yerel, ulusal ve uluslararası gazete ve dergilere; hukuki metinlere; sivil ve resmî kurum raporlarına; Madımak Katliamı’nda yaşamını yitiren 33 kişinin detaylı yaşam öykülerinin ve fotoğraf seçkilerinin olduğu biyografilere; fotoğraf, efemera ve video kayıtlara” ulaşmak mümkün. Sonuncu başlık olan “Web Belgesel” ise “Sivas”, “Ankara”, “İstanbul” ve “Berlin” bölümlerinden oluşmakta. Katliam gün gün, saat saat belge, fotoğraf, video ve tanıklıklarla anlatılmakta…
Binlerce sayfalık bilgi, belge, tutanak… yüzlerce fotoğraf, video ve ses kaydı… hepsi bir portalda toplanmış. İki yılı aşkın bir süre süren hazırlık aşamasından sonra Madımak Katliamı ile ilgili merak ettiğiniz, bilmediğiniz, gözünüzden kaçan ya da tanıklıklarını hiç dinlemediğiniz insanların kolektif çalışması olan bu web portalı gerek kurumsal gerekse kişisel desteklerle daha da zenginleşecek. Bize ve gelecek kuşaklara dayatılan “resmi hafıza” yerine “kolektif hafıza” inşa edebileceğimizin bir örneği olan Madımak Katliamı Hafıza Merkezi’ne taş taşıyan, emek veren herkese teşekkürler.
Unutmadık, unutturmayacağız!
Önceki Yazı
“Issızlığın ortasına düşen...”
Biri yıllardır hapiste olan iki yazarın hiç karşılaşmadan beraber kaleme aldıkları Araf'ta Düet, bu açıdan dünyada bir ilk. Selahattin Demirtaş ve Yiğit Bener tarafından yazılan roman, Dipnot yayınları tarafından önümüzdeki günlerde basılıyor. Kitabın ilk bölümlerinden birini Tadımlık olarak sunuyoruz...
Sonraki Yazı
Haftanın vitrini – 27
Yeni çıkan, yeni baskısı yapılan, yayınevlerince bize gönderilen, okumak ve üzerine yazmak için ayırdığımız bazı kitaplar: Arka Sokak / Bir Tutkunun Peşinde Carl Ebert / Cinsel Aykırılıklar / Çalışkanlık Devrimi / Çemberin Dışındakiler: Azınlıklar / Eğer Beni Ararsan / Emanet Dolabı Bebekleri / Hıristiyan Ateizm / Kürk Mantolu Madonna / Taş ve Kuş